Sağlık Kütüphanesi
Sağlığınızla ilgili merak ettiğiniz soruların yanıtlarını ve sağlıklı bir yaşam için atılması gereken adımları kütüphanemizde bulabilirsiniz.
Hastalıklar
Testis Torsiyonu (Testis Dönmesi)
<p>Testis torsiyonu, testislerin kendi ekseni etrafında dönmesi sonucu kan akışının engellenmesi durumudur. Acil tıbbi müdahale gerektiren bu durum, genellikle şiddetli ağrı ve şişlik ile kendini gösterir. Erken tanı ve müdahale, testis fonksiyonlarının korunması açısından hayati önem taşır. Testis torsiyonu yaşayan bireylerin, belirtileri fark ettiği anda derhal sağlık kuruluşuna başvurması gerekmektedir.’’</p> <h2><strong>Testis Torsiyonu Nedir?</strong></h2> <p>Testis torsiyonu, testisin kendi etrafında dönmesi ve kanı skrotuma getiren spermatik kordonun bükülmesi sonucu içindeki damarların kan dolaşımını engellemesi ile oluşan bir hastalıktır.</p> <p>Acil müdahale gerektiren hastalık, öncelikle testislerin iç kısmında bulunan skrotum olarak bilinen torba benzeri yapıda oluşan bozuklukla ilgilidir. Torba benzeri bu yapının beslenmesinde spermatik kord vasıtasıyla sağlanır. Korddan geçen kan akımının yavaşlaması ya da tamamen durması testis torsiyonunu açıklar.</p> <p>Eğer, kan akışının azalması uzun dönemli devam ederse ağrı ve şişkinlikle beraber erkek üreme organı zarar görebilir, işlevsiz hale gelebilir. Görülme sıklığına bakıldığında ergenlerde ve çocuklarda ortaya çıkar.</p> <p>Genel olarak, 4000 çocukta 1 görülen ve ağırlıkla 1 yaş civarında ve ergenlik döneminde ortaya çıkan testis torsiyonu, tek bir testiste ve sol tarafta yoğunlukla oluşmakla birlikte çok az bir oranla her iki tarafta da görülebilir.</p> <h3><strong>Bebeklerde testis torsiyonu nedir?</strong></h3> <p>Bebeğin doğumuyla beraber 3-5 gün içerisinde görülen rahatsızlık, testisin alt kutbunun skrotuma (testis torbası) sabitlenmemesiyle oluşur. Ayrıca, retraktil ya da inmemiş testis tanısı koyulan çocuklarda hastalık riski oldukça yüksektir. </p> <p>Bebeklerde testis torsiyonu diğer bir ifadeyle ekstra vajinal torsiyon ortalama olarak %5 oranında gözlemlenir. Yenidoğan bebeklerde bu hastalık %70 anne karnında oluşması dikkat çekicidir.</p> <h2><strong>Testis Torsiyonu Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Erkek üreme organlarından penisin her iki yanında yer alan testislerinin dönmesini ifade eden testis torsiyonu; anatomik olarak 2 farklı şekilde görülebilir. 2 farklı hastalık tipinde de klinik açıdan benzer belirtiler gözlemlenir ve tedavi şekilleri aynıdır. Bu kapsamda, testis torsiyonu oluşum şekliyle intravaginal ve ekstravaginal tipi olarak ortaya çıkar.</p> <h3><strong>İntravajinal (Testis Zarı İçi) </strong></h3> <p>Eril organı saran en önemli zar tunka vaginalistir. Bu zar içerisinde miktar olarak az da olsa sıvı yer alır. Sıvı ile çevrelenen üreme organı travmaya karşı koruma kalkanı oluşturur. Zarın zarar görmesiyle spermatik kordun, tunika vaginalis içinde dolanmasıyla görülen rahatsızlık intravaginal torsiyon olarak ifade edilir.</p> <h3><strong>Ekstravajinal (Testis Zarı Dışı)</strong></h3> <p>Spermatik kordun tunika vaginalisin dış kısmından kendi etrafından dönerse ekstravaginal torsiyonun ortaya çıkmasına neden olur.</p> <h2><strong>Testis Torsiyonu Neden Olur?</strong></h2> <p>Testis torsiyonu, testisin kendi ekseni etrafında dönmesi sonucu meydana gelir. Bu dönüşle birlikte kan akışında bir aksama meydana gelir. Testis torsiyonuna neden olan faktörler arasında ise genetik, ergenlik döneminde üreme organının hızla büyümesi ve yoğun fiziksel aktivite yer alır.</p> <p>Genel olarak testis torsiyonu hastalığının sebepleri aşağıdaki gibi listelenebilir:</p> <ul> <li>Genetik</li> <li>Ergenlik döneminde üreme organının hızla büyümesi</li> <li>Testislerde yaralanma veya travma</li> <li>Ağır spor yapılması ya da aşırı fiziksel aktivite</li> <li>Soğuk havalar</li> </ul> <p>Tüm bu nedenlerin yanı sıra hiçbir sebep olmadan da testis torsiyonu meydana gelebilir.</p> <h2><strong>Testis Torsiyonu Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Skrotumda meydana gelen ani ve şiddetli ağrı, skrotumda şişme, karın ağrısı, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a>, testisin anormal bir şekilde konumlanması ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sik-idrara-cikma-neden-olur#:~:text=G%C3%BCn%20i%C3%A7inde%20s%C4%B1k%20idrara%20%C3%A7%C4%B1kma,olan%20fakt%C3%B6rler%20aras%C4%B1nda%20yer%20al%C4%B1r.">sık idrara çıkma</a> gibi durumlar testis torsiyonu hastalığında ortaya çıkan belirtilerdir.</p> <p> Testis torsiyonu hastalığı yaygın olarak şu belirtilerle ortaya çıkar.</p> <ul> <li>Skrotumda (testis) meydana gelen ani ve şiddetli ağrı</li> <li>Skrotumun şişmesi</li> <li>Skrotumun derisinde gözle görülen kızarıklık ve morluk</li> <li>Mide bulantısı ve kusma</li> <li>Anatomik olarak dönme olan tarafın diğerine göre daha yukarıda yer alması</li> <li>Sık idrara çıkma</li> <li>Yüksek ateş görülmesi</li> <li>Skrotumaya denk gelen bir travmatik durumdan sonra görülmesi</li> <li>Kişi elle üreme organını kaldırdığında ağrının yükselmesi (Phren belirtisi)</li> <li>Erken yaşlarda uyku sırasında dayanılmaz ağrının duyulması</li> </ul> <p>gibi belirtiler ilk sırada gözlemlenir.</p> <h3><strong>Bebeklerde testis torsiyonu nasıl anlaşılır?</strong></h3> <p>Bebeklerde ilk belirtilerini kızarıklıkla gösteren hastalığın USG ile kan akımını değerlendirmek de çok mümkün değildir. Kesin bir tanı koymak için cerrahi müdahale zorunludur. </p> <h2><strong>Testis Torsiyonu Nasıl Teşhis Edilir? </strong></h2> <p>Doktor tarafından gerçekleştirilen fiziksel muayeneden sonra <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/doppler-ultrasonografi-doppler-usg-nedir">doppler ultrasonografi</a> ile sintigrafi ile teşhis konulabilir. Testis torsiyonun tanısı tam anlamıyla koyulmuşsa hasta vakit kaybetmeden ameliyata alınmalıdır.</p> <p>Diğer bir taraftan, ilgili hastalık epididim bezinin iltihaplanması, fıtık, varikosel gibi rahatsızlıklarla benzer belirtiler gösterdiği için ayırt edilmesi oldukça önemlidir.</p> <p>Radyonüklit scan yöntemi ile acil olmayan durumlarda kan akışı ölçülerek hastalığın %90 teşhisi konulabilir.</p> <h2><strong>Testis Torsiyonu Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Testis torsiyonu için hasta hızlı bir şekilde ameliyata alınmalıdır. Erken muayene ve 8 saatlik süreçte cerrahi müdahale kişiye uygulanabilirse üreme bezinin canlılığı zarar görmeden işlevini sürdürebilir.</p> <p>Ameliyat sonrasında dönen testisler normal şekline döndürülür, devamında ise normal pozisyona gelen kısmın torbaya dikiş atılarak sabitlenmesi sağlanır.</p> <p>Eğer kişi teşhiste gecikirse canlılığını kaybeden kısım ameliyata alındığında görülür ve çürümüş o kısmın alınması zorunlu hale gelir.</p> <h3><strong>Testis torsiyonu ameliyatı nasıl yapılır?</strong></h3> <p>Testis torsiyonu ameliyatı genellikle genel anestezi altında yapılır. Ameliyat sırasında kasık bölgesinde ya da torbanın üzerinden 3-5 cm'lik kesik açılır. Devamında, zar açılarak problemli kısım ters tarafa döndürülerek hasarlı bölgenin kanlanması sağlanır. Sağlam olan diğer tarafa da bir kesik açılarak kanlanması kontrol edilir ve ileride aynı problem olmaması için torbanın tabanına sabitleme işlemi yapılır. Dönen kısım sıcak uygulama altında yapılır ve bir süre sonra pembeleşen bölge kırmızıya dönmesi beklenir, dönmezse çürümüş olduğunu ifade eder, tamamen testis kesilerek çıkarılır.</p> <h2><strong>Testis Torsiyonu Ameliyatı Sonrası Yapılması Gerekenler Nelerdir?</strong></h2> <p>Testis torsiyonu ameliyatı sonrası iyileşme süreci oldukça hızlıdır. Ameliyat ortalama olarak yarım saat süreyi kapsar ve sonrasında komplikasyon yok denecek kadar azdır. Yaranın iltihaplanması ya da hafif ağrılar için ağrı kesici ve antibiyotik gibi ilaçlar tavsiye edilebilir.</p> <h2><strong>Testis Torsiyonu Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Testis torsiyonu tedavi edilmezse ne olur?</strong></h3> <p>Ciddi vakalar tedavi edilmezse testis çürüme yaparak canlılığını yitirir, erkeklerde kısırlık ve idrar problemlerinin temel nedenleri arasındadır.</p> <h3><strong>Testis torsiyonu için hangi doktora gidilir?</strong></h3> <p>Testis torsiyonu şüphesi varsa üroloji doktoruna giderek fiziksel muayene yapılır, sonrasında ise görüntüleme teknikleriyle hastalık kesinleşir.</p> <h3><strong>Testis torsiyonu kendi kendine geçer mi?</strong></h3> <p>Testis torsiyonu bazı hastalarda kendiliğinden düzelebilirken birçok vakada cerrahi operasyona ihtiyaç vardır.</p> <h3><strong>Testis torsiyonu kısırlığa neden olur mu?</strong></h3> <p>Testis torsiyonunda enfarktüs oluşması nedeniyle eril bezde çürüme olur ve enfeksiyon oluşur. Bu durum <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kisirlik-infertilite-nedir">kısırlığa</a> yol açabilir.</p> <h3><strong>Testis torsiyonu elle düzeltilir mi?</strong></h3> <p>Ciddi olmayan vakalarda doktor testis torsiyonu elle düzeltme işlemini yapabilir. Bu uygulama şekli geçici bir yöntem olması nedeniyle tekrarlandığında cerrahi operasyon şarttır.</p> <h3><strong>Testis torsiyonu tekrarlar mı?</strong></h3> <p>Skrotumaya yani torba bölümüne ameliyat sırasında sabitlenerek desteklendiğinde tekrarlama ihtimali düşüktür.</p>
HSP (Henoch-Schönlein Purpurası) Hastalığı
<p>Henoch-Schönlein Purpurası (HSP), özellikle çocuklarda görülen ve küçük kan damarlarının iltihaplanmasına neden olan bir hastalıktır. Bu durum, ciltte morarma ve döküntülere, eklem ağrılarına, karın ağrısına ve bazen böbreklerde problemlere yol açabilir. HSP'nin kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı enfeksiyonlar veya ilaçlar tetikleyici olabilir. Tedavi genellikle semptomların hafifletilmesine yöneliktir ve çoğu vakada hastalık kendiliğinden düzelir.</p> <h2><strong>HSP Hastalığı (Henoch-Schönlein Purpurası) Nedir?</strong></h2> <p>Diğer adı vaskülit olan HSP hastalığı, vücutta küçük kan damarlarının (kapillerin) iltihaplanmasını ifade eden bir rahatsızlıktır. Küçük damarlarda tutulum gösteren hastalığa aynı zamanda damar duvarı iltihabı adı da verilir.</p> <p>HSP genellikle derideki küçük kan damarlarını etkileyerek purpura adı verilen döküntüye neden olur. Ayrıca bağırsaklardaki ve böbreklerdeki kan damarlarını da etkileyebilir. Bunun yanında, hastalığın vücutta çoğunlukla eklem, bağırsak, deri ve böbreklerde yer alan damarları etkilediği gözlemlenir.</p> <p>Ayrıca, iltihaplanmış kan damarları deri içine nüfus ederek kanama yapar ve bölgede koyu kırmızı ya da mor renginde döküntüleri ile belirti verebilir. Diğer bir taraftan, hsp hastalığı böbrek ya da bağırsak içinde kanama yaparsa <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrardan-kan-neden-gelir-nasil-tedavi-edilir">idrarda kan görülmesi</a> (hematüri) ya da gaytanın kanlı gelmesi durumu oluşabilir.</p> <h2><strong>HSP Hastalığı (Henoch-Schönlein Purpurası) Neden Olur?</strong></h2> <p>HSP hastalığının tam kaynağı kesin olarak bilinmemekle birlikte bağışıklık sisteminin aşırı çalıştığı ve kontrol dışına çıkarak kendi vücudunu yabancı bir madde olarak görmesi sonucunda HSP hastalığı meydana gelir. Hastalığın lezyonlarında yoğun miktarda IgA antikoru biriktiği gözlemlenir ve böylece anormal bağışıklık cevabı sonucu bazı küçük damarlara bağışıklık sistemi saldırır.</p> <p>Otoimmun hastalıklarla benzerlik gösteren süreç bazı tetikleyici unsurlarla aktive olduğu belirtilir.</p> <p>Bu kapsamda, hastalığı tetikleyen başlıca nedenler aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <ul> <li>Mikroorganizmaların (virüs, bakteri, parazit vb) vücutta enfekte edici etki göstermesi </li> <li>Vakaların büyük bir çoğunluğunda üst solunum yolu enfeksiyonları sonrası hastalığın tetiklenmesinin gözlemlenmesi</li> <li>Genetik yatkınlığı olan bireylerin çevresel faktörlerden etkilenerek hastalığın açığa çıkması</li> <li>Bazı yiyeceklerin tüketimi, aşı olma, haşere ısırması, radyasyona ve kimyasala maruz kalma gibi çevresel faktörler kanda alerjen cevap olan antikorları arttırarak hastalığı tetiklemesi gibi durumlardan dolayı hastalık kişinin sağlığında ciddi problemler yaratabilir.</li> </ul> <h3><strong>Henoch-Schönlein Purpurası</strong></h3> <p>Hastalığın ana nedenleriyle birlikte alerjik temelli bir hastalık olduğu düşünülerek bu özel rahatsızlık için 'allerjik purpura' ifadesi de kullanılır. Eğer,hastalık eklemlerde tutulum göstermişse 'romatoid purpura' teriminin de kullanıldığı gözlemlenir. Çocuklarda daha yaygın görülen HSP hastalığı, yetişkinlerde ortaya çıkarsa daha şiddetli semptomlarla tehlikeli bir sonuç meydana getirebilir.</p> <h3><strong>HSP hastalığı kimlerde görülür?</strong></h3> <p>Hsp hastalığı, çocukluk döneminde sıklıkla görülen bir rahatsızlıktır ve 5-15 yaş aralığındaki çocuklarda tüm vücudu etkileyen bir vaskülit olarak belirtilir. Bununla birlikte, erkek çocuklarda kız çocuklarına göre ortalama olarak iki kat daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir. Yetişkinlik döneminde ise 20'li yaş civarında hastalığın görülme sıklığı daha fazladır, ancak hastalık her yaşta ortaya çıkabilir. Mevsimsel olarak ise ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde daha fazla görüldüğü dikkat çeker.</p> <h2><strong>HSP Hastalığı Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Bağışıklık sistemini etkileyen hsp hastalığı başlangıcında ilk bulgular genellikle cilt üzerinde gözlemlenir. Ciltte görülen kırmızı döküntüler ve eklem ağrıları yaygın belirtilerdir. Bunun yanında, kişiden kişiye göre semptomlar farklanabilir, orta ve yüksek şiddette belirtiler ortaya çıkabilir.</p> <p>Genel olarak hastalığın belirtileri aşağıdaki gibi listelenebilir:</p> <ul> <li>Purpura adı verilen cilt altı kanamaları</li> <li>Tıbben hematüri olarak ifade edilen idrardan kan gelmesi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/eklem-agrisi-neden-olur">Eklem ağrıları</a></li> <li>Hareket ederken zorlanma</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir#:~:text=Derin%20nefes%20al%C4%B1p%2Dvermek%2C%20tuzlu,bulant%C4%B1ya%20iyi%20gelen%20do%C4%9Fal%20y%C3%B6ntemlerdir.">Mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir#:~:text=Kusma%20iste%C4%9Fi%20ortaya%20%C3%A7%C4%B1kt%C4%B1%C4%9F%C4%B1nda%20veya,%C3%A7aylar%C4%B1%20t%C3%BCketmek%20daha%20iyi%20hissettirecektir.">kusma</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karin-agrisina-ne-iyi-gelir">Karın ağrısı</a></li> <li>Nadir de olsa havale, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/beyin-kanamasi-nedir">beyin kanaması</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/koma-nedir">koma</a></li> </ul> <h2><strong>Henoch-Schönlein Purpurası Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>HSP hastalığı tanısında klinik bulgular için belirtiler göz önüne alınır. Hastalığın tanısında öncelikli olarak purpura olarak bilinen cilt döküntüleri ilk tanı kriterlerini oluşturur. Bunun yanında diğer bulgular arasında yer alan karın ağrısı, böbrek ve eklem tutulumları, damar iltihabı başlıca tanı kriterleridir. Benzer belirtileri gösteren diğer hastalıkları ayırtmak için immünoglobülin A seviyesi serum düzeyinde değerlendirilmesi önemlidir. IgA vaskülitesi tanısını koymak adına deri biyopsisine de başvurulabilir.</p> <h3><strong>Henoch-Schönlein Purpurası için hangi testler yapılır?</strong></h3> <p>Hastalığın teşhisine yönelik özel bir laboratuvar testi mevcut değildir. Kan düzeyinde C-reaktif protein, eritrosit sedimantasyonu gibi değerlerin yüksekliği ölçülebilir. İdrar ve gaytada kan olmasına karşın analizleri yapılabilir. Böbreklerde tutulum böbrek yetmezliği gibi ağır bir tablo oluşturuyorsa biyopsiye başvurulabilir. Mide ve bağırsak semptomları için ultrasongrafik yöntemlere başvurulabilir.</p> <h2><strong>HSP Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Birçok hasta HSP hastalığı tedavisine gerek duymadan kendiliğinden iyileşebilir. Bu alanda, cilt döküntüleri kısa sürede geçebilirken belirli bir süre dinlenmeye gereksinim duyulabilir. Eklemlerde şiddetli tutulumlar varsa steroid olmayan iltihap giderici ilaçlara başvurularak tedavi desteklenebilir. Ayrıca, eklemlerde ağrılar yoğunsa aneljezik (ağrı kesici) ilaçlardan yararlanılabilir. Tedaviye cevap alınmadığı durumlarda organ tutulumları gözden geçirilerek immün baskılayıcı ilaçlar bir süre kullanılabilir.</p> <h3><strong>Çocuklarda HSP hastalığı tedavisi</strong></h3> <p>Hastalığı geçiren çocuklar ilk 6 haftalık süreçte ilk atakları yaşar ve hastalık hafif dereceli devam ederken 1-2 kere nüksedebilir. Hastalığın nüksettiği durumlar nadiren de olsa uzun sürebilir. Yetişkinlere uygulanan benzer tedaviler çocuklarda da tercih edilebilir, genellikle hastalık çocuklarda kendiliğinden geçer.</p> <h2><strong>HSP Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>HSP hastalığı tekrarlar mı?</strong></h3> <p>Bağışıklık sistemi dengesi vücutta bozulduğunda hastalık tekrarlayabilir.</p> <h3><strong>HSP hastalığı bulaşıcı mıdır?</strong></h3> <p>HSP hastalığı bulaşıcı değildir. Vücudun savunma sisteminin damarlarına gösterdiği anormal bir tepki sonucu ortaya çıkar.</p> <h3><strong>HSP hastalığı genetik midir?</strong></h3> <p>Genetik yatkınlığı olan kişiler çevresel faktörlerden daha çok etkilenebilir.</p> <h3><strong>Henoch-Schönlein Purpurası için hangi doktora gidilir?</strong></h3> <p>Bu konuda dahiliye uzmanı ilk değerlendirmeyi yapar.</p>
Koroner Arter Hastalığı
<p>Koroner arter hastalığı (KAH), kalp kasınıza kan sağlayan koroner arterlerde plak birikmesi ya da daralması durumunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Göğüste meydana gelen ağrı en sık görülen koroner arter hastalığı belirtisidir. Hastalık tedavi edilmediği durumda ilerleyerek kalp krizine ya da kalp yetmezliğine neden olabilir. Oluşma nedenine bağlı olarak koroner arter hastalığı tedavisi de farklılık gösterir.</p> <h2><strong>Koroner Arter Hastalığı Nedir?</strong></h2> <p>Koroner arter hastalığı, kolesterol birikintileri veya yağlı bir madde olan plakların kalp kasını besleyen koroner arterde daralma ya da tıkanmaya sebep olduğu kalp damar hastalığıdır. Koroner arter daraldığında ya da tıkandığında bu damarlar kalbe yeterli kan, oksijen ve besin sağlayamaz, sonuç olarak kan akımının azalır ya da tamamen kesilir.</p> <p>Koroner kalp hastalığı veya iskemik kalp hastalığı olarak da adlandırılan bu hastalık, arter duvarlarında plaklar oluşmaya başladığında gelişme eğilimi gösterir. Oluşan bu plaklar atardamarların daralmasına neden olarak kalbe giden kan akışını azaltır. Bu durum iltihaba zemin hazırlar ve sertleşmeye neden olur. Yüksek kolesterol, sigara ve diğer faktörler koroner arter hastalıklarını oluşturur.</p> <h2><strong>Koroner Arter Hastalığı Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Koroner arter hastalığının iki ana türü bulunur. Bu türler şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Stabil iskemik kalp hastalığı</strong></h3> <p>Koroner arterler yıllar içerisinde giderek daralarak kronik bir forma girebilir. Bu noktada kalbe daha az oksijen gitmeye başlar. Bazı semptomlar görülse de her gün bu belirtilere rastlanabilir.</p> <h3><strong>Akut koroner sendrom</strong></h3> <p>Akut koroner sendrom, acil durum gerektiren bir form olarak görülür. Koroner arterde plağın aniden yırtılmasıyla kalbe kan akışını engelleyen kan pıhtısı meydana gelir. Bu da ani kalp krizlerine zemin hazırlar.</p> <h2><strong>Koroner Arter Hastalığı Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Bazı kişilerde koroner arter hastalığı belirtileri görülmezken bazı kişilerde nefes darlığı, göğüs ağrısı ve fiziksel aktivitenin kısıtlanması şeklinde görülür. Koroner arter hastalığının en yaygın görülen belirtileri şöyle sıralanır:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">Göğüs ağrısı</a> ve göğüste rahatsızlık hissi (anjina)</li> <li>Fiziksel aktivite veya duygusal sıkıntı yaşamak</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">Nefes darlığı</a></li> <li>Zayıflık, baş dönmesi, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a></li> <li>Bazen koroner arter hastalığının ilk belirtisi kalp krizidir.</li> </ul> <p>Zamanla koroner arter hastalığı kalp kasının zayıflamasına neden olabilir. Bu da kalbin gerektiği gibi kan pompalayamadığı ciddi bir durum olan kalp yetmezliğine yol açabilir.</p> <h2><strong>Koroner Arter Hastalığı Neden Olur?</strong></h2> <p>Koroner arter hastalığı, damar sertliği yani <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/ateroskleroz-damar-sertligi-nedir-tedavi-yontemleri-nelerdir">aeroskleroz</a> nedeniyle meydana gelir. Ateroskleroz, vücutta arterlerde zamanla plak birikmesi durumdur. Bu plaklar koroner arterde kan akışını etkileyerek koroner arter hastalığına neden olur.</p> <p>Plaklar atardamarlarınızı tıkayarak, zarar verebilir. Bu da vücudun belirli bir kısmına kan akışını sınırlar veya durdurur. Koroner arterlerde plak oluştuğunda kalp kası yeterli oranda kan alamadığından kalbin düzgün çalışması için ihtiyaç duyduğu oksijeni sağlanamaz. Koroner arter hastalığı nedenleri şöyle sıralanır:</p> <ul> <li>Aşırı sigara ve alkol tüketimi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kolesterol-nedir-kolesterol-belirtileri-nelerdir">Yüksek kolesterol</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/yuksek-tansiyon-hipertansiyon-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">Yüksek tansiyon (hipertansiyon)</a></li> <li>Diyabet</li> </ul> <h3><strong>Koroner Arter Hastalığının Risk Faktörleri Nelerdir?</strong></h3> <p>Koroner arter hastalığının birçok risk faktörü bulunur. Yaşam tarzında yapılan değişikliklerle ya ilaç tedavisi ile bu riskler azaltılabilir. Koroner arter hastalığı risk faktörleri şöyle sıralanır:</p> <ul> <li>45-55 yaş üzerinde olmak</li> <li>Ailede kalp hastalığının görülmesi</li> <li>Yetersiz uyku</li> <li>Yeterli oranda egzersiz yapmamak</li> <li>Tütün ürünleri kullanmak</li> <li>Anemi</li> <li>Kronik böbrek hastalığı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/aids-nedir-hiv-nedir-aids-tedavisi-nasildir">HIV/AIDS</a></li> <li>Erken menopoz</li> </ul> <h2><strong>Koroner Arter Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Uzman doktor fiziki muayenenin ardından koroner arter hastalığını teşhis edebilir. Fiziki muayeneyi yaparken kan basıncını ölçer, stetoskopla kalbinizin sesini dinler, tıbbi geçmişiniz ve yaşam tarzınız hakkında bilgiler toplar. Tüm bu bilgiler doğrultusunda kalp krizi riskinizi belirler.</p> <p>Bunun yanında koroner arter hastalığının daha net teşhisi için şu testler istenebilir:</p> <ul> <li>Kan testleri</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">Bilgisayarlı tomografi (BT)</a></li> <li>Kalp MRI (manyetik rezonans görüntüleme)</li> <li>Ekokardiyogram (EKO)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/ekg-nedir-ekg-nasil-cekilir">Elektrokardiyogram (EKG/EKG)</a></li> <li>Egzersiz stres testi</li> <li>Göğüs röntgeni</li> </ul> <h2><strong>Koroner Arter Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir?</strong></h2> <p>Koroner arter hastalığında, yaşam tarzı değişiklikleri, risk faktörü yönetimi ve ilaçlar içeren bir tedavi yöntemi uygulanabilir. Bazı kişilerin ameliyata ihtiyacı olabilir. Koroner arter hastalığı tedavisi şu durumları içerebilir:</p> <ul> <li>Yaşam tarzında değişiklikler yapmak</li> <li>Egzersiz planı oluşturmak</li> <li>Kronik hastalıkları yönetmek</li> <li>İlaçlarla tansiyonu, kolesterolü düşürmek</li> </ul> <p>Hastalık ilerlediği durumda ise <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/koroner-anjiyoplasti">koroner anjiyoplasti</a> ve koroner arter bypass grefti uygulanabilir.</p> <h2><strong>Koroner Arter Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Koroner arter hastalığı iyileşir mi?</strong></h3> <p>Koroner arter hastalığı olan kişilerin damarlarının tedavisinde ilaçlardan, koroner balon anjiyoplastiden ve koroner bypass ameliyatından yararlanılır. Bu da hastalığın iyileşmesine yardımcı olur.</p> <h3><strong>Koroner arter hastalığı tedavi edilmezse ne olur?</strong></h3> <p>Koroner arter hastalığı tedavi edilmediği durumda kalp krizi, kalp yetmezliği, anjina, aritmi gibi sağlık sorunlarına neden olur.</p>
Pemfigus
<p>Pemfigus, bağışıklık sisteminin yanlışlıkla derinin üst katmanı olan epidermis tabakasına ve mukoza zarlarındaki hücrelere saldırdığı bir otoimmün hastalıktır. Cilt ve mukoza dışında ağız içi, burun, boğaz, göz ve cinsel organlarda da kabarcık ve yaralara neden olabilir. Farklı formları bulunan pemfigus hastalığının görülen en yaygın formu pemfigus vulgaris’tir. Bulaşıcı bir hastalık olmayan pemfigus, ciltte sıvı dolu şişlikler, yaralar, kabarcıklar ve kızarıklık gibi belirtilerle ortaya çıkar.</p> <h2><strong>Pemfigus Hastalığı Nedir?</strong></h2> <p>Pemfigus, başta deri ve mukoza olmak üzere ağız içi, burun ve boğazda da ortaya çıkıp şişlik ve bül adı verilen içi sıvı dolu kabarcıklarla karakterize olan, hücresel yıkımlara yol açan ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden nadir bir otoimmün hastalıktır.</p> <p>Derinin dış kısmı olarak bilinen epidermisi kolaylıkla etkileyebilen pemfigus hastalığı, kolayca yırtılabilen lezyonlara ve kabarcıklara neden olur.</p> <p>Hemen her yaş ve cinsiyette görülebilme riski bulunan pemfigus, genellikle orta yaşlı ve yaşlı kişilerde daha yaygın görülür. Kronik bir şekilde uzun süre görülebilen bir hastalık olan pemfigusun bazı türleri tedavi edilmezse hayati bir tablo ortaya çıkabilir ancak hastalık çoğunlukla ilaç tedavisiyle kontrol altına alınır.</p> <h2><strong>Pemfigus Neden Olur?</strong></h2> <p>Pemfigus hastalığı, bağışıklık sisteminin kendi derisini yabancı olarak algılaması sonucu bül olarak adlandırılan içi sıvı dolu kabarcıklar ortaya çıkarması sonucunda meydana gelir. İçi sıvı dolu kabarcıklar derinin dış kısmı olan <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/epidermis-nedir#:~:text=Epidermis%2C%20d%C4%B1%C5%9F%20etmenlere%20kar%C5%9F%C4%B1%20koruyarak,yapan%20madde%20olan%20melanin%20i%C3%A7erir.">epidermis</a>’te ve mukus zarlarında ortaya çıkar.</p> <p>Bağışıklık sistemi vücuttaki mikroplara saldırmak yerine yanlışlıkla deriyi yabancı olarak algılayıp cilde saldırır. Yaşanan bu durum da cilde zarar verir ve içi sıvı dolu kabarcıkların ortaya çıkmasına yol açar.</p> <h2><strong>Pemfigus Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>İçi sıvı dolu kabarcıkların nerede meydana geldiğine veya boyutuna göre bazı pemfigus çeşitleri söz konusudur. En yaygın pemfigus çeşidi ise pemfigus vulgaris’tir.</p> <p>Pemfigus çeşitleri şu şekildedir:</p> <h3><strong>Pemfigus vulgaris </strong></h3> <p>Pemfigus vulgaris, bağışıklık sisteminin cilde saldırdığı, ağızda ve ciltte kabarcıklara neden olan pemfigus hastalığının en yaygın formudur. Pemfigus vulgariste ağızda başlayan daha sonra cilt ve genital mukoza zarlarında görülen kabarcıklar meydana gelir. Kabarcıklar genelde ağrıyla karakterizedir ancak kaşıntı ortaya çıkarmaz. Ağız veya boğazdaki kabarcıklar yutmayı zorlaştırıcı bir hal alabilir.</p> <h3><strong>Pemfigus foliaceus</strong></h3> <p>Pemfigus’un bir diğer türü olan pemfigus foliaceus, göğüs, sırt ve omuzlarda kabarcıklara neden olur. Kabarcıklar ağrıdan ziyade daha çok kaşıntı meydana getirir.</p> <h3><strong>Pemfigus vegetans</strong></h3> <p>Pemfigus vegetans, pemfigus vulgaris’le benzerlik gösterir ancak daha kalın lezyonlarla ortaya çıkar. Bu lezyonlar genellikle kasık ve koltuk altı gibi deri kıvrımlarının bulunduğu bölgelerde oluşur.</p> <h3><strong>Pemfigus eritematozus (Senear-Usher sendromu)</strong></h3> <p>Pemfigus eritematozus, sırtın üst kısmında, göğüste, yanaklarda ve kafa derisinde kabarcıkların oluşmasına neden olan lupusla örtüşür. İçi sıvı dolu kabarcıklar oluştuğunda genellikle kırmızı ve pullu ortaya çıkar.</p> <h3><strong>Paraneoplastik pemfigus</strong></h3> <p>Kanser tanısı alan kişilerde görülen en nadir pemfigus türüdür. Ağızda şiddetli kabarcıklar oluşur.</p> <h2><strong>Pemfigus Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Pemfigus, cilt ve mukus zarları, ağız içi, burun, boğaz, göz, koltukaltı ve genital bölgelerde meydana gelen bül adı verilen içi sıvı dolu kabarcık belirtisiyle ortaya çıkar. Bu kabarcıklar kırılgandır ve patlama eğilimi göstererek kabuklu ve ağrılı yaralara yol açar. Ayrıca pemfigus hastalığı yüksek ateş ve halsizlik belirtisi de gösterebilir.</p> <p>Pemfigus belirtileri genel olarak şunları içerir:</p> <ul> <li>Ciltte içi sıvı dolu kabarcıklar</li> <li>Kabarcıkların patlamasıyla oluşan kabuklu ve ağrılı yaralar</li> <li>Ciltte meydana gelen kabuklu döküntüler</li> <li>Deride pembemsi kızarıklıklar</li> <li>Bazı yaralarda kanamalar</li> <li>Ciltte kaşıntı</li> <li>Ateş</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer">Halsizlik</a></li> </ul> <h2><strong>Pemfigus Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Fiziki muayeneyle birlikte belirtilerin incelenmesinin ardından doktor tarafından pemfigus teşhisi koyulabilir. Pemfigus hastalığının tanısı için ek olarak deri ve mukoza biyopsileri ve kan testine de başvurulabilir.</p> <h2><strong>Pemfigus Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Pemfigus tedavisinde kullanılan başlıca ilaçlar kortikosteroidlerdir. Bu ilaç sayesinde pemfigus hastalığının tedavisindeki başarı yüzdesi oldukça artmıştır. Kortikostreoidler kullanarak ciltteki enfeksiyon ve yaraların iyileşmesi mümkündür.</p> <p>Pemfigus tedavisi için öncelikle enfeksiyonları önlemek ciltte meydana gelen yaraların önlenmesi amaçlanır. Ayrıca belirtilere neden olan ilaçların kullanımına ara verilir ve yaralar için özel bir bakım uygulanabilir.</p> <h2><strong>Pemfigus Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Pemfigus kanser mi?</strong></h3> <p>Pemfigus, ciltte ve mukus zarlarında meydana gelen nadir bir otoimmün hastalıktır ancak <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kanser-nedir-kanser-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">kanser</a> değildir.</p> <h3><strong>Pemfigus geçici mi?</strong></h3> <p>Pemfigus genellikle kronik olarak görülen bir hastalıktır kişiyi uzun süre rahatsız eder. Tedavi edildiği takdirde hasta sağlığına rahatlıkla kavuşabilir.</p> <h3><strong>Pemfigus kimlerde görülür?</strong></h3> <p>Pemfigus her yaş ve cinsiyetten insanları etkileyebilen bir hastalıktır ancak daha çok orta yaş ve yaşlı bireylerde görülür.</p> <h3><strong>Pemfigus tedavi edilmezse ne olur?</strong></h3> <p>Pemfigus, uzun süre fark edilmeyip tedavi edilmezse meydana gelen kabarcıklar ve lezyonlar ölümcül sonuçlar doğurabilir.</p> <h3><strong>Pemfigus genetik mi?</strong></h3> <p>Birçok hastalıkta olduğu gibi genetik faktörden pemfigus hastalığı için de söz edilebilir ancak hastalığa genetik neden olmaz.</p>
Teknolojiler
Cilt Analizinde Yeni Bir Teknoloji: Observ 320 Cilt Analizi
<p>Cildimiz; yaşın ilerlemesi, cilt bakımına yeterli özenin gösterilmemesi, güneş ışınlarına maruziyet ve bazen de genetik sebeplerle sağlıklı ve genç görünümü kaybedebiliyor. Ciltte lekelenme, açık gözenekler, kızarıklık, matlaşma ve elastikiyet kaybı gibi estetik açıdan rahatsız edici sonuçlar görülebiliyor. Cilt tipinizin uzmanlar tarafından analiz edilmesi, ciltteki sorunların objektif olarak saptanabilmesi cilt analiz cihazları öne çıkıyor ve ileri teknolojilerle cildin doğru değerlendirmesinin yapılması gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Asude Kara Polat, Uzm. Dr. Didem Kazan ve Uzm. Dr. Selma Salman, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi hakkında bilgiler verdi.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Nedir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi Dermatoloji bölümünde kullanılan bir cilt tanıma teknolojisidir. Cildin ihtiyaçlarını kolay ve anlaşılabilir haliyle gösterebilen bu analiz ile cilt yüzeyinin daha derin katmanlarının dahi incelenmesi fırsatı sunulmaktadır. Yüzün cihaza konumlandırılmasının ardından cilt yüzeyine patenti LED ışık ve filtrelerle aydınlatma sağlayarak cildin en dıştan içe doğru en net şekilde değerlendirme imkanı sağlamaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Kullanım Alanları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi; cilt tipine uygun bakım rutini oluşturmadan önce cilt tipini belirlemede, rozasea, akne, melasma gibi dermatolojik hastalıkların hem medikal hem de kozmetik tedavileri öncesi ve izleminde tedavini yanıtını değerlendirmede ve botoks, mezoterapi, dolgu uygulamaları gibi kozmetik işlemlerin başarısını değerlendirmede kullanılmaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi teknolojisi, cilt yüzeyine aydınlatma sağlayarak cildin en derin katmanlarını dahi derinlemesine görme imkanı sunmaktadır. Avantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir;</p> <ul> <li><strong>Cilt tipinin değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Cilt tipi kuru-karma-yağlı olarak 3’e ayrılır. Cilt tipinin belirlenmesi ile hastalara günlük cilt bakımı rutini oluşturmaları için yardımcı olacak ürünler önerilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt kalitesi ve yüzey düzensizliklerinin değerlendirilmesi </strong></li> </ul> <p>Açık gözenekler, ton eşitsizliği, ince ve derin çizgilerin tespiti ile hastalara önerilecek kozmetik ürün ya da kozmetik işlemlere karar verilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt lekelerinin tedavisi</strong></li> </ul> <p>Ciltteki çil, güneş lekesi gibi gözle görünen veya derinin alt tabakalarına uzanan gözle görülmeyen hormonal lekeler (melasma) cilt analiz cihazıyla tespit edilebilmektedir. Tespit sonrasında hastaya uygun medikal ya da kozmetik tedaviler önerilebilmektedir. Bu tedavilerin başarısı, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi ile takip edilebilmekte ve gerekli durumlarda ek tedaviler uygulanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cildin damar ağ yapısı değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Kuperoz ya da rosacea adı verilen cilt hastalıkları toplumda sık görülebilmektedir. Bu hastalarda cilt altı kılcal damarlarda normalin üstünde genişleme olabilmekte ve bu durum yüzde kızarık bir görüntüye sebebiyet verebilmektedir. Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile deri altı damar ağı yapısının adeta fotoğrafını çekilmektedir. Bu sayede başlangıç aşamasında saptanan bu hastalıkları önlemeye yönelik önerilerde bulunulabilmekte veya ilerlemiş hastalık durumunda ise tedaviye yön verilebilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cil sıkılığı: (gözaltı torbaları, gülme çizgileri)</strong></li> </ul> <p>Cildin gerekli ihtiyacı karşılanmadığı durumlarda Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile gelişebilecek cilt sorunlarının tespiti kolaylıkla sağlanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilde uygulanan uzun dönemli tedavilerde cildin gelişimi değerlendirilebilmektedir.</strong></li> </ul> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilir mi?</strong></h3> <p>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilmez, oldukça konforlu bir uygulamadır. Kişi cihazın ışık almayan siyah kutu şeklinde başlık kısmına başını yerleştirir, bilgisayarlı fotoğraf sistemimiz cildin fotoğraflarını çeker. Böylece konforlu bir uygulama gerçekleştirilir.</p> <h3><strong>Cilt hastalıklarının takibinde kullanılması ne gibi avantajlar sağlar?</strong></h3> <p>Cilt analiz cihazı sayesinde verilen medikal tedavinin ya da estetik uygulamanın hastanın bir önceki gelişine göre ciltte ne gibi faydalar sağladığı, ne derece başarılı olduğu objektif olarak görülebilir. Gerekirse mevcut tedavi değiştirilebilir ya da tedaviye eklemeler yapılabilir.</p> <h3><strong>Cilt analizi hastaya ne gibi imkanlar sunar?</strong></h3> <p>Hasta, cildindeki fark ettiği sorunların yanında çıplak gözle görülmeyen sorunları da görmüş olur. Doktoruyla birlikte cilt tipine uygun bir cilt bakımı rutini geliştirebilir. Ayrıca ciltteki sorunların tedavisi için yine doktoruyla birlikte bir tedavi planı oluşturabilir.</p>
Rezum (İyi Huylu Prostat Büyümesi İçin Su Buharı Tedavisi)
<p>Rezum, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde prostatın büyüyen kısmını küçültmek için su buharı enerjisinin kullanıldığı bir yöntemdir. Rezum tedavi yöntemi ile üretra-dış idrar yolundan girilerek (endoskopik yaklaşım) prostat gözlenir. Radyofrekans jeneratörü yoluyla oluşan enerji, vücut dışında suyu ısıtmak ve buhara dönüştürmek için kullanılır. Vücut dışında oluşturulan su buharı, prostat büyümesine neden olan prostat dokusunu küçültmek için bir iğne aracılığıyla prostat dokusuna iletilir. İşlem yaklaşık 10 ila 30 dakika arasında sürer ve günübirlik olarak gerçekleştirilebilir. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Yanaral, iyi huylu prostat büyümesinde kullanılan su buharı tedavi yöntemi Rezum hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İyi Huylu Prostat Büyümesi ve Rezum Nedir?</strong></h2> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/iyi-huylu-prostat-buyumesine-dikkat">İyi huylu prostat büyümesi</a>, prostat bezinin boyutunun büyümesiyle erkeklerde yaygın olarak görülen ürolojik bir hastalıktır. Erkeklerde ileri yaşlarda yaygın olarak görülen iyi huylu prostat büyümesi 50'li yaşlardaki erkeklerin %40'ını, 90 yaş ve üzerindeki erkeklerin ise %90'ını etkilemektedir. Hastalarının büyük bir kısmında prostat büyümesi mesane çıkış tıkanıklığına neden olarak idrar yolu şikayetlerine yol açmaktadır. İdrar şikayetleri arttıkça hastanın yaşam kaliteleri de düşer. Prostat büyümesi tedavisinde hayat tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve ameliyat tedavileri vardır. İlk basamak tedavi olan ilaç tedavileri zamanla etkisini kaybedebilir veya hasta devamlı ilaç kullanmak istemeyebilir. Bu durumdaki hastaların iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde ameliyat seçenekleri gündeme gelir. İyi huylu prostat büyümeleri tedavisinde günümüzde transüretral rezeksiyon (TURP), lazer ameliyatları (Thulep, Holep) ve Rezum tercih edilmektedir. Klasik yöntem olan TURP'nin kendine has yan etkileri bulunmaktadır. Bu yan etkiler arasında retrograd ejakülasyon (meninin geri kaçması), transfüzyon gerektiren kanama sayılabilir. Ayrıca, genel veya spinal anestezi kullanımını gerektirir ve hastanın ortalama 2 gün hastanede kalış süresi vardır. Bu durumu iyileştirmek için TURP'ye alternatif cerrahi stratejiler sağlamak amacıyla çeşitli minimal invaziv prosedürler geliştirilmiştir. Bunlar arasında, 2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (US FDA) onayı aldıktan sonra artan bir ilgi gören yeni bir ablatif prosedür olan Rezum sistemi bulunmaktadır.</p> <h2><strong>Rezum Tedavi Yönteminin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <ul> <li>Rezum, lokal anestezi altında uygulanabilir (Anestezi riski yüksek hastalara uygulanabilir)</li> <li>Rezum, hastanın kan sulandırıcı ilaçları kesilmeden uygulanabilir (Kalp hastalığı olanlarda güvenlidir)</li> <li>Rezum, hastanın hızlı ve etkili bir tedavi almasını sağlar</li> <li>Rezum ile genişlemiş merkezi bölgeler ve/veya orta loblar tedavi edilebilmektedir</li> <li>Rezum, iyi huylu prostat büyümeleri için klinik olarak kanıtlanmış, güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir</li> <li>Rezum ile tedavi edilen hastada cinsel işlev kaybı ve idrar fonksiyon kaybı minimum düzeyde olur</li> <li>Rezum tedavisi gören hasta normal aktivitelere hızlı dönüş yaparak aynı gün hastaneden taburcu olabilmektedir.</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisini Kimler Seçebilir?</strong></h2> <ul> <li>Prostat ilaçlarını bırakmayı veya almamayı tercih eden iyi huylu prostat büyümesi olan hastalar</li> <li>Diğer minimal invaziv (kapalı yöntemler) veya cerrahi prostat prosedürlerini istemeyen hastalar</li> <li>Şikayetlerinden ameliyatı seçecek kadar rahatsız olmadıklarını belirten hastalar</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hangi Hastalara Uygulanabilir?</strong></h2> <ul> <li>İyi huylu prostat büyüklüğü ≥30 cm3 ve ≤80 cm3 olan hastalara Rezum tedavi yöntemi uygulanabilir.</li> <li>Santral bölge ve/veya orta lob hiperplazisi olan prostatın tedavisinde uygulanabilir</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Rezum tedavisi yöntemi için kimler iyi bir aday değildir?</strong></h3> <p>Rezum tedavisi, üriner implantı olan veya penil protezi olan hastalarda ve iyi huylu prostat büyüklüğü 80 gram üstünde olan hastalara uygulanmamalıdır.</p> <h3><strong>Rezum tedavisi ile klasik TURP ve prostat lazer ameliyatları arasındaki fark nedir?</strong></h3> <p>TURP ve lazer ameliyatlarında, prostatın bir kısmını çıkarmak için elektrik akımı veya lazer enerjisi kullanılmaktadır. İyileşmeler genellikle Rezum tedavisi gibi ofis tabanlı bir tedaviden daha iyidir. Ancak ameliyatların genellikle daha fazla riski vardır. Bu işlemler ameliyathanede genel veya spinal anestezi altında uygulanmaktadır. Rezum tedavisi ise lokal anestezi altında, kan sulandırıcı ilaçlar kesilmeden de uygulanabilir.</p>
İntraoperatif Mr
<p>Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi alanın da en ileri teknolojilerden olan İntraoperatif MR, beyin, omurilik, hipofiz tümörleri, glial tümörler ve derin yerleşimli tüm beyin dokularının değerlendirilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Hastanın ameliyatı sırasında detaylı MR görüntüsü alma şansı tanıyan bu yöntem; hekime tümörün temizlenmesi sürecinde çok etkili bir yol gösterici olup tümör kalıntısını önlemekte, genellikle ikinci bir ameliyata gerek duyulmamasını sağlamaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Zafer Orkun Toktaş, beyin ve omurilik ameliyatlarında İntraoperatif MR’ın avantajları hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Nedir?</strong></h2> <p>Dünyada sayılı merkezde bulunan ve “Ameliyathane MR’ı” olarak da bilinen İntraoperatif MR(IOMR), beyin ve omurilik tümör ameliyatlarında büyük fark yaratan bir görüntüleme yöntemidir. IOMR, hastanın yaşam beklentisini / konforunu büyük oranda iyileştirmenin yanı sıra, beyin cerrahlarının işlerini de oldukça kolaylaştırmaktadır. IOMR sayesinde ameliyat sırasındaki gidişatı değerlendirilir, kritik dokular korunur ve tümör kalıntıları görüntülenebilir. Tümör tedavisinde yaşam süresini belirgin düzeyde olumlu etkiler ve büyük fark yaratır.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Nasıl Uygulanır?</strong></h2> <p>Hastanın tanısının konulması ve cerrahi sonrası takip süreçlerinde klasik MR görüntülemesi mutlak başvurulan bir yöntemdir. Günümüzde ise ameliyat sırasında ihtiyaca göre MR görüntüleme yapılabiliyor olması; ameliyat sonrasındaki bir aksaklığın önüne geçebilmekte, cerrahi sırasında yol gösterici olması kolaylık sağlamaktadır. Ameliyat anında hasta MR cihazına alınarak cerrahi sahada her türlü bilgiye ulaşılır. MR hazırlığı sırasında cerrahi yapılan alana steril özel örtü yerleştirilmekte ve alan geçici dikiş ile kapatılmaktadır Tüm ekipmanların MR uyumlu olması en büyük kriterdir. Anestezi altında ve tam monitorize olarak çekilen MR yaklaşık 30 dakika sürmektedir.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR’ın Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Beyin ameliyatlarında tümörün yerini milimetrik olarak tespit etmek oldukça hassas bir çalışma gerektirmektedir. İntraoperatif MR sayesinde tümörün çevre dokularla ilişkisi net olarak tespiti sağlanabilmekte, gözden kaçabilecek tümör kalıntısı, sinir ağları görülmekte ve böylelikle yanılma payı ortadan kalkmaktadır. Geçmişte cerrahi anında görüntü alınamaması nedeniyle hastalarda kalıntı tümörler görülebilirdi ve ikinci bir cerrahi gerekliliği ortaya çıkabilmekteydi. Bu durum yaşam süresini olumsuz etkilemekteydi. Günümüzde ise IOMR teknolojisi sayesinde ikinci bir ameliyat gerekliliği ortadan kaldırılmış oldu. Omurga veya beyin ameliyatında gerekli durumlarda görüntü alma imkânı hekim açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hastalar için de kalıntı tümör ya da ikinci bir ameliyat gereği ortadan kalkmaktadır. İntraoperatif MR’ın bir diğer avantajı da; parlak sinyal veren şüpheli bölgelerin tümör içerip içermediğini MR Spektroskopi yaparak ayırt etme ayrıcalığı sunmasıdır. Bu durumda gereksiz bir alanın cerrahi ile çıkarılmasını önlemektedir.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Beyin ve sinir cerrahisinde IOMR sıklıkla kullanıldığı tümörler nelerdir?</strong></h3> <p>İntraoperatif MR<strong>, h</strong>emen hemen tüm vakalarda katkı sağlayabilmekle birlikte, özellikle; beyin tümörleri, hipofiz adenomu, omurilik tümörleri ve beyin damar ameliyatları için büyük katkı sağlar.</p> <h3><strong>IOMR hastaya sağladığı kazançlar nelerdir?</strong></h3> <p>Cerrahi sonrası tümör kalıntısı bulunmaması ve damar ameliyatlarında sağlıklı damarların cerrahi bitmeden kontrolü, IOMR'ın hastaya sağladığı kazançlar arasındadır.</p> <h3><strong>Neden Beyin ve Sinir Cerrahisinde en ileri teknolojiler arasında yer alıyor?</strong></h3> <p>IOMR teknolojisi önemli altyapı hazırlığı ve yatırım gerektirmektedir. Bu nedenle sadece gelişmiş ve ileri donanıma sahip beyin cerrahisi kliniklerinde bulunmaktadır.</p> <h3><strong>Cerrah hasta arasında IOMR yeri neresidir?</strong></h3> <p>Bu teknolojinin varlığı, hasta açısından tercih sebebidir. Özellikle tümör olgularında hem hastanın hem de doktorun hedefi tek cerrahide tam tümör temizliğidir. IOMR bunu sağlamaktadır.</p> <h3><strong>IOMR ile ameliyatlar daha kolay mı?</strong></h3> <p>Beyin -omurilik ameliyatlarında cerrahın anatomi ve mikrocerrahi bilgisi ne kadar yetkin olsa da, bazen doku içinde sınırları tespit etmek veya derin hassas yapıları tespit etmek zorlaşır. Bu aşamada IOMR devreye girerek tümör çıkarımı ile doku koruma arasındaki hassas dengeyi mükemmel hale getirir.</p>
HIFU (Ameliyatsız Yüz ve Cilt Gençleştirme)
<p>HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklı Ultrason) bir cilt gençleşme yöntemidir ve cilt sıkılaştırma, kırışıklık azaltma ve yüz germe gibi estetik amaçlarla kullanılır. HIFU, yüksek yoğunluklu odaklı ultrason dalgalarını cilt altındaki hedef dokulara odaklar. Bu dalgalar cilt yüzeyinden geçerken cildi olumsuz etkilemeden, cilt altındaki dokularda termal (ısı) etki oluşturur. Bu ısınma, kolajen üretimini artırarak ciltte sıkılaşmayı ve gençleşmeyi teşvik eder. Memorial Wellness Dermatoloji Bölümü Uzmanları, HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklı Ultrason) teknolojisi ile yüz germe hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklı Ultrason) Nedir? </strong></h2> <p>HIFU açılımı <strong>H</strong>igh <strong>I</strong>ntensity <strong>F</strong>ocused <strong>U</strong>ltrasound şeklindedir ve baş harflerinden oluşur. Ultrason enerjisi ile uygulanan HIFU, dermatoloji alanında cilt sıkılaştırma ve yüz germede kullanılan bir tedavi şekli olarak bilinmektedir. Bu yöntemde cildin en alt tabakasına inilerek bu bölgeye odaklanmış ses dalgaları yayılır, bu da ciltte toparlanma ve sıkılaşma sağlar. Ayrıca cildin üst ve orta seviyelerine kolajen ve elastin sentezini harekete geçirerek, ciltte gençleşme etkisi göstermesine yardımcı olur.</p> <h2><strong>HIFU ile Yüz ve Cilt Gençleştirme Tedavisi Nasıl Etki Eder? </strong></h2> <p>Yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason yani HIFU yönteminde, hedef bölgedeki moleküllerin titreşimini artırarak, ses dalgası ile dokulara odaklanılmaktadır. Bu işlemle birlikte ısı enerjisi ortaya çıkmaktadır. Bu bölgelerde ısı etkisi ile oluşan doku hasarı vücut tarafından yara dokusu olarak algılanarak yeni kolajen üretimi gerçekleşir. Bu yöntem yeni <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kolajen-nedir">kolajen</a> oluşumu ile ciltte sıkılaşma sağlayarak cildin toparlanmasına yardımcı olmaktadır.</p> <h2><strong>HIFU ile Yüz Ve Cilt Gençleştirmenin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <ul> <li>HIFU işlemi cilt yüzeyine herhangi bir kesik veya dikiş gerektirmez. Bu nedenle iyileşme süreci hızlıdır ve cerrahi riskleri yoktur. Ayrıca, işlem sonrası iz veya yara oluşması beklenmez.</li> <li>HIFU işlemi genellikle tek seanstır. Etkisi kısa sürede fark edilmeye başlanabilir. Ciltteki sıkılaşma ve gençleşme süreci fazla kolajen üretimine dayanır ve bu süreç zaman içinde iyileşir.</li> <li>HIFU işlemi sırasında hafif rahatsızlık hissi veya ciltte geçici kızarıklık olabilir, ancak bunlar genellikle hafif ve geçicidir. Ciddi komplikasyon oluşumu beklenmemektedir.</li> <li>HIFU, ciltteki kolajen üretimini artırarak uzun süreli sonuçlar sağlar. Sonuçlar kişinin yaşam tarzına ve cilt tipine bağlı olarak değişebilir, etkisi genellikle 1- 1.5 yıl sürebilir.</li> <li>HIFU, yüz, boyun, çene hattı, kaşlar, dekolte bölgesi ve vücudun diğer bölgeleri gibi farklı cilt bölgelerine uygulanabilir.</li> <li>HIFU tedavisi, kişinin ihtiyaçlarına ve cilt durumuna göre özelleştirilebilir. Derinlik ve odak noktaları ayarlanabilir, böylece işlem kişiselleştirilebilir.</li> <li>HIFU işlemi sonrası genellikle kişiler günlük aktivitelerine hemen dönebilirler. Bu, iş veya günlük yaşamı aksatma ihtiyacını azaltır.</li> </ul> <h2><strong>HIFU Yaptırdıktan Sonra Nelere Dikkat Edilir? </strong></h2> <p>HIFU işlemi yaptıranlar, tedaviden sonra yan etkileri ve oluşabilecek komplikasyonları önlemek için tedbirler almaları gerekmektedir.</p> <ul> <li>Cilt tedavisinden sonra cildi yoğun güneş ışığına ya da maruz bırakmamak önemlidir. Bunun sebebi ise güneş yanığı ve cilt hasarı olasılığını azaltmaya yardımcı olmaktır.</li> <li>Tedaviden sonra işlem uygulanan bölgeyi kaşımamak cilt hasarı riskini ortadan kaldırabilir.</li> <li>Su, vücutta kolajen üretim hızını artırarak iyileşmenize destek sağlayacağı için HIFU işlemi sonrası su tüketmek yararınıza olacaktır.</li> </ul> <h2><strong>HIFU Ne Kadar Süre Sonra Etkisini Gösterir? </strong></h2> <p>HIFU işlemi tek seanslık bir uygulamadır. İşlem sonrasında vücut kolajen ürettiği için etkisi 2-3 ay içerisinde görülebilir. Vücudun kolajen üretimine bağlı olarak bu süre değişiklik gösterebilmektedir. HIFU işleminin ortalama etkisi 1-1,5 yıl sürmektedir.</p> <h3><strong>HIFU gerçekten işe yarıyor Mu? </strong></h3> <p>HIFU<strong> </strong>cildi sıkılaştırmak için invaziv olmayan bir işlem olarak kabul edilmektedir. Kesi ve yara izi yoktur. Dinlenme ya da iyileşme süresi verilmemektedir. HIFU yaşlanma için kesin çözüm değildir. Hafif ve orta derecede cilt gevşekliği yaşayanların tercih ettiği bir işlemdir.</p> <h3><strong>HIFU işlemi ile hangi şikayetler giderilir?</strong></h3> <p>HIFU işlemi, kırışıklık azaltma, boyunda sarkan cildi sıkılaştırma, göz kapakları, yanak ve kaşları kaldırma, çene hattını düzeltme gibi şikayetlerin giderilmesinde kullanılabilmektedir.</p> <h3><strong>HIFU tedavisi kimlere yapılır?</strong></h3> <p>HIFU işlemi, herkes için uygun olmayabilir. Özellikle 30 yaşından büyük, hafif ve orta derecede cilt gevşekliği sorunu yaşayan, cerrahi bir işlem olmaksızın genel bir sıkılaşma ve toparlanma isteyen ve gıdı bölgesinde bir miktar yağın giderilmesini isteyen kişilere uygulanmaktadır.</p> <h3><strong>HIFU ile yüz ve cilt gençleştirme kimlere uygulanamaz? </strong></h3> <p>Ciddi cilt sarkması görülen yaşlılarda bu işlem tercih edilmemektedir. Bu noktada ameliyat gerekebilir. HIFU, özellikle hedef bölgelerde enfeksiyon bulunan, kistik akneye sahip ve tedavi alanında metalik implantları olan kişilere önerilmemektedir.</p> <p><strong>HIFU ile yüz germe işleminin yan etkileri nelerdir?</strong></p> <p>HIFU (yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason) işleminin yan etkileri bulunabilir. Bu yan etkilerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li>HIFU yüz germe işlemi ciltte hafif bir karıncalanma hissi ve sıcaklık yaratabilir.</li> <li>İşlemin uygulandığı bölge, tedaviden sonra kırmızı ve lekeli görünebilir. Bunun sebebi yapılan işlemin cildi ısıtmasına bağlanabilir. Ağrı ise geçicidir ve zamanla kaybolabilir.</li> <li>Hastanın işleme verdiği reaksiyona bağlı olarak ciltte şişmeler meydana gelebilir.</li> <li>HIFU işlemi sırasında yayılan ultrason dalgaları, derin katmanları hedeflediği için karıncalanma ve uyuşukluğa sebep olabilir. Bu uyuşukluk hissi gözle ve dudaklarda yoğun bir şekilde hissedilebilmektedir.</li> </ul> <h2><strong>HIFU Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>HIFU ağrılı bir işlem midir?</strong></h3> <p>HIFU yüz germe uygulaması, anestezi etkili uyuşturucu kremlerden yararlanılarak uygulanan bir işlemdir.</p> <h3><strong>HIFU işlemi ne kadar sürer?</strong></h3> <p>HIFU uygulamasının uzunluğu, tedavi edilen bölgeye göre değişebilmektedir. Yaklaşık 60-90 dakika arasında değişebilir.</p> <h3><strong>HIFU işlemi kaç ayda bir yapılır?</strong></h3> <p>HIFU yüz germe işlemi tek seans olarak uygulanmaktadır. Yağlı ciltler için bu işlem 2 seans olarak geliştirilebilmektedir. 3 ay içerisinde etkisi görülmeye başlanıp sonuç alınmaktadır.</p>
Tanı ve Testler
Transferrin Satürasyonu Testi
<p>Transferrin satürasyonu, vücudun demir taşıma kapasitesini gösteren bir kan testidir. Bu test, transferrin proteininin ne kadarının demir ile doyurulduğunu yansıtarak demir eksikliği veya aşırı demir birikimi durumlarının belirlenmesinde kullanılır. Transferrin satürasyonu yüksekliği genellikle vücutta demir birikmesine işaret eder ve hemokromatoz gibi durumların tanısında önemlidir. Yüksek transferrin satürasyonu, aşırı demir alımı, bazı genetik bozukluklar veya karaciğer hastalıkları gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.</p> <h2><strong>Transferrin Satürasyonu Nedir?</strong></h2> <p>Transferrin satürasyonu, vücutta demir metabolizmasıyla ilgili olan ve kan sayımında sayısal ölçeğe sahip bir değerdir. Kan hücrelerinde aktif görev yapan demir minareli, kan hücrelerini üretir ve oksijen taşınmasında rol oynar. Bu nedenle, demirin vücutta belli bir aralıkta olması hayati fonksiyonlar için gereklidir.</p> <p>Bu kapsamda, transferrin bir glikoprotein olarak vücutta demirin taşınmasından sorumludur. Diğer bir yandan, transferrin saturasyonu vücutta demir seviyesi ile vücudun demiri taşıma kapasitesi arasında ilişkiyi de anlatır. Bununla birlikte, transferrin satürasyonu sayısal olarak serumda transferin proteininin toplam demir bağlama kapasitesine (TDBK) oranını ifade eder. Literatür ve kan tahlil sonuçlarında % satürasyon olarak da bilinen değerler referans aralığına göre değerlendirilir. Sonuç olarak, bu değerin yüksekliği ya da düşüklüğü bazı hastalıklar hakkında klinik olarak ipucu verebilir.</p> <h2><strong>Transferrin Testi Nedir?</strong></h2> <p>Transferrin testi, transferin proteininin ne seviyede demir taşıdığı ve demir doygunluk düzeyinin ne kadar olduğunu gösteren testtir. Genellikle kol damarlarından alınan az miktarda serum örneği ile değerleri ölçülür. Bunun yanında, laboratuvar test listesinde ismi kısaca TF ya da siderofilin olarak geçebilir. Laboratuvar testi olarak dikkat çeken ölçüm genellikle demir eksikliği şüphesi ile doktor kontrolünde talep edilebilir. Doktor muayenesinden sonra demir metabolizması ile diğer semptomlar şüphe uyandırıyorsa kesin teşhis için bu test oldukça önemlidir.</p> <h3><strong>Transferrin Testi Hangi Durumlarda İstenir?</strong></h3> <p>Uzman doktor, hastayı fiziksel ve klinik olarak değerlendirdiğinde demir metabolizması ile ilgili negatif bir etki gözlemliyorsa <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/tam-kan-sayimi-testi-nedir">hemogram (kan sayımı)</a>, depo demir seviyesi (ferritin), toplam demir bağlama kapasitesi ve transferin satürasyon testini talep edebilir. Bununla birlikte, hastanın devam eden bir tedavisi mevcutsa kontrol etmek adına test istenebilir. Genel olarak, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/anemi-kansizlik-nedir-anemi-belirtileri-nelerdir">anemi</a>, hemokromatozis, kardiyovasküler mortalite riskinin belirlenmesi test sonucuyla ilişkilendirilebilir.</p> <ul> </ul> <h2><strong>Transferrin Satürasyonu Normal Değeri Nedir?</strong></h2> <p>Sağlıklı bir kişide ilgili glikoproteinin (TS) referans yüzdesi %30-55 arasındadır ve bu değer altına TS değeri düşürse demir eksikliğini ifade eder. Aynı zamanda TS yüzdesi %55 üstüne çıkarsa vücutta gereğinden fazla bir demir biriktiğini gösterir. Bu referans değerlerinin belirlenmesinde cinsiyet ve yaş aralığı oldukça önemlidir, kişide bu parametreler değiştiğinde referans değerlerinde küçük değişikler yaşanabilir. Bu doğrultuda, yetişkin erkeklerde %20-50; kadınlarda %15-50, çocuklarda ise %16'dan yüksek olması kabul edilebilir düzeydedir. Mevcut referans değerleri 0-1 yaş aralığında bebeklerde ciddi aralıklarda değişebilir. 0-6 ay bebeklerde referans aralığın 130 ile 275 mg/dl olarak belirtirken 6 ay ve sonrası 200 ile 360 mg/dl aralığında olduğu gözlemlenir.</p> <h3><strong>Transferrin Satürasyonu Nasıl Hesaplanır?</strong></h3> <p>Transferrin satürasyonu hesaplama yöntemi laboratuvar ölçekli olarak genel bir formül üzerinden belirlenir. Hesaplama şekli ise aşağıdaki gibi basamaklar halinde yapılır: </p> <ul> <li>Öncelikle ayrı ayrı kanda demir seviyesi belirlenir.</li> <li>Devamında total demir bağlama seviyesi belirlenir.</li> <li>Sonrasında demir seviyesi/total demir bağlama seviyesine bölünür.</li> <li>Bölünme sonrasında çıkan sayı 100 ile çarpılır ve sonuç bulunur.</li> </ul> <h2><strong>Kanda Transferrin Satürasyonu Düşüklüğü Neden Olur?</strong></h2> <p>Transferrin satürasyonun düşmesi, ilgili glikoproteinin demir minareline yeterli düzeyde doymadığını ifade eder. Böylece kan düzeyinde demirin gerekli miktarda taşınamamasıyla birlikte hücrelere demirin yeterince ulaştırılamadığı anlamı çıkarılır. Bu duruma neden olan bazı durumlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <ul> <li>Dengesiz beslenme</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/demir-eksikligi">Demir eksiliğine</a> bağlı gelişen anemi</li> <li>Hamilelik süreci</li> <li>Kanser</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/nefrotik-sendrom-nedir">Nefrotik sendrom</a> ve üremi</li> <li>Şiddetli kanamalı geçen regl dönemi</li> <li>Akut iltihaplanmaya neden olan hastalıklar</li> <li>Bazı <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ostrojen-nedir-nasil-artirilir">östrojen</a> içerikli ilaçların kullanımı</li> <li>Demir emilimini kısıtlayan kahve ve çay gibi içecek ve yiyeceklerin fazla tüketimi gibi etmenler transferrin satürasyonuna zemin hazırlar.</li> </ul> <h3><strong>Transferrin Satürasyonu Düşüklüğü Belirtileri Nelerdir?</strong></h3> <p>Transferin satürasyon belirtileri demir eksikliğiyle paralel gözlemlenmesinin yanında kişiden kişiye farklı durumlarda ve şiddette ortaya çıkabilir. Bu doğrultuda, ilgili glikoproteinin düşüklüğüne bağlı semptomlar aşağıdaki gibi listelenebilir:</p> <ul> <li>Cilt renginin soluk görünmesiyle birlikte sarı-beyaz cilt tonunun gözlemlenmesi</li> <li>Yeterli düzeyde uyku alınsa da gün boyu halsizlik ve yorgunluk hissinin devam etmesi</li> <li>Saç dökülmesiyle beraber saç renginde beyazlama görülmesi</li> <li>Vücut ısısından ani değişikliklere bağlı sürekli bir üşüme hali</li> <li>Konsantrasyon bozukluğu ve dikkat eksikliği yaşama</li> <li>Kan akışında kalbe en uzak bölge olan ayaklarda aşırı bir soğukluk hissinin yaşanması</li> <li>Gergin ruh hali ve depresyon belirtileri gösterme</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/pika-sendromu-nedir">Pika sendromu</a> (Demir içeriği yüksek ancak besin olmayan toprak ve buz gibi maddeleri yeme duygusu)</li> <li>Kalpte ritim bozukluğu ve çarpıntı hissi durumu</li> </ul> <p> gibi belirtiler erken aşamada fark edilirse uygun tedavi yöntemiyle düzenlenebilir.</p> <h2><strong>Transferrin Satürasyonu Düşüklüğü Nasıl Tedavi Edilir?</strong></h2> <p>Demir eksiliği ile karakterize olan durumda sorunun kaynağının ne olduğu teşhis edilir, devamında ise uygun bir tedavi programı çıkarılır. Değerin düşüklüğü patolojik bir durumla ilgiliyse neden olan hastalığın tedavisi yapılır. Eğer, tipik olarak sadece demir eksikliği varsa demir içerikli ilaç tedavisine başvurulur. Ayrıca, serumda ciddi bir demir eksikliği varsa kan transfüzyonu (kan nakli) ile müdahale edilebilir.</p> <h2><strong>Transferrin Satürasyonu Neden Yükselir? </strong></h2> <p>Transferrin satürasyonu kan tahlillerinde yüksek çıkarsa patolojik bazı durumlar ön plana çıkabilir. Bu bağlamda, ilgili glikoproteinin yüksekliğine sebep olabilecek etmenler aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/multipl-miyelom-nedir">Multipl Myelom</a></li> <li>Sindirim sisteminde görülen kanser türler</li> <li>Kronik iltihaplı hastalıklar (Otoimmun hastalıklar vb.)</li> <li>Kemik iliği kanseri</li> <li>Sideroblastik anemi</li> <li>Atransferrinemi</li> <li>Gereğinden fazla vücuda demir alımı</li> <li>Hemokramotozis</li> </ul> <h3><strong>Transferrin Satürasyonu Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?</strong></h3> <p>Rahatsız olarak ortaya çıkan değerin yükselmesi tüm vücudu olumsuz etkileyebilir. Transferrin satürasyonu yüksekliği gözlemlenen belirtiler arasında kalp çarpıntısı, cilt renginde koyulaşma, vücut kıllarının dökülmesi, libido düşüklüğü, göğüs ağrısı, zayıflık, vücudu güçsüz hissetme, eklem ağrısı ve karın ağrısı bulunur.</p> <h2><strong>Transferrin Satürasyonu Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir?</strong></h2> <p>Bu süreçte, demir birikimine neden olan durumlar araştırılarak klinik olarak hastalığın teşhisine öncelik verilir. Kanda gereğinden fazla bulunan demir düzeyi herhangi bir hastalıktan kaynaklı değilse kan bağışı ile vücuttan uzaklaştırılması önerilir. Gıda takviyesi olarak demir alınıyorsa kesilmesi tavsiye edilerek durumun ciddileşmemesi için kesin tedaviye başvurulması gereklidir.</p> <h2><strong>Transferrin Satürasyonu Hakkında Sıkça Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Kandaki demir oranı yüksek olursa ne olur?</strong></h3> <p>Transferrin satürasyon değeri de yüksek çıkar, ayrıca demir birikimine neden olan hastalık var mı diye araştırılması yapılır.</p> <h3><strong>Transferrin satürasyonuna neden bakılır?</strong></h3> <p>Vücutta kan hücrelerinin demire doygunluk düzeyini gösteren değer, demir eksikliği ya da fazlalığı konusunda bilgi verir.</p> <h3><strong>Transferrin saturasyon düşüklüğü tehlikeli midir? </strong></h3> <p>Demir minarelinin yeterli alınmadığını ifade eder, ayrıca başka hastalıkların da habercisi olabileceğinden tehlike oluşturabilir.</p>
Sintigrafi Testi
<p>Sintigrafi, kemik, böbrek, yumuşak doku, damarları ve daha fazlasını ilgilendiren hastalıkları teşhis etmek için iz miktarda radyoaktif madde verilerek bu maddelerin izlenmesi yoluyla vücudun iç organlarını ve dokularını görüntüleme tekniğidir. Radyoaktif madde kullanılarak kişinin doku ya da organlarında sintigrafik görüntüleri elde edilir. Vücutta homojen şekilde dağılan radyoaktif madde, hastalıkların tanısının konulmasında yararlanılan testler arasında yer alır. Sintigrafi, kişiye radyoaktif ilaç verilerek istenilen organdaki tutuluşunu, dağılımını, atılışını incelenme yöntemiyle yapılır.</p> <h2><strong>Sintigrafi Nedir?</strong></h2> <p>Sintigrafi, kişilere enjeksiyon ya da ağızdan düşük miktarlarda radyoaktif madde verilerek, bu maddenin vücuda yayılmasıyla beraber organların incelenmesini sağlayan testtir. Sintigrafi testinde kamera görüntüleme yapılacak olan organa göre uygun pozisyona yerleştirilir. Daha sonrasında radyoaktif madde kişiye verilir ve vücuda yayılması beklenir. Bu test ortalama olarak 30- 40 dakika sürmektedir.</p> <h2><strong>Sintigrafi Nasıl Çekilir?</strong></h2> <p>Görüntü alınacak olan bölge ve organa göre koldan ya da ağızdan verilen radyoaktif madde, röntgen ışıkların desteğiyle damarların görüntülenmesini sağlar. Sintigrafi sayesinde damarlarda tıkanıklık ya da darlık varsa tespiti sağlanır. Sintigrafi çekilme aşamaları şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Test için aç ya da tok olma gibi bir şart bulunmaz</li> <li>Testten önce bol miktarda sıvı tüketilmesi istenebilir</li> <li>Öncelikle damar yoluyla kişiye radyoaktif madde verilir</li> <li>15 dakika sonra görüntüleme yapılacak organa yönelik olarak çekim yapılır</li> <li>Çekim ortalama olarak 30 dakika sürer</li> <li>Bu esnada kişinin sabit kalması çekimin kalitesi açısından önemlidir</li> <li>Çekim süresince kişinin giysilerini çıkarılması istenmez</li> </ul> <h2><strong>Sintigrafi Neden Yapılır?</strong></h2> <p>Sintigrafi testi, gizli bir primer tümörün, inflamatuar ya da enfeksiyöz hastalık gibi birçok durumun tespiti için yapılır. Bunların yanında kanserin kemikleri etkileyip etkilemediğini ve vücuttaki kan akışını görmek, böbrek, sindirim ya da tiroid problemlerini ortaya çıkarmak ya da dışlamak için sintigrafiden yararlanılır.</p> <p>Günümüzde farklı şekilde uygulanana sintigrafi türleri, kemik, kardiyoloji, <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/kanser-onkoloji-merkezi">onkoloji</a>, endokrinoloji, nöroloji, <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/nefroloji">nefroloji</a> ve üroloji, göğüs hastalıkları, <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/hematoloji">hematoloji,</a> sindirim sistemi, enfeksiyon patolojisi, periferik damar sistemi ve pediatri gibi çeşitli uzmanlık alanlarındaki hastalıkların erken teşhisini sağlar.</p> <h2><strong>Sintigrafi Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Kişinin durumuna yönelik olarak sintigrafi çekim türü de farklılık gösterir. Amacına yönelik olarak yapılan sintigrafi türleri şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Hastalıkların kemiklere etkisinin kontrolü için kemik taraması</li> <li>Lenfödem tanısına karşı lenfosintigrafi</li> <li>Testis sintigrafi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/tiroid-nedir">Tiroid</a> taraması</li> <li>Kalp kaslarına bakılarak kanın ne kadar iyi aktığını gözlemlemek için miyokard perfüzyon sintigrafi</li> <li>Lakrimal sintigrafi</li> <li>Gastroözefagial reflü ve mide içeriğinin kontrolü için gastrointestinal sintigrafi</li> <li>Paratiroid bezlerinde gerçekleşen büyümeler için paratiroid sintigrafisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/lenf-dugumu-lenf-bezi-lenf-nodu-nedir">Lenf nodu</a> haritalaması veya sintigrafisi</li> <li>Akciğer hastalıkların kontrolü için akciğer sintigrafisi</li> </ul> <h2><strong>Sintigrafi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Dinamik böbrek sintigrafisi nedir?</strong></h3> <p>Böbrek fonksiyonlarını yansıtabilen radyoaktif maddelerin damar yoluyla verilmesinden sonra böbreklerde dağılımının izlendiği bir görüntüleme yöntemidir. Verilen maddenin tutulum ve atılımı izlenerek böbrek fonksiyonları değerlendirilir.</p> <h3><strong>Dinamik böbrek sintigrafisi testi nasıl yapılır?</strong></h3> <p>Test hasta, çekim odasında görüntüleme yapılacak kameraya uygun pozisyonda yerleştirildikten sonra radyoaktif maddenin damar içine verilmesiyle yapılır. Çekim yaklaşık 30-40 dk. sürer. Bu sırada hareketsiz kalınması iyi bir görüntüleme için önemlidir. Çekim sırasında giysilerin çıkartılması istenmez.</p> <h3><strong>Sintigrafi testine nasıl hazırlanabiliriz?</strong></h3> <p>Hamile ya da hamilelik şüphesi olan hastalar test öncesi doktorlarını bilgilendirmelidirler. Emziren annelerde testin yapılması gerekliyse test sonrası 6 saat emzirmeye ara verilmelidir. Test için aç yada tok olma şartı yoktur. Çekimden önce su içmeniz isteneceğinden beraberinizde su getirmeniz önemlidir. Suyun çekimden yarım saat önce içilmesi doktorunuz tarafından istenecektir. Anne sütü alan çocuklarda beslenmenin ve su içirilmesinin çekim öncesinde tamamlanması gerekmektedir. Görüntüleme öncesi hastanın idrarını yapmış olması önemlidir. Tetkik sonrasında da bol su/sıvı alımı ve sık tuvalete gitmek radyasyondan korunma açısından faydalıdır. Sintigrafi çekimine gelirken yapılmış diğer tetkikleri yanınızda getirmeniz bulguların daha iyi değerlendirilmesini sağlayacaktır. Testin tamamlanmasından sonra yeme içme ve başkalarıyla temas etme anlamında kısıtlılık yoktur.</p> <h3><strong>Kemik sintigrafisi nedir?</strong></h3> <p>Radyoaktif kemik ajanlarının damar yoluyla vücuda verilişinden sonra yapılan görüntülemedir. Kemik metabolizmasının artmış veya azalmış olduğu yerlerde radyoaktif ajan tutuluşunun değiştiği izlenir. Kemiğin enfeksiyon, kırık ve spor yaralanmaları, tümör ve benzeri hastalıklarında kullanılan bir yöntemdir.</p> <h3><strong>Kemik sintigrafisi testi nasıl yapılır?</strong></h3> <p>Kemikte tutulma özelliği gösteren bir radyoaktif ajan damar yoluyla vücuda enjekte edilir. Enjeksiyon öncesinde lokal anestezik bir kremden yararlanılabilir. Verilen radyoaktif madde tüm iskelet sisteminde tutulduğunda (2-3 saat) tüm vücuttan görüntüler alınır. Özel bir çekim (SPECT, tomografik çalışma) uygulanmadığı takdirde çekim süresi 20-40 dk kadardır. Filmlerin kaliteli olması için çekim sırasında mümkün olduğunca kıpırdanmaması önemlidir</p> <h3><strong>Statik böbrek sintigrafsi nedir?</strong></h3> <p>Hastaya damar yoluyla verilen radyoaktif maddenin böbreklerde dağılımını gösteren bir görüntüleme yöntemidir.</p> <h3><strong>Statik böbrek sintigrafsi testi nasıl yapılır?</strong></h3> <p>Böbreklerde tutulma özelliği olan bir radyoaktif maddenin damar yoluyla verilmesinden 2-3 saat sonra görüntüleme yapılır. Bekleme süresince bol su içilmesi ve sık tuvalete gidilmesi çekim kalitesini artırıp radyasyondan korunma açısından faydalıdır. Çekim yaklaşık 30 dakika sürer. Bu süre içinde hareket etmemek önemlidir. Çekim sırasında giysilerinizin çıkartılması istenmeyecektir.</p>
WBC Testi
<p>White Blood Count ifadelerinin kısaltması olan WBC, kandaki beyaz kan hücrelerinin sayısıdır. Lökosit ismiyle de bilinen beyaz kan hücreleri veya immünositler olarak da adlandırılan bağışıklık hücreleri, vücudun korunmasında görev alan bağışıklık sisteminin hücreleridir. Tam kan sayımının bir parçası olan WBC, vücutta yer alan enfeksiyon veya enflamasyonun varlığını aramak için yapılır. Kandaki normal WBC sayısı mikrolitre başına 4.500 ila 11.000 ancak bu rakamlar testin yapıldığı laboratuvara göre kimi zaman değişiklik gösterebilir. WBC yüksekliği veya düşüklüğü durumunda altta yatan neden aranır ve tedavi planlanır.</p> <h2><strong>WBC Nedir?</strong></h2> <p>WBC, bağışıklık sisteminin bir parçası olan ve vücudun enfeksiyonlarla savaşmasında rol alan beyaz kan hücreleri olup, WBC testi ile bu hücrelerin sayısını ölçmek için uygulanan bir kan testidir.. Akyuvar, <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/lokosit-beyaz-kure-wbc-nedir-ve-yuksekligi-dusuklugu-ne-anlama-gelir">lökosit</a> ve beyaz kan hücreleri olarak adlandırılan WBC, vücuttaki enfeksiyon, enflamasyon, alerjik enfeksiyon, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/losemi-belirtileri-ve-tedavisi">lösemi</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/lenfoma-belirtileri-ve-tedavisi">lenfoma</a> gibi kanser türlerinin varlığını araştırmak için yapılır.</p> <p>Kandaki normal WBC referans aralığı mikrolitre başına 4.500 ila 11.000 olmalıdır. Bu değerlerin üstünde veya altında çıkan değerler altında birtakım hastalıkların işareti şeklinde kabul edilir. WBC yüksekliği lökositoz olarak bilinirken, WBC düşüklüğü ise lökopeni şeklinde tanımlanır.</p> <p>WBC yüksekliğine neden olan durumlar arasında enfeksiyonlar, dalak ameliyatı, bazı ilaçlar, lösemi, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/romatoid-artrit-iltihapli-romatizma-hastaligi-nedir">romatoid artrit</a> gibi hastalıklar yer alır. WBC düşüklüğüne sebebiyet veren faktörler ise kemik iliği eksikliği, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kelebek-hastaligi-lupus-nedir-belirtileri-nelerdir">lupus</a>, kanser ilaçları, şiddetli bakteriyel enfeksiyonlar, duygusal veya fiziksel strestir.</p> <h2><strong>Lökosit Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Diğer adı WBC olan, kandaki beyaz kan hücrelerini tanımlayan lökosit türleri şu şekildedir:</p> <p><strong>Nötrofiller:</strong> Bakterileri ve mantarları öldürerek vücudu enfeksiyonlardan korumaya yardımcı olur.</p> <p><strong>Lenfositler:</strong> Viral enfeksiyonlara karşı koruyan, antikor üreten ve bunları öldürücü hücreler olan T ve B hücrelerinden oluşur.</p> <p><strong>Eozinofiller:</strong> Parazitler ve kanser hücrelerini tanıplayıp, onlarla savaşmaya yardmcı olur.</p> <p><strong>Bazofiller:</strong> Öksürme, hapşırma, burun akıntısı gibi alerjik reaksiyonlar üretir. Monositler: Hasarlı ve ölü hücreleri temizleyerek, enfeksiyonlarla savaşır.</p> <h2><strong>WBC Normal Değeri Kaç Olmalıdır?</strong></h2> <p>Lökosit olarak bilinen kandaki beyaz kan hücrelerinin sayımını ölçmeye yarayan WBC, yetişkinler için kan tahlilinde mikrolitre başına 4.500 ila 11.000 referans değerinde olmalıdır. 4.500’ün altında olan değerler WBC düşüklüğü, üstünde olan durumlar ise WBC yüksekliği anlamına gelir. WBC yüksekliği veya düşü</p> <h2><strong>WBC Yüksekliği Nedir?</strong></h2> <p>WBC yüksekliği, kan testi sonucuna göre kandaki miktarın mikrolitre başına 11.000 mcL'den fazla çıkmasıdır. WBC yüksekliği bağışıklık sisteminin enfeksiyon veya iltihap nedeniyle normalden daha fazla beyaz kan hücresi ürettiği anlamına gelir. Bağışıklık sistemi vücuttaki enfeksiyonu yok edebilmek için daha fazla beyaz kan hücresi üretir. Yüksek beyaz kan hücresi sayısı nadirende olsa akut miyeloid lösemi, kronik miyeloid lösemi ve kronik lenfositik lösemi gibi belirli kan kanserlerinin bir belirtisi olabilir.</p> <p>Beyaz küre ve trombosit yüksekliğinin en sık nedeni vücutta oluşan bir infeksiyon ve iltihap durumudur. Özellikle bakteri adını verdiğimiz mikroorganizmalarla oluşan enfeksiyonlar (<a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/zaturrepnomoni-nedir-zaturre-teshis-ve-tedavisi-nasil-yapilir">zatürre</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/idrar-yolu-enfeksiyonu-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">idrar yolu enfeksiyonu</a> gibi) hem beyaz küreleri hem de trombosit dediğimiz pıhtılaşma hücreleri artırabilir.</p> <p>Enfeksiyon kaynaklı bir durum olan WBC yüksekliği nedenleri şu şekildedir:</p> <ul> <li>Bakteriyel enfeksiyon ve iltihaplanmalar</li> <li>Ateş, yaralanma, yanık veya ameliyat</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hamilelik-belirtileri-nelerdir-hamilelik-belirtileri-ne-zaman-baslar">Gebelik</a></li> <li>Alerjik reaksiyon</li> <li>Lupus hastalığı</li> <li>Romatoid artrit</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/tiroid-nedir">Tiroid hastalıkları</a></li> <li>Lösemi</li> <li>Obezite</li> <li>Kemik iliği tümörleri</li> <li>Sigara tüketimi</li> </ul> <h2><strong>WBC Yüksekliği Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>WBC yüksekliği belirtileri arasında aynı zamanda enfeksiyon belirtileri olarak da sayılan ateş, üşüme– titreme, öksürük, boğaz ağrısı, geniz akıntısı, balgam, idrar sırasında yanma, ishal ve karın ağrısı gösterilir.</p> <p>Yaygın görülen WBC yüksekliği belirtileri şunları içerir:</p> <ul> <li>Ateş</li> <li>Yorgunluk, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer#:~:text=Demir%2C%20potasyum%2C%20magnezyum%2C%20omega,kafeini%20azaltmak%20halsizli%C4%9Fe%20iyi%20gelir.">halsizlik</a></li> <li>Vücut ağrıları</li> <li>Üşüme ve titreme</li> <li>Nefes almada güçlük</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/oksuruge-ne-iyi-gelir">Öksürük</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bogaz-agrisina-ne-iyi-gelir-bogaz-agrisi-nasil-gecer">Boğaz ağrısı</a></li> <li>Gece terlemeleri</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir#:~:text=%C4%B0shali%20ne%20keser%3F,kat%C4%B1la%C5%9Ft%C4%B1r%C4%B1p%2C%20ishalden%20kurtulman%C4%B1za%20yard%C4%B1mc%C4%B1%20olur.">İshal</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karin-agrisina-ne-iyi-gelir">karın ağrısı</a></li> <li>Beklenmedik kilo kaybı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/stres-nedir-nasil-yonetilir">Stres</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/anksiyete-nedir-anksiyete-belirtileri-nelerdir">anksiyete</a></li> </ul> <h2><strong>WBC Düşüklüğü Nedir?</strong></h2> <p>Beyaz kan hücresi sayısının mikrolitre başına 4.500’den daha az olduğunda ortaya çıkan WBC düşüklüğü, vücudun yeterince beyaz kan hücresi üretememesi nedeniyle enfeksiyon kapma riskinin yüksek olduğu ya da vücudun enfeksiyonla yeterince mücadele edemeyeceği anlamına gelir.</p> <p>Kanda yeterli düzeyde beyaz kan hücresi bulunmaması başta enfeksiyonlar olmak üzere vücudunuzun hastalıklara karşı daha savunmasız bir hale gelmesi olarak değerlendirilir.</p> <p>Bağışıklığın önemli bir parçası olan ve enfeksiyonlarla mücadele eden beyaz kan hücrelerinin kanda az bulunması sonucu yaşanan WBC düşüklüğünün nedenleri arasında HIV/AIDS enfeksiyonu, otoimmün hastalıkları, vitamin eksiklikleri, lenfoma, dalak büyümesi yer alır.</p> <p>WBC düşüklüğünün nedenleri aşağıdaki gibidir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/aids-nedir-hiv-nedir-aids-tedavisi-nasildir">HIV/AIDS</a></li> <li>Şiddetli enfeksiyon ve iltihaplanmalar</li> <li>Kemik iliği yetmezliği</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/lenfoma-belirtileri-ve-tedavisi">Lenfoma</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/b12-vitamini-nedir-eksikliginin-belirtileri-nelerdir">B12</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/cinko-nedir-cinko-iceren-besinler-nelerdir">çinko</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bakir-mineral-eksikligi-ciddi-rahatsizliklara-neden-olabilir">bakır eksikliği</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dalak-buyumesi">Dalak büyümesi</a> gibi karaciğer hastalıkları</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/kemoterapi">Kemoterapi</a> ve bazı antibiyotik ilaçlar</li> <li>Radyasyon tedavisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/sitma-nedir">Sıtma</a></li> <li>Yoğun alkol tüketimi</li> </ul> <h2><strong>WBC Düşüklüğü Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Kandaki WBC düşüklüğü grip benzeri semptomlarla ortaya çıkar. WBC düşüklüğünün yaygın belirtileri yüksek ateş, titreme, boğaz ağrısı, ağız yaraları, öksürük, nefes darlığıdır. Bunun dışında ishal ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dizuri-nedir">idrar yaparken ağrı</a> da WBC düşüklüğü belirtileri arasında sıralanabilir.</p> <p>Grip benzeri semptomlar gösteren WBC düşüklüğünün belirtileri şöyledir:</p> <ul> <li>Yüksek ateş</li> <li>Titreme</li> <li>Boğaz ağrısı</li> <li>Ağızda meydana gelen yaralar</li> <li>Öksürük</li> <li>Nefes darlığı</li> <li>Deri döküntüleri</li> <li>Yorgunluk</li> <li>İshal</li> <li>İdrar sırasında ağrı</li> </ul> <p>Bunlarla birlikte beyaz küre olarak bilinen beyaz kan hücresi düşüklüğünün en sık belirtisi sık enfeksiyona yakalanma olarak da ifade edilebilir. Bunun dışında altta yatan nedene bağlı olarak vücut ve kemik ağrıları, eklem ağrıları, beyaz küreler ile birlikte pıhtılaşma hücrelerinin ve alyuvarların düşmesine neden olan hastalıklarda vücutta morarma ve kanama da izlenebilir.</p> <p>Beyaz kan hücrelerinin normal aralıklara gelmesi vücudun enfeksiyon ve hastalıklarla mücadele etmesi açısından önemlidir. Bu sebeple bağışıklık sistemini güçlendirecek şekilde sağlıklı beslenmek, vitamin takviyesi almak, sigara-alkolü bırakmak beyaz kan hücrelerini normal değer aralıklarına getirir ve beyaz kan hücreleri istenilen seviyeye ulaştırır.</p> <h2><strong>WBC Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <p> </p> <h3><strong>Kan tahlilinde WBC nedir?</strong></h3> <p>Kan tahlili sonuçlarına yansıyan WBC, vücudun bağışıklık sisteminin bir parçası olan beyaz kan hücrelerinin sayısını ifade eder. Vücudun enfeksiyon ve diğer hastalıklarla savaşmasına yardımcı olurlar. Beyaz kan hücrelerinin türleri nötrofiller, eozinofiller ve bazofiller, monositler ve lenfositlerdir.</p> <h3><strong>WBC kaç olursa lösemi olur?</strong></h3> <p>Akut veya kronik lösemili kişilerin WBC sayısı 100.000-400.000 aralığında olabilir. Ancak yinede beyaz küre yüksekliği ile kanser oluşumu arasında direkt bir bağlantı yoktur.</p> <h3><strong>WBC kaç olursa tehlikeli?</strong></h3> <p>WBC değerinin mikrolitre başına 4.500 ila 11.000 aralığında olması gerekir. Bu değerin üstünde olan rakamlar WBC yüksekliği olarak değerlendirilir. Ancak WBC yüksekliğinin normal değerin yaklaşık 10 katı daha üstünde olması tehlikeli bir duruma işaret edebilir.</p> <h3><strong>Beyaz kan düşüklüğü hangi hastalıklara yol açar?</strong></h3> <p>Lökopeni olarak da bilinen beyaz kan düşüklüğü, grip ve soğuk algınlığıyla birlikte HIV/AIDS ve kimi zaman da lösemi gibi hastalıklara yol açabilir.</p> <h3><strong>WBC kadınlarda kaç olmalı?</strong></h3> <p>Sağlıklı bir erkek bireyde 1 mikrolitre (1 mm3) başına 4 bin ile 10 bin arasında lökosit, kadınlarda ise 4 bin-11 bin arasında lökosit bulunur.</p> <h3><strong>WBC testi ne için yapılır?</strong></h3> <p>Tam kan hücresi testinin bir parçası olan WBC sayımı, kandaki beyaz kan hücrelerinin sayısını ölçmek için yapılan bir testtir. WBC yani beyaz kan hücresi sayımı vücuttaki gizli enfeksiyonların, otoimmün hastalıklarının, bağışıklık yetersizliklerinin ve kan hastalıklarının tespiti yanı sıra kanser hastalarında kemoterapi ya da radyasyon tedavilerinin sonuçlarını görmek için de kullanılabilir. </p>
PPD Testi
<p>Kişinin kanında tüberküloz (verem) hastalığının varlığının saptanılması için uygulanan teste ppd testi adı verilir. Saflaştırılmış protein türevi anlamına gelen PPD, akciğer enfeksiyonu olan ve bulaşıcı bir enfeksiyon olan verem hastalığının tanısında kullanılır. PPD pozitif test sonucu, kişinin tüberküloz hastalığıyla enfekte olduğunu gösterir ve hastalığın tedavisi başlanır. Ön kolun iç kısmına şırınga yardımcıyla iğne enjeksiyon edilerek yapılan PPD testi, yaklaşık 48 saat sonra geçecek kızarıklık ve şişlik meydana getirebilir. Yapılan PPD testinin ardından çıkan pozitif sonuç, tüberküloz hastalığının işareti sayılır.</p> <h2><strong>PPD Testi Nedir?</strong></h2> <p>Akciğer enfeksiyonu olarak bilinen ve halk arasında verem şeklinde de adlandırılan <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/tuberkuloz-nedir">tüberküloz</a> hastalığının kandaki varlığını saptamak için uygulanan yöntem PPD testidir. Saflaştırılmış protein türevi olarak tanımlanan PPD, test yöntemiyle tüberküloz tanısının varlığını belirlemek amacıyla yapılır. Kanda tüberküloz hastalığı meydana geldiğinde vücut saflaştırılmış protein türevi gibi bakterilerin bazılarına karşı ekstra duyarlı bir hale gelir. PPD testiyle birlikte kandaki tüberküloz varlığı saptanır ve vücudun mevcut hassasiyeti kontrol edilir.</p> <p>Genellikle ön kolun iç kısmına iğne enjekte edilerek yapılan PPD testi, kızarıklık ve şişlik ortaya çıkarabilir ancak bu durum 48-72 saat içinde kaybolur.</p> <p>Tüberküloz bir kişiyle temasta bulunanlar, steroid ilaçlar kullananlar, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kanser-nedir-kanser-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">kanser</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/aids-nedir-hiv-nedir-aids-tedavisi-nasildir">AIDS</a> gibi hastalıklar sebebiyle bağışıklık sistemi düşük kişiler PPD testi yaptırarak tüberküloz hastalığının olası varlığını öğrenebilir ve daha sağlıklı bir süreç izleme şansı edinir.</p> <h2><strong>PPD Testi Neden Yapılır?</strong></h2> <p>PPD testi, ciddi bir akciğer enfeksiyonu olan ve bulaşıcı özellik taşıyan, halk arasında verem olarak tüberküloz hastalığının kandaki varlığını tespit etmek için yapılır. Başta akciğerler olmak üzere böbrekler ve diğer organlara da ciddi zarar verebilen bir hastalık olarak bilinen tüberküloz hastalığı, bulaşıcı olma özelliğiyle halk sağlığını da tehdit eden bir hastalıktır.</p> <p>Olası tüberküloz hastalığı varlığını tespit etmek için yapılan PPD testinin yanında doktor emin olmak için fiziki muayeneyle birlikte göğüs röntgeni de isteyebilir.</p> <p>Kolay bir şekilde yayılabilen ve bulaşıcı bir hastalık olan tüberküloz, yaygın olarak akciğerleri etkiler. Tüberküloz bakterileri akciğerlerde uzun yıllar inaktif (uykuda) kalabilir ve bu duruma latent tüberküloz adı verilir.</p> <p>Tüberküloz her hastada belirti göstermeyebilir. Ancak ateş, kilo kaybı, öksürük ve özellikle gece terlemeleri gibi belirtiler gösteren ve aşağıdaki durumlarda PPD testine ihtiyacınız olabilir.</p> <ul> <li>Tüberküloz hastası biriyle temasta bulunmak</li> <li>Sağlık sektöründe çalışmak</li> <li>Steroid tarzı ilaçlar kullanmak veya kanser, AIDS gibi hastalıklar sebebiyle bağışıklık sistemi düşüklüğü</li> </ul> <h2><strong>PPD Testi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>PPD testi genellikle ön kolun iç yüzeyine 0,1 ml iğne enjekte edilerek ve enjeksiyon, iğne eğimi yukarı bakacak şekilde bir tüberkülin şırıngası ile gerçekleştirilir. Yapılan işlemi takiben 48 ila 72 saat sonrasında doktor test bölgesini inceler. Bu zaman diliminde iğne yapılan bölgede kızarıklık ve şişlik meydana gelebilir ancak bu durum sorunsuz bir şekilde geçer.</p> <p>Ciltte PPD’ye karşı herhangi bir reaksiyon gelişip gelişmediğini görmek adına aşı yapılan bölge incelenir. Elde edilen bulgulara göre PPD testi pozitif çıkarsa kişiye tüberküloz tanısı konulabilir.</p> <h2><strong>PPD Testi Kimlere Yapılmalıdır?</strong></h2> <p>PPD testi, özellikle tüberküloz hastası olan biriyle yakın temas kurmuş kişilere, hapishaneler gibi kalabalık yerlerde kalanlara ve yakın zamanda tüberkülozun yaygın olarak görüldüğü yerlere seyahat edenlere yapılır.</p> <p>Bunlarla birlikte tüberküloz belirtileri gösteren kişilere de PPD testi yapılması önerilir. Aktif tüberküloz belirtileri şunları içerir:</p> <ul> <li>Ateş</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/oksuruge-ne-iyi-gelir">Öksürük</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">Göğüs ağrısı</a></li> <li>Yorgunluk ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer#:~:text=Demir%2C%20potasyum%2C%20magnezyum%2C%20omega,kafeini%20azaltmak%20halsizli%C4%9Fe%20iyi%20gelir.">halsizlik</a></li> <li>İştah kaybı</li> <li>Kilo kaybı</li> <li>Gece terlemeleri</li> </ul> <h2><strong>PPD Testi Pozitif Çıkarsa Ne Olur?</strong></h2> <p>Ön kolun iç yüzeyine enfeksiyon yardımıyla yapılan PPD testinde koldaki 5 mm ve üzerindeki şişlikler test sonucunun pozitif çıktığına işaret eder. Bu pozitiflik durumu kişinin tüberküloz hastalığıyla enfekte olduğu anlamına gelir. PPD testinin negatif çıktığı durumlar ise kanda tüberküloz bakterilerinin bulunmaması olarak değerlendirilir.</p> <p>Pozitif test sonuçlarının yanı sıra doktor tarafından göğüs röntgeni, CT taraması ve balgam testi de istenebilir.</p> <h2><strong>PPD Testi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>PPD testi nerede yapılır?</strong></h3> <p>Tüberküloz hastalığının varlığını tespit etmek için yapılan PPD testi, verem savaş dispanserlerinde uygulanır.</p> <h3><strong>PPD testi pozitif çıkarsa ne yapılır?</strong></h3> <p>PPD testi pozitif çıkan kişide tüberküloz varlığı kesin olarak saptanır ve doktor tarafından tüberküloz tedavisinde kullanılan ilaçlara reçete edilir.</p> <h3><strong>PPD testi kaç mm olmalı?</strong></h3> <p>PPD testi için enfeksiyon uygulanan ön kolun iç yüzeyindeki kalınlık 5-9 mm arasında ise ppd testi pozitif olarak değerlendilir.</p> <h3><strong>PPD testi yanlış çıkar mı?</strong></h3> <p>PPD testleri genellikle doğru sonuç verme ihtimali yüksek olan testlerdir ancak bazı durumlarda kesin tanı için göğüs röntgeni de istenebilir.</p>
Tedavi Yöntemleri
Cybernicx Rehabilitasyon
<p>Cybernicx Rehabilitasyon; nörolojik, pediatrik (çocuk), ortopedik, geriatrik ( ileri yaş) ve spor rehabilitasyonlarında kullanılan gelişmiş teknolojiye sahip cihazların bir araya getirilerek kombinasyonunun sağlanmasıyla oluşan bir yaklaşımdır. İnme, MS, Parkinson, omurilik yaralanmaları, ortopedik problemler ve Serebral palsi gibi farklı hastalıklarda kişinin fonksiyonlarını artırmak, günlük yaşam aktivitelerini iyileştirmek için hızlı ve etkili sonuçlar sağlamayı hedeflemektedir. Fiziki travmalar ya da ameliyat sonrası rehabilitasyona ihtiyacı olan hastalar, sporcular, performansını artırmak isteyen sağlıklı kişiler de Cybernicx rehabilitasyondan faydalanabilmektedir. Cybernicx rehabilitasyon çocuk hastalarda da başarı ile uygulanmaktadır. Kişiye özel planlama ve haritalama ile hastanın ihtiyaçları doğrultusunda en uygun tedavi yöntemleri ve olanaklarının birleşimi olan bu rehabilitasyonun temelinde; Cyberdyne, TecnoBody, Mollii Suit, Focus Calm gibi teknolojiler bulunmaktadır.</p> <p>Cybernicx rehabilitasyon için merkezimize başvuran hastamızın ilk olarak göz muayenesi, solunum fonksiyon testi ve fMRI ile değerlendirmesi detaylı şekilde yapılmaktadır. Kişinin demografik verileri alınmaktadır ve sonrasında fNIRS ve yüzeyel EMG çekimi ve ayrıca pedobarografi (ayak plantar basınç) değerlendirmesi yapılmaktadır. Son olarak da hastamızın TecnoBody cihazları ile sağlık test indeksleri, yürüme analizi, hareket açıklıkları, denge çeviklik vb. testleri yapılmakta, Cyberdyne ile bio-elektrik-sinyalleri (BES) değerleri alınmaktadır. Kişiye ayrıca hastalığına göre oluşturulan Cybernicx skalası ile testler uygulanmaktadır. Bu değerlendirme iki ayda bir yapılmakta ve önceki değerler ile veri biliminde karşılaştırılmaktadır. Tedavi öncesi bakılan beyindeki oksijenlenme ve aktivasyon durumunun rehabilitasyon sonrası arttığı çok net bir şekilde ortaya konulmaktadır.</p> <h2><strong>Cyberdyne (HAL Lower Limb, Single Joint, Lumbar)</strong></h2> <p>Cybernicx rehabilitasyon uygulamalarının giyilebilir robot teknolojisi ile gerçekleştirildiği bir tedavi modelidir. Felç, omurilik yaralanması, Serebrovasküler hastalık (CVD) sonrası felç, Serebral Palsi (SP), Omurilik yaralanması, Parkinson, Multiple Skleroz (MS) vb nörolojik hastalıklar ile birlikte ortopedik yaralanmalar, sporcu yaralanmaları ile koruyucu rehabilitasyon gibi durumlarda kullanılmaktadır.</p> <p>HAL adı verilen, alt ekstremiteye giyilebilen modeli ile birlikte, single joint adı verilen tek eklem ve lumbar adı verilen bel tipi modelleri de bulunmaktadır. Ayrıca çocuklara özel tipleri de kullanılmaktadır. Cyberdyne Japonya'nın TUBITAK'ı olarak adlandırılan Riken ve onun Üniversitesi olan Tsukaba Üniversitesi tarafından geliştirilen, Japon İnovasyon Bakanlığı tarafından 21.yüzyılın icadı ödülünü almaya hak kazanmış dünyanın ilk düşünce yöntemiyle çalışan cyborg robotu ile yapılan tedavi modelidir.</p> <p>HAL (Hibrit asistif uzuv), deri üzerinde oluşan zayıf biyoelektrik sinyali ilgili kaslara yapıştırılan elektrotlar ve kablo yardımıyla algılayan ve bu elektrik sinyalini tork yani dönme kuvveti aracılığıyla harekete dönüştüren cyborg tipi dış-iskelettir. Kas ve beyin arasındaki iletişimi sağladığı için kişinin hareketi yapma becerisini artırmaktadır ve sinir iletiminin kalıcı olarak iyileşmesi desteklenmektedir.</p> <p>Cyborg ifadesi kullanılmasının sebebi kullanıcının kendi ürettiği elektrik sinyali ile dış-iskeletin kontrol edilmesidir. Yani kişinin biyolojik sistemi ile makine arasındaki etkileşim kontrol mekanizmasının esas faktörüdür. HAL’in çalışma prensibi 5 aşamada değerlendirilir.</p> <ol> <li><strong>Düşü</strong><strong>nce:</strong> Yürümeyi ya da hareket etmeyi düşündüğümüzde beyin ilgili kaslara sinirler aracılığıyla BES (Bio-elektrik-sinyal) dediğimiz elektriksel akım gönderir. </li> <li><strong>G</strong><strong>ö</strong><strong>nderim:</strong> Sağlıklı kişilerde bu elektriksel sinyal hareketi açığa çıkaracak düzeydedir. Belirli rahatsızlıklar ve hastalıklarda bu girişim hareket açığa çıkarmaya veya doğru bir şekilde hareketi gerçekleştirmeye yeterli olmayabilir.</li> <li><strong>Okuma:</strong> HAL, BES dediğimiz bu sinyaller çok zayıf olsalar da yüzeyel elektrotlar sayesinde algılayabilir. Algoritması sayesinde yapılmak istenen hareketi tahmin edebilir.</li> <li><strong>Hareket:</strong> Algılanan sinyaller HAL’in kontrol sistemleri aracılığıyla güçlendirilerek yapılmak istenen harekete dönüştürür.</li> <li><strong>Geribildirim:</strong> Hareket gerçekleştirilince uzuvdan beyne hareketin yapıldığı ile ilgili çıkan nöronlar aracılığıyla geri sinyal yollar (propriosepsiyon) HAL’in, doğru hareketin yapılmasını ve doğru geribildirim gönderilmesini sağladığı bu döngüye interaktif biofeedback (iBF) adı verilmektedir.</li> </ol> <h2><strong>Cyberdyne Hal tedavisinin avantajları</strong></h2> <p>Rehabilitasyon süresince, düzenli tekrarlama hastaların hareket kalıplarını yeniden kazanmalarına yardımcı olduğundan, motor fonksiyonları (yürüme, hareket kabiliyeti, üst ve alt ekstremite ayırım yeteneği) geliştirir. Günlük yaşamda kazandıkları hareketliliği aktif olarak kullanmaya devam eden hastalar, nöromüsküler geribildirim tedavisinin sonunda kaydettikleri ilerlemeyi koruyacaklardır. Etkilerin ortaya çıkması için geçen süre hastalar arasında değişebilir. Tedavi bazı hastalarda kısa sürerken, bazı hastalarda uzun bir zaman da olabilir. Hastaların çoğunda, birkaç seanstan sonra iyileşme görülmeye başlarken, tedavinin faydaları birkaç ay boyunca sürekli olarak gözlemlenir.</p> <h2><strong>TECNOBODY </strong></h2> <p>TecnoBody; ortopedik, nörolojik, kardiyovasküler rehabilitasyon, spor yaralanmaları, postür düzeltme gibi birçok alan için uygundur. Sensör teknolojisi, kişiselleştirilmiş egzersiz programları ve gerçek zamanlı geribildirim gibi özelliklerle çalışır. Görsel ve işitsel geri bildirimlerle egzersizleri objektif olarak değerlendirir ve kişiselleştirilmiş programlar oluşturur. Kişiye belirli parametrelerde feedback sağlayarak hem değerlendirme hem de egzersiz eğitimi için kullanılmaktadır. Hedefe yönelik rehabilitasyon, iyileşme sürecini hızlandırma, kas kuvvetini artırma, esneklik ve denge geliştirme gibi avantajlar sağlar.</p> <p>TecnoBody, sayesinde hastaların değerlendirilmesi sonrasında, kişiye ve hastalığına özgün egzersizler tasarlanarak daha efektif ve etkileşimli terapi imkanı sunulmaktadır.</p> <h2><strong>TecnoBody D-WALL</strong></h2> <p>Kişinin fiziksel fonksiyonlarını ve sonrasında denge, çeviklik ve kuvvet gibi parametrelerini ölçebilen bir cihazdır. Sonrasında bireye özel egzersiz oluşturma imkanı sağlamakla birlikte, son zamanlarda gelişen exergame (sanal gerçeklik oyunları) ile terapideki etkileşimi üst düzeye çıkarmaktadır.</p> <h2><strong>TecnoBody Walker View</strong></h2> <p>Walker View sayesinde, kişilerin hastalıklarına özel yürüme analizi yapılmaktadır. Daha sonrasında bireyin ihtiyaçlarına göre yürüme rehabilitasyonuna geçilmektedir. Yürüme rehabilitasyonunda kişiye verilen biofeedbackler sayesinde terapi sırasında katılımı üst düzeye çıkartılmaktadır. Sporculara ise yapılan koşu analizi ve alanlarına özel testler sayesinde spor performansını artırmaya yönelik egzersiz terapileri planlanarak, uygulama ve yürütme yapılmaktadır. Bu sayede bütüncül yaklaşımlarla en üst düzey verim alınması hedeflenmektedir.</p> <h2><strong>TecnoBody avantajları </strong></h2> <p>TecnoBody cihazları binlerce kişiden alınmış standartlara uygun verilerden oluşan bir algoritmaya sahiptir. Bu algoritma sayesinde objektif ve matematiksel veriler sunmaktadır. Normal şartlarda 3D kamera ve kuvvet plaklarının bir arada bulunduğu ortam çok zor olarak ulaşılır. Fakat TecnoBody bunu birleştirmiştir. Yüzlerce objektif ve matematiksel veri sunmakta ve bu veriler sayesinde bireye doğru ölçüm yapılabilmektedir.</p> <p>TecnoBody cyber rehabilitasyonda öne çıkan teknolojilerden biridir. İyileşme süresi kişiye özeldir ve kişinin sağlık durumu, rehabilitasyon ihtiyacı ve cihazın sağladığı kişiselleştirilmiş programlar gibi faktörlere bağlıdır.</p> <p><strong>EXOPULSE MOLLİİ SUİT</strong>: Sinir Sistemini Hedef Alan Nörostimülasyon Kıyafeti</p> <p>Mollii Suit, sinir sistemini hedef alarak tüm vücudu saran bir nörostimülasyon kıyafetidir. Özellikle, Multipl Skleroz (MS), serebral palsi, inme sonrası rehabilitasyon gibi durumlarında hareket kabiliyetini artırmak ve yaşam kalitesini iyileştirmek için kullanılabilir. Kıyafet, çeşitli nörolojik sorunları olan bireylerin özellikle kas aktivasyonunu artırmak, hareket aralığını genişletmek ve ağrıyı azaltmak gibi terapötik ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanmıştır. Toplamda 58 adet elektrot içerir. Bu elektrotlar, vücudun çeşitli bölgelerine yerleştirilir ve sinir sistemi üzerindeki etkisini maksimize etmek için stratejik olarak konumlandırılır. Dinlenme veya hafif aktivite sırasında kullanımı önerilir ve günlük kullanım için bir saatlik süre tavsiye edilir. Faydaları şöyle sıralanabilir:</p> <p><strong>Hareket aralığını artırma</strong>: Mollii Suit, sinir sistemi üzerindeki nörostimülasyon etkisiyle kasların daha etkin çalışmasını sağlayarak hareket aralığını artırır. Bu, kişinin günlük aktivitelerini daha rahat ve verimli bir şekilde gerçekleştirmesine yardımcı olur.</p> <p><strong>Ağrıyı azaltma:</strong> Elektrik akımının kaslara uygulanmasıyla, Mollii Suit ağrı hissini azaltabilir. Özellikle kas spazmlarından kaynaklanan ağrıları hafifletmede etkili olabilir. Bu da kullanıcının yaşam kalitesini artırabilir ve günlük aktivitelerini daha konforlu hale getirebilir.</p> <p><strong>Kas aktivasyonunu artırma:</strong> Elektrotlar aracılığıyla kaslara uygulanan elektriksel uyarım, kas aktivasyonunu artırarak kas gücünü ve dayanıklılığını geliştirebilir. Bu özellik, fiziksel rehabilitasyon süreçlerinde veya kas gücünü artırmak isteyen sporcuların antrenmanlarında kullanılabilir.</p> <p>Diğer fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamalarına göre, özellikle spastisite yönetiminde daha etkilidir. Bu sayede Cybernicx rehabilitasyon ile kişilerin gün içindeki bağımsızlığı artırılmaktadır.</p> <h2><strong>FOCUS CALM</strong></h2> <p>FocusCalm, giyilebilir bir kafa bandı aracılığıyla kişinin zihinsel durumunu gerçek zamanlı olarak ölçerek odaklanma ve sakinleşme becerilerini geliştirmeyi amaçlar. Teknoloji, kişinin bir görevi yerine getirirken dikkatini ne zaman ve nasıl kaybettiğini belirleyebilir. Bireylerin güçlü ve zayıf yönlerini belirleyerek, bir kişinin daha üretken olmasına yardımcı olmak için bireysel olarak hazırlanmış bir plan oluşturabilir. Bu teknolojinin yardımıyla, birinin endişe, beceri eksikliği veya sadece dikkatsizlik nedeniyle hata yapıp yapmadığını ölçülebilir. FocusCalm, Cybernicx rehabilitasyonunda odaklanmayı neurofeedback yoluyla artırarak rehabilitasyonun etkinliğini artırır. Burada, terapi sırasında kişinin odaklanması anlık olarak gözlemlenip, kişiye özel planlama yapılarak terapiden en iyi verimi alınması hedeflenmektedir.</p> <h2><strong>Neurofeedback nedir?</strong></h2> <p>Neurofeedback ayrıca EEG biofeedback veya nöroterapi olarak da adlandırılır. Beynin beyin ağlarını değiştirme ve yeniden şekillendirme yeteneğini kullanır. Neurofeedback eğitimi, dikkati keskinleştirmek, stresi azaltmak, ruh halini iyileştirmek, öğrenme ve davranış kontrolünü geliştirmek için kullanılabilir. Kişi diğer tüm becerileri öğrenebildiği gibi beyin aktivitesini değiştirmeyi geri bildirim ve uygulama yoluyla öğrenmektedir. Neurofeedback ile beynin etkinliğindeki değişiklikler hakkında anında geri bildirim almaktadır. Her yarım saniyede bir, beyin aktivitesi ve hedefi karşılaştırmalı olarak değerlendirilir. Ardından, kişi hedefine yaklaşmak için beyin aktivitesini nasıl etkileyeceğini öğrenebilir ve uygulayabilir.</p> <h2><strong>EPİDURAL STIMÜLASYON</strong></h2> <p>Epidural stimilasyon tüm omurilik yaralanmalarında hasar görmüş sinirleri elektrik akımıyla uyaran sinirlerden beyne giden sinyalleri güçlendiren, kısıtlı hareketleri ve kaybolan fonksiyonları geri kazandıran FDA onaylı bir uygulamadır.</p> <p>Omuriliğin elektrik stimülasyonu ile uyarılmasını hedefleyen implant olarak da tanımlanır. Kişiye özel haritalandırma yapılarak tedavi gerçekleştirilir. Kişiye özel haritalandırma sayesinde motor (yürüme, bağımsız hareket vb.), duyu (his, ağrı azalması vb.) ve otonom (bağırsak - mesane semptomu vb.) fonksiyonlarını artırmakla birlikte, anormal kas tonusu olan spastisite ve ağrıyı da azaltmaktadır.</p>
Karbon Peeling
<p>Karbon peeling<strong>, </strong>cilt yenileme ve gençleştirme işlemlerinde kullanılan yenilikçi bir tekniktir. Bu işlem, özellikle cilt gözeneklerini temizlemek, cilt tonunu eşitlemek ve akne izlerini azaltmak için tercih edilir. Karbon peeling yöntemi, karbon bazlı bir losyonun cilde uygulanması ve ardından lazer teknolojisi ile bu losyonun aktive edilmesi prensibine dayanır. Bu süreç, cildin üst tabakasındaki ölü hücrelerin atılmasını sağlayarak cildin daha canlı ve pürüzsüz görünmesine katkıda bulunur. Ayrıca, karbon peeling, yağ üretimini dengeleyerek sivilce oluşumunu önlemede de etkilidir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Nedir?</strong></h2> <p>Karbon peeling yüze yapılan ve ciltteki toz, kir, yağ ve lekelerin temizlenmesini sağlayan bir aktif karbon maskesidir. Peeling, cildin yenilenmesi ve temizlenmesi için yaptırılan işlemdir. Karbon peeling kullanıldığında cilt yenilenir ve tazelenir. Bu da cildin parlak görünmesini kirlerin daha profesyonel şekilde temizlenmesini sağlar. Oldukça etkili olan bu yöntem, düzenli olarak seanslar tamamlandığında ciddi bir fark yaratır.</p> <p>Karbon peeling, tamamen ağrısız ve bir o kadar da güvenilir bir işlem olduğundan dolayı hijyenik ortamlarda uzman doktorlar eşliğinde uygulandığı için uygulama sırasında herhangi bir sorun meydana gelmez. Karbon peeling ile cildiniz hem taze hem de son derece doğal bir görünüme kavuşur.</p> <h2><strong>Karbon Peeling ile Dermapen Arasındaki Fark Nedir?</strong></h2> <p>Son yıllarda popüler uygulamalardan biri olan karbon peelingin uzun yıllardır cilt yenileme amaçlı kullanılan <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/dermapen-uygulamasi-nedir">dermapen</a> ile arasında bazı farklılıklar bulunur. Dermapen ciltteki onarım mekanizmalarını uyarmak ve ciltteki kolajen üretimini arttırmak için iğneler yardımıyla yapılan mikroinvazif ve minimal ağrılı bir işlemdir. Cilt yenileme, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sivilce-nasil-gecer-sivilce-izlerine-ne-iyi-gelir">sivilce</a> izlerini ve lekelerini gidermede kullanılır. Karbon peeling işlemi ise cilt üzerine sürülen bir maske ve lazer atışı ile yapılan görece daha az ağrılı ve invazif olmayan bir işlemdir. Aktif akne lezyonlarında, yağ salgısını.azaltılmasında kullanılır. Dolayısıyla aktif akne lezyonları mevcutsa önce karbon peeling yaptırmak ardından dermapen uygulamasını deneyimlemek doğru bir tercih olabilir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Ne İşe Yarar?</strong></h2> <p>Karbon peeling cildi kir, toz ve yağlardan arındırır ve cilt lekelerinde ciddi ölçüde azalma yapar. Daha parlak bir cilt elde edilmesini sağlar. Akne yani sivilce oluşumuna neden olan bakterilerin azalmasını sağlayarak yeni akne ve sivilce oluşumunu azaltır. Bu yüzden karbon peeling ile cilt temizleme işlemi hem güvenilir hem de etkili olmaktadır. Son derece fark edilebilir bir etki yaratan karbon peeling ile temizleme işlemi oldukça popüler olarak tercih edilir.</p> <h3><strong>Karbon peeling işlemi nasıl yapılır?</strong></h3> <p>Karbon peeling işlemi ağrılı bir işlem olmaması nedeniyle genellikle işlem öncesi anestezi gerekmez. Cilde önce çok ince karbon maske sürülür. Ardından lazer cihazı yardımıyla, yüzde oluşturulan karbon film parçalanır. Ardından tekrar lazer atışı yapılarak ciltte parlama sağlanır.</p> <p>Karbon peeling işleminin yapıldığı bu süreç ortalama olarak 15 - 20 dakika arası sürer. Düzenli olarak yapılan seanslarla yaklaşık 3 - 4 seans sonrası istediğiniz farkı görmeye başlarsınız. Boyun ve dekolte bölgelerinde karbon peeling tercih edildiğinde ise ortalama olarak 40 dakika sürer. Cildin yapısı ve uygulamanın özelliğine göre süre değişebilir. Bu nedenle uygulama öncesi ne kadar süreceği ile ilgili bilgiyi uzmandan alabilirsiniz.</p> <h2><strong>Karbon Peeling İşlemi Yazın Yapılır Mı?</strong></h2> <p>Genel olarak peeling gibi işlemlerin yazın yaptırılması tavsiye edilmez. Bire bir güneş ışığına maruz kalmak ve terlemek, peeling yapılan ciltte tahrişlere ve alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Ancak karbon peeling, diğer peeling işlemlerinden farklı olarak yazın da rahatlıkla yaptırılabilir.</p> <p>Birçok peeling işlemi yazın yapıldığında ciltte olumsuz etkilere sebep olabilir. Karbon peeling de temel olarak lazer cihazı kullanıldığı için yazın yaptırılıp yaptırılamayacağı sorusu aklınıza takılabilir. Ancak bu uygulamanın yazın yapılmasında herhangi bir engel yoktur. Yalnızca ilk gün yoğun güneşe maruz kalmamak yeterli olacaktır. Karbon peeling, kişiye göre değişse de ortalama 8 ya da 10 seansta tamamlanır. Ancak bu cilt tipine göre daha az ya da daha fazla olabilir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Kimlere Uygulanır?</strong></h2> <p>Karbon tedavisi yapılabilecek cilt tipleri başlıca şu şekildedir:</p> <ul> <li>Yağlı cilde sahip olanlar</li> <li>Güneş kaynaklı lekelenmeleri ya da renk düzensizlikleri olanlar</li> <li>Gözenek problemi olanlar</li> <li>Akne ve sivilce problemi olanlar</li> </ul> <p>Bu ve benzer cilt problemleri olanlar en çok karbon peelingin uygulandığı kişilerdir. Ancak bir cilt temizleme yöntemi olarak da tercih edilebilir. Ağrısız ve yan etkisiz bir uygulama olmasından dolayı uzman hekimler tarafından yapılan uygulama güvenle tercih edilebilir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Faydaları Nelerdir?</strong></h2> <p>Cilt bakımı karbon peeling ile yapılabilir. Cilt bakımı yaptırmak ve cildinizi temizletmek istiyorsanız son dönemlerde popüler tercihleri arasında yer alan karbon peeling seçeneğini düşünebilirsiniz. Karbon peeling cilde birçok farklı fayda sağlar. Bu faydalar şu şekilde listelenebilir:</p> <ul> <li>Ciltteki leke görünümünü en aza indirir</li> <li>Parlak ve canlı cilt görünümü sağlar</li> <li>Kullanılan aktif karbon peeling cildi yeniler</li> <li>Gözeneklerin sıkılaşmasını sağlar</li> <li>Yaşa bağlı olarak ortaya çıkan cilt sorunlarının giderilmesini sağlar</li> <li>Ölü hücreleri temizlediği için pürüzsüz görünüm sağlar</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kolajen-nedir">Kolajen</a> üretimine katkı sağladığı için yaşlanma karşıtı bir etki yapar.</li> <li>Kırışıklık görünümünü ciddi ölçüde azaltır.</li> </ul> <p>Tüm bu olumlu yönleri ile oldukça popüler olan bu uygulama uzman doktorlar tarafından yaptırılmalıdır. Özellikle hijyenik koşullarda ve steril aletlerle yapılması gerekir. İşlemler sonucunda seanslar düzenli olarak tamamlandığında ciltte derinlemesine bir temizlik, parlaklık ve renk tonunda denge fark edilecektir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Zararları Nelerdir?</strong></h2> <p>Karbon peeling cilde bilinen ciddi bir zarar vermez. Ancak özel olarak kişinin cilt yapısı çok inceyse ya da cilt çok kuruysa ciltte tahrişe sebep olabilir. Nadiren de olsa bazı kişilerde kaşıntı ya da hafif kızarma gibi geçici yan etkiler görülebilir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling İşlemi Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler</strong></h2> <p>Karbon peeling işlemi yaptırdıktan sonra bazı önemli detaylara dikkat etmeniz gerekir. Bunlardan en önemlileri şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li>Cilt ılık suyla hafifçe yıkanmalı</li> <li>İşlemin hemen sonrası uzun ve yoğun güneşe maruz kalınmamalı</li> <li>Cilde kaliteli nemlendiriciler uygulanmalı</li> <li>Beklenmeyen bir yan etki olması durumunda uzman hekime danışılmalı</li> </ul> <p>Karbon peeling işlemi sonrası bu detaylara bir süre dikkat etmeniz süreci sorunsuz olarak atlatmanızı sağlar.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Karbon peeling tüyleri sarartır mı?</strong></h3> <p>Karbon peeling, yalnızca yüzde ve ciltte temizlik sağlamak için değil, aynı zamanda da tüyleri sarartmak için de kullanılır. Karbon peeling, özellikle koyu renkli tüyleri sarartmada etkili olarak tercih edilir.</p> <h3><strong>Karbon peeling lekelere iyi gelir mi?</strong></h3> <p>Karbon peeling işlemi cildi derinlemesine temizler. Dolayısıyla ciltteki renk tonu farklılıklarını giderir ve özellikle güneş sebebiyle ortaya çıkan cilt lekelerinde gözle görülür bir azalma sağlar. </p> <h3><strong>Karbon peeling işlemi sonrası cilt kaç günde iyileşir?</strong></h3> <p>Karbon peeling sonrası büyük yan etkiler görülmez. Hafif kızarıklık ve kaşıntılar nadiren de olsa ortaya çıkabilir. Bunlar yaklaşık 4 - 5 günde tamamen ortadan kalkar. </p>
Akıllı Lens
<p>Akıllı lens<strong>, </strong>göz içine yerleştirilen ve görme kalitesini artırmayı amaçlayan yenilikçi bir mercek türüdür. Özellikle katarakt ameliyatları sonrasında veya bazı görme bozukluklarının düzeltilmesi için tercih edilen bu lensler, kişisel görme ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilir. Akıllı lensler, uzak ve yakın odaklanmayı destekleyerek, gözlük veya kontakt lens kullanım ihtiyacını azaltabilir. Bu teknoloji, özellikle yaşa bağlı görme problemleri olan kişiler için ideal bir çözüm sunmaktadır. Akıllı lens kullanımı, göz sağlığı ve görme kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir, ancak herkes için uygun olmayabilir.</p> <h2><strong>Akıllı Lens (Göz İçi Mercek) Nedir?</strong></h2> <p>Akıllı lens, göz hastalıklarında uygulanan, göz içine yerleştirilen ve görme kalitesini-performansını artırmayı amaçlayan çok kullanışlı bir mercek türüdür. Yeni teknolojik tedaviler arasında yer alan akıllı göz içi mercek olarak adlandırılır, gözlük kullanım ihtiyacını ortadan kaldırabilir ve genellikle kataraktı olan kişiler için doğal göz lenslerini değiştirmek için tercih edilir.</p> <p>Günümüzde, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/miyop-nedir-belirtileri-ve-tedavileri-nelerdir">miyop</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/astigmat-nedir-astigmat-belirtileri-nelerdir">astigmat</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hipermetrop-nedir">hipermetrop</a>, katarakt ve presbiyobi gibi ışık kırma kusurlarında göz içi mercekleri gözlük ve kontak lens dışında alternatif oluşturmaktadır. Bunların başında da akıllı lens gelir.</p> <p>Akıllı lens, genellikle 40 yaş üzeri katarakt hastalarının tedavilerinde kullanılan ve bu hastaların uzağı, yakını ve orta mesafeleri net bir şekilde görebilmesini sağlamak amacıyla kullanılan bir mercek türüdür ve pratikte çok işe yarar.</p> <h2><strong>Akıllı Lens Ne İşe Yarar?</strong></h2> <p>Akıllı lensin, görme kalitesini artırmayı amaçlayan, katarakt hastalarının tedavisinde kullanılması, yakının, uzağın ve orta mesafelerin rahat görülmesini sağlamak gibi temel işlevleri bulunur.</p> <p>Akıllı lensin faydaları şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/katarakt-nedir-katarakt-nedenleri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Katarakt</a> hastalarının tedavisinde kullanılır.</li> <li>Hipermetropun neden olduğu bulanık görme, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a> ve göz zorlanması gibi semptomlarının düzeltilmesine destek olur.</li> <li>Göz problemlerinin ilerlemesini azaltmada önemli bir rol oynar.</li> <li>Yaşa bağlı görme değişikliklerinin de oluşturduğu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmada etkindir.</li> </ul> <h2><strong>Akıllı Lens Nasıl Takılır?</strong></h2> <p>Akıllı lens göze takılarak yapılan bir operasyondur. Bkapsamda, göz içi merceğin ameliyat öncesi, sırası ve sonrası yapılacak işlemler aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <ul> <li>Öncelikle oftalmoloji alanında uzman doktorun ön muayene yapması gereklidir. Ameliyat öncesi ölçümler gerçekleştirilerek gözün büyüklüğü ve şekli tespit edilir. Göz sağlığına göre öncesinde anti-enflamatuar ilaçlar ya da antibiyotik içerikli göz damlalarını hastanın kullanması için önerilebilir.</li> <li>Operasyon sırasında hastaya yatış verilmeden ve genel anestezi yapılmadan 10-20 dakikalık bir zamanda işlem tamamlanır. Ayrıca, iki göze operasyon zamanları farklı günlere gelecek şekilde ayarlanır.</li> <li>Ameliyat sırasında göz damlaları kullanılarak göz bölgesel olarak uyuşturulur. Sonrasında, bozulan göz merceğinin alanına küçük kesikler açılır, hassas bir şekilde özel aletler yardımıyla mercek gözden alınır.</li> <li>Hasarlı çıkarılan göz merceği yerine akıllı lens iç alanda sokete tutturulur.</li> <li>Ameliyat tamamlandıktan sonra göz bandajlanır ve bir gün sonra doktor kontrolüne gidilir. Tek bir göz için bu işlem yapıldıktan sonra diğer gözde de aynı ameliyat süreci tekrarlanır.</li> <li>Ameliyat sonrası dikiş atılmaz ve hasta ağrı ya da benzeri problemler yaşamaz. Sadece, operasyonda göz bebeği büyüdüğü için birkaç gün kişi bulanık görebilir. Doktorun önerdiği göz damlaları kullanıldığında iyileşme süreci hızlanır.</li> </ul> <h2><strong>Akıllı Lens Ameliyatı Nedir?</strong></h2> <p>Çok odaklı lensin takıldığı akıllı lens ameliyatı sonrası gözlük ihtiyacına gerek kalmaz. Ameliyatın yapılma koşulu ise göz merkezi konumunda ya da göz hastanesinden yapılmasına bağlıdır. Klasik katarakt ameliyatlarından takip edilen tüm prosedürler bu işlem içinde geçerli olup sadece takılan mercek farklanır. Bu açıdan, klasik ameliyatlarda hasarlı mercek yerine normal bir mercek takılırken trikofal mercek ise bu işlem sırasında takılır.</p> <h3><strong>Akıllı lens ameliyatı riskleri nelerdir?</strong></h3> <p> Akıllı lens ameliyatı riskleri aşağıdaki gibi listelenebilir:</p> <ul> <li>Ameliyat sırasında en büyük komplikasyon gözün enfeksiyon kapmasıdır, bu nedenle tam sterilizasyonun sağlanması kritiktir.</li> <li>Ameliyatta başarı oranı mercek kalitesi, doktorun tecrübe ve becerisi ile doğru orantılıdır. Gözün diğer kısımlarının hasara uğraması doktorun ameliyat sırasında hatalı müdahalesinden kaynaklanabilir.</li> <li>Komplikasyonlardan bir diğeri ise göz kanaması, sürekli ağrı, retinanın ödemi ve ayrılmasıdır.</li> <li>Ciddi komplikasyonlardan biri de takılan merceğin kırılmasıdır, acil müdahale gerektiren bir durumdur.</li> <li>Ayrıca, bazı hastaların ameliyat sonrası optik değişimleri yaşaması görme kalitesi kusurunu tam düzeltemeyebilir, böylece objeleri zayıf görüş yeteneği ile bulanık görebilir.</li> </ul> <h2><strong>Akıllı Lens Kimlere Uygulanır?</strong></h2> <p>Göz içi mercek operasyonuna gereksinim duyan ve akıllı lensin uygulanabileceği hastalar şu şekildedir:</p> <ul> <li>35-40 yaş aralığının aşağısında olan kişilerin göz numaraları lazerle düzeltilemeyecek kadar numarası büyükse;</li> <li>40 yaşından fazla olan hastalar hem uzak hem de yakını göremiyorsa hatta ara mesafeleri de görmekte zorlanıyorsa;</li> <li>Lazer ameliyatı geçirmiş ancak takılan merceklerde deformasyon meydana gelmiş görüş yetisi azalmışsa;</li> <li>Hastada katarakt var ve uzak-yakın görme bozukluğu için gözlüksüz görme yetisine kavuşmak istiyorsa;</li> <li>Görme bozukluğu olan ve korneası lazerle düzeltilemeyecek kadar kalın olan hasta ise; trifokal merceklerin tercihi avantaj sağlar.</li> </ul> <h2><strong>Akıllı Lensin Zararları Nelerdir?</strong></h2> <p>Hastanın görme bozukluğu dışında göz sağlığı düzgünse tedavinin bir yan etkisi mevcut değildir. Ancak, hastada ekstra <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/glokom-nedir-ve-belirtileri-nelerdir">göz tansiyonu</a>, sarı nokta hastalığı, sinir kaybı, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/seker-hastaligi-belirtileri-ve-tedavisi">diyabet</a> ya da retina hastalığı varsa ameliyatın yapılması bazı komplikasyonlar oluşturabilir.</p> <h2><strong>Akıllı Lens Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Akıllı lenste görme ne zaman netleşir?</strong></h3> <p>Ameliyat sırasında hastanın göz bebekleri büyüdüğü için operasyon sonrasında 1-2 gün bulanık görme oldukça belirgindir. Bazı hastalarda bulanık görme daha uzun süre de devam edebilir, doktorun verdiği göz damlalarını düzenli kullanmak büyük katkı sağlar.</p> <h3><strong>Akıllı lens sonrası gözlük takılır mı?</strong></h3> <p>Ameliyat sonrasında gözün korunması için sürtünmeden kaçınılması gerekiyorsa iyileşme sürecinde bir süre gözlük takılabilir. Ancak, iyileşme tamamlandığında gözlüğe gerek kalmaz.</p> <h3><strong>Akıllı lens göz rengini değiştirir mi?</strong></h3> <p>Mercek değişiminin retina tabakası ile bir ilgisi yoktur, bu nedenle akıllı lens göz rengi değişimi ameliyatı değildir ve kişide göz rengi değişimi olmaz.</p> <h3><strong>Akıllı lenslerin ömrü ne kadardır?</strong></h3> <p>Göz içi mercek deforme olmadıkça akıllı lensin herhangi bir kısıtlayıcı süresi yoktur. </p>
Köprü Diş
<p>Köprü diş, diş boşluklarını doldurmak için kaybedilen dişlerin yerine köprü görüntüsünde protez yerleştirilen sabit bir diş restorasyonudur. Adından da anlaşılacağı gibi, köprü görüntüsüyle ve boşlukları kapatmasıyla çiğneme fonksiyonunu geri kazandıran, görünüşü düzelten ve ağız sağlığınızı iyileştiren köprü diş işlemi doğal dişlerin rengine uygun olarak diş hekimleri tarafından özel köprüler şeklinde gerçekleştirlir..Eksik dişlerinizi tamamlamak için ideal bir çözüm olan köprü diş, estetik ve fonksiyonelliği bir araya getirir.</p> <h2><strong>Köprü Diş Nedir?</strong></h2> <p>Köprü diş, farklı nedenlerden dolayı kaybedilen dişlerin oluşturduğu boşlukların yerine ve iki sağlıklı diş arasına konulan, tasarımıyla köprüyü andıran bir diş protez türüdür. Köprü diş tedavisi sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir. Kayıp diş veya dişlerin sağ ve solunda bulunan dişler küçültülür ve köprü dahil bu dişlere protez diş yerleştirilir. Böylelikle kayıp dişin yeri doldurulur. Bu sayede yiyecekler kolaylıkla çiğnenebilir ve estetik bir görünüm sağlanmış olur.</p> <p>Törpülenen dişler, porselen ya da metal destekler ile desteklenir. Köprü olarak kullanılacak dişlerin diş hekimleri tarafından ölçüleri alınır ve ağız yapısına uygun bir şekilde olması amaçlanır ve doğal dişlere benzer olmasına dikkat edilir.</p> <h2><strong>Köprü Diş Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Köprü diş yönteminin 3 farklı çeşidi vardır. Köprü diş kendi içinde geleneksel, kanatlı, implant destekli olarak ayrılır.</p> <p><strong>Geleneksel köprü yöntemi:</strong> Kayıp olan dişlerin sağında ve solunda olan dişler küçültülerek köprü sabitlenir. Sonrasında küçültülen dişlerin üzerine protez yerleştirilerek kullanılabilir.</p> <p><strong>Kanatlı köprü yöntemi:</strong> Kayıp diş yerine gelen protez komşu dişlere yapıştırılarak sabitlenir. Dişlere yapıştırıldığından ötürü sağlamlığı diğer yöntemlere göre daha az olduğundan ötürü sıklıkla tercih edilmez. Bu yöntemde kayıp dişin komşusu olan dişlere kesilmez ya da törpülenmez.</p> <p><strong>İmplant destekli köprü yöntemi:</strong> İmplant destekle köprü yönteminde ise yanlarda yer alan dişler zarar görmez. Hastanın çene yapısının uygunluğuna bağlı olarak gerçekleştirilen bu yöntemde kayıp dişlerin yerine konulan protez, çene kemiğine vidalanır. Genellikle birden fazla kaybın olduğu ağız yapılarında kullanılan bir yöntemdir.</p> <h2><strong>Köprü Diş Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Köprü diş işleminde öncelikle muayene ve diş röntgeni çekilir. Bu işlemin ardından hastanın ağız ölçüsü alınır ve uygun köprü diş yöntemi belirlenir. Daha sonrasında ise köprü diş operasyonu uygulanır.</p> <p>Köprü diş işlemi adım adım şu şekilde gerçekleştirilir.</p> <p><strong>Muayene ve diş röntgeni:</strong> Köprü diş tedavisi öncelikli olarak diş hekimi taraması sonucunda karar verilen bir işlemdir. Bu karar verme sürecinde genel bir muayene gerçekleştirildikten sonra diş röntgeni istenir.</p> <p><strong>Ağız ölçüsünün alınması:</strong> Hastanın diş, ağız ve çene yapısının bu tedaviye uygunluğuna bakılır. Sonrasında eksik dişler, ağız ve diş problemleri tespit edilerek ağız yapısının ölçüsü alınır. Ağız ve diş bu tedaviye uygun ise süreç başlatılır.</p> <p><strong>Köprü diş işleminin gerçekleşmesi:</strong> Kullanılacak olan diş köprü tedavisi çeşidine göre diğer dişlere uygulamalar gerçekleştirilir.</p> <p>En sık tercih edilen geleneksel yöntemde boş dişe komşu olan dişler törpülenerek küçültülür. Hastanın dişlerine uygun yapılan protez bu kısma sabitlenir.</p> <p>İmplant yönteminde protez çeneye çivilenirken geleneksel yöntemde ise dişler yapıştırılır. Diş yapıştırıldıktan sonra son kontroller gerçekleştirilir. Hastayı rahatsız eden bir nokta varsa diş hekimi bu kısma müdahale ederek hastanın sağlıklı ve huzurlu bir şekilde kullanmasını sağlar.</p> <h2><strong>Kimler Köprü Diş Yaptırabilir?</strong></h2> <p>Köprü diş yöntemlerinin kullanılması genellikle diş hekimi ve hasta arasında kararlaştırılır. Diş hekimleri çenenin ve dişlerin yapısına bakarak köprü diş tedavisine uygunluğuna karar verir. Diğer tedavi yöntemleri hasta için uygun yöntemler olmadığında diş hekimleri tarafından sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. </p> <h2><strong>Köprü Dişin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Köprü diş yönteminin başlıca avantajları doğal bir görünüme kavuşturması, yiyeceklerin kolay çiğnenmesi ve konuşma zorluğunun önlenmesidir.</p> <p>Genel olarak köprü dişin avantajları şunlardır:</p> <ul> <li>Köprü diş işlemi estetik açıdan güzel ve doğal bir görünüm oluşturur</li> <li>Yiyeceklerin kolay çiğnenmesini sağlar</li> <li>Ağızdaki boşlukların yerini doldurarak konuşma zorluğunu önler</li> <li>Doğru bakım ve düzenli kontrollerle uzun süre kullanabileceğiniz bir tedavi yöntemidir. </li> <li>Diş kemiğine müdahale edilmeden uygulanabilen çeşitleri vardır. </li> <li>Tedavisi diğer yöntemlere göre nispeten daha kısadır. </li> </ul> <h2><strong>Köprü Dişin Dezavantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Köprü diş tedavisinin avantajları olduğu kadar dezavantajları da mevcuttur. </p> <ul> <li>Düzenli takip edilmezse diğer dişleri de çürütebilir</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/dis-eti-cekilmesi-nedir-dis-eti-cekilmesi-tedavisi">Diş eti çekilmeleri</a> yaşanabilir ve diş etleri zarar görür</li> <li>Kimi zaman sağlıklı dişler bu tedavi için kesilerek küçültülmek zorunda kalır </li> <li>Ara ara köprü dişin sökülmesi ve yenilenmesi, değiştirilmesi gerekir</li> </ul> <h3><strong>Diş Köprüsü Tedavisi Sonrasında Nelere Dikkat Etmek Gerekir?</strong></h3> <p>Köprü diş tedavisi sonrasıda dikkat edilmesi gereken birçok nokta vardır. Öncelikli olarak ağız ve diş bakımı, hijyenine çok önem verilmelidir. Özellikle kendi dişlerinizin kesilerek yerine protez takıldığı geleneksel yöntemde düzenli ağız bakımı ve temizliği yapılmadığı taktirde altta bulunan dişleriniz çürüyebilir.</p> <p>İmplant yöntemini tercih ettiğinizde ise protez dişiniz değiştirilmek durumunda kalınabilir. Diş eti problemlerinin de önüne düzenli temizlikle geçebilirsiniz. Takılan diş köprü tedavisi kendi dişleriniz gibi olmadığı için sert cisimlerle karşılaştıkları taktirde protez dişleriniz zarar görebilir. Tüm bunlar dışında tercih edeceğiniz tedavi yöntemini diş hekiminiz ile belirlemek sağlığınız açısından çok önemlidir.</p> <p>Köprü diş sonrası dikkat edilmesi gereken noktalar şöyledir:</p> <ul> <li>Dişlerinizi düzenli olarak fırçalayın</li> <li>Aşındırıcı olmayan, florürlü diş macunu kullanın</li> <li>Diş ipiyle dişlerinizi temiz tutun</li> <li>Aşırı sert veya çiğneme gerektiren yiyeceklerden kaçının</li> <li>Düzenli diş muayenesini ihmal etmeyin</li> <li>Sigara ve alkolden uzak durum</li> <li>Dişlerinizi gıcırdatmamaya çalışın</li> </ul> <h2><strong>Köprü Diş Hakkında Sıkça Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Köprü diş ağrı yapar mı?</strong></h3> <p>Köprü diş tedavisi esnasında dişler kesilerek küçültülür ve tedavi sürecinde ağrı meydana gelebilir. Fakat işlem tamamlandıktan sonra yerleştirilen protezler yanak ve dilinize herhangi bir rahatsızlık vermemelidir. Böyle bir şikayetinizi diş hekiminizle paylaşmak faydalı olacaktır. Gerçekleştirilen tedavi yöntemine bağlı olarak birkaç gün ağrı veya sızı olabilir fakat bu süre uzarsa yine diş hekiminizden randevu alabilirsiniz.</p> <h3><strong>Köprü diş sonrası nasıl bir diş bakımı yapmalıyım?</strong></h3> <p>Normal diş bakım rutininize benzer şekilde köprü diş bakımını da yapabilirsiniz. Günde en az iki defa düzgün ve detaylı bir şekilde dişlerinizi fırçaladıktan sonra diş ipi kullanarak kalan bakteri ve plakları temizleyebilirsiniz. Bunun dışında hekiminizin tavsiyesi doğrultusunda ağız temizleme sularını da kullanabilirsiniz. </p> <h3><strong>Köprü diş ile doğal diş arasında fark var mıdır?</strong></h3> <p>Kullanım ve estetik açıdan köprü diş ve doğal diş benzer özelliktedirler. Temizlenmesi esnasında da diğer dişlerden farklı bir uygulama yapılmadan kullanılabilir. Fakat doğal dişler her zaman sağlıklı olmasını tercih etmekte fayda vardır. </p> <h3><strong>Köprü dişi hangi durumlarda tercih etmeliyim?</strong></h3> <p>Köprü diş işlemi diş kaybı durumlarından tercih edilebilir. Köprü diş kararını vermeden önce diş hekiminizle görüşmeniz daha sağlıklı olur. Diş köprüsü uygulamasının size uygunluğuna karar vererek tedavi sürecini başlatabilir.</p> <h3><strong>Köprü altındaki diş çürür mü?</strong></h3> <p>Ağız ve diş bakımına önem verilmediği taktirde doğal dişleriniz gibi onlarda çürüyecektir. Bu noktada düzenli olarak dişler fırçalanmalı ve diş hekimine kontrol ettirilmelidir. </p>