![Sağlık Kütüphanesi Hero Iamge](https://cdn.memorial.com.tr/files/Uploads/1/6/w375-saglik-kutuphanesi.jpg)
Sağlık Kütüphanesi
Sağlığınızla ilgili merak ettiğiniz soruların yanıtlarını ve sağlıklı bir yaşam için atılması gereken adımları kütüphanemizde bulabilirsiniz.
Hastalıklar
Hirschsprung Hastalığı
<p>Hirschsprung hastalığı, bebeklerde doğuştan ortaya çıkan, bağırsakların gevşemesini sağlayan kolon kaslarındaki eksik sinir hücreleri sonucunda dışkı yapmasında zorluğa neden olan hastalık türüdür. Tedavi edilmediği durumda ilerleyerek kabızlık ve bağırsaklarda tıkanıklığa sebebiyet verir. Hafif hirschsprung hastalığı durumunda ise çocukluk çağına kadar fark edilmeyebilir. Bu durum nadiren yetişkinlerde görülebilir. Hirschsprung hastalığı tedavisi ise kolonu bypass ile cerrahi işlemi içerir.</p> <h2><strong>Hirschsprung Hastalığı Nedir?</strong></h2> <p>Hirschsprung hastalığı, bağırsaktaki sinir hücrelerinin düzgün gelişememesine bağlı bağırsakların düzgün gevşeyemediği sonucu dışkının bağırsaklarda sıkışmasına neden olan nadir bir rahatsızlıktır. Bu durum nedeniyle bağırsak kaslarının çalışması zorlaşır ve dışkının bağırsaktan dışarı atılması zor bir hale gelir. Yeni doğan bebeklerde dışkının çıkmaması, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kabizlik-nedir-kabizliga-ne-iyi-gelir">kabızlık,</a> kusma ya da şiş karın görüntüsü gibi semptomlarla kendini gösterir. Hirschsprung hastalığı tedavi edilmediği durumda ciddi komplikasyonlara sebep olabilir.</p> <h2><strong>Hirschsprung Hastalığı Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Hirschsprung hastalığı, en belirgin belirtisi arasında kabızlık yer alır. Bunların yanında karnın şiş görüntüsü, kusma ve vücutta meydana gelen uyuşukluk hissi de hirschsprung hastalığı belirtilerindendir.</p> <p><em>Yenidoğanlarda hirschsprung hastalığı belirtileri şöyle sıralanır: </em></p> <ul> <li>Yenidoğan ilk dışkısının çıkmaması</li> <li>Belirgin olarak görülen şiş karın</li> <li>Kusma</li> <li>Bebeğin beslenmek istememesi</li> <li>Kabızlık ya da normalden daha az dışkılama</li> <li>Karın bölgesinde ağrı</li> <li>Büyümenin gecikmesi durumu</li> </ul> <p>Bu belirtilerin görüldüğü durumda uzman doktora başvurmak önemlidir. Böylelikle erken teşhis ve tedavi ile oluşabilecek komplikasyonlar önlenebilir.</p> <h2><strong>Hirschsprung Hastalığı Neden Olur?</strong></h2> <p>Hirschsprung hastalığı, kalın bağırsağın bir bölümünde ganglion hücreleri yani sinir hücrelerinin oluşmaması nedeniyle görülür. Bu durum dışkının bağırsakta normal şekilde ilerlemesine izin vermediğinden bağırsakta tıkanıklıklara sebebiyet verir. Hirschsprung hastalığı nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>RET, EDNRB ve EDN3 genlerinde meydana gelen mutasyonlar</li> <li>Genetik faktörler</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/down-sendromu">Down sendromu</a> gibi bazı genetik sendromlar</li> <li>Waardenburg sendromu ve Mowat-Wilson sendromu</li> <li>Doğuştan görülen kalp hastalığı</li> </ul> <h2><strong>Hirschsprung Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Uzman doktor, bebek doğduktan sonra ağrılı bir durum olup olmadığını ya da karın şişkinliğinin kontrolünü yapar. Bebeğin rektumunda dışkı birikmesini kontrol eder. Fiziki muayenenin ardından teşhisin doğruluğunu ortaya çıkarmak için çeşitli testlerin yapılmasını isteyebilir. Hirschsprung hastalığının teşhisi için uygulanabilecek yöntemler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Karın röntgenleri sayesinde bebeğin bağırsaklarında tıkanıklık olup olmadığı görülebilir</li> <li>Uzman doktor bebeğin rektumuna <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kateter-nedir">kateter</a> yani ince bir tüp yerleştirdikten sonra bağırsaklara bir sıvı verir. Bu sıvı bağırsaklardan geçerken röntgen çekimi yapılır. Bu da bağırsaklardaki daralma ya da tıkanıklığı ortaya çıkarır.</li> <li>Uzman doktor bebeğin rektumundan küçük bir parça alarak biyopsi yapabilir. Sonrasında patoloji bölümü bu parçayı inceler ve sinir hücrelerinde meydana gelen hasarı tespit eder.</li> </ul> <h2><strong>Hirschsprung Hastalığı Tedavisi Nasıl Olur?</strong></h2> <p>Hirschsprung hastalığının tedavisi genellikle cerrahi müdahale içerir. Hirschsprung hastalığını tedavi etmek için pull-through ameliyatı ya da <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/stoma-nedir">ostomi</a> uygulanır. Bunların yanında hirschsprung hastalığı tedavisinde uygulanabilecek yöntemler şöyle açıklanabilir:</p> <h3><strong>Pull-through ameliyatı</strong></h3> <p>Pull-through ameliyatı esnasında sinir hücrelerinin eksik olduğu bölgeyi çıkarılarak sağlıklı bağırsak anüse bağlanır. Bu ameliyat genellikle laparoskopik veya açık cerrahi olarak uygulanır.</p> <h3><strong>Ostomi</strong></h3> <p>Geçici kolostomi veya ileostomi ile bağırsakların üst kısmı karın duvarına açılır ve dışkı geçici olacak şekilde bir torbaya toplanır.</p> <p>Hirschsprung hastalığı tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım benimsenir. Pediatrik cerrahlar, gastroenterologlar, beslenme uzmanları bebeği sağlığını ve yaşam kalitesini en üst düzeye çıkarmak için birlikte çalışma yapabilirler.</p> <h2><strong>Hirschsprung Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Hirschsprung hastalığı sonradan olur mu?</strong></h3> <p>Hirschsprung hastalığı, genetik ve doğuştan meydana gelerek sinir hücrelerinin yetersiz olduğu bir durumda gerçekleşir. Bu nedenle sonradan gelişme olasılığı yoktur.</p> <h3><strong>Hirschsprung hastalığı ameliyatı sonrası geçer mi?</strong></h3> <p>Hirschsprung hastalığı ameliyatından sonra bebekler ve çocuklar için normal bağırsak kontrolü devam eder. Böylelikle bağırsakların işlevini kazanması yüksek ihtimaldir.</p>
Diabetes Insipidus (Şekersiz Şeker Hastalığı)
<p>Şekersiz şeker hastalığı olarak da bilinen diabetes insipidus, vücuttaki antidiüretik veya vazopressin şeklinde adlandırılan ADH hormonunun üretimindeki sorundan kaynaklı böbreklerin çok fazla idrar üretmesine neden olan nadir bir hastalıktır. Diabetes insipidus’un en yaygın belirtisi sık idrara çıkmak ve çok fazla susamaktır. Normal diyabette yüksek kan şekeri söz konusu iken diabetes insipidus vakalarında kan şekeri yüksekliği olmaz.</p> <h2><strong>Diabetes Insipidus (Şekersiz Şeker Hastalığı) Nedir?</strong></h2> <p>Diabetes insipidus, hipofiz bezinin vazopressin salgılamasının yetersiz olması ya da böbreklerin dolaşımdaki su dengesini sağlamakla görevli vazopressin hormonuna yanıt vermemesi sonucu oluşan, aşırı susama ve aşırı idrar atılımıyla karakterize bir bozukluktur.</p> <p>Diabetes insipidus, vücuttaki sıvı seviyeleri dengesizleştiğinde ortaya çıkar. Bu duruma neden olan durum böbreklerin su atılımını önleyememesidir. Genellikle, antidiüretik hormon (ADH) adı verilen bir ADH hormonundaki problem buna neden olur. Vücut yeterli ADH hormonu üretmez veya buna uygun şekilde yanıt vermez. Bunun sonucunda da kişi aşırı susuzluk hissi ve gün içinde sık idrara çıkmak gibi belirtiler yaşar.</p> <p>Diabetes insipidus, normal <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/seker-hastaligi-belirtileri-ve-tedavisi">diyabet</a> olan diabetes mellitus'tan farklı şekilde seyreder. Diabetes mellitus, yüksek kan şekerini içerirken diabetes insipidus’ta kan şekeri yüksekliği yoktur. Burada sorun hormonal bir problemdir ve çözümü de bunu içerir.</p> <p>Yetişkinlerde görülen en yaygın diabetes insipidus belirtisi gün içinde yoğun susuzluk hissi ve sık idrara çıkmaktır. Kişi bu hislerin önüne geçemez. Ayrıca bebekler veya çocuklarda da bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Bunların başında bebeklerin altını sık ıslatması, uyumakta zorluk çekmesi, ateş, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a> ve kabızlık gelir.</p> <h2><strong>Diabetes Insipidus (Şekersiz Şeker Hastalığı) Neden Olur?</strong></h2> <p>Diğer adıyla şekersiz şeker hastalığı olan diabetes insipidus, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vazopressin-hormonu-adh">ADH hormonunda</a> meydana gelen problem sonucunda meydana gelir. Bu problemin ışığında vücuttaki sıvı seviyeleri dengesizleşir ve böbrekler su atılımını önleyemez. Bunun neticesinde de kişi aşırı susama ile birlikte sık idrara çıkar.</p> <p>Kısaca ADH’yi de açıklamamız gerekirse ADH hormonu beynin <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hipotalamus-nedir">hipotalamus</a> adı verilen bir bölümünde üretilir. Daha sonra beynin tabanında bulunan küçük bir bez olan hipofiz bezinde depolanır. Beynin çok az ADH üretmesine neden olan durumlar veya ADH hormonunun etkisini engelleyen bozukluklar böbreklerin su atılımını önleyememesine yol açar ve vücut çok fazla idrar üretmeye yol açar. Yüksek kan şekerinden bağımsız olan bu durum diabetes insipidus olarak bilinir.</p> <p>Diabetes insipidus’a yol açabileceği düşünülen risk faktörleri ise şöyledir:</p> <ul> <li>Genetik faktör</li> <li>Bazı idrar söktürücü ilaçların kullanımı</li> <li>Kanda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kalsiyum-yuksekligi-hiperkalsemi-nedir-neden-olur">yüksek kalsiyum</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hipokalemi-nedir">düşük potasyum</a> değerleri</li> <li>Ciddi bir baş yaralanması veya beyin ameliyatı</li> </ul> <h2><strong>Diabetes Insipidus (Şekersiz Şeker Hastalığı) Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Diabetes insipidus vakalarının kendi içinde dört farklı türü bulunur ve bunlar şöyle açıklanabilir:</p> <p><strong>Merkezi diabetes insipidus:</strong> Merkezi diabetes insipidus olarak adlandırılan bu tür, diabetes insipidus'un en yaygın türü olarak kabul edilir. Vücut yeterli antidiüretik hormona (ADH veya vazopressin) sahip olmadığında meydana gelir ve yoğun idrara yol açar.</p> <p><strong>Nefrojenik diabetes insipidus:</strong> Bu tip diabetes insipidus, hipofiz bezinin yeterli ADH hormonunu salgıladığında ancak böbreklerin buna düzgün tepki vermediğinde ve suyu tutamadığı zaman ortaya çıkar. Bu sorun da sık idrara çıkma problemiyle kendini gösterir.</p> <p><strong>Dipsojenik diabetes insipidus: Dipsojenik diabetes insipidus, </strong>ADH üretimiyle ilgisi olmamasına rağmen hipotalamustaki bir sorundan dolayı aşırı susuzluk hissi ile gelen daha fazla sıvı tüketme ihtiyacına neden olur. Bu nedenle kişi sık sık idrara çıkar.</p> <p><strong>Gestasyonel diabetes insipidus:</strong> Gestasyonel diabetes insipidus ise <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hamilelik-belirtileri-nelerdir-hamilelik-belirtileri-ne-zaman-baslar">hamilelik</a> sürecinde gelişebilen ancak nadir ve geçici bir durumdur. Gestasyonel diabetes insipidus, bebeğe besin sağlayan geçici bir organ olan plasentanın ADH hormonunu parçalayan bir enzimi çok fazla üretmesiyle oluşur.</p> <p>Birden fazla bebeğe hamile olan kişilerde, daha fazla plasenta dokusu olduğu için bu durumu geliştirme olasılığı daha yüksek olarak değerlendirilir. Gestasyonel diabetes insipidus genellikle hamilelik bittikten kısa bir süre sonra geçer.</p> <h2><strong>Diabetes Insipidus (Şekersiz Şeker Hastalığı) Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Diabetes insipidus’un yetişkinlerde görülen en karakteristik belirtileri aşırı susuzluk hissi, yoğun sıvı tüketimi ve sık sık idrara çıkmaktır. Bunların dışında bebeklerde de görülebilen diabetes insipidus bebeğin altını çok ıslatması, ateş, kusma, kilo kaybı ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kabizlik-nedir-kabizliga-ne-iyi-gelir">kabızlık</a> gibi belirtiler ortaya çıkarabilir.</p> <p>Yetişkinlerde görülebilen diabetes insipidus belirtileri şöyledir:</p> <ul> <li>Aşırı susuzluk hissi</li> <li>Yoğun sıvı tüketimi</li> <li>Sık sık idrara çıkmak</li> </ul> <p>Bebekler ve çocuklarda ortaya çıkabilecek belirtiler ise şunlar olabilir:</p> <ul> <li>Bebeğin altını çok ıslatması</li> <li>Ateş</li> <li>Kusma</li> <li>Kilo kaybı</li> <li>Kabızlık</li> <li>Uyku problemleri</li> </ul> <h2><strong>Diabetes Insipidus (Şekersiz Şeker Hastalığı) Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Diabetes insipidus vakalarının karakteristik belirtileri ve şikayetleri hastalık konusunda fikir verebilir ancak gerçek diyabetle karıştırılmaması için birtakım testler istenebilir. Bu testler arasında idrar tahlili, ADH hormonunun değerini belirlemek için kan testi, şeker seviyelerinin belirlenmesi ve hipotalamusta herhangi bir sorun olup olmadığını görmek için <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/emar-mr-manyetik-rezonans-goruntuleme-nedir">MR</a> yer alır.</p> <h2><strong>Diabetes Insipidus (Şekersiz Şeker Hastalığı) Tedavi Edilir mi?</strong></h2> <p>Diabetes insipidus vakalarında hastalığın türüne bağlı olarak bir tedavi programı belirlenir. Başlıca yöntem ise ilaç tedavisidir. Doktor, türe bağlı şekilde bir ilaç reçete edebilir.</p> <h2><strong>Diabetes Insipidus (Şekersiz Şeker Hastalığı) Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Diabetes insipidus ne anlama gelir?</strong></h3> <p>Diabetes insipidus, böbreklerin kanı filtreleme işlemi sırasında suyu koruyamaması sonucu ortaya çıkan nadir bir rahatsızlıktır. Bu da genellikle ADH hormonunda meydana gelen bozukluktan kaynaklanır.</p> <h3><strong>Diabetes insipidus hastaları günde ne kadar idrar yapar?</strong></h3> <p>Sağlıklı bir kişi günde 2-2.5 litre idrar yapar. Şekersiz şeker tanısı konması için ise yetişkinlerde günde en az 3 litre idrar çıkışı görülmelidir. Bu miktarın bazı hastalarda 20 litreye kadar çıkabildiği görülür.</p>
Lejyoner Hastalığı
<p>Lejyoner hastalığı, legionella pneumophila adlı bakterinin akciğerlerde enfeksiyona neden olduğu bir zatürre türüdür. Halsizlik, baş ağrısı, kas ağrıları, yüksek ateş, öksürük, solunum güçlüğü ve ishal lejyoner hastalığının belirtileridir.Lejyoner hastalığına neden olan bakteriler genellikle otel, hastane ve ofis gibi toplumsal alanlarda bulunur. </p> <h2><strong>Lejyoner Hastalığı Nedir?</strong></h2> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/zaturrepnomoni-nedir-zaturre-teshis-ve-tedavisi-nasil-yapilir">Zatürrenin</a> bir türü olan lejyoner hastalığı, klima veya jakuzi gibi yerlerden gelen su damlacıklarının solunmasıyla bulaşan bir akciğer enfeksiyonudur. Lejyoner hastalığına neden olan bakteri legionella pneumophila adlı bakteridir.</p> <p>Genellikle yanlış klima kullanımıyla artışa geçen lejyoner hastalığı, otel, hastane ve ofis gibi kalabalık olan toplumsal alanlarda bakterinin bulaşmasıyla ortaya çıkar. Bu bulaşı su damlacıklarının solunmasıyla yaşanır.</p> <p>Akciğeri olumsuz etkileyen bir akciğer enfeksiyonu olduğu için lejyoner hastalığının karakteristik belirtisi öksürüktür. Öksürükle birlikte yüksek ateş, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">ishal</a>, nefes darlığı, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a>, kas ağrıları, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a> ve bilinç bulanıklığı lejyoner hastalığında görülen belirtilerdir.</p> <p>Genel olarak antibiyotik tedavisi uygulanan lejyoner hastalığı, tedavi edilmediği senaryolarda yaşamı tehdit eden bir problem haline gelebilir.</p> <h2><strong>Lejyoner Hastalığı Neden Olur?</strong></h2> <p>Lejyoner hastalığı, Legionella pneumophila bakterisinin vücuda girmesiyle meydana gelir. Bu bakteri, bakteriyi taşıyan klima veya jakuzi gibi yerlerdeki hava ve su damlacıklarının solunmasıyla bulaşır.</p> <p>Aynı zamanda lejyoner hastalığına neden olan faktörler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Legionella pneumophile bakterisi</li> <li>50 yaş ve üzeri olunması</li> <li>Sigara tüketimi</li> <li>Bağışıklık sisteminin düşük olması</li> <li>Kronik akciğer hastalığı</li> </ul> <h3><strong>Lejyoner hastalığının bulaşma alanları nelerdir?</strong></h3> <p>Lejyoner hastalığına neden olan bakteri genellikle klima, havuz, jakuzi, sıcak su depoları, çeşmeler ve içme suları lejyoner hastalığına yol açabilecek bulaşma alanları arasındadır.</p> <p>Lejyoner hastalığına neden olan bakterinin bulaşma alanları şu şekildedir:</p> <ul> <li>Klima</li> <li>Havuz veya jakuzi</li> <li>Sıcak su depoları</li> <li>Çeşmeler</li> <li>Spa ve termal havuzlar</li> <li>Otel, hastane ve bakım evlerinin su dağıtım sistemleri</li> </ul> <h2><strong>Lejyoner Hastalığı Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Bir zatürre türü olması ve akciğerleri etkilemesi sebebiyle lejyoner hastalığının en tipik belirtisi öksürüktür. Öksürükle birlikte yüksek ateş, nefes darlığı, baş ağrısı, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kas-agrisina-ne-iyi-gelir">kas ağrıları</a>, mide bulantısı ve ishal de lejyoner hastalığında ortaya çıkan belirtiler olarak kabul edilir.</p> <p>Lejyoner hastalığı genel olarak şu belirtilerle kendini gösterir:</p> <ul> <li>Balgamlı, kuru veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kanli-balgam-hemoptizi-nedir">kanlı öksürük</a></li> <li>Yüksek ateş</li> <li>Nefes darlığı</li> <li>Baş ağrısı</li> <li>Kas ağrıları</li> <li>Mide bulantısı</li> <li>İshal</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer">Halsizlik</a></li> <li>Bilinç bulanıklığı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/istahsizlik-neden-olur">İştahsızlık</a></li> <li>Titreme</li> </ul> <p>İlk başta hafif gribal enfeksiyon şeklinde ortaya çıkan lejyoner hastalığında belirtilerin ortaya çıkması 2 ila 10 gün sürer. Bu süreç içerisinde belirtiler görülür ve şiddetine göre doktora başvurmak gerekebilir.</p> <h3><strong>Pontiac ateşi nedir?</strong></h3> <p>Lejyoner hastalığı pontiac ateşine de neden olabilir. Pontiac ateşi, lejyoner hastalığından çok daha az şiddetli olup akciğerleri etkilemez ve hafif grip benzeri bir hastalıktır. Bu sebeple öksürük gibi alt solunum yolu semptomlarına neden olmaz.</p> <p>Pontiac ateşi, genellikle kişi bakteriyle temas ettikten 24 ila 72 saat sonra görülmeye başlar. Lejyoner hastalığının belirtileri ise 2 haftalık bir zaman dilimine yayılabilir. Pontiac ateşi tedavi olmadan genellikle 3 ila 5 gün içinde kendiliğinde geçme özelliği taşırken Lejyoner hastalığı yaşamı tehdit edici bir hale gelebilir ve bu yüzden tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyar.</p> <h2><strong>Lejyoner Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Lejyoner hastalığının tanısı için kan tahlili, <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/akciger-grafisi-nedir">göğüs röntgeni</a>, balgam testi, <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">BT taraması</a>, omurilik sıvısı testi ve <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/tam-idrar-tahlili">idrar tahlili</a> gibi yöntemlerden yararlanılabilir. Bunlarla birlikte akciğerlerin içine ışıklı bir tüple bakılan <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bronkoskopi-nedir">bronkoskopi</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/torasentez">torasentez</a> yöntemi de tanı konusunda fikir verebilir.</p> <h2><strong>Lejyoner Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Lejyoner hastalığında zatürre benzeri tedavi yöntemleri uygulanır. Bu süreçte genel olarak antibiyotik tedavisi uygulanır. Ayrıca nefes alma konusunda sorun yaşayan kişiler için oksijen desteği verilebilir. Lejyoner hastalığının şiddetli görüldüğü durumlarda ise kişinin hastanede kalması daha sağlıklı olabilir.</p> <h2><strong>Lejyoner Hastalığı Nasıl Önlenir?</strong></h2> <p>Lejyoner hastalığının salgın olarak yayılmasının önüne geçmek için özellikle binalardaki su ve havalandırma sistemlerinin düzenli olarak bakımının yapılarak yenilenmesi gerekir.</p> <h2><strong>Lejyoner Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Lejyoner ne demek?</strong></h3> <p>Zatürrenin ciddi bir türü olan ve akciğerlere zarar veren lejyoner hastalığı, ilk kez 1977 yılında, Philadelphia'daki bir otelde düzenlenen Amerikan Lejyonu kongresinde 180 kişinin hastalanıp 29 kişinin ölümüne yol açan gizemli bir salgının ortaya çıkmasıyla görülmüştür.</p> <h3><strong>Lejyoner hastalığı bulaşıcı mı?</strong></h3> <p>Lejyoner hastalığı insandan insana bulaşan bir hastalık değildir.</p> <h3><strong>Lejyoner hastalığı risk faktörleri nelerdir?</strong></h3> <p>Lejyoner hastalığının risk faktörleri grupları arasında yaşlılık, bağışıklık sistemi düşük olanlar, sigara tüketenler ve kronik akciğer hastalığı olan kişiler yer alır.</p> <h3><strong>Lejyoner hastalığı ne gibi komplikasyonlar gösterir?</strong></h3> <p>Lejyoner hastalığının tedavi edilmediği durumlarda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dehidrasyon-nedir">dehidrasyon</a>, organ yetmezliği, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/solunum-yetmezligi-nedir">solunum yetmezliği</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ensefalopati-nedir">ensefalopati</a>, kalp iltihabı, şok, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sepsis-nedir">kan zehirlenmesi</a> ve hatta <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/koma-nedir">koma</a> bile görülebilir. Bu bağlamda lejyoner hastalığının tıbbi tedavisinin yapılması önemlidir.</p> <p><strong>H3: Lejyoner hastalığı geçer mi?</strong></p> <p>Lejyoner hastalığı ciddi bir akciğer enfeksiyonu olmasına rağmen tedavi edildiği takdirde iyileşme oranı çok yüksek bir hastalıktır. Ancak tedavi edilmeyen vakalarda riski yüksektir.</p> <p><strong>H3: Lejyoner hastalığı olan bir kişi nasıl hareket etmeli?</strong></p> <p>Lejyoner hastalığının tanısı konan bir kişi sigara içiyorsa bırakmalı, alkol kullanmamalı, istirahat etmeli ve bol bol su içmelidir.</p>
Fabry Hastalığı
<p>Fabry hastalığı, dokularda aşırı lipit birikmesi kaynaklı meydana gelen ve X kromozomuna bağlı nadir görülen lizozomal bir hastalıktır. Fabry hastalığı özellikle genç hastalarda genellikle felç, cilt lezyonları, kalp krizi veya böbrek yetmezliği şikayetleriyle kendini gösterir. Sıklıkla çocukluk çağında başlayan fabry hastalığı erkeklerde kadınlara oranla daha yaygın görülür.</p> <h2><strong>Fabry Hastalığı Nedir?</strong></h2> <p>Fabry hastalığı, vücuttaki alfa-galaktosidaz-A enzimi bozulduğunda ortaya çıkan kalıtsal bir nörolojik hastalıktır. İlerleyici, yıkıcı ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir hastalık olan fabry hastalığı genellikle erkekleri daha çok etkiler.</p> <p>Aynı zamanda depo bozukluğu olarak da adlandırılan fabry hastalığı, yağları parçalayan alfa-galaktosidaz-A enziminin vücutta yeterli miktarda bulunmadığı zaman ortaya çıkar ve bu yağlar kan damarlarında ve dokularda toplanarak <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kalp-krizi-belirtileri-tani-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">kalp krizi</a>, felç ve <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bobrek-yetmezligi-belirtileri-nelerdir-nasil-tedavi-edilir">böbrek yetmezliği</a> riskini artırır.</p> <p>Erkeklerde kadınlara oranla çok daha sık görülen fabry hastalığı, el-ayaklarda uyuşma, ısı veya soğuk intoleransı, anormal göz yapısı, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/basimizi-donduren-10-neden">baş dönmesi</a>, grip benzeri semptomlar ve gastrointestinal problemlere bağlı belirtiler gösterir.</p> <p>Enzim replasmanı ve oral şaperon tedavisi fabry hastalığının yol açabileceği ciddi komplikasyonları önleme konusunda yardımcı tedavi yöntemleri arasında yer alır.</p> <h2><strong>Fabry Hastalığı Neden Olur?</strong></h2> <p>Fabry hastalığına yol açan temel faktör GLA genindeki varyantlardır (mutasyonlar). Bu gen, alfa-galaktosidaz A adı verilen bir enzimin yapımı için talimat verir. Aynı zamanda bu enzim, hücreler içinde geri dönüşüm merkezleri olarak görev yapan yapılar olan lizozomlarda da aktiftir. Bu süreçlerin sonucu olarak kan damarlarında yağlı maddeler birikir ve fabry hastalığı meydana gelir.</p> <h2><strong>Fabry Hastalığı Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Fabry hastalığı çeşitlerinin ortaya çıkma kriteri genellikle hastalığın meydana geldiği yaşla bağlantılıdır. Bu bağlamda fabry hastalığı klasik tip ve geç başlangıçlı tip şeklinde ikiye ayrılır.</p> <h3><strong>Klasik tip </strong></h3> <p>Klasik Fabry hastalığının belirtileri çocukluk veya ergenlik yıllarında ortaya çıkar. Bu dönemde ortaya çıkan fabry hastalığının tipik belirtileri ellerde ve ayaklarınızda ağrılı yanma hissidir. Bu his 2 yaşında bile fark edilebilir. Tedavi edilmezse belirti ve şikayetler zamanla kötüleşebilir.</p> <h3><strong>Geç başlangıçlı tip </strong></h3> <p>Fabry hastalığının geç başlangıçlı türüne sahip kişilerde 30'lu yaşlara kadar genellikle semptomlar görülmez. Bir sorun olduğunun ilk göstergesi genelde böbrek yetmezliği veya kalp hastalığıdır.</p> <h2><strong>Fabry Hastalığı Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Fabry hastalığının karakteristik belirtileri el-ayaklarda uyuşma, ağrılı yanma hissi, fiziksel aktivite sırasında kaslarda yoğun ağrı, ısı veya soğuk intoleransı, anormal göz yapısı, baş dönmesi, yorgunluk, ateş gibi <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/grip-nedir-gribe-ne-iyi-gelir-grip-nasil-gecer">grip</a> benzeri semptomlar ve işitme kaybı veya kulak çınlamasıdır.</p> <p>Fabry hastalığı genellikle şu belirtileri içerir:</p> <ul> <li>El-ayaklarda ağrılı bir yanma hissi, uyuşma, karıncalanma</li> <li>Fiziksel aktivite sırasında kaslarda yoğun ağrı</li> <li>Isı veya soğuk intoleransı</li> <li>Anormal göz yapısı</li> <li>Baş dönmesi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer">Yorgunluk</a> ve ateş gibi grip benzeri semptomlar</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kabizlik-nedir-kabizliga-ne-iyi-gelir">Kabızlık</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">ishal</a>, mide ağrısı gibi şikayetler</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/proteinuri-nedir">İdrarda yüksek seviyede protein</a> (proteinüri)</li> <li>İşitme kaybı veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kulak-cinlamasi-tinnutus-neden-olur-nasil-gecer">kulak çınlaması</a></li> <li>Ciltte meydana gelen kırmızı lezyonlar</li> <li>Vücutta <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/odem-nedir-nasil-atilir">ödem</a></li> </ul> <p>Yukarıda yer alan fabry hastalığı belirtileri yaygın olarak erkekleri etkiler ancak kadınlarda da gözlemlenebilir. Tedavi edilmeyen fabry hastalığı, belirtileri dışında ciddi sağlık sorunlarına da sebebiyet verebilir.</p> <p>Bu sağlık sorunlarının başında şunlar gelir:</p> <ul> <li>Böbrek yetmezliği</li> <li>Kalp hastalıkları</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/yuksek-tansiyon-hipertansiyon-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">Yüksek tansiyon</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/osteoporoz-kemik-erimesi-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Osteoporoz</a></li> </ul> <h2><strong>Fabry Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Fabry hastalığı teşhisi için hastanın belirtileri ve şikayetlerinin öğrenilmesinin ardından doktor tarafından birtakım testlerin istenmesi olasıdır.</p> <p>Fabry hastalığı tanısı için uygulanabilecek testler şöyledir:</p> <p><strong>Enzim tahlili:</strong> Enzim tahlili adı verilen bu test kandaki alfa-GAL enzim aktivitesini ölçer. %1 veya daha düşük çıkan değerler fabry hastalığını gösterir.</p> <p><strong>Genetik test:</strong> Doktor tarafından GLA gen mutasyonunu tanımlamak için genetik test de istenebilir. (DNA dizilimi)</p> <h2><strong>Fabry Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Fabry hastalığını tamamen iyileştirecek kesin bir tedavi söz konusu değildir. Ancak hastalığın semptomlarının hafifletilmesi için enzim replasman tedavisi ve oral şaperon tedavisi uygulanır.</p> <p><strong>Enzim replasman tedavisi:</strong> Enzim replasman tedavisinde yer alan bu ikame enzimler vücuttaki eksik alfa-GAL enziminin işini yaparak böylece yağlı maddeler birikmesine engel olabilir. Bu tedavi yöntemiyle fabry hastalığının etkisinin azaltılması amaçlanır.</p> <p><strong>Oral şaperon tedavisi:</strong> Bu tedavideki şaperonlar, hatalı alfa-GAL enzimlerini onaran küçük moleküllerdir. Onarılan enzimler daha sonra yağlı maddeyi parçalayarak hastalığın etkisini azaltabilir.</p> <h2><strong>Fabry Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Fabry hastalığı ne demek?</strong></h3> <p>Depolama bozukluğu olarak da ifade edilen fabry hastalığı, vücut hücrelerinde globotriaosilseramid adı verilen bir tür yağ birikmesinden kaynaklanan ve nadir görülen genetik bir hastalıktır.</p> <h3><strong>Fabry hastalığı hangi enzim eksikliği?</strong></h3> <p>Fabry hastalığına neden olan faktör, alfa-galaktosidaz-A enziminin eksikliğidir.</p> <h3><strong>Fabry hastalığı için hangi doktora gidilir?</strong></h3> <p>Fabry hastalığı genellikle Endokrinoloji, Nefroloji, Dermatoloji ve Kardiyoloji bölümü doktorlarının alanına girer.</p>
Teknolojiler
Cilt Analizinde Yeni Bir Teknoloji: Observ 320 Cilt Analizi
<p>Cildimiz; yaşın ilerlemesi, cilt bakımına yeterli özenin gösterilmemesi, güneş ışınlarına maruziyet ve bazen de genetik sebeplerle sağlıklı ve genç görünümü kaybedebiliyor. Ciltte lekelenme, açık gözenekler, kızarıklık, matlaşma ve elastikiyet kaybı gibi estetik açıdan rahatsız edici sonuçlar görülebiliyor. Cilt tipinizin uzmanlar tarafından analiz edilmesi, ciltteki sorunların objektif olarak saptanabilmesi cilt analiz cihazları öne çıkıyor ve ileri teknolojilerle cildin doğru değerlendirmesinin yapılması gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Asude Kara Polat, Uzm. Dr. Didem Kazan ve Uzm. Dr. Selma Salman, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi hakkında bilgiler verdi.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Nedir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi Dermatoloji bölümünde kullanılan bir cilt tanıma teknolojisidir. Cildin ihtiyaçlarını kolay ve anlaşılabilir haliyle gösterebilen bu analiz ile cilt yüzeyinin daha derin katmanlarının dahi incelenmesi fırsatı sunulmaktadır. Yüzün cihaza konumlandırılmasının ardından cilt yüzeyine patenti LED ışık ve filtrelerle aydınlatma sağlayarak cildin en dıştan içe doğru en net şekilde değerlendirme imkanı sağlamaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Kullanım Alanları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi; cilt tipine uygun bakım rutini oluşturmadan önce cilt tipini belirlemede, rozasea, akne, melasma gibi dermatolojik hastalıkların hem medikal hem de kozmetik tedavileri öncesi ve izleminde tedavini yanıtını değerlendirmede ve botoks, mezoterapi, dolgu uygulamaları gibi kozmetik işlemlerin başarısını değerlendirmede kullanılmaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi teknolojisi, cilt yüzeyine aydınlatma sağlayarak cildin en derin katmanlarını dahi derinlemesine görme imkanı sunmaktadır. Avantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir;</p> <ul> <li><strong>Cilt tipinin değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Cilt tipi kuru-karma-yağlı olarak 3’e ayrılır. Cilt tipinin belirlenmesi ile hastalara günlük cilt bakımı rutini oluşturmaları için yardımcı olacak ürünler önerilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt kalitesi ve yüzey düzensizliklerinin değerlendirilmesi </strong></li> </ul> <p>Açık gözenekler, ton eşitsizliği, ince ve derin çizgilerin tespiti ile hastalara önerilecek kozmetik ürün ya da kozmetik işlemlere karar verilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt lekelerinin tedavisi</strong></li> </ul> <p>Ciltteki çil, güneş lekesi gibi gözle görünen veya derinin alt tabakalarına uzanan gözle görülmeyen hormonal lekeler (melasma) cilt analiz cihazıyla tespit edilebilmektedir. Tespit sonrasında hastaya uygun medikal ya da kozmetik tedaviler önerilebilmektedir. Bu tedavilerin başarısı, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi ile takip edilebilmekte ve gerekli durumlarda ek tedaviler uygulanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cildin damar ağ yapısı değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Kuperoz ya da rosacea adı verilen cilt hastalıkları toplumda sık görülebilmektedir. Bu hastalarda cilt altı kılcal damarlarda normalin üstünde genişleme olabilmekte ve bu durum yüzde kızarık bir görüntüye sebebiyet verebilmektedir. Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile deri altı damar ağı yapısının adeta fotoğrafını çekilmektedir. Bu sayede başlangıç aşamasında saptanan bu hastalıkları önlemeye yönelik önerilerde bulunulabilmekte veya ilerlemiş hastalık durumunda ise tedaviye yön verilebilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cil sıkılığı: (gözaltı torbaları, gülme çizgileri)</strong></li> </ul> <p>Cildin gerekli ihtiyacı karşılanmadığı durumlarda Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile gelişebilecek cilt sorunlarının tespiti kolaylıkla sağlanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilde uygulanan uzun dönemli tedavilerde cildin gelişimi değerlendirilebilmektedir.</strong></li> </ul> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilir mi?</strong></h3> <p>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilmez, oldukça konforlu bir uygulamadır. Kişi cihazın ışık almayan siyah kutu şeklinde başlık kısmına başını yerleştirir, bilgisayarlı fotoğraf sistemimiz cildin fotoğraflarını çeker. Böylece konforlu bir uygulama gerçekleştirilir.</p> <h3><strong>Cilt hastalıklarının takibinde kullanılması ne gibi avantajlar sağlar?</strong></h3> <p>Cilt analiz cihazı sayesinde verilen medikal tedavinin ya da estetik uygulamanın hastanın bir önceki gelişine göre ciltte ne gibi faydalar sağladığı, ne derece başarılı olduğu objektif olarak görülebilir. Gerekirse mevcut tedavi değiştirilebilir ya da tedaviye eklemeler yapılabilir.</p> <h3><strong>Cilt analizi hastaya ne gibi imkanlar sunar?</strong></h3> <p>Hasta, cildindeki fark ettiği sorunların yanında çıplak gözle görülmeyen sorunları da görmüş olur. Doktoruyla birlikte cilt tipine uygun bir cilt bakımı rutini geliştirebilir. Ayrıca ciltteki sorunların tedavisi için yine doktoruyla birlikte bir tedavi planı oluşturabilir.</p>
Rezum (İyi Huylu Prostat Büyümesi İçin Su Buharı Tedavisi)
<p>Rezum, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde prostatın büyüyen kısmını küçültmek için su buharı enerjisinin kullanıldığı bir yöntemdir. Rezum tedavi yöntemi ile üretra-dış idrar yolundan girilerek (endoskopik yaklaşım) prostat gözlenir. Radyofrekans jeneratörü yoluyla oluşan enerji, vücut dışında suyu ısıtmak ve buhara dönüştürmek için kullanılır. Vücut dışında oluşturulan su buharı, prostat büyümesine neden olan prostat dokusunu küçültmek için bir iğne aracılığıyla prostat dokusuna iletilir. İşlem yaklaşık 10 ila 30 dakika arasında sürer ve günübirlik olarak gerçekleştirilebilir. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Yanaral, iyi huylu prostat büyümesinde kullanılan su buharı tedavi yöntemi Rezum hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İyi Huylu Prostat Büyümesi ve Rezum Nedir?</strong></h2> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/iyi-huylu-prostat-buyumesine-dikkat">İyi huylu prostat büyümesi</a>, prostat bezinin boyutunun büyümesiyle erkeklerde yaygın olarak görülen ürolojik bir hastalıktır. Erkeklerde ileri yaşlarda yaygın olarak görülen iyi huylu prostat büyümesi 50'li yaşlardaki erkeklerin %40'ını, 90 yaş ve üzerindeki erkeklerin ise %90'ını etkilemektedir. Hastalarının büyük bir kısmında prostat büyümesi mesane çıkış tıkanıklığına neden olarak idrar yolu şikayetlerine yol açmaktadır. İdrar şikayetleri arttıkça hastanın yaşam kaliteleri de düşer. Prostat büyümesi tedavisinde hayat tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve ameliyat tedavileri vardır. İlk basamak tedavi olan ilaç tedavileri zamanla etkisini kaybedebilir veya hasta devamlı ilaç kullanmak istemeyebilir. Bu durumdaki hastaların iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde ameliyat seçenekleri gündeme gelir. İyi huylu prostat büyümeleri tedavisinde günümüzde transüretral rezeksiyon (TURP), lazer ameliyatları (Thulep, Holep) ve Rezum tercih edilmektedir. Klasik yöntem olan TURP'nin kendine has yan etkileri bulunmaktadır. Bu yan etkiler arasında retrograd ejakülasyon (meninin geri kaçması), transfüzyon gerektiren kanama sayılabilir. Ayrıca, genel veya spinal anestezi kullanımını gerektirir ve hastanın ortalama 2 gün hastanede kalış süresi vardır. Bu durumu iyileştirmek için TURP'ye alternatif cerrahi stratejiler sağlamak amacıyla çeşitli minimal invaziv prosedürler geliştirilmiştir. Bunlar arasında, 2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (US FDA) onayı aldıktan sonra artan bir ilgi gören yeni bir ablatif prosedür olan Rezum sistemi bulunmaktadır.</p> <h2><strong>Rezum Tedavi Yönteminin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <ul> <li>Rezum, lokal anestezi altında uygulanabilir (Anestezi riski yüksek hastalara uygulanabilir)</li> <li>Rezum, hastanın kan sulandırıcı ilaçları kesilmeden uygulanabilir (Kalp hastalığı olanlarda güvenlidir)</li> <li>Rezum, hastanın hızlı ve etkili bir tedavi almasını sağlar</li> <li>Rezum ile genişlemiş merkezi bölgeler ve/veya orta loblar tedavi edilebilmektedir</li> <li>Rezum, iyi huylu prostat büyümeleri için klinik olarak kanıtlanmış, güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir</li> <li>Rezum ile tedavi edilen hastada cinsel işlev kaybı ve idrar fonksiyon kaybı minimum düzeyde olur</li> <li>Rezum tedavisi gören hasta normal aktivitelere hızlı dönüş yaparak aynı gün hastaneden taburcu olabilmektedir.</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisini Kimler Seçebilir?</strong></h2> <ul> <li>Prostat ilaçlarını bırakmayı veya almamayı tercih eden iyi huylu prostat büyümesi olan hastalar</li> <li>Diğer minimal invaziv (kapalı yöntemler) veya cerrahi prostat prosedürlerini istemeyen hastalar</li> <li>Şikayetlerinden ameliyatı seçecek kadar rahatsız olmadıklarını belirten hastalar</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hangi Hastalara Uygulanabilir?</strong></h2> <ul> <li>İyi huylu prostat büyüklüğü ≥30 cm3 ve ≤80 cm3 olan hastalara Rezum tedavi yöntemi uygulanabilir.</li> <li>Santral bölge ve/veya orta lob hiperplazisi olan prostatın tedavisinde uygulanabilir</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Rezum tedavisi yöntemi için kimler iyi bir aday değildir?</strong></h3> <p>Rezum tedavisi, üriner implantı olan veya penil protezi olan hastalarda ve iyi huylu prostat büyüklüğü 80 gram üstünde olan hastalara uygulanmamalıdır.</p> <h3><strong>Rezum tedavisi ile klasik TURP ve prostat lazer ameliyatları arasındaki fark nedir?</strong></h3> <p>TURP ve lazer ameliyatlarında, prostatın bir kısmını çıkarmak için elektrik akımı veya lazer enerjisi kullanılmaktadır. İyileşmeler genellikle Rezum tedavisi gibi ofis tabanlı bir tedaviden daha iyidir. Ancak ameliyatların genellikle daha fazla riski vardır. Bu işlemler ameliyathanede genel veya spinal anestezi altında uygulanmaktadır. Rezum tedavisi ise lokal anestezi altında, kan sulandırıcı ilaçlar kesilmeden de uygulanabilir.</p>
İntraoperatif Mr
<p>Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi alanın da en ileri teknolojilerden olan İntraoperatif MR, beyin, omurilik, hipofiz tümörleri, glial tümörler ve derin yerleşimli tüm beyin dokularının değerlendirilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Hastanın ameliyatı sırasında detaylı MR görüntüsü alma şansı tanıyan bu yöntem; hekime tümörün temizlenmesi sürecinde çok etkili bir yol gösterici olup tümör kalıntısını önlemekte, genellikle ikinci bir ameliyata gerek duyulmamasını sağlamaktadır. Memorial Ataşehir Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Zafer Orkun Toktaş, beyin ve omurilik ameliyatlarında İntraoperatif MR’ın avantajları hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Nedir?</strong></h2> <p>Dünyada sayılı merkezde bulunan ve “Ameliyathane MR’ı” olarak da bilinen İntraoperatif MR(IOMR), beyin ve omurilik tümör ameliyatlarında büyük fark yaratan bir görüntüleme yöntemidir. IOMR, hastanın yaşam beklentisini / konforunu büyük oranda iyileştirmenin yanı sıra, beyin cerrahlarının işlerini de oldukça kolaylaştırmaktadır. IOMR sayesinde ameliyat sırasındaki gidişatı değerlendirilir, kritik dokular korunur ve tümör kalıntıları görüntülenebilir. Tümör tedavisinde yaşam süresini belirgin düzeyde olumlu etkiler ve büyük fark yaratır.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Nasıl Uygulanır?</strong></h2> <p>Hastanın tanısının konulması ve cerrahi sonrası takip süreçlerinde klasik MR görüntülemesi mutlak başvurulan bir yöntemdir. Günümüzde ise ameliyat sırasında ihtiyaca göre MR görüntüleme yapılabiliyor olması; ameliyat sonrasındaki bir aksaklığın önüne geçebilmekte, cerrahi sırasında yol gösterici olması kolaylık sağlamaktadır. Ameliyat anında hasta MR cihazına alınarak cerrahi sahada her türlü bilgiye ulaşılır. MR hazırlığı sırasında cerrahi yapılan alana steril özel örtü yerleştirilmekte ve alan geçici dikiş ile kapatılmaktadır Tüm ekipmanların MR uyumlu olması en büyük kriterdir. Anestezi altında ve tam monitorize olarak çekilen MR yaklaşık 30 dakika sürmektedir.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR’ın Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Beyin ameliyatlarında tümörün yerini milimetrik olarak tespit etmek oldukça hassas bir çalışma gerektirmektedir. İntraoperatif MR sayesinde tümörün çevre dokularla ilişkisi net olarak tespiti sağlanabilmekte, gözden kaçabilecek tümör kalıntısı, sinir ağları görülmekte ve böylelikle yanılma payı ortadan kalkmaktadır. Geçmişte cerrahi anında görüntü alınamaması nedeniyle hastalarda kalıntı tümörler görülebilirdi ve ikinci bir cerrahi gerekliliği ortaya çıkabilmekteydi. Bu durum yaşam süresini olumsuz etkilemekteydi. Günümüzde ise IOMR teknolojisi sayesinde ikinci bir ameliyat gerekliliği ortadan kaldırılmış oldu. Omurga veya beyin ameliyatında gerekli durumlarda görüntü alma imkânı hekim açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hastalar için de kalıntı tümör ya da ikinci bir ameliyat gereği ortadan kalkmaktadır. İntraoperatif MR’ın bir diğer avantajı da; parlak sinyal veren şüpheli bölgelerin tümör içerip içermediğini MR Spektroskopi yaparak ayırt etme ayrıcalığı sunmasıdır. Bu durumda gereksiz bir alanın cerrahi ile çıkarılmasını önlemektedir.</p> <h2><strong>İntraoperatif MR Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Beyin ve sinir cerrahisinde IOMR sıklıkla kullanıldığı tümörler nelerdir?</strong></h3> <p>İntraoperatif MR<strong>, h</strong>emen hemen tüm vakalarda katkı sağlayabilmekle birlikte, özellikle; beyin tümörleri, hipofiz adenomu, omurilik tümörleri ve beyin damar ameliyatları için büyük katkı sağlar.</p> <h3><strong>IOMR hastaya sağladığı kazançlar nelerdir?</strong></h3> <p>Cerrahi sonrası tümör kalıntısı bulunmaması ve damar ameliyatlarında sağlıklı damarların cerrahi bitmeden kontrolü, IOMR'ın hastaya sağladığı kazançlar arasındadır.</p> <h3><strong>Neden Beyin ve Sinir Cerrahisinde en ileri teknolojiler arasında yer alıyor?</strong></h3> <p>IOMR teknolojisi önemli altyapı hazırlığı ve yatırım gerektirmektedir. Bu nedenle sadece gelişmiş ve ileri donanıma sahip beyin cerrahisi kliniklerinde bulunmaktadır.</p> <h3><strong>Cerrah hasta arasında IOMR yeri neresidir?</strong></h3> <p>Bu teknolojinin varlığı, hasta açısından tercih sebebidir. Özellikle tümör olgularında hem hastanın hem de doktorun hedefi tek cerrahide tam tümör temizliğidir. IOMR bunu sağlamaktadır.</p> <h3><strong>IOMR ile ameliyatlar daha kolay mı?</strong></h3> <p>Beyin -omurilik ameliyatlarında cerrahın anatomi ve mikrocerrahi bilgisi ne kadar yetkin olsa da, bazen doku içinde sınırları tespit etmek veya derin hassas yapıları tespit etmek zorlaşır. Bu aşamada IOMR devreye girerek tümör çıkarımı ile doku koruma arasındaki hassas dengeyi mükemmel hale getirir.</p>
HIFU (Ameliyatsız Yüz ve Cilt Gençleştirme)
<p>HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklı Ultrason) bir cilt gençleşme yöntemidir ve cilt sıkılaştırma, kırışıklık azaltma ve yüz germe gibi estetik amaçlarla kullanılır. HIFU, yüksek yoğunluklu odaklı ultrason dalgalarını cilt altındaki hedef dokulara odaklar. Bu dalgalar cilt yüzeyinden geçerken cildi olumsuz etkilemeden, cilt altındaki dokularda termal (ısı) etki oluşturur. Bu ısınma, kolajen üretimini artırarak ciltte sıkılaşmayı ve gençleşmeyi teşvik eder. Memorial Wellness Dermatoloji Bölümü Uzmanları, HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklı Ultrason) teknolojisi ile yüz germe hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklı Ultrason) Nedir? </strong></h2> <p>HIFU açılımı <strong>H</strong>igh <strong>I</strong>ntensity <strong>F</strong>ocused <strong>U</strong>ltrasound şeklindedir ve baş harflerinden oluşur. Ultrason enerjisi ile uygulanan HIFU, dermatoloji alanında cilt sıkılaştırma ve yüz germede kullanılan bir tedavi şekli olarak bilinmektedir. Bu yöntemde cildin en alt tabakasına inilerek bu bölgeye odaklanmış ses dalgaları yayılır, bu da ciltte toparlanma ve sıkılaşma sağlar. Ayrıca cildin üst ve orta seviyelerine kolajen ve elastin sentezini harekete geçirerek, ciltte gençleşme etkisi göstermesine yardımcı olur.</p> <h2><strong>HIFU ile Yüz ve Cilt Gençleştirme Tedavisi Nasıl Etki Eder?</strong></h2> <p>Yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason yani HIFU yönteminde, hedef bölgedeki moleküllerin titreşimini artırarak, ses dalgası ile dokulara odaklanılmaktadır. Bu işlemle birlikte ısı enerjisi ortaya çıkmaktadır. Bu bölgelerde ısı etkisi ile oluşan doku hasarı vücut tarafından yara dokusu olarak algılanarak yeni kolajen üretimi gerçekleşir. Bu yöntem yeni <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kolajen-nedir">kolajen</a> oluşumu ile ciltte sıkılaşma sağlayarak cildin toparlanmasına yardımcı olmaktadır.</p> <h2><strong>HIFU ile Yüz Ve Cilt Gençleştirmenin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <ul> <li>HIFU işlemi cilt yüzeyine herhangi bir kesik veya dikiş gerektirmez. Bu nedenle iyileşme süreci hızlıdır ve cerrahi riskleri yoktur. Ayrıca, işlem sonrası iz veya yara oluşması beklenmez.</li> <li>HIFU işlemi genellikle tek seanstır. Etkisi kısa sürede fark edilmeye başlanabilir. Ciltteki sıkılaşma ve gençleşme süreci fazla kolajen üretimine dayanır ve bu süreç zaman içinde iyileşir.</li> <li>HIFU işlemi sırasında hafif rahatsızlık hissi veya ciltte geçici kızarıklık olabilir, ancak bunlar genellikle hafif ve geçicidir. Ciddi komplikasyon oluşumu beklenmemektedir.</li> <li>HIFU, ciltteki kolajen üretimini artırarak uzun süreli sonuçlar sağlar. Sonuçlar kişinin yaşam tarzına ve cilt tipine bağlı olarak değişebilir, etkisi genellikle 1- 1.5 yıl sürebilir.</li> <li>HIFU, yüz, boyun, çene hattı, kaşlar, dekolte bölgesi ve vücudun diğer bölgeleri gibi farklı cilt bölgelerine uygulanabilir.</li> <li>HIFU tedavisi, kişinin ihtiyaçlarına ve cilt durumuna göre özelleştirilebilir. Derinlik ve odak noktaları ayarlanabilir, böylece işlem kişiselleştirilebilir.</li> <li>HIFU işlemi sonrası genellikle kişiler günlük aktivitelerine hemen dönebilirler. Bu, iş veya günlük yaşamı aksatma ihtiyacını azaltır.</li> </ul> <h2><strong>HIFU Yaptırdıktan Sonra Nelere Dikkat Edilir?</strong></h2> <p>HIFU işlemi yaptıranlar, tedaviden sonra yan etkileri ve oluşabilecek komplikasyonları önlemek için tedbirler almaları gerekmektedir.</p> <ul> <li>Cilt tedavisinden sonra cildi yoğun güneş ışığına ya da maruz bırakmamak önemlidir. Bunun sebebi ise güneş yanığı ve cilt hasarı olasılığını azaltmaya yardımcı olmaktır.</li> <li>Tedaviden sonra işlem uygulanan bölgeyi kaşımamak cilt hasarı riskini ortadan kaldırabilir.</li> <li>Su, vücutta kolajen üretim hızını artırarak iyileşmenize destek sağlayacağı için HIFU işlemi sonrası su tüketmek yararınıza olacaktır.</li> </ul> <h2><strong>HIFU Ne Kadar Süre Sonra Etkisini Gösterir?</strong></h2> <p>HIFU işlemi tek seanslık bir uygulamadır. İşlem sonrasında vücut kolajen ürettiği için etkisi 2-3 ay içerisinde görülebilir. Vücudun kolajen üretimine bağlı olarak bu süre değişiklik gösterebilmektedir. HIFU işleminin ortalama etkisi 1-1,5 yıl sürmektedir.</p> <ul> </ul> <h2><strong>HIFU Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <p> </p> <h3><strong>HIFU gerçekten işe yarıyor mu?</strong></h3> <p>HIFU<strong> </strong>cildi sıkılaştırmak için invaziv olmayan bir işlem olarak kabul edilmektedir. Kesi ve yara izi yoktur. Dinlenme ya da iyileşme süresi verilmemektedir. HIFU yaşlanma için kesin çözüm değildir. Hafif ve orta derecede cilt gevşekliği yaşayanların tercih ettiği bir işlemdir.</p> <h3><strong>HIFU işlemi ile hangi şikayetler giderilir?</strong></h3> <p>HIFU işlemi, kırışıklık azaltma, boyunda sarkan cildi sıkılaştırma, göz kapakları, yanak ve kaşları kaldırma, çene hattını düzeltme gibi şikayetlerin giderilmesinde kullanılabilmektedir.</p> <h3><strong>HIFU tedavisi kimlere yapılır?</strong></h3> <p>HIFU işlemi, herkes için uygun olmayabilir. Özellikle 30 yaşından büyük, hafif ve orta derecede cilt gevşekliği sorunu yaşayan, cerrahi bir işlem olmaksızın genel bir sıkılaşma ve toparlanma isteyen ve gıdı bölgesinde bir miktar yağın giderilmesini isteyen kişilere uygulanmaktadır.</p> <h3><strong>HIFU ile yüz ve cilt gençleştirme kimlere uygulanamaz?</strong></h3> <p>Ciddi cilt sarkması görülen yaşlılarda bu işlem tercih edilmemektedir. Bu noktada ameliyat gerekebilir. HIFU, özellikle hedef bölgelerde enfeksiyon bulunan, kistik akneye sahip ve tedavi alanında metalik implantları olan kişilere önerilmemektedir.</p> <h3><strong>HIFU ile yüz germe işleminin yan etkileri nelerdir?</strong></h3> <p>HIFU (yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason) işleminin yan etkileri bulunabilir. Bu yan etkilerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li>HIFU yüz germe işlemi ciltte hafif bir karıncalanma hissi ve sıcaklık yaratabilir.</li> <li>İşlemin uygulandığı bölge, tedaviden sonra kırmızı ve lekeli görünebilir. Bunun sebebi yapılan işlemin cildi ısıtmasına bağlanabilir. Ağrı ise geçicidir ve zamanla kaybolabilir.</li> <li>Hastanın işleme verdiği reaksiyona bağlı olarak ciltte şişmeler meydana gelebilir.</li> <li>HIFU işlemi sırasında yayılan ultrason dalgaları, derin katmanları hedeflediği için karıncalanma ve uyuşukluğa sebep olabilir. Bu uyuşukluk hissi gözle ve dudaklarda yoğun bir şekilde hissedilebilmektedir.</li> </ul> <h3><strong>HIFU ağrılı bir işlem midir?</strong></h3> <p>HIFU yüz germe uygulaması, anestezi etkili uyuşturucu kremlerden yararlanılarak uygulanan bir işlemdir.</p> <h3><strong>HIFU işlemi ne kadar sürer?</strong></h3> <p>HIFU uygulamasının uzunluğu, tedavi edilen bölgeye göre değişebilmektedir. Yaklaşık 60-90 dakika arasında değişebilir.</p> <h3><strong>HIFU işlemi kaç ayda bir yapılır?</strong></h3> <p>HIFU yüz germe işlemi tek seans olarak uygulanmaktadır. Yağlı ciltler için bu işlem 2 seans olarak geliştirilebilmektedir. 3 ay içerisinde etkisi görülmeye başlanıp sonuç alınmaktadır.</p>
Tanı ve Testler
ACTH (Adrenokortikotropik Hormon) Testi
<p>ACTH (adrenokortikotropik hormon), hipofiz bezinin ön lobunda üretilen, böbrek üstü bezlerde üretilen kortizol, aldosteron ve androjen hormonlarının üretimini artıran ve uyaran hormondur. Özellikle stres hormonu olarak bilinen kortizolun salgılanmasını sağlayarak vücudun dengesi konusunda önemli bir rol oynar. ACTH değerindeki dengesizlikler kortizol fazlalığına sebebiyet vererek ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. ACTH kan tahlili ya da testiyle bu hormon değerlerinin kontrolü sağlanarak ACTH düşüklüğü ve yüksekliğine müdahale edilir.</p> <h2><strong>ACTH (Adrenokortikotropik Hormon) Nedir?</strong></h2> <p>ACTH (adrenokortikotropik hormon), hipofiz bezinizin ön lobu tarafından salgılanan ve vücudun stres hormonu olan kortizolun salgılanmasını tetikleyen hormondur. ACTH hormonunun salınması adrenal bezlerini, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kortizol-hormonu-nedir-ne-ise-yarar">kortizol</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/aldosteron-nedir">aldosteron</a> ve androjenler üretimini artırır ve tetikler. Kortizol, vücutta kişinin stresle başa çıkmasına yardımcı olurken, metabolizma, bağışıklık sistemi ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/aclik-kan-sekeri-nedir-kan-sekeri-degerleri-kac-olmali">kan şekeri</a> düzenlemesinde de önemli bir role sahiptir. ACTH düşüklüğü ya da yüksekliği, Cushing sendromu ve Addison hastalığı gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.</p> <h2><strong>ACTH Testi Nedir?</strong></h2> <p>ACTH (Adrenokortikotropik Hormon) testi, adrenal bezlerinin tepkisini ölçerek kanda yer alan ACTH seviyelerini ortaya çıkaran bir testtir. Bu test sayesinde adrenal bezlerinin vücuttaki işleyişi ve hipofiz bezi değerlendirilir. Bunlarında yanında ACTH testi, yüksek kortizol seviyeleri durumunda görülen <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/cushing-sendromu-nedir">Cushing sendromu</a> veya düşük kortizol seviyelerinde görülen <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/addison-hastaligi-nedir">Addison hastalığı</a> gibi adrenal bezlerle ilgili rahatsızlıkların teşhisine yardımcı olur. Kişiden kan örneği alındıktan sonra laboratuvarda analiz edilir ve sonuçları Endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilir.</p> <h2><strong>ACTH Testi Normal Değeri Kaç Olmalıdır?</strong></h2> <p>ACTH testi normal değerleri laboratuvara göre farklılık gösterebilir. ACTH, mililitre başına pikogram (pg/mL) kan cinsinden ölçülür. Bu testin normal değerleri şöyle açıklanabilir:</p> <ul> <li>Sabah alınan kan örneği: 10-50 pg/mL (pikogram/mililitre)</li> <li>Akşam alınan kan örneği: 5-10 pg/mL</li> </ul> <p>ACTH test sonuçlarını kişinin uyku süresi, stres altında olup olmadığı, hamilelik ya da adet döneminde olması ya da depresyon gibi çeşitli nedenlerle etkilenebilir. Bu nedenle uzman doktor kişinin bu durumlarını da göz önünde bulundurarak test sonuçlarını değerlendirir. Birbiriyle ilişkili oldukları için ACTH ve kortizol düzeylerine genellikle birlikte bakılır.</p> <h2><strong>ACTH Düşüklüğü Neden Olur?</strong></h2> <p>ACTH düşüklüğü, yapılan kan tahlilinin ardından vücuttaki adrenokortikotropik hormon seviyesinin düşük olmasını ifade eder. ACTH düşüklüğü hipofiz bezinin yetersiz çalışması, enfeksiyon ve tümör gibi vücutta çeşitli sağlık sorunlarına işaret edebilir. ACTH düşüklüğü nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Cushing sendromu</strong></h3> <p>Cushing sendromu kişide ACTH düşüklüğüne neden olabilir. Bu durum böbrek üstü bezi tümöründen veya uzun süreli kortikosteroid ilaç kullanımından kaynaklanır. Özellikle de aşırı kortizolün hipofiz bezini düzenli miktarda ACTH salgılamasını engellemesi ile görülür.</p> <h3><strong>Hipopituitarizm</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hipofiz-bezi-nedir">Hipofiz bezi</a> tarafından üretilen hormonlardan birinin eksikliğinin olduğu durumda nadir olarak görülebilir. ACTH bu noktada etkilenen hormonlardan biri olarak test yapıldığı durumda ACTH düşüklüğü görülme olasılığı vardır. Hipofiz bezine karşı oluşan herhangi bir hasar hipopituitarizme neden olur.</p> <h3><strong>Addison hastalığı</strong></h3> <p>Adrenal bezlerin yetersiz çalışması sonucu kortizol üretimi azalır ve buna bağlı olarak ACTH düşüklüğü görülme olasılığı artabilir.</p> <h3><strong>Travma veya cerrahi müdahaleler</strong></h3> <p>Hipofiz bezine zarar veren kafa travmaları veya beyin cerrahisi, ACTH üretimini olumsuz etkileyebilir.</p> <h3><strong>Enfeksiyonlar ve tümörler</strong></h3> <p>Hipofiz bezini etkileyen enfeksiyonlar veya tümörler nedeniyle kan tahlili sonucunda kişide ACTH düşüklüğü görülebilir.</p> <p>Bunların yanında ACTH düşüklüğü, kronik yorgunluk, kaslarda zayıflık, düşük kan şekeri, karın ağrısı ve <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/anksiyete-nedir-anksiyete-belirtileri-nelerdir">anksiyete</a> gibi belirtilere neden olur.</p> <h2><strong>ACTH Yüksekliği Neden Olur?</strong></h2> <p>Kan tahlili sonucunda kişide ACTH yüksekliği görülüyorsa vücutta yüksek kortizol seviyeleri bulunuyor olarak tanımlanır. Kortizol vücudu birçok şekilde etkilediğinden genellikle yan etkilere neden olur. Bunun yanında kişinin böbreküstü bezleri yeterli oranda çalışmayıp kortizol üretmediği durumda da ACTH yüksekliği görülebilir. ACTH yüksekliği görülme nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Cushing hastalığı</strong></h3> <p>Cushing hastalığı nedeniyle kişinin hipofiz bezinde yer alan iyi huylu tümör aşırı miktarda ACTH üreterek vücutta kortizol seviyelerinin yükselmesine neden olur. Bu da kan tahlilinde ACTH yüksekliğinin görülmesine sebebiyet verir.</p> <h3><strong>Ektopik adrenokortikotropik hormon tümörü</strong></h3> <p>Hipofiz bezinin dışında bulunan bir tümör aşırı adrenokortikotropik hormon salgılayarak ACTH yüksekliğine neden olur. ACTH üretebilen tümörler arasında akciğerin iyi huylu karsinoid tümörleri, tiroidin medüller karsinomu, pankreasın adacık hücreli tümörleri, akciğerin küçük hücreli tümörleri ve timus bezinin tümörleri yer alır.</p> <h3><strong>Birincil adrenal yetmezlik</strong></h3> <p>Adrenal bezlerinde yer alan bir hasar nedeniyle kişinin vücudu yeterli miktarda kortizol üretimi gerçekleşmez. Bu da Addison hastalığının oluşmasına neden olur. Birincil adrenal yetmezliğinin de en yaygın nedenleri arasında Addison hastalığı yer alır. Sonuç olarak hipofiz bezi adrenal bezlerini uyarmaya çalışmak için aşırı ACTH salgılayarak ACTH yüksekliğine neden olur.</p> <p>ACTH düşüklüğü belirtileri arasında kilo alımı, ciltte değişiklikler, yüksek kan şekeri, depresyon, hormon dengesizlikleri ve halsizlik yer alır.</p> <h2><strong>ACTH Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>ACTH ne işe yarar?</strong></h3> <p>ACTH yani adrenokortikotropik hormonu, böbrek üstü bezinden kortizol ve androjen gibi hormonlarında salgılanmasını tetikler ve kontrolünü sağlar.</p> <h3><strong>ACTH artarsa ne olur?</strong></h3> <p>ACTH arttığı yani yüksekliği görüldüğü durumda kişinin vücuttaki kortizol düzeyi yüksek olduğu anlaşılır. Bu kişilerde Addison hastalığı (böbrek üstü bezi hasarı) ve hipopituitarizm hastalıkları görülebilir.</p>
IG (İmmünoglobulin) Testi
<p>İmmünoglobulin(IG), beyaz kan hücreleri tarafından üretilen ve bağışıklık sistemininin güçlü olmasını sağlayan glikoprotein yapılı antikordur. Bağışıklık sisteminin vücudu bakterilerden, virüslerden ve alerjenlerden korumak için ürettiği kandaki antikor türlerinin seviyesini gösterir. Plazma hücreleri tarafından üretilen bu antikorların vücuttaki varlığı IG testi yoluyla belirlenir. IG testi ile ortaya çıkan IG düşüklüğü veya yüksekliği değerleri çeşitli sağlık sorunlarının habercisi olabilir.</p> <h2><strong>IG (İmmünoglobulin) Nedir?</strong></h2> <p>İmmünoglobulinin kısaltması olan IG, B hücreleri ve plazma hücreleri (beyaz kan hücresi türleri) tarafından üretilen ve vücudun enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olan bir proteinlerdir.</p> <p>Antikorlar, bağışıklık hücrelerinin ürettiği proteinlerdir. Bu proteinler sağlıklı bir şekilde vücutta varolduğunda kişiyi <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/enfeksiyon-nedir">enfeksiyon</a> kaynaklı hastalıklara ve hatta kansere karşı bile korur. <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/lokosit-beyaz-kure-wbc-nedir-ve-yuksekligi-dusuklugu-ne-anlama-gelir">Beyaz kan hücreleri</a> tarafından üretilen immünoglobulin de bunlardan biridir.</p> <p>Kandaki değerleri IG testi ölçülen immünoglobulinin düşük ve yüksek çıktığı durumlarda bağışıklık sistemi alarm verebilir. IG düşüklüğü genellikle bağışıklık sisteminin zayıflığına işaret ederken bu durum genellikle enfeksiyon kaynaklı meydana gelir.</p> <p>IG yüksekliği ise kronik enfeksiyon, alerji, otoimmün hastalıklar gibi faktörlere bağlı ortaya çıkar. Gerek düşüklüğü gerekse yüksekliğini ortaya koyan IG testi, birtakım hastalıkların erken teşhisi için önemlidir. Bu bağlamda IG testi genellikle vücuttaki enfeksiyonun belirlenmesi için yapılır.</p> <h2><strong>İmmünoglobulin (IG) Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>İmmünoglobulinin vücutta farklı antikor formları mevcuttur. Bunlar IgA, IgG ve IgM olarak kendi içinde ayrılır.</p> <p><strong>İmmünoglobulin A:</strong> IgA antikorları adıyla da bilinen immünoglobulin A antikorları, akciğer, sinüs, mide ve bağırsakların mukoza zarlarında bulunan antikorlardır. Ayrıca bu zarların ürettiği tükürük ve gözyaşı gibi sıvılarda ve kanda da ilgili antikorlar bulunur.</p> <p><strong>İmmünoglobulin G:</strong> IgG antikorları olan immünoglobulin G, kanda ve diğer vücut sıvılarında en yaygın olarak bulunan antikor türüdür. Bu antikorlar, daha önce vücuttaki mikropları hatırlayıp reaksiyon göstererek kişiyi enfeksiyona karşı korur ve bağışıklık sistemini uzun süre güçlü tutma görevi üstlenir.</p> <p><strong>İmmünoglobulin M:</strong> IgM adıyla ifade edilen immünoglobulin M antikorları, vücuda ilk kez yeni bir bakteri veya mikrop girdiğinde ve kişi enfekte olduğunda üretilir.</p> <p>Yukarıda yer alan antikor türleri, vücudun enfeksiyonlara karşı koruyucu kalkanı olarak bilinir. Vücudunuz bir bakteri veya mikrobu algıladığında özellikle IgM değeri kısa bir süreliğine yükselir.</p> <p><strong>İmmünoglobulin E:</strong> Vücut polen veya evcil hayvan tüyü gibi zararlı olmayan maddelere aşırı tepki gösterdiğinde IgE antikorları üretilir. Özellikle alerjilerin kontrol edilmesi için kan testi yaptırılması durumunda doktor tarafından IgE seviyesine bakılır.</p> <h2><strong>IG Testi Nedir?</strong></h2> <p>IG testi, immünoglobulinler adı verilen vücuttaki belirli antikorların değerini ölçmek amacıyla yapılan bir testtir. IG değerlerinin anormal seviyede düşük veya yüksek çıkması vücutta bazı hastalıkları beraberinde getirebilir.</p> <p>Kişiye yapılan kan tahlili sonucunda ortaya çıkan IG değerlerine göre doktor tarafından bir değerlendirme yapılır ve değerlerin düşüklüğü veya yüksekliğine göre bir yol haritası belirlenir.</p> <h2><strong>IG Değeri Kaç Olmalı?</strong></h2> <p>Kandaki IG değerinin referans aralıkları IG türüne göre değişir. Türüne göre değerler aşağıda belirtildiği gibidir:</p> <ul> <li>IgA testi: 0,8-3 g/L</li> <li>IgD testi: 0,003-0,03 g/L</li> <li>IgE testi: 0,0002-0,002 g/L</li> <li>IgG testi: 6,0-16 g/L</li> <li>IgM testi: 0,4-2,5 g/L</li> </ul> <p>Bu değerler, kandaki immünoglobulin antikorlarının türüne göre değişkenlik gösterir ve sonuçlar doktor tarafından bu şekilde yorumlanır.</p> <h2><strong>IG Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>IG düşüklüğü, kandaki immünoglobulin seviyesinin referans aralıklar altında olduğunu, bağışıklık sisteminin olması gerektiği gibi çalışmadığını gösterir ve immün yetmezlik bulunduğu anlamına gelir. IG düşüklüğünün temelde nedeni enfeksiyon varlığıdır. </p> <p>IG düşüklüğüne yol açabilecek nedenler şu şekildedir:</p> <ul> <li>Enfeksiyon</li> <li>Alerjik reaksiyonlar</li> <li>Bağışıklık sistemini zayıflatan ilaçlar</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/seker-hastaligi-belirtileri-ve-tedavisi">Diyabet</a></li> <li>Böbrek hastalığı</li> <li>Yetersiz beslenme</li> <li>Vücuttaki yanıklar</li> <li>Bağışıklık sisteminin doğuştan zayıf olması</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kanser-nedir-kanser-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">Kanser</a></li> </ul> <h2><strong>IG Yüksekliği Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>IG yüksekliği ise kandaki immünoglobulin değerlerinin anormal seviyelerde yükselmesi ve değer aralıklarının üstüne çıktığı durumdur. Bu durumu tetikleyen faktörler ise baskılanmış bir bağışıklık sistemi ve otoimmün hastalıklardır.</p> <p>Kandaki IG değerini artıran ve IG yüksekliğine neden olan faktörler şöyledir:</p> <ul> <li>Kronik enfeksiyon</li> <li>Alerjiler</li> <li>Otoimmün hastalıklar (<a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/romatoid-artrit-iltihapli-romatizma-hastaligi-nedir">Romatoid artrit</a>, lupus veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/colyak-hastaligi-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">çölyak</a>)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/siroz-hastaligi-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Siroz</a> ve hepatit gibi karaciğer hastalıkları</li> <li>Enflamatuar bağırsak hastalığı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/multipl-miyelom-nedir">Multipl miyelom</a>, lenfoma veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/losemi-belirtileri-ve-tedavisi">lösemi</a> gibi kanser türleri</li> </ul> <p><strong>-Kronik enfeksiyon</strong> durumunda bakteri veya mikroplar nedeniyle bağışıklık sistemi etkilenir ve kandaki IG değerleri yüksek çıkar. <strong>Alerjik reaksiyon</strong> sırasında da bağışıklık sistemi tepki verebilir ve IG testindeki immünoglobulin antikorları fazla üretilebilir.</p> <p>-Romatoid artrit, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kelebek-hastaligi-lupus-nedir-belirtileri-nelerdir">lupus</a> veya çölyak gibi <strong>otoimmün hastalıklarda</strong> bağışıklık sistemi vücudun kendi sağlıklı dokularına saldırır. Bu süreçte de kandaki IG seviyesi yükselir.</p> <p>-Özellikle multipl miyelom, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/lenfoma-belirtileri-ve-tedavisi">lenfoma</a> ve lösemi gibi <strong>kanser türleri</strong> birçok organ ve dokuya zarar verebildiği gibi IG yüksekliğine de yol açabilir.</p> <p>-Ayrıca <strong>düzenli olarak kullanılan bazı ilaçların yan etkileri</strong> arasında da IG yüksekliği yer alabilir.</p> <p>IG testi ile ortaya çıkan düşük veya yüksek değerlere bağlı olarak doktor tarafından bu duruma neden olan faktörler araştırılır. Nedenin belirlenmesiyle birlikte değerlerin normale dönmesi için tıbbi müdahale gerekebilir.</p> <h2><strong>IG (İmmünoglobulin) Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İmmünoglobulinlerin temel işlevi nedir?</strong></h3> <p>Kısa adı IG olan immünoglobulin, vücudu enfeksiyon ve hastalıklara karşı koruyan antikorlar olup, diğer bir deyişle vücut için bir savunma kalkanıdır.</p> <h3><strong>IG testi neden yapılır?</strong></h3> <p>IG testi, kişinin vücudunun çok fazla enfeksiyona yakalandığı senaryolarda doktor tarafından istenebilir. Ayrıca geçmeyen <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">ishal</a>, açıklanamayan kilo kaybı, başka bir nedene bağlı olmayan ateş yükselmesi, deri döküntüleri ve alerjilerde de IG testine başvurulabilir.</p> <h3><strong>IG testi nasıl yapılır?</strong></h3> <p>IG testi aslında basit bir kan alma işlemiyle yapılır. Uzman kişi tarafından damardan alınan kan bir tüpe aktarılır ve incelenmek üzere laboratuvara gönderilir.</p> <h3><strong>IG testi sonuçları ne anlama gelir?</strong></h3> <p>IG testi sonuçları düşük ve yüksek değerler üzerinden değerlendirilir. Sonuçlara bağlı olarak daha detaylı bir kan tahlili, protein kan testi, olası böbrek hastalıkları için idrar tahlili, karaciğer taraması ve kanser araştırması istenebilir.</p>
Romatoid Faktör
<p>Romatoid faktör, bağışıklık sistemi tarafından üretilen ve vücuttaki sağlıklı dokulara saldırabilen protein antikorlarıdır. Romatoid faktör ile elde edilen test sonucunda çıkan yüksek antikor miktarı romatoid artrit ve sjögren sendromu gibi otoimmün hastalıkların tanı ve teşhisinde kullanılmaktadır. Düşük çıkan romatoid faktör değeri ise herhangi bir hastalığın söz konusu olmadığını gösterir.</p> <h2><strong>Romatoid Faktör Nedir?</strong></h2> <p>Romatoid faktör, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/romatoid-artrit-iltihapli-romatizma-hastaligi-nedir">romatoid artrit</a> ve otoimmün hastalıkların tanısı için fikir veren bağışıklık sisteminin ürettiği antikorlardır. Ancak diğer antikorların aksine romatoid faktör mikroplarla ve enfeksiyonlarla savaşmaz. Bunun yerine vücuttaki sağlıklı dokuya zarar verebilir. Romatoid faktör testi ise vücuttaki bu antikorları kontrol eder.</p> <p>Bağışıklık sisteminin normal işleyişi, vücudu korumak için antikorlar üretir ve kullanır. Bu antikorlar kandaki mikropları, alerjenleri veya toksinleri bulup yok eden özel proteinlerdir.</p> <p>Ancak bağışıklık sistemi yanlışlıkla veya aşırı aktif olduğunda romatoid faktör antikorları üretir. Romatoid faktörün diğer antikorlar gibi belirli bir hedefi olmadığı için bazen vücuttaki sağlıklı dokulara da saldırıp zarar verebilir. Bu da romatoid artrit başta olmak üzere bazı otoimmün hastalıklara yol açabilir.</p> <h2><strong>Romatoid Faktör Testi Nedir?</strong></h2> <p>Romatoid faktör testi, bağışıklık sistemi tarafından üretilen ve vücuttaki sağlıklı dokuya saldırabilen bir protein olan romatoid faktörün (RF) miktarını yani antikor durumunu ölçen kan testidir. Romatoid faktör testinin temel amacı romatoid artrit ve otoimmün hastalıkların varlığını belirlemektir.</p> <p>Şiddetli romatoid artrit hastası olan kişilerde romatoid faktör yüksekliği görülebilir. Ancak yüksek test sonuçları yüksek düzeyde değerlerin varlığını gösterse bile doktor tanı koymadan önce başka testler de yapmak isteyebilir. Bu testler röntgen, <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/emar-mr-manyetik-rezonans-goruntuleme-nedir">MRI</a>, ultrason veya birtakım görüntüleme testlerini içerebilir.</p> <h3><strong>Romatoid faktör testi nasıl yapılır?</strong></h3> <p>Romatoid faktör antikolarının tespiti için uygulanan romatoid faktör testi özünde basit bir kan testidir. Uzman personel tarafından hızlı ve ağrısız bir şekilde damardan alınan kan incelenmek üzere laboratuvara gönderilir ve daha sonra çıkan sonuçlar değerlendirilir. Romatoid faktör testi için özel bir hazırlık yapılması gerekmez.</p> <h2><strong>Romatoid Faktör Değeri Kaç Olmalı?</strong></h2> <p>Sağlıklı bir romatoid faktör değeri mililitre başına 20 üniteden azdır (<20 U/mL). Düşük çıkan değerler normal karşılanırken romatoid faktör yüksekliği romatoid artrit göstergesi olabilir.</p> <p>Test sonucu sonrası doktor tarafından testin negatif veya pozitif olduğu da söylenebilir. Negatif sonuç, kandaki romatoid faktör miktarının standart değerleri taşıdığı anlamına gelir. Pozitif sonuç ise romatoid faktör yüksekliği olarak ifade edilir.</p> <h2><strong>Romatoid Faktör Yüksekliği Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>Romatoid faktör testinin yapılması sonucunda kanda romatoid faktör yüksekliği çıkması, romatoid artrit, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kelebek-hastaligi-lupus-nedir-belirtileri-nelerdir">lupus hastalığı</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/sjogren-sendromu-nedir-belirtileri-nelerdir">sjögren sendromu</a> gibi otoimmün hastalık bulunduğu anlamına gelir.</p> <p>Ancak her romatoid faktör yüksekliği hastalık sonucunu vermeyebilir. Bu gibi durumlarda ekstra testlere ihtiyaç duyulabilir.</p> <p>Romatoid faktör yüksekliği aynı zamanda birtakım belirtilere de yol açabilir. Bu belirtiler genellikle romatoid artrit belirtileriyle çok benzerdir.</p> <p>Romatoid faktör yüksekliği belirtileri şunlardır:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/eklem-agrisi-neden-olur">Eklem ağrısı</a></li> <li>Vücutta iltihaplanma ve şişlik</li> <li>Cilt renginde gözle görülür değişimler</li> <li>Vücut sıcaklığının artması</li> <li>Yorgunluk ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer">halsizlik</a></li> <li>Yüksek ateş</li> </ul> <h2><strong>Romatoid Faktör Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>Romatoid faktör düşüklüğü, kandaki romatoid faktör değerinin 20 U/mL’den az olmasıdır. Bu düşük değer romatoid faktör değerinin normal seyrini gösterir. Romatoid faktör düşük olduğunda romatoid artrit veya herhangi bir otoimmün hastalık varlığının bulunmadığı anlamına gelir.</p> <h2><strong>Romatoid Faktör Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Romatoid faktör ne anlama gelir?</strong></h3> <p>Romatoid faktör, vücuttaki sağlıklı hücrelere saldıran bir bağışıklık sistemi proteinidir. Bu proteinin vücuttaki varlığı ise romatoid faktör testi ile belirlenir.</p> <h3><strong>Romatoid faktör kaç olursa tehlikeli?</strong></h3> <p>Romatoid faktörün sağlıklı kabul edilen değeri 0-20 U/mL’dir. 20 ve üstü değerler Romatoid artrit şüphesi taşır.</p> <h3><strong>Romatoid faktör nasıl düşürülür?</strong></h3> <p>Romatoid faktör değerinin sağlıklı seviyelere düşürülmesi için romatoid artritin tedavi edilmesi gerekir. Eğer romatoid faktör yüksekliğine bakteriyel bir enfeksiyon neden oluyorsa enfeksiyonun iyileştirilmesi önemlidir.</p> <h3><strong>Romatoid faktör için hangi doktora gidilir?</strong></h3> <p>Romatoid faktör değerlerinin ölçümü için romatoloji bölümü doktorlarından randevu alabilirsiniz.</p>
Lökosit Esteraz
<p>Lökosit esteraz, beyaz kan hücreleri (lökositler) tarafından üretilen ve laboratuvar testinde idrar yolu enfeksiyonunun tanısı için fikir veren bir enzimdir. İdrarda lökosit esteraz negatif çıktığında idrar yolu enfeksiyonu olmadığı sonucu çıkar. Eğer lökosit esteraz pozitif çıktıysa bu sonuç idrar yolu enfeksiyonuna işaret eder.</p> <h2><strong>Lökosit Esteraz Nedir?</strong></h2> <p>Lökosit olarak bilinen <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/lokosit-beyaz-kure-wbc-nedir-ve-yuksekligi-dusuklugu-ne-anlama-gelir">beyaz kan hücreleri</a> tarafından üretilen lökosit esteraz, enfeksiyon bölgelerine toplandıktan sonra aktive edilmiş nötrofiller tarafından salınan bir enzimdir. Bu enzimin idrardaki varlığı genellikle <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/idrar-yolu-enfeksiyonu-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">idrar yolu enfeksiyonuna</a> işaret eder.</p> <p>Beyaz kan hücreleri, bağışıklık sisteminin önemli bir parçasıdır ve enfeksiyonlara karşı mücadele etme görevi üstlenir. İdrar yolu enfeksiyonu söz konusu olduğunda idrarda da bulunabilen beyaz kan hücreleri, lökosit esteraz adı verilen enzimi üretir ve idrar yolu enfeksiyonu meydana gelir.</p> <p>Yapılan idrar testinde lökosit esteraz sonucu negatif çıktıysa bu durum idrar yollarınızın sağlıklı olduğunu gösterir. Eğer lökosit esteraz pozitif çıktıysa idrar yollarınızda bir enfeksiyon varlığından şüphelenilir. Bu sonucu kesinleştirmek için doktor tarafından idrar kültürü ve ek testler istenebilir.</p> <h2><strong>Lökosit Esteraz Testi Nedir?</strong></h2> <p>Lökosit esteraz testi, idrar yolu enfeksiyonu olup olmadığını anlamak için beyaz kan hücrelerinde bulunan bir enzim olan lökosit esterazın idrardaki varlığının tespiti için yapılan bir tarama testidir. Lökosit esteraz testinin negatif veya pozitif sonuçları idrar yolu enfeksiyonu konusunda bir sonucu varılmasına yardımcı olur.</p> <h2><strong>Lökosit Esteraz Normal Değerleri Nelerdir?</strong></h2> <p>İdrarda beyaz kan hücrelerinin varlığı normal karşılanır. Eğer idrardaki beyaz kan hücrelerinin değerleri 0 ile 10 arasında çıkıyorsa bu değerler standart ve normaldir. Ancak 10 değerinin üstünde çıkan beyaz kan hücresi değeri lökosit esteraz yüksekliğine işaret edebilir ve idrarda enfeksiyon varlığından şüphelenilir.</p> <h2><strong>Lökosit Esteraz Negatif Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>Lökosit esteraz testinin sonucunda lökosit esteraz değeri negatif çıktıysa bu durum idrar yollarının sağlıklı olduğunun göstergesidir. İdrar yollarında herhangi bir tıkanıklık veya enfeksiyona işaret eden bir bulgu söz konusu değildir ve herhangi bir tedavi gerektirecek durum yoktur.</p> <h2><strong>Lökosit Esteraz Pozitif Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>TLökosit esteraz pozitif sonucu idrarda lökosit esteraz enzimi bulunduğunu gösterir ve bu durum idrar yolu enfeksiyonu, böbrek taşı, yaralanma ya da enfeksiyon olabileceği anlamına gelir. Lökosit esteraz testi pozitif çıktıktan sonra sonucu teyit etmek ve tanıyı kesinleştirmek için idrar kültürü ve idrar mikroskopisi gibi test yöntemlerine de başvurulabilir. Özellikle idrar kültürü enfeksiyona neden olan bakterinin belirlenmesi konusunda faydalı bir yöntemdir. </p> <h2><strong>Lökosit Esteraz Pozitif Çıkarsa Ne Yapılmalıdır?</strong></h2> <p>Lökosit esteraz sonucunun pozitif çıkması sonucunda doktor idrar yolu enfeksiyonu tanısı için bir süreç başlatır. İdrar yolu enfeksiyonu tanısının kesinleşmesi için idrar kültürü ve idrar mikroskopisi yöntemleri devreye girer. Eğer bu testler sonrası idrar yolu enfeksiyonu tanısı kesinleşirse enfeksiyonunun tedavisi için süreç başlar.</p> <p>İdrar yolu enfeksiyonu genellikle <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antibiyotik-nedir">antibiyotik</a> ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılır. Eğer enfeksiyona neden olan bakteri veya enfeksiyonun şiddeti farklıysa doktor tarafından farklı bir tedavi yöntemi de değerlendirilebilir.</p> <h2><strong>Lökosit Esteraz Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Lökosit esteraz ne demek?</strong></h3> <p>Lökosit esteraz, idrar yolu enfeksiyonunun varlığında yardımcı olan bir beyaz kan hücresi enzimidir.</p> <h3><strong>Lökosit esteraz pozitif, semptom gösterir mi?</strong></h3> <p>Lökosit esteraz pozitif sonucu genellikle idrar yolu enfeksiyonuna yorulur. Ancak sonuç belli olmadan önce bu durum idrar yolu enfeksiyonunun en belirgin semptomlarından olan sık idrara çıkma ve idrarda yanma gibi belirtiler gösterebilir.</p> <h3><strong>Lökosit esteraz testi kısa sürede sonuç verir mi?</strong></h3> <p>Lökosit esteraz testi, idrar örneği alındıktan kısa bir süre sonra sonuç verir.</p> <h3><strong>Lökosit esteraz pozitif tehlikeli mi?</strong></h3> <p>Lökosit esteraz testinin pozitif çıkması idrar yolu enfeksiyonunun bir göstergesidir ve ekstra testlerle tanı kesinleştiğinde genellikle antibiyotik tedavisiyle enfeksiyon giderilir.</p>
Tedavi Yöntemleri
Kuafaj Tedavisi
<p>Kuafaj, çürük dişlerde hasar görmüş dokuların tedavi edilmesi işlemidir. Bu<strong> </strong>yöntemle, dişin sinirlerine zarar vermeden kalan sağlam diş yapısının korunması hedeflenir ve üzerine dolgu yapılması sağlanır. Kuafaj, özellikle kanal tedavisine gerek kalmadan dişin kurtarılabilmesi için tercih edilen bir yöntemdir. Bu işlem sayesinde, diş çekimi gibi daha radikal tedavilere başvurmadan önce dişin kurtarılması amaçlanır. Kuafaj tedavisi, dişin fonksiyonelliğini ve estetiğini koruyarak, sağlıklı bir ağız yapısının devamını sağlar.</p> <h2><strong><strong>Kuafaj Tedavisi Nedir?</strong></strong></h2> <p>Kuafaj tedavisi en basit şekliyle, diş çürümesi nedeniyle ortaya çıkan zarar görmüş dokuların sinire olan uzaklığı da göz önünde bulundurularak, geride kalan sağlam diş üzerine dolgu yapılmasıdır. Kuafaj tedavisi yaptırmanın asıl avantajı çürümüş dişin, diş çekiminden kurtarılarak, fonksiyonunu sağlıklı bir şekilde sürdürmesinin sağlamasıdır. Bir başka deyişle kuafaj tedavisi kanal tedavisine geçilmeden hasarlı dişin dolgu yöntemi ile onarılmasıdır. Kuafaj tedavisi kanal tedavisinden önce uygulanabilecek bir yöntem olup, <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/kanal-tedavisi-nedir-nasil-yapilir">kanal tedavisi</a> de diş çekiminden önce başvurulabilecek tedavi türüdür.</p> <p>Kuafaj tedavisi ile hem pulpanın canlılığı, hem de pulpa –dentin bileşiminin korunması amaçlanır. Böylece söz konusu dişin hayati fonksiyonları mümkün olduğu kadar az etkilenir. Kuafaj dolgu için kullanılan maddelerin bileşimindeki başlıca malzemeler şunlardır:</p> <ul> <li>Kalsiyum hidroksit </li> <li>Trikalsiyum silikat </li> <li>Rezin</li> </ul> <h3><strong><strong>Derin Kuafaj Nedir?</strong></strong></h3> <p>Derin kuafaj tedavisi denildiğinde kast edilen tedavi, diş üzerinde oluşan derin çürüklerin, diş sinirleri alınmadan, dolgu ile üzerinin kapatılması işlemidir. Derin kuafaj uygulaması şöyledir:</p> <ul> <li>Diş hekimi enfeksiyonu ve/veya çürüğü temizleyerek ortamdan uzaklaştırır.</li> <li>Diş üzerine gerekli ilaç yerleştirilir</li> <li>Ufak bir dolgu ile hasarlı diş onarılır.</li> </ul> <h3><strong><strong>Kuafaj ve Kanal Tedavisi Farkı Nedir?</strong></strong></h3> <p>Kuafaj tedavisi bir bakıma kanal tedavisinden önceki aşama olarak kabul edilebilir. Her iki tedavi uygulaması arasındaki fark şudur:</p> <ul> <li>Kuafaj tedavisi uygulandığında hasar gören diş üzerine derin dolgu yapılır. Fakat yapılan derin dolgu dişin pulpa kısmı ve diş sinirine temas etmez. </li> <li>Kanal tedavisi uygulandığında ise dişin hem pulpa hem de sinir kısmı tamamen temizlenir. </li> <li>Kuafajın kanal tedavisine göre avantajı, dişin sinirleri alınmamış olduğu için canlılığının korunmasıdır.</li> </ul> <h2><strong><strong>Kuafaj Neden Yapılır?</strong></strong></h2> <p>Kuafaj tedavisi tercih edilmesinin asıl amacı, hastanın dişi tamamen ya da diş canlılığını kaybetmeden sıcak, soğuk, tatlı, ekşi vb. lezzetlerin yaratacağı diş hassasiyetinin önüne geçilmesidir. Kuafaj tedavisi sayesinde diş uygulanan kuafaj dolgusu sayesinde hastanın yaşadığı ağrının dindirilmesinin yanı sıra çürüğün yayılması da engellenir.</p> <h3><strong><strong>Direkt Kuafaj Neden Yapılır?</strong></strong></h3> <p>Direkt kuafaj tedavisi uygulandığında, diş hekimi hastanın dişinde çürük temizleme işleminin yapılmasını takiben, dişe kuafaj dolgu yerleştirir. Direkt kuafaj tedavisi, dişin temizlenmesi ve kuafaj dolgusunun yerleştirilmesi aynı seansta yapılabilir. Direk olmayan kuafaj tedavisi ise göreceli olarak, daha derin çürüklerin öncelikle ilaçla en az 1 hafta kadar etkisiz hale getirilip tedavi edilmesinden sonra uygulanan kuafaj dolgu yerleştirme işlemidir. Bu nedenle direkt olmayan kuafaj tedavisinin, direkt kuafaj gibi aynı seansta tamamlanması mümkün değildir.</p> <h2><strong><strong>Kuafaj Ne Zaman Yapılır?</strong></strong></h2> <p>Kuafaj dolgusu herhangi bir nedenle çürüyen dişte çürümenin diş sinirlerine kadar ulaşmadığı ya da dışarıdan alınan bir darbe nedeniyle diş sinir yapısını koruyan tabakanın kırılarak, sinirlerin herhangi bir enfeksiyon olmaksızın açığa çıktığı hallerde dişin korunması için uygulanan bir yöntemdir.</p> <h2><strong><strong>Kuafaj Dolgu Nasıl Yapılır?</strong></strong></h2> <p>Diş kuafaj tedavisi bir tür dolgu tedavisi kabul edilebilir. Kuafaj tedavisi için aşağıdaki basamaklar takip edilir:</p> <ul> <li>Dişte yer alan çürük ve zayıf doku temizlenerek ortamdan uzaklaştırılır.</li> <li>Dişe uygun dolgu malzemesi yerleştirilir.</li> <li>Dolgu işlemi tamamlanır.</li> </ul> <h2><strong><strong>Kuafaj Tedavisi Ne Kadar Sürer?</strong></strong></h2> <p>Kuafaj tedavisi için gereken süre diş hekimin uygun bulduğu kuafaj dolgusu işleminin türüne göre değişir. Kuafaj dolgusu iki şekilde uygulanabilir. Bu yöntemler şunlardır:</p> <ul> <li>Direkt kuafaj tedavisi</li> <li>Direk kuafaj tedavisi hastanın müracaatta bulunduğu ilk seans içinde tamamlanabilir. Genellikle tek seansta yapılan direkt kuafaj dolgu uygulaması 30 dakika ile 90 dakika arasında tamamlanır.</li> <li>Direkt yapılmayan kuafaj tedavisi</li> </ul> <p>Diş enfeksiyonunun ilerlemiş olduğu vakalarda diş doktoru öncelikle diş temizleme işlemini daha sonra da temizlenen alana ilaç uygulaması tedavisini gerçekleştirir. İlacın etki etmesi ve enfeksiyon tedavisin tamamlanması için yaklaşık 1 hafta beklenmesi gerekebilir. Direkt olamayan kuafaj uygulamasını takip eden ikinci seansta kuafaj dolgusu işlemi diş hekimi tarafından tamamlanır.</p> <h2><strong><strong>Kuafaj Tedavisi Sonrasında Nelere Dikkat Edilmelidir?</strong></strong></h2> <p>Kuafaj tedavisi bittikten sonra, herhangi bir şey yenmesi için işlen sırasında yapılan anestezi etkisinin geçmesi beklenmelidir. Genel olarak yaşanan uyuşukluğun geçmesi anestezinin etkisini de geçtiğinin belirtisi olabilir.</p> <p>Kuafaj dolgusu yapılmasını takip eden birkaç gün en fazla birkaç hafta boyunca dişte soğuk hassasiyeti yaşanması normaldir. Kuafaj dolgusunun kırılması ya da düşmesi gibi istenmeyen hallerde derhal diş hekimine müracaat edilmelidir.</p> <h2><strong><strong>Kuafaj Sonrası Diş Ağrısı Nasıl Geçer?</strong></strong></h2> <p>Normal şartlarda kuafaj tedavisi uygulandıktan sonraki birkaç gün boyunca diş ağrısı yaşanabilir. Daha sonra ağrı kendiliğinden geçer. İlk birkaç gün için doktor tarafından verilen ağrı kesiciler diş ağrısının kontrol altına alınmasında etkili olur.</p> <p>Kuafaj tedavisi ertesinde baskı ile ortaya çıkan hassasiyet hissi normaldir. Kuafaj tedavisi sonrasında diş doktorunuz çok gerekiyorsa antibiyotik kullanmanızı önerebilir.</p> <p>Kuafaj dolgusu uygulandıktan sonraki ilk birkaç gün içinde hastanın hissettiği hassasiyet ve ağrı geçmediği takdirde kanal tedavisine geçilmelidir. Kuafaj dolgu sonrası ağrını geçmesi için maksimum beklenecek süre 3 haftadır.</p> <h2><strong><strong>Kuafaj Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></strong></h2> <h3><strong><strong>Kuafaj sonrası ağrı olur mu?</strong></strong></h3> <p>Kuafaj dolgusunun hemen arkasından yanakta şişme ya da ağrı hissi olabilir. Kuafaj dolgusu yapıldıktan sonra diş siniri dolgunun altında canlı halde kalır. Bu nedenle dolgu direkt olarak sinire dokunur. Bu nedenle ilk günlerde hatta ilk haftalarda soğuk hissedilmesi beklenen normal etkiler arasındadır. Birkaç hafta geçmesine rağmen halen soğuk hassasiyeti ya da ağrı hissediliyorsa vakit kaybetmeden diş doktoruna başvurulmalıdır.</p> <h3><strong><strong>Kuafaj tedavisi hangi dişlere uygulanmaktadır?</strong></strong></h3> <p>Diş üzerinde çeşitli nedenlerle gelişen sorunlar nedeniyle bazı dokuların zayıflaması ya da diş çürümesi halinde kuafaj dolgusu yapılabilir. Kuafaj tedavisi için çürümenin diş sinirine kadar ulaşmamış olması şartı aranır.</p> <h3><strong><strong>Kuafaj diş tedavisi kimler için uygundur?</strong></strong></h3> <p>Dişlerinde sinire ulaşmamış fakat yine de derine inmiş çürükler bulunan kişiler ve/veya derin dentin bölgesinde bulunan çürüğe eşlik eden sıcak, soğuk, ekşi, tatlı lezzet duyarlılığı bulanan kişiler kuafaj tedavisi için uygun adaylar kabul edilebilir.</p> <h3><strong><strong>Kuafaj sonrası ne zaman yemek yenir?</strong></strong></h3> <p>Kuafaj sonrası, işlem sırasında kullanılan anestezinin etkisi geçince yemek yenilebilir. Kuafaj tedavisi bir tür dolgu uygulamasıdır. Genel kural olarak dolgu yapıldıktan sonraki ilk 2 saat boyunca herhangi bir şey yenmesi istenmez. Yine aynı kural doğrultusunda yapılan dolgu geçici dolgu dahi olsa, işlemin bitmesini takip eden ilk 2 saat boyunca herhangi bir şey içilmesi de istenmez.</p>
Cybernicx Rehabilitasyon
<p>Cybernicx Rehabilitasyon; nörolojik, pediatrik (çocuk), ortopedik, geriatrik ( ileri yaş) ve spor rehabilitasyonlarında kullanılan gelişmiş teknolojiye sahip cihazların bir araya getirilerek kombinasyonunun sağlanmasıyla oluşan bir yaklaşımdır. İnme, Multiple Skleroz (MS), Parkinson, omurilik yaralanmaları, ortopedik problemler ve Serebral palsi gibi farklı hastalıklarda kişinin fonksiyonlarını artırmak, günlük yaşam aktivitelerini iyileştirmek için hızlı ve etkili sonuçlar sağlamayı hedeflemektedir. Fiziki travmalar ya da ameliyat sonrası rehabilitasyona ihtiyacı olan hastalar, sporcular, performansını artırmak isteyen sağlıklı kişiler de Cybernicx rehabilitasyondan faydalanabilmektedir. Cybernicx rehabilitasyon çocuk hastalarda da başarı ile uygulanmaktadır. Kişiye özel planlama ve haritalama ile hastanın ihtiyaçları doğrultusunda en uygun tedavi yöntemleri ve olanaklarının birleşimi olan bu rehabilitasyonun temelinde; Cyberdyne, TecnoBody, Mollii Suit, Focus Calm gibi teknolojiler bulunmaktadır. </p> <h2><strong>Cyberdyne (HAL Lower Limb, Single Joint, Lumbar)</strong></h2> <p>Cybernicx rehabilitasyon uygulamalarının giyilebilir robot teknolojisi ile gerçekleştirildiği bir tedavi modelidir. Felç, omurilik yaralanması, Serebrovasküler hastalık (CVD) sonrası felç, Serebral Palsi (SP), Omurilik yaralanması, Parkinson, MS vb. nörolojik hastalıklar, ortopedik yaralanmalar, sporcu yaralanmaları ile koruyucu rehabilitasyon gibi durumlarda kullanılmaktadır.</p> <p>Hibrit Assistif Limb (HAL) adı verilen, alt ekstremiteye giyilebilen modeli ile birlikte, single joint adı verilen tek eklem ve lumbar adı verilen bel tipi modelleri de bulunmaktadır. Ayrıca çocuklara özel tipleri de kullanılmaktadır. Cyberdyne Japonya'nın TUBITAK'ı olarak adlandırılan Riken ve onun Üniversitesi olan Tsukaba Üniversitesi tarafından geliştirilen, Japon İnovasyon Bakanlığı tarafından 21.yüzyılın icadı ödülünü almaya hak kazanmış dünyanın ilk niyete dayalı çalışan cyborg robotu ile yapılan tedavi modelidir.</p> <p>HAL, deri üzerinde oluşan zayıf biyoelektrik sinyali ilgili kaslara yapıştırılan elektrotlar ve kablo yardımıyla algılayan ve bu elektrik sinyale tork yani dönme kuvveti oluşturan cyborg tipi dış-iskelettir. Kas ve beyin arasındaki iletişimi sağladığı için kişinin hareketi yapma becerisini artırmaktadır ve sinir iletiminin kalıcı olarak iyileşmesi desteklenmektedir.</p> <p>Cyborg ifadesi kullanılmasının sebebi kullanıcının kendi ürettiği elektrik sinyali baz alınarak dış-iskeletin kontrol edilmesidir. Yani kişinin biyolojik sistemi ile makine arasındaki etkileşim kontrol mekanizmasının esas faktörüdür. HAL’in çalışma prensibi 5 aşamada değerlendirilir.</p> <ol> <li><strong>Düşünce:</strong> Yürümeyi ya da hareket etmeyi düşündüğümüzde beyin ilgili kaslara sinirler aracılığıyla BES (Bio-elektrik-sinyal) dediğimiz elektriksel akım gönderir. </li> <li><strong>Gönderim:</strong> Sağlıklı kişilerde bu elektriksel sinyal hareketi açığa çıkaracak düzeydedir. Belirli rahatsızlıklar ve hastalıklarda bu girişim hareket açığa çıkarmaya veya doğru bir şekilde hareketi gerçekleştirmeye yeterli olmayabilir.</li> <li><strong>Okuma:</strong> HAL, BES dediğimiz bu sinyaller çok zayıf olsalar da yüzeyel elektrotlar sayesinde algılayabilir. Algoritması sayesinde yapılmak istenen hareketi tahmin edebilir.</li> <li><strong>Hareket:</strong> Algılanan sinyaller baz alınarak istenen hareket planı ile ilgili ayarlamalar yapılır.</li> <li><strong>Geribildirim:</strong> Hareket gerçekleştirilince uzuvdan beyne hareketin yapıldığı ile ilgili çıkan nöronlar aracılığıyla geri sinyal yollar. HAL’in, doğru hareketin yapılmasını ve doğru geribildirim gönderilmesini sağladığı bu döngüye interaktif biofeedback (iBF) adı verilmektedir.</li> </ol> <h2><strong>Cyberdyne Hal Tedavisinin Avantajları</strong></h2> <p>Rehabilitasyon süresince, düzenli tekrarlama hastaların hareket kalıplarını yeniden kazanmalarına yardımcı olduğundan, motor fonksiyonları (yürüme, hareket kabiliyeti, üst ve alt ekstremite ayırım yeteneği) geliştirir. Günlük yaşamda kazandıkları hareketliliği aktif olarak kullanmaya devam eden hastalar, nöromüsküler geribildirim tedavisinin sonunda kaydettikleri ilerlemeyi koruyacaklardır. Etkilerin ortaya çıkması için geçen süre hastalar arasında değişebilir. Tedavi bazı hastalarda kısa sürerken, bazı hastalarda uzun bir zaman da olabilir.</p> <p>Cybernicx rehabilitasyon için merkezimize başvuran hastamızın ilk olarak göz muayenesi, solunum fonksiyon testi ve fMRI ile değerlendirmesi detaylı şekilde yapılmaktadır. Kişinin demografik verileri alınmaktadır ve sonrasında fNIRS ve yüzeyel EMG çekimi ve ayrıca pedobarografi (ayak plantar basınç) değerlendirmesi yapılmaktadır. Son olarak da hastamızın TecnoBody cihazları ile sağlık test indeksleri, yürüme analizi, hareket açıklıkları, denge çeviklik vb. testleri yapılmakta, Cyberdyne ile bio-elektrik-sinyalleri (BES) değerleri alınmaktadır. Kişiye ayrıca hastalığına göre oluşturulan Cybernicx skalası ile testler uygulanmaktadır. Bu değerlendirme iki ayda bir yapılmakta ve önceki değerler ile karşılaştırılmaktadır. Bu değerlendirmeler ile tedavi öncesi bakılan beyindeki oksijenlenme ve aktivasyon durumunun rehabilitasyon sonrası arttığı ortaya konulabilmektedir.</p> <p><img alt="" src="https://cdn.memorial.com.tr/files/Uploads/Editör/cyber1jpg_3808.jpg" style="width:70%" /></p> <h2><strong>TECNOBODY</strong></h2> <p>TecnoBody; ortopedik, nörolojik, kardiyovasküler rehabilitasyon, spor yaralanmaları, postür düzeltme gibi birçok alan için uygundur. Sensör teknolojisi, kişiselleştirilmiş egzersiz programları ve gerçek zamanlı geribildirim gibi özelliklerle çalışır. Görsel ve işitsel geri bildirimlerle egzersizleri objektif olarak değerlendirir ve kişiselleştirilmiş programlar oluşturur. Kişiye belirli parametrelerde feedback sağlayarak hem değerlendirme hem de egzersiz eğitimi için kullanılmaktadır. Hedefe yönelik rehabilitasyon, iyileşme sürecini hızlandırma, kas kuvvetini artırma, esneklik ve denge geliştirme gibi avantajlar sağlar.</p> <p>TecnoBody, sayesinde hastaların değerlendirilmesi sonrasında, kişiye ve hastalığına özgün egzersizler tasarlanarak daha efektif ve etkileşimli terapi imkanı sunulmaktadır.</p> <h2><strong>TecnoBody D-WALL</strong></h2> <p>Kişinin fiziksel fonksiyonlarını ve sonrasında denge, çeviklik ve kuvvet gibi parametrelerini ölçebilen bir cihazdır. Sonrasında bireye özel egzersiz oluşturma imkanı sağlamakla birlikte, son zamanlarda gelişen exergame (sanal gerçeklik oyunları) ile terapideki etkileşimi üst düzeye çıkarmaktadır.</p> <h2><strong>TecnoBody Walker View</strong></h2> <p>Walker View sayesinde, kişilerin hastalıklarına özel yürüme analizi yapılmaktadır. Daha sonrasında bireyin ihtiyaçlarına göre yürüme rehabilitasyonuna geçilmektedir. Yürüme rehabilitasyonunda kişiye verilen biofeedbackler sayesinde terapi sırasında katılımı üst düzeye çıkartılmaktadır. Sporculara ise yapılan koşu analizi ve alanlarına özel testler sayesinde spor performansını artırmaya yönelik egzersiz terapileri planlanarak, uygulama ve yürütme yapılmaktadır. Bu sayede bütüncül yaklaşımlarla en üst düzey verim alınması hedeflenmektedir.</p> <p><img alt="" src="https://cdn.memorial.com.tr/files/Uploads/Editör/cyber4jpg_3d8d.jpg" style="width:70%" /></p> <h2><strong>TecnoBody Avantajları</strong></h2> <p>TecnoBody cihazları binlerce kişiden alınmış standartlara uygun verilerden oluşan bir algoritmaya sahiptir. Bu algoritma sayesinde objektif ve matematiksel veriler sunmaktadır. TecnoBody, 3D kamera ve kuvvet plaklarını birleştirmiştir. Yüzlerce objektif ve matematiksel veri sunmakta ve bu veriler sayesinde bireye özgü doğru ölçüm yapılabilmektedir.</p> <p>TecnoBody cyber rehabilitasyonda öne çıkan teknolojilerden biridir. İyileşme süresi kişiye özeldir ve kişinin sağlık durumu, rehabilitasyon ihtiyacı ve cihazın sağladığı kişiselleştirilmiş programlar gibi faktörlere bağlıdır.</p> <p><strong>EXOPULSE MOLLİİ SUİT</strong>: Sinir Sistemini Hedef Alan Nörostimülasyon Kıyafeti</p> <p>Mollii Suit, sinir sistemini hedef alarak tüm vücudu saran, kişiye özel tasarlanıp hazırlanan bir nörostimülasyon kıyafetidir. Özellikle, MS, Serebral Palsi, inme sonrası rehabilitasyon gibi durumlarında hareket kabiliyetini artırmak ve yaşam kalitesini iyileştirmek için kullanılabilir. Kıyafet, çeşitli nörolojik sorunları olan bireylerin özellikle kas aktivasyonunu arttırmak, hareket aralığını genişletmek ve ağrıyı azaltmak gibi terapötik ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanmıştır. Toplamda 58 adet elektrot içerir. Bu elektrotlar, vücudun çeşitli bölgelerine yerleştirilir ve sinir sistemi üzerindeki etkisini maksimize etmek için stratejik olarak konumlandırılır. Dinlenme veya hafif aktivite sırasında kullanımı önerilir ve günlük kullanım için bir saatlik süre tavsiye edilir. Faydaları şöyle sıralanabilir:</p> <p><strong>Hareket aralığını arttırma</strong>: Mollii Suit, sinir sistemi üzerindeki nörostimülasyon etkisiyle kasların daha etkin çalışmasını sağlayarak hareket aralığını artırır. Bu, kişinin günlük aktivitelerini daha rahat ve verimli bir şekilde gerçekleştirmesine yardımcı olur.</p> <p><strong>Ağrıyı azaltma:</strong> Elektrik akımının kaslara uygulanmasıyla, Mollii Suit ağrı hissini azaltabilir. Özellikle kas spazmlarından kaynaklanan ağrıları hafifletmede etkili olabilir. Bu da kullanıcının yaşam kalitesini artırabilir ve günlük aktivitelerini daha konforlu hale getirebilir.</p> <p><strong>Kas aktivasyonunu arttırma:</strong> Elektrotlar aracılığıyla kaslara uygulanan elektriksel uyarım, kas aktivasyonunu arttırarak kas gücünü ve dayanıklılığını geliştirebilir. Bu özellik, fiziksel rehabilitasyon süreçlerinde veya kas gücünü arttırmak isteyen sporcuların antrenmanlarında kullanılabilir. Spastisitede de etkili bir tedavi yöntemidir.</p> <p>Bu sayede Cybernicx rehabilitasyon ile kişilerin gün içindeki bağımsızlığı arttırılabilmektedir.</p> <p><img alt="" src="https://cdn.memorial.com.tr/files/Uploads/Editör/cyber2jpg_9497.jpg" style="width:70%" /></p> <h2><strong>FOCUS CALM</strong></h2> <p>FocusCalm, giyilebilir bir kafa bandı aracılığıyla kişinin zihinsel durumunu gerçek zamanlı olarak ölçerek odaklanma ve sakinleşme becerilerini geliştirmeyi amaçlar. Teknoloji, kişinin bir görevi yerine getirirken dikkatini ne zaman ve nasıl kaybettiğini belirleyebilir. Bireylerin güçlü ve zayıf yönlerini belirleyerek, bir kişinin daha üretken olmasına yardımcı olmak için bireysel olarak hazırlanmış bir plan oluşturabilir. Bu teknolojinin yardımıyla, birinin endişe, beceri eksikliği veya sadece dikkatsizlik nedeniyle hata yapıp yapmadığını ölçülebilir. FocusCalm, Cybernicx rehabilitasyonunda odaklanmayı neurofeedback yoluyla artırarak rehabilitasyonun etkinliğini artırır. Burada, terapi sırasında kişinin odaklanması anlık olarak gözlemlenip, kişiye özel planlama yapılarak terapiden en iyi verimi alınması hedeflenmektedir.</p> <h2><strong>Neurofeedback Nedir?</strong></h2> <p>Neurofeedback ayrıca EEG biofeedback veya nöroterapi olarak da adlandırılır. Beynin beyin ağlarını değiştirme ve yeniden şekillendirme yeteneğini kullanır. Neurofeedback eğitimi, dikkati keskinleştirmek, stresi azaltmak, ruh halini iyileştirmek, öğrenme ve davranış kontrolünü geliştirmek için kullanılabilir. Kişi diğer tüm becerileri öğrenebildiği gibi beyin aktivitesini değiştirmeyi geri bildirim ve uygulama yoluyla öğrenmektedir. Neurofeedback ile beynin etkinliğindeki değişiklikler hakkında anında geri bildirim almaktadır. Her yarım saniyede bir, beyin aktivitesi ve hedefi karşılaştırmalı olarak değerlendirilir. Ardından, kişi hedefine yaklaşmak için beyin aktivitesini nasıl etkileyeceğini öğrenebilir ve uygulayabilir.</p> <h2><strong>EPİDURAL STIMÜLASYON</strong></h2> <p>Epidural stimülasyon tüm omurilik yaralanmalarında hasar görmüş sinirleri elektrik akımıyla uyaran sinirlerden beyne giden sinyalleri güçlendiren, kısıtlı hareketleri ve kaybolan fonksiyonları geri kazandıran FDA onaylı bir uygulamadır.</p> <p>Omuriliğin elektrik stimülasyonu ile uyarılmasını hedefleyen implant olarak da tanımlanır. Kişiye özel haritalandırma yapılarak tedavi gerçekleştirilir. Kişiye özel haritalandırma sayesinde motor (yürüme, bağımsız hareket vb.), duyu (his, ağrı azalması vb.) ve otonom (bağırsak - mesane semptomu vb.) fonksiyonlarını artırmakla birlikte, anormal kas tonusu olan spastisite ve ağrıyı da azaltmaktadır.</p> <p><img alt="" src="https://cdn.memorial.com.tr/files/Uploads/Editör/cyber3jpg_8d4e.jpg" style="width:70%" /></p>
Karbon Peeling
<p>Karbon peeling<strong>, </strong>cilt yenileme ve gençleştirme işlemlerinde kullanılan yenilikçi bir tekniktir. Bu işlem, özellikle cilt gözeneklerini temizlemek, cilt tonunu eşitlemek ve akne izlerini azaltmak için tercih edilir. Karbon peeling yöntemi, karbon bazlı bir losyonun cilde uygulanması ve ardından lazer teknolojisi ile bu losyonun aktive edilmesi prensibine dayanır. Bu süreç, cildin üst tabakasındaki ölü hücrelerin atılmasını sağlayarak cildin daha canlı ve pürüzsüz görünmesine katkıda bulunur. Ayrıca, karbon peeling, yağ üretimini dengeleyerek sivilce oluşumunu önlemede de etkilidir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Nedir?</strong></h2> <p>Karbon peeling yüze yapılan ve ciltteki toz, kir, yağ ve lekelerin temizlenmesini sağlayan bir aktif karbon maskesidir. Peeling, cildin yenilenmesi ve temizlenmesi için yaptırılan işlemdir. Karbon peeling kullanıldığında cilt yenilenir ve tazelenir. Bu da cildin parlak görünmesini kirlerin daha profesyonel şekilde temizlenmesini sağlar. Oldukça etkili olan bu yöntem, düzenli olarak seanslar tamamlandığında ciddi bir fark yaratır.</p> <p>Karbon peeling, tamamen ağrısız ve bir o kadar da güvenilir bir işlem olduğundan dolayı hijyenik ortamlarda uzman doktorlar eşliğinde uygulandığı için uygulama sırasında herhangi bir sorun meydana gelmez. Karbon peeling ile cildiniz hem taze hem de son derece doğal bir görünüme kavuşur.</p> <h2><strong>Karbon Peeling ile Dermapen Arasındaki Fark Nedir?</strong></h2> <p>Son yıllarda popüler uygulamalardan biri olan karbon peelingin uzun yıllardır cilt yenileme amaçlı kullanılan <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/dermapen-uygulamasi-nedir">dermapen</a> ile arasında bazı farklılıklar bulunur. Dermapen ciltteki onarım mekanizmalarını uyarmak ve ciltteki kolajen üretimini arttırmak için iğneler yardımıyla yapılan mikroinvazif ve minimal ağrılı bir işlemdir. Cilt yenileme, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sivilce-nasil-gecer-sivilce-izlerine-ne-iyi-gelir">sivilce</a> izlerini ve lekelerini gidermede kullanılır. Karbon peeling işlemi ise cilt üzerine sürülen bir maske ve lazer atışı ile yapılan görece daha az ağrılı ve invazif olmayan bir işlemdir. Aktif akne lezyonlarında, yağ salgısını.azaltılmasında kullanılır. Dolayısıyla aktif akne lezyonları mevcutsa önce karbon peeling yaptırmak ardından dermapen uygulamasını deneyimlemek doğru bir tercih olabilir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Ne İşe Yarar?</strong></h2> <p>Karbon peeling cildi kir, toz ve yağlardan arındırır ve cilt lekelerinde ciddi ölçüde azalma yapar. Daha parlak bir cilt elde edilmesini sağlar. Akne yani sivilce oluşumuna neden olan bakterilerin azalmasını sağlayarak yeni akne ve sivilce oluşumunu azaltır. Bu yüzden karbon peeling ile cilt temizleme işlemi hem güvenilir hem de etkili olmaktadır. Son derece fark edilebilir bir etki yaratan karbon peeling ile temizleme işlemi oldukça popüler olarak tercih edilir.</p> <h3><strong>Karbon peeling işlemi nasıl yapılır?</strong></h3> <p>Karbon peeling işlemi ağrılı bir işlem olmaması nedeniyle genellikle işlem öncesi anestezi gerekmez. Cilde önce çok ince karbon maske sürülür. Ardından lazer cihazı yardımıyla, yüzde oluşturulan karbon film parçalanır. Ardından tekrar lazer atışı yapılarak ciltte parlama sağlanır.</p> <p>Karbon peeling işleminin yapıldığı bu süreç ortalama olarak 15 - 20 dakika arası sürer. Düzenli olarak yapılan seanslarla yaklaşık 3 - 4 seans sonrası istediğiniz farkı görmeye başlarsınız. Boyun ve dekolte bölgelerinde karbon peeling tercih edildiğinde ise ortalama olarak 40 dakika sürer. Cildin yapısı ve uygulamanın özelliğine göre süre değişebilir. Bu nedenle uygulama öncesi ne kadar süreceği ile ilgili bilgiyi uzmandan alabilirsiniz.</p> <h2><strong>Karbon Peeling İşlemi Yazın Yapılır Mı?</strong></h2> <p>Genel olarak peeling gibi işlemlerin yazın yaptırılması tavsiye edilmez. Bire bir güneş ışığına maruz kalmak ve terlemek, peeling yapılan ciltte tahrişlere ve alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Ancak karbon peeling, diğer peeling işlemlerinden farklı olarak yazın da rahatlıkla yaptırılabilir.</p> <p>Birçok peeling işlemi yazın yapıldığında ciltte olumsuz etkilere sebep olabilir. Karbon peeling de temel olarak lazer cihazı kullanıldığı için yazın yaptırılıp yaptırılamayacağı sorusu aklınıza takılabilir. Ancak bu uygulamanın yazın yapılmasında herhangi bir engel yoktur. Yalnızca ilk gün yoğun güneşe maruz kalmamak yeterli olacaktır. Karbon peeling, kişiye göre değişse de ortalama 8 ya da 10 seansta tamamlanır. Ancak bu cilt tipine göre daha az ya da daha fazla olabilir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Kimlere Uygulanır?</strong></h2> <p>Karbon tedavisi yapılabilecek cilt tipleri başlıca şu şekildedir:</p> <ul> <li>Yağlı cilde sahip olanlar</li> <li>Güneş kaynaklı lekelenmeleri ya da renk düzensizlikleri olanlar</li> <li>Gözenek problemi olanlar</li> <li>Akne ve sivilce problemi olanlar</li> </ul> <p>Bu ve benzer cilt problemleri olanlar en çok karbon peelingin uygulandığı kişilerdir. Ancak bir cilt temizleme yöntemi olarak da tercih edilebilir. Ağrısız ve yan etkisiz bir uygulama olmasından dolayı uzman hekimler tarafından yapılan uygulama güvenle tercih edilebilir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Faydaları Nelerdir?</strong></h2> <p>Cilt bakımı karbon peeling ile yapılabilir. Cilt bakımı yaptırmak ve cildinizi temizletmek istiyorsanız son dönemlerde popüler tercihleri arasında yer alan karbon peeling seçeneğini düşünebilirsiniz. Karbon peeling cilde birçok farklı fayda sağlar. Bu faydalar şu şekilde listelenebilir:</p> <ul> <li>Ciltteki leke görünümünü en aza indirir</li> <li>Parlak ve canlı cilt görünümü sağlar</li> <li>Kullanılan aktif karbon peeling cildi yeniler</li> <li>Gözeneklerin sıkılaşmasını sağlar</li> <li>Yaşa bağlı olarak ortaya çıkan cilt sorunlarının giderilmesini sağlar</li> <li>Ölü hücreleri temizlediği için pürüzsüz görünüm sağlar</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kolajen-nedir">Kolajen</a> üretimine katkı sağladığı için yaşlanma karşıtı bir etki yapar.</li> <li>Kırışıklık görünümünü ciddi ölçüde azaltır.</li> </ul> <p>Tüm bu olumlu yönleri ile oldukça popüler olan bu uygulama uzman doktorlar tarafından yaptırılmalıdır. Özellikle hijyenik koşullarda ve steril aletlerle yapılması gerekir. İşlemler sonucunda seanslar düzenli olarak tamamlandığında ciltte derinlemesine bir temizlik, parlaklık ve renk tonunda denge fark edilecektir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Zararları Nelerdir?</strong></h2> <p>Karbon peeling cilde bilinen ciddi bir zarar vermez. Ancak özel olarak kişinin cilt yapısı çok inceyse ya da cilt çok kuruysa ciltte tahrişe sebep olabilir. Nadiren de olsa bazı kişilerde kaşıntı ya da hafif kızarma gibi geçici yan etkiler görülebilir.</p> <h2><strong>Karbon Peeling İşlemi Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler</strong></h2> <p>Karbon peeling işlemi yaptırdıktan sonra bazı önemli detaylara dikkat etmeniz gerekir. Bunlardan en önemlileri şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li>Cilt ılık suyla hafifçe yıkanmalı</li> <li>İşlemin hemen sonrası uzun ve yoğun güneşe maruz kalınmamalı</li> <li>Cilde kaliteli nemlendiriciler uygulanmalı</li> <li>Beklenmeyen bir yan etki olması durumunda uzman hekime danışılmalı</li> </ul> <p>Karbon peeling işlemi sonrası bu detaylara bir süre dikkat etmeniz süreci sorunsuz olarak atlatmanızı sağlar.</p> <h2><strong>Karbon Peeling Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Karbon peeling tüyleri sarartır mı?</strong></h3> <p>Karbon peeling, yalnızca yüzde ve ciltte temizlik sağlamak için değil, aynı zamanda da tüyleri sarartmak için de kullanılır. Karbon peeling, özellikle koyu renkli tüyleri sarartmada etkili olarak tercih edilir.</p> <h3><strong>Karbon peeling lekelere iyi gelir mi?</strong></h3> <p>Karbon peeling işlemi cildi derinlemesine temizler. Dolayısıyla ciltteki renk tonu farklılıklarını giderir ve özellikle güneş sebebiyle ortaya çıkan cilt lekelerinde gözle görülür bir azalma sağlar. </p> <h3><strong>Karbon peeling işlemi sonrası cilt kaç günde iyileşir?</strong></h3> <p>Karbon peeling sonrası büyük yan etkiler görülmez. Hafif kızarıklık ve kaşıntılar nadiren de olsa ortaya çıkabilir. Bunlar yaklaşık 4 - 5 günde tamamen ortadan kalkar. </p>
Akıllı Lens
<p>Akıllı lens<strong>, </strong>göz içine yerleştirilen ve görme kalitesini artırmayı amaçlayan yenilikçi bir mercek türüdür. Özellikle katarakt ameliyatları sonrasında veya bazı görme bozukluklarının düzeltilmesi için tercih edilen bu lensler, kişisel görme ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilir. Akıllı lensler, uzak ve yakın odaklanmayı destekleyerek, gözlük veya kontakt lens kullanım ihtiyacını azaltabilir. Bu teknoloji, özellikle yaşa bağlı görme problemleri olan kişiler için ideal bir çözüm sunmaktadır. Akıllı lens kullanımı, göz sağlığı ve görme kalitesini önemli ölçüde iyileştirebilir, ancak herkes için uygun olmayabilir.</p> <h2><strong>Akıllı Lens (Göz İçi Mercek) Nedir?</strong></h2> <p>Akıllı lens, göz hastalıklarında uygulanan, göz içine yerleştirilen ve görme kalitesini-performansını artırmayı amaçlayan çok kullanışlı bir mercek türüdür. Yeni teknolojik tedaviler arasında yer alan akıllı göz içi mercek olarak adlandırılır, gözlük kullanım ihtiyacını ortadan kaldırabilir ve genellikle kataraktı olan kişiler için doğal göz lenslerini değiştirmek için tercih edilir.</p> <p>Günümüzde, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/miyop-nedir-belirtileri-ve-tedavileri-nelerdir">miyop</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/astigmat-nedir-astigmat-belirtileri-nelerdir">astigmat</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hipermetrop-nedir">hipermetrop</a>, katarakt ve presbiyobi gibi ışık kırma kusurlarında göz içi mercekleri gözlük ve kontak lens dışında alternatif oluşturmaktadır. Bunların başında da akıllı lens gelir.</p> <p>Akıllı lens, genellikle 40 yaş üzeri katarakt hastalarının tedavilerinde kullanılan ve bu hastaların uzağı, yakını ve orta mesafeleri net bir şekilde görebilmesini sağlamak amacıyla kullanılan bir mercek türüdür ve pratikte çok işe yarar.</p> <h2><strong>Akıllı Lens Ne İşe Yarar?</strong></h2> <p>Akıllı lensin, görme kalitesini artırmayı amaçlayan, katarakt hastalarının tedavisinde kullanılması, yakının, uzağın ve orta mesafelerin rahat görülmesini sağlamak gibi temel işlevleri bulunur.</p> <p>Akıllı lensin faydaları şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/katarakt-nedir-katarakt-nedenleri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Katarakt</a> hastalarının tedavisinde kullanılır.</li> <li>Hipermetropun neden olduğu bulanık görme, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a> ve göz zorlanması gibi semptomlarının düzeltilmesine destek olur.</li> <li>Göz problemlerinin ilerlemesini azaltmada önemli bir rol oynar.</li> <li>Yaşa bağlı görme değişikliklerinin de oluşturduğu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmada etkindir.</li> </ul> <h2><strong>Akıllı Lens Nasıl Takılır?</strong></h2> <p>Akıllı lens göze takılarak yapılan bir operasyondur. Bkapsamda, göz içi merceğin ameliyat öncesi, sırası ve sonrası yapılacak işlemler aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <ul> <li>Öncelikle oftalmoloji alanında uzman doktorun ön muayene yapması gereklidir. Ameliyat öncesi ölçümler gerçekleştirilerek gözün büyüklüğü ve şekli tespit edilir. Göz sağlığına göre öncesinde anti-enflamatuar ilaçlar ya da antibiyotik içerikli göz damlalarını hastanın kullanması için önerilebilir.</li> <li>Operasyon sırasında hastaya yatış verilmeden ve genel anestezi yapılmadan 10-20 dakikalık bir zamanda işlem tamamlanır. Ayrıca, iki göze operasyon zamanları farklı günlere gelecek şekilde ayarlanır.</li> <li>Ameliyat sırasında göz damlaları kullanılarak göz bölgesel olarak uyuşturulur. Sonrasında, bozulan göz merceğinin alanına küçük kesikler açılır, hassas bir şekilde özel aletler yardımıyla mercek gözden alınır.</li> <li>Hasarlı çıkarılan göz merceği yerine akıllı lens iç alanda sokete tutturulur.</li> <li>Ameliyat tamamlandıktan sonra göz bandajlanır ve bir gün sonra doktor kontrolüne gidilir. Tek bir göz için bu işlem yapıldıktan sonra diğer gözde de aynı ameliyat süreci tekrarlanır.</li> <li>Ameliyat sonrası dikiş atılmaz ve hasta ağrı ya da benzeri problemler yaşamaz. Sadece, operasyonda göz bebeği büyüdüğü için birkaç gün kişi bulanık görebilir. Doktorun önerdiği göz damlaları kullanıldığında iyileşme süreci hızlanır.</li> </ul> <h2><strong>Akıllı Lens Ameliyatı Nedir?</strong></h2> <p>Çok odaklı lensin takıldığı akıllı lens ameliyatı sonrası gözlük ihtiyacına gerek kalmaz. Ameliyatın yapılma koşulu ise göz merkezi konumunda ya da göz hastanesinden yapılmasına bağlıdır. Klasik katarakt ameliyatlarından takip edilen tüm prosedürler bu işlem içinde geçerli olup sadece takılan mercek farklanır. Bu açıdan, klasik ameliyatlarda hasarlı mercek yerine normal bir mercek takılırken trikofal mercek ise bu işlem sırasında takılır.</p> <h3><strong>Akıllı lens ameliyatı riskleri nelerdir?</strong></h3> <p> Akıllı lens ameliyatı riskleri aşağıdaki gibi listelenebilir:</p> <ul> <li>Ameliyat sırasında en büyük komplikasyon gözün enfeksiyon kapmasıdır, bu nedenle tam sterilizasyonun sağlanması kritiktir.</li> <li>Ameliyatta başarı oranı mercek kalitesi, doktorun tecrübe ve becerisi ile doğru orantılıdır. Gözün diğer kısımlarının hasara uğraması doktorun ameliyat sırasında hatalı müdahalesinden kaynaklanabilir.</li> <li>Komplikasyonlardan bir diğeri ise göz kanaması, sürekli ağrı, retinanın ödemi ve ayrılmasıdır.</li> <li>Ciddi komplikasyonlardan biri de takılan merceğin kırılmasıdır, acil müdahale gerektiren bir durumdur.</li> <li>Ayrıca, bazı hastaların ameliyat sonrası optik değişimleri yaşaması görme kalitesi kusurunu tam düzeltemeyebilir, böylece objeleri zayıf görüş yeteneği ile bulanık görebilir.</li> </ul> <h2><strong>Akıllı Lens Kimlere Uygulanır?</strong></h2> <p>Göz içi mercek operasyonuna gereksinim duyan ve akıllı lensin uygulanabileceği hastalar şu şekildedir:</p> <ul> <li>35-40 yaş aralığının aşağısında olan kişilerin göz numaraları lazerle düzeltilemeyecek kadar numarası büyükse;</li> <li>40 yaşından fazla olan hastalar hem uzak hem de yakını göremiyorsa hatta ara mesafeleri de görmekte zorlanıyorsa;</li> <li>Lazer ameliyatı geçirmiş ancak takılan merceklerde deformasyon meydana gelmiş görüş yetisi azalmışsa;</li> <li>Hastada katarakt var ve uzak-yakın görme bozukluğu için gözlüksüz görme yetisine kavuşmak istiyorsa;</li> <li>Görme bozukluğu olan ve korneası lazerle düzeltilemeyecek kadar kalın olan hasta ise; trifokal merceklerin tercihi avantaj sağlar.</li> </ul> <h2><strong>Akıllı Lensin Zararları Nelerdir?</strong></h2> <p>Hastanın görme bozukluğu dışında göz sağlığı düzgünse tedavinin bir yan etkisi mevcut değildir. Ancak, hastada ekstra <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/glokom-nedir-ve-belirtileri-nelerdir">göz tansiyonu</a>, sarı nokta hastalığı, sinir kaybı, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/seker-hastaligi-belirtileri-ve-tedavisi">diyabet</a> ya da retina hastalığı varsa ameliyatın yapılması bazı komplikasyonlar oluşturabilir.</p> <h2><strong>Akıllı Lens Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Akıllı lenste görme ne zaman netleşir?</strong></h3> <p>Ameliyat sırasında hastanın göz bebekleri büyüdüğü için operasyon sonrasında 1-2 gün bulanık görme oldukça belirgindir. Bazı hastalarda bulanık görme daha uzun süre de devam edebilir, doktorun verdiği göz damlalarını düzenli kullanmak büyük katkı sağlar.</p> <h3><strong>Akıllı lens sonrası gözlük takılır mı?</strong></h3> <p>Ameliyat sonrasında gözün korunması için sürtünmeden kaçınılması gerekiyorsa iyileşme sürecinde bir süre gözlük takılabilir. Ancak, iyileşme tamamlandığında gözlüğe gerek kalmaz.</p> <h3><strong>Akıllı lens göz rengini değiştirir mi?</strong></h3> <p>Mercek değişiminin retina tabakası ile bir ilgisi yoktur, bu nedenle akıllı lens göz rengi değişimi ameliyatı değildir ve kişide göz rengi değişimi olmaz.</p> <h3><strong>Akıllı lenslerin ömrü ne kadardır?</strong></h3> <p>Göz içi mercek deforme olmadıkça akıllı lensin herhangi bir kısıtlayıcı süresi yoktur. </p>