Yükleniyor

Katarakt sonrası gözlüğe fako ile 'Elveda' demek mümkün

Katarakt sonrası gözlüğe fako ile 'Elveda' demek mümkün

Yaşlanmanın belirtisi olarak insan hayatından en sık rastlanan rahatsızlıklardan biri olan katarakt, gözün önünde bir perde gibi tanımlanabiliyor. Bu perde farklı yaşlarda karşımıza çıkmakla birlikte daha sık olarak 40 yaşından sonra ileri yaşlara doğru herhangi bir zaman diliminde görme açısından sorun oluşturuyor. Eski dönemlerde daha büyük kesilerle ve dikişlerle yapılan cerrahilerle tedavi edilen katarakt artık daha küçük kesilerle ve dikişsiz tedavi edilebiliyor.

İçindekiler

Memorial Şişli Hastanesi Göz Merkezi’nden Doç. Dr. Abdullah Özkaya, katarakt hakkında bilgi verdi.

Göz bebeğinin hemen arkasında görmeyi sağlayan ve ışığı retinaya odaklayan doğal bir mercek vardır. Bu mercek yaşın ilerlemesi, gözde meydana gelen darbeler, şeker hastalığı veya kortizon içeren ilaçların uzun süre kullanımı nedeniyle bu mercek saydamlığını kaybederek opaklaşır yani matlaşır. Katarakt bu merceğin matlaşması anlamına gelmektedir.

Kataraktta risk faktörleri nelerdir?

Katarakt genelde ileri yaş hastalığı olarak bilinse de bazen yeni doğan bir bebekte de oluşabilir. Bunun sebebi annenin hamilelikte geçirdiği enfeksiyonlar veya bu dönemde kullandığı ilaçlar olabilir. Kataraktın gelişme riski diyabet hastalarında yüzde 60 daha fazladır. Bu hasta grubunda hızlı ilerleyen katarakt, 30’lu ya da 40’lı yaşlarda da önemli bir göz sorunu haline gelebilir.

Katarakt için tüm risk faktörleri şöyle sıralanabilir:

  • Şeker hastalığı olan bireylerde katarakt beklenen zamandan daha erken ortaya çıkabilmektedir.
  • Sigara ve alkol kullanımı
  • Yüksek kolesterol
  • Yüksek tansiyon,
  • Obezite
  • Güneş ışınına maruz kalma
  • Ailede erken dönemde katarakt öyküsü de vardır.

İlerleyen yaş görme sorunlarına nasıl etki ediyor?

Kişiler yaşlandıkça vücuttaki diğer organ ve uzuvlar gibi gözler de etkilenmektedir. Yaşlılık döneminde presbiyobi (yakın görme azlığı) gibi katarakt da oldukça doğal bir sorundur. Yaşla birlikte bazı kişilerde göz merceğinin su içeriğinde değişiklikler olabilir, mercek liflerinde sorunlar olabilir. Bazılarında da merceklerin ön ve arka tarafında hücresel atıkla birikebilir. Bazılarında her iki durum aynı anda görülebilir. Bu durumda göz içi merceği şeffaflığını kaybeder. Böylece katarakt meydana gelir.

Katarakt hangi belirtileri veriyor?

Katarakt genellikle yavaş oluşur. Ancak bazıları görme kalitesini ciddi anlamda etkiler. Kataraktın genel belirtileri şöyle sıralanabilir:

  • Işığa karşı hassasiyet
  • Göz kamaşması
  • Görmede yavaş yavaş azalma
  • Bulanık görme
  • Gece görüşünde bozulma
  • Renklerin soluklaşması
  • Gözlük numaralarının değişmesi
  • Televizyon izlerken veya araba kullanırken zorlanma
  • Buğulu, sisli görme
  • Derinlik hissinin kaybolması
  • Kitap, dergi okurken, cep telefonu kullanırken zorluk
  • Gözlüksüz olarak yakını daha iyi görme
  • Düz kenarların eğik görülmesi

Renkleri pastel tonlarda görüyorsanız dikkat

Katarakt, ortalama 55-60 yaş civarındaki kişilerde gözün merceğinde başlayan hafif bir matlaşma ve sertleşme ile kendini göstermektedir. Hastalar tarafından kataraktın ilk belirtilerinin renklerin canlılığında ve görme kalitesinde azalma şeklinde tarif edilmektedir. Başlangıç seviyesinde katarakt görme kalitesinde azalma, araba farlarından şiddeti artan bir şekilde rahatsız olma, alacakaranlıkta ve sisli havalarda detayları görememe gibi belirtilere neden olmaktadır. Katarakt hastaları renkleri daha çok pastel tonlarda görmektedir. Bunların yanında gözün uvea bölgesinin iltihabı olarak adlandırılan uveit hastalığının tedavisinde kullanılan steroid içerikli göz damlaları da katarakt oluşumu riskini artırmaktadır. Miyopi, down sendromu gibi hastalıklar da katarakta neden olabilir.

Ne zaman doktora başvurmak gerekiyor?

Bu belirtileri yaşayan hastalar mutlaka bir göz doktoruna başvurmalıdır. Göz doktoru hastanın hikayesini, yaşadığı belirtileri dikkatle dinledikten sonra biyomikroskop muayenesine geçer. Gelen hastalar genelde gözlük kullanmalarına rağmen yakını ya da uzağı iyi göremezler, "Göz numaralarım değişti herhalde" diyerek durumu yorumlayabilirler. Oysa bu hastalardaki sorun katarakttır.

Bebeklerde de katarakt olabilir

Doğumsal olarak yenidoğan bebeklerde katarakt görülebilir. Bu da annenin hamilelik sırasında geçirdiği kızamık, kızamıkçık gibi enfeksiyonlara ya da annenin hamilelikte kullandığı bazı ilaçlara bağlı olabilmektedir. Bebeklerin tek ya da iki gözünde de katarakt oluşabilir. Bebeklerde katarakt belirtileri şöyle sıralanabilir:

-  Bir göz bebeğinin diğerinden farklı renkte olması
-  Gözde kayma, şaşılık

Bebeklerde kataraktın teşhisi geç konulabilmektedir. Dikkatli bir pediatri uzmanı rutin muayenelerde bunu belirler ve aileleri göz doktoruna yönlendirir. Eğer bu durum dikkatten kaçtıysa bebeklerin rutin göz muayenelerinde bu durum göz doktoru tarafından saptanabilir.

2 yaşından sonra ameliyat

Doğumsal katarakt ameliyatı sonrası çocuk, yapılan ameliyatta mercek konulup konulmamasına bağlı olarak gözlük veya kontakt lens kullanabilir. Doğumsal kataraktlar da FAKO ile tedavi edilebilmektedir. 2 yaşından sonra uygulanan bu tedavi ile katarakt sorunu çözülebilir. Eğer tedavi yapılmazsa çocuk ilerleyen dönemlerde göz tembelliği yaşayabilir. Bebeklikte görülen katarakt tedavi edildiğinde yeniden nüksetmez. Doğumsal kataraktın tedavisinde en önemli bölüm ameliyattan sonra yapılacak olan göz tembelliği tedavisidir. Bu nedenle ameliyatın faydalı olması için hekimle işbirliği çok önemlidir.

Kataraktta tek tedavi cerrahi mi?

Kataraktın tek tedavisi cerrahidir. Ve cerrahi hastanın görme kalitesi açısından yapılması zorunludur. Günümüzde katarakt ameliyatları çok başarılı şekilde uygulanmaktadır. Eski dönemlere göre de yeni yöntemlerle katarakt cerrahisi iğnesiz, anestezisiz, dikişsiz, ağrısız bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Katarakt cerrahisinde göz hekiminin tecrübesi, göz içine konulacak yeni merceğin kalitesi ameliyattan başarılı sonuç almak için çok önemlidir.

Kornea topografisi nedir?

Ameliyat öncesi çok detaylı bir göz muayenesi ile beraber, hastanın kornea topografisi ve göz içi lens ölçümleri alınır. Kornea gözün ön yüzeyinde bulunan, şeffaf yapıda, kubbe biçiminde olan dokudur. Korneanın arkasında göze renk veren iris kısmı bulunur. Kornea göz içindeki yapıları korur, dışarıdan gelen ışığı kırıp retinaya odaklar. Retina görmeyi sağlayan sinir kısmının adıdır. En yüksek kırıcılık korneadadır. Eğer korneada bir bulanıklık, şekil bozukluğu varsa bu görmeyi de etkiler. Bu nedenle katarakt ameliyatı öncesinde korneanın durumunu belirlemek önemlidir. Ayrıca korneanın durumunu topografiyle belirlemek akıllı lens seçimi için de gereklidir. Görmeyi değiştirecek katarakt ameliyatları gibi pek çok operasyon ayrıntılı analiz gerektirir. Bu analiz ne kadar sağlıklı ve iyi yapılırsa ameliyatın başarısı da o derece etkilenir. Kornea topografisi gözün ön, arka yüzeyini renkli bir harita gibi göz önüne serer. Topografiyle kararaktın yeri, kalınlığı, derecesi, korneanın kalınlığı, durumu, ölçüsü belirlenir. Korneadaki en küçük kalınlık, şekil kaydedilir. Böylece ameliyat için rota da belirlenebilir. Bu testle katarakt yanında göz tansiyonu varlığı, retinanın durumu, korneanın dış yüzeyindeki anormallikler ve eğrilikle alakalı bozukluklar değerlendirilir. Ayrıca katarakt dışındaki tüm göz ameliyatları için de topografi çekilir. Hastanın gözüne nasıl bir lens yerleştirileceği rahatlıkla belirlenebilir.

Hangi ameliyat teknikleri kullanılıyor?

Yapılan ameliyatlarda, ‘intrakapsüler katarakt ekstraksiyonu’ ya da sıkça yapılan ‘ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu’ teknikleri kullanılır. Ekstrakapsüler ekstraksiyonda, planlı ekstrakapsüler cerrahi yani dikişli göz merceği yerleştirme ameliyatı ve fakoemülsifikasyon yani halk arasında dikişsiz lazerle katarakt ameliyatı yöntemleri uygulanır. Cerrahi müdahalede geç kalınmış hastalarda ise göz bebeği alanındaki beyaz renkte matür katarakt görülebilmektedir. Cerrahi müdahale ile hastanın uzak, hem uzak hem yakın ya da uzak, yakın ve orta yakın mesafenin tedavi edilmesi gibi seçenekler sunulmaktadır. Hastanın yaptığı seçime ve genel sağlık durumuna göre uygun göz içi lenslerden biri kullanılarak ameliyat gerçekleştirilir. Yüksek astigmatlarda ise özel lensler göz içine yerleştirilmektedir.

Dikişsiz katarakt ameliyatı nedir?

Katarakt cerrahisinde FAKO yöntemi günümüzde en çok kullanılan yöntemdir. FAKO, halk tabiriyle “Lazerli” katarakt ameliyatıdır. Burada yapılan ultrasonik enerjiyle sertleşmiş, saydamlığın yitirmiş olan göz merceğinin eritilerek dışarı alınmasıdır. Yani ameliyatta lazer değil ultrasonik enerji kullanılmaktadır. FAKO eski tür katarakt ameliyatlarına göre daha küçük kesilerle yapılmaktadır. Eskiden 6-7 mm’lik kesilerle yapılırdı, FAKO ile 3 mm hatta daha küçük kesilerle yapılmakta. Eski süreçlerde mercek dışarı alınıp, kornea dokusu dikişlerle kapatılırdı. Şimdi minik kesilerden, mikro aletlerle yapılmakta ve göz içine hastanın ihtiyacına göre mercek yerleştirilerek dikiş atılmamaktadır. Ameliyatta küçük kesi olduğu için bu kesiler kendi kendine kapanabilmektedir. FAKO, dikiş olmaması, astigmat yapmaması, gözlükten kurtarması anlamında daha konforlu bir yöntem. Küçük kesi her zaman daha düşük risk ve daha hızlı görsel iyileşme anlamına da gelmektedir.

FAKO ameliyatı nedir?

Günübirlik bir cerrahi olan FAKO topikal anestezi ile yapılır. Yani göze anestezik içerikli bir damla damlatılır. Ameliyat öncesinde hastanın göz bebekleri de büyütülür. FAKO öncesi dönemlerde cerrahi sonrası hastaların mutlaka yakın ya da uzak gözlük ihtiyacı olmaktaydı ama şimdilerde yeni göz içi mercekler sayesinde buna da ihtiyaç kalmamaktadır. Monofokal, torik, monofokal torik, multifokal veya multifokal torik olmak üzere beş farklı mercek çeşidinden hastanın ihtiyacına göre seçerek çok iyi görme sonuçları sağlanabilmektedir. Hastalar için ortalama toparlanma süreci 5-7 gün arasında olmakla birlikte bir haftadan sonra hastalar işlerine dönebilmektedir. Ameliyatın hemen ertesi günü, birinci haftası ve birinci ayında hastalar kontrole çağırılmaktadır.

10 adımda FAKO

       1. Hasta hastaneye gelir ve son değerlendirmeler yapılır. Ameliyatın yapılacağı alana gelindiğinde hastaya topikal anestezi damlatılır. Göz uyuştuğunda kornea ve sklera bölgesinin birleştiği noktaya yaklaşık 3 mm'lik özel bir kesi açılır.

       2.Bu kesiden göz içine göz dokusunu koruyucu bir madde konulur. Bu maddeyle cerrah emniyetli biçimde gözde işlem yapar

       3.Göz merceği bulunur. Katarakt da burada bir zar içindedir. Mikro aletler yardımıyla bu zarın ön kısmında bir pencere açılır.

        4. Bu zar kataraktın çekirdeği (nükleus) ve kabuğundan (korteks) sıvı kullanılarak ayrılır.Özel bir enjektör ile zarın yan yüzlerinden arkaya verilen sıvı zarı diğer bölümlerden soyarak ayırır. Bu işlem ile katarakt kendi zarının içinde serbestleşir.

        5. Bu noktada artık katarakt temizlenebilir. Ultrasonik enerji yani FAKO ile işlem başlar. Bu yöntemle katarakt parçalanırken, cihaz bu parçaları emer ve doğala yakın bir göz içi sıvısı enjekte eder.

        6. Eğer sert bir katarakt varsa ikinci bir mikro aletle kırma işlemi yapılır.

        7. Korteks temizlenir.

        8. Göz içine yine jöleye benzer bir madde konulur. Katarakttan boşalan zarın içi bu maddeyle doldurulur.

        9. Bu adımda göz içine yeni mercek yerleştirir.

       10. Ameliyatın bittiği adımdır. Herhangi bir dikiş olmadan hasta ameliyat masasından kalkar ve bir saat sonra evine dönebilir.

Çok sık uygulanan bir ameliyat mı?

Katarakt ameliyatları sıklıkla uygulanan bir cerrahi tedavi yöntemidir. Ancak katarakt ameliyatı, komplikasyonları ve riskleri nedeniyle hastanın görüş kalitesi açısından büyük önem taşır. Operasyonda kullanılan malzemelerin sterilizasyonu ve kalitesi ile operasyonu uygulayacak cerrahın tecrübesi çok önemlidir.

Göz içi merceklerin özellikleri nedir?

Göz içi merceklerin kalitesi kişinin görme performansını etkiler. Kalitesiz göz içi merceklerinde yansımalar, renk kayıpları oluşur. Kaliteli göz içi merceklerinde bu etkiler olmamaktadır. Akıllı lens uygulamalarında en çok kullanılan monofokal denilen tek odaklı lenslerin uyum yeteneği olmadığından ameliyat sonrasında tek bir mesafenin net görülmesi mümkün oluyor. Ancak akıllı lens olarak bilinen mercekler tıpkı doğal merceklerde olduğu gibi göz içinde yer ve biçimini değiştirerek uyum sağlayabiliyor. Bu alanda yoğun çalışmalar sürmekle birlikte henüz tam klinik uygulama imkanı bulunamamıştır. Bugün en yaygın olarak kullanılmakta olan ve üzerinde çalışmaların aralıksız sürdürüldüğü lenslerde, lens optiği üzerinde değişik bölümler farklı biçim ve kırıcılıkta üretiliyor. Bu farklı bölümlerle bakılan her mesafenin beyinde ayrımlanarak net görülmesi amaçlanmaktadır.

Göz içi merceklerin yeni teknolojik özellikleri nelerdir?

Son yıllarda katarakt cerrahisiyle ilgili en önemli gelişim, göz içi merceklerinin teknolojisinde yaşanmaktadır. Sentetik göz içi lensleri sıklıkla akrilik veya silikon materyalden üretilmektedir. Ortalama 6 mm çapında olan bu lensler, kullanılan materyal sayesinde katlanıp küçük kesilerden göz içerisine yerleştirilebilmektedir. Şeffaf ve pürüzsüz olan bu mercekler doğal lensin görevini yapmak üzere tasarlanmıştır. Katarakt ameliyatlarında yaygın olarak kullanılan klasik, monofokal (tek odaklı) ve sferik yüzeyli göz içi mercekleri, bu fonksiyonu bir noktaya kadar yerine getirmektedir. Ancak tek odaklı mercekler yalnızca uzağı veya yalnızca yakını net görecek şekilde ayarlanabilmektedir ve bu merceklerin sferik yüzeyi, görüntü kalitesinin kısıtlı olmasına neden olmaktadır.

Lensler hastaya özel olarak mı kullanılıyor?

Ameliyatta kullanılacak akıllı lensler hastaya göre belirleniyor. Ameliyat öncesi hasta değerlendirmesinin çok detaylı gerçekleştirilmesi, görsel ihtiyaç ve beklentiler için uygun seçimlerin yapılması büyük önem taşır. Tek odaklı yani monofokal lensler ekonomik olması ve sonucu daha net kestirilebildiği için daha yaygın kullanılıyor. Ameliyat öncesi yapılan ölçümlerle uzak ya da yakın, tek mesafe için dioptrik gücü ayarlanabiliyor.  Ancak diğer mesafe için gözlük takılması gerekiyor. Tek odaklı lensin tüm optik alanı tek bir uzaklığa yönelik olduğundan farklı odaklar arasında geçiş sorunları, kamaşma, kontrast kaybı gibi yakınmalar olabiliyor. Eğer hasta ameliyat sonrasında gözlük takmayı baştan kabulleniyor ve de çok odaklı lenslere yüklü para ödemek istemiyorsa tek odaklı lensler en uygun ve sonucu en kestirilebilir çözümdür. Günümüzün dinamik yaşam koşulları içinde bakılan her uzaklığı gözlüksüz net görebilme amaçlı multifokal intraoküler yani çok odaklı lensler üretiliyor. Başlangıçta bifokal (iki odaklı) olarak üretilen  bu lensler günümüzde ara mesafeler de göz önüne alınarak daha çoğunlukla trifokal (üç odaklı) özellikte üretiliyor.  Son yıllarda özellikle gece görmede oluşabilen yan etkileri ortadan kaldırabilme amaçlı olarak odak derinliği artırılmış (Extended Depth of Focus- EDOF) göz içi lensleri kullanıma girmiştir.

FAKO’da ağrı yok

Ameliyat sırasında da sonrasında da hastalarda bir ağrı meydana gelmez. Belki yanma, batma, sulanma olabilir. Ancak şiddetli ağrı söz konusu olursa mutlaka ameliyatı yapan doktorla görüşmek gerekir.

Kontroller hangi sıklıkta yapılmalı?

Ameliyat öncesinde kan sulandırıcı kullanılıyorsa doktora bilgi vermek gerekir. Ayrıca doktorun vereceği özel mendillerle ameliyattan bir süre önce kirpik dipleri temizlenmelidir. Ameliyattan bir gün sonra doktor kontrole çağırır. İkinci kontrol ameliyattan bir gün sonra olur. Üçüncü kontrol ise birinci ay dolunca yapılır. Ameliyat sonrasında koruyucu bir gözlük verilir. İlk kontrole kadar bu gözlük çıkarılmamalıdır. Ayrıca tüm kontrollerde hastaların ilaçlarını yanlarında bulundurması gerekir. Göz doktoru tarafından verilen damlalar 1 ay boyunca, tarif edildiği şekilde ve aksatılmadan kullanılmalıdır. Genellikle görme kalitesi bir gün ile bir ay arasındaki süreçte düzelmektedir. Ameliyat sonrasında dikkat edilmesi gereken bir başka konu da altı ile bir sene arasındaki sürelerde rutin göz muayenelerinin aksatılmamasıdır.

Katarakt tekrarlayınca tedavi değişiyor mu?

Katarakt genelde nükseden bir sorun değildir ancak bazen “ikincil katarakt” meydana gelebilir. Ameliyat sırasında göz içinde merceklerin konulduğu ‘’arka kapsül’’ adı verilen ince zar şeklinde bir yer vardır. Bu zar bazı hastalarda opaklaşabilir. Hastada yine görme bulanıklığı, kamaşma gibi belirtiler meydana gelebilir. Buna da ikincil katarakt denmektedir. Ancak bu ameliyat gerektiren bir sorun değildir. Muayene aletine benzer YAG lazer yöntemiyle bu sorun çözümlenebilmektedir. YAG lazerle göze temas olmamaktadır. Bu yöntemle arka kapsül dokusunda milimetrik bir açık oluşturularak burada oluşan opaklaşma giderilir. Muayene sırasında yapılabilecek saniyeler süren, ağrısız bir yöntemle ikincil katarakt giderilir.

Güncelleme Tarihi : 10 Mart 2021

Yayınlanma Tarihi: 12 Ekim 2020

Bu Konuda Uzman Doktorlar

İletişim Formu

Detaylı bilgi için iletişime geçin.

* Bu alan gereklidir.
Sosyal Medya Hesaplarımız
Canlı Destek Kolay Randevu Al