
Sağlık Kütüphanesi
Sağlığınızla ilgili merak ettiğiniz soruların yanıtlarını ve sağlıklı bir yaşam için atılması gereken adımları kütüphanemizde bulabilirsiniz.
Hastalıklar
Frajil X Sendromu
<p>Frajil X sendromu 'FMR1' geni ile ilişkili olan ve çoğunlukla çocuklarda zeka geriliğine neden olan bir rahatsızlıktır. Bu anlamda frajil x hastalığı FMR1'nin ürettiği protein yetersizliğine bağlıdır. Bu proteinin eksikliği FMRP yani frajil X mental gerilik proteini olarak da adlandırılır. Genetik bir rahatsızlık olarak görülen frajil X sendromu, X kromozomdan geçtiği için erkek çocuklarının daha çok etkilenmesine neden olur. Diğer bir yandan frajil X sendromu taşıyıcılığı kadınlar ya da erkekler aracılığıyla nesilden nesile aktarabilir. Bununla beraber rahatsızlığın henüz bulunan bir tedavisi mevcut değildir ve hastalığın semptomlarını hafifletici tedavi yöntemleri ön plana çıkar.</p> <h2><strong>Frajil X Sendromu Nedir?</strong></h2> <p>Frajil X Sendromu, FMR1 geninin ürettiği protein yetersizliğine bağlı olarak, öğrenme güçlükleri ve bilişsel bozukluklar da dahil olmak üzere bir dizi gelişimsel sorunla karakterize olan olan genetik bir durumdur.</p> <p>Kırılgan X sendromu olarak da ifade edilebilen bu durum kalıtsal zihinsel ve gelişimsel engelliliğin en yaygın biçimidir. Frajil X sendromu adını, X kromozomuna mikroskopla bakıldığında bir kısmının "kırık" veya "kırılgan" görünmesinden alır. Bu durumun bir diğer adı da Martin-Bell sendromudur.</p> <p>Frajil X sendromu olan çoğu erkek ve kadınların yaklaşık yarısı yaşla birlikte daha belirgin hale gelen karakteristik fiziksel özelliklere sahiptir. Bu özellikler arasında uzun ve dar bir yüz, büyük kulaklar, belirgin bir çene ve alın, anormal derecede esnek parmaklar, düz tabanlar ve erkeklerde ergenlikten sonra genişlemiş testisler (makroorşidizm) bulunur.</p> <h2><strong>Frajil X Sendromu Neden Olur?</strong></h2> <p>Fragile X sendromu (FXS), frajile X haberci ribonükleoprotein 1(FMR1) adı verilen bir gende meydana gelen değişikliklerden kaynaklanan genetik bir bozukluktur. FMR1 genellikle beyin gelişimi için gerekli olan FMRP adı verilen bir protein üretir. FXS'li kişilerde ise bu protein üretilmez.</p> <h2><strong>Frajil X Sendromu Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Frajil X sendromu belirtileri arasında dar bir yüz, geniş alın, büyük kulaklar, eklemlerde kısalık, gözde şaşılık, erkek ergenliğinde testislerin aşırı büyümesi gibi fiziksel belirtiler yer alır. Davranışsal belirtiler olarak ise zihinsel olarak öğrenme güçlüğü, konuşma problemleri, utangaçlık hali ve dikkat eksikliği (hiperaktivite) görülebilir.</p> <p>Frajil X sendromu belirtileri çoğunlukla küçük yaşlarda fark edilir. Bunun temel nedeni ise belirtilerinin erken yaşta çocuklarda görülmeye başlamasıdır. Özellikle aile geçmişinde frajil X sendromu bireyler varsa genetik aktarımdan dolayı çocuklarda risk oluşturabilir. Aynı zamanda hastalığı taşıyan çocuklarda fiziksel ya da psikolojik belirtilerin görülmesiyle rahatsızlık anlaşılabilir.</p> <p>Genel olarak Frajil X sendromu şu belirtileri içerir:</p> <ul> <li>Dar görünümlü bir yüz, geniş bir alın ve gereğinden büyük kulakların tipik olması</li> <li>Eklemlerin yumuşaması, el eklemlerinde kısalık ve ayakta düz tabanlık görülmesi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/goz-tembelligi">Göz tembelliği</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/goz-kaymasi-sasilik">şaşılık</a> ortaya çıkması</li> <li>Erkek çocuklarında ergenlikte testislerin aşırı büyümesi</li> <li>Zihinsel olarak öğrenmede güçlük yaşanması ve yaşıtlarına göre gelişim geriliği görülmesi</li> <li>Konuşma problemi yaşaması, kelimeleri tekrarlaması ve hızlı konuşma hali</li> <li>Utangaç olma ve sürekli endişe hali yaşaması</li> <li>Göz temasından kaçınan bireyde <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hiperaktivite-dehb">dikkat eksikliği ve hiperaktivite</a> yaşanması</li> <li>Davranışsal problemleriyle beraber el çırpması ve sürekli birini ısırma hali</li> </ul> <p>Okulda yaşıtlarına göre öğrenme geriliği olan ya da <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/otizm-nedir-belirtileri-nelerdir">otizm</a> belirtilerine sahip çocuklar, frajil X sendromu özelliklerini yansıtabilir. Aynı zamanda <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/rotator-cuff-sendromu-nedir">Rotator Cuff Sendromu </a>taşıyan çocuklarda eklemlerle ilgili bazı fiziksel semptomlar, frajil X sendromu ile benzerlik gösterebilir. Ek olarak aile geçmişinde hastalık olmasa da frajil X sendromu belirtilerini gösteren çocuklar mutlaka doktor muayenesinden geçmelidir. </p> <h2><strong>Frajil X Sendromu Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Frajil X sendromu görünümüne sahip bireylerin vücut şekillerinde belirli durumlar göze çarpabilir. Özellikle yüz ve eklemlerde tipik olarak görülen belirtilerle ön teşhis koyulabilir. Bu süreçte genetik tarama testleri yapılarak hastalık tam olarak da belirlenebilir. Tüm bu bilgiler ışığında yapılacak testler aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <ul> <li>Fiziksel ve davranışsal durumlar bireyde gözlemleniyorsa hastalık şüphesi artar. Bu anlamda yüz şekli, göz hareketleri, düz tabanlık, eklem hasarı gibi fiziksel belirtiler bir ön tanı oluşturabilir. Bununla birlikte bireyde <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/sjogren-sendromu-nedir-belirtileri-nelerdir">Sjogren sendromu</a> gibi otoimmun hastalıklar varsa hastalıkta tetikleyici bir unsur oluşturabilir. Bu rahatsızlığın göz kuruluğu ve eklemlerde hasar oluşturması Frajil X sendromu belirtileri ile benzerlik de gösterebilir. Bu nedenle hastalık teşhisinde altında yatan etmenlerin tespiti teşhis ve tedaviyi kolaylaştırabilir.</li> <li>Tıbbi genetik laboratuvarlarında ilgili gen üzerinde frajil X sendromu testi yapılarak hastalık teşhisi konulabilir. Anne karnında ya da amniyotik sıvı gibi farklı dokulardan alınan örnekte FMR1 genine spesifik olarak PCR yapılabilir. Bunun yanında yaygın olarak bebeğin kan örneğinden ya da yanak içi sürüntüden alınarak PCR taraması gerçekleştirilebilir.</li> <li>Gene özel spesifik testler haricinde hamilelik sırasında anne adayına ya da ebeveynlere yapılan bazı testlerle de genel bir bilgi edinilmesini sağlar.</li> </ul> <p>Tüm bu teşhis aşamasından önce bireyin çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanına danışarak muayene aşamasından geçmesi gerekir. </p> <h2><strong>Frajil X Sendromu'nun Tedavi Yöntemleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Frajil X sendromu çocuklarda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/down-sendromu">down sendromundan</a> sonra kromozomal hastalıklarda en sık rastlanan genetik bir problem olarak dikkat çeker. Zeka geriliği en tipik belirtisi olurken farklı birçok davranış gözlemlenebilir. Kişide ortaya çıkan semptomlara göre de doktor kontrolünde farklı ilaç tedavileri uygulanabilir. Bununla birlikte son zamanlarda frajil X sendromunu taşıyan hastalara yönelik genetik mekanizmayla uyumlu gen terapiler de uygulandığı görülür. Bu aşamada yapılan genetik çalışmalarda hastalığın tam anlamıyla iyileşmesini sağlayacak bir ilacın henüz keşfedilmediği belirtilebilir.</p> <p>Frajil x sendromu tedavisinde kullanılan yöntemler aşağıdaki gibi sıralanabilir:</p> <ul> <li>Özellikle çocuklarda görülen hiperaktivite bozukluğu için kısa süreli <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/antidepresan-nedir-antidepresan-kullanimi">antidepresan</a> ya da sakinleştirici ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar çocuğun psikolojik durumunu yakından etkilediği için doktor kontrolünde devam edilmesi önemlidir. Eğer frajil X ilaç tedavisinde gereğinden fazla sakinleştirici ilaçlar kullanılırsa ya da yüksek dozda alınırsa <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/serotonin-sendromu">serotonin sendromu</a> da hastalığa eşlik edebilir.</li> <li>Hastalık teşhisi konulduktan hemen sonra fizik tedaviye başlanılması kasların kuvvetlenmesi adına önemlidir. </li> <li>Tedavi sürecinde bütünsel yaklaşım oldukça kritiktir. Özellikle çocuklara erken yaşta özel eğitimler verilmesi, motor becerileri ve dil yeterliliklerin gelişmesi adına destekleyicidir. Bu bağlamda duyumsal bütünleşme terapisiyle eklem stabilizasyonu, el-kol koordinasyonu, dokunsal-işitsel- görsel bağlantının güçlenmesi sağlanabilir.</li> </ul> <p>Tüm bu tedavi basamaklarında çocuğun düzenli takip edilmesi ve ailenin desteği oldukça önemlidir. Ayrıca çocuğun gelişim aşamasında görülen bir rahatsızlık olmasından dolayı tedavi aşaması uzun bir süreci kapsar ve yapılacak müdahaleler bireyin hayat kalitesini doğrudan etkiler.</p> <h2><strong>Frajil X Sendromu Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Frajil X Sendromu en çok kimlerde görülür?</strong></h3> <p>Frajil X sendromu, erkek çocuklarında daha sık görülen genetik bir sorundur. Yapılan araştırmalarda bu rahatsızlığın ortalama olarak erkeklerde 4000'de 1, kızlarda ise 6000'de 1 görüldüğü gözlemlenir. Bunun yanında erkek çocuklarında daha ciddi bir zihinsel problem ve otizm belirtiler görülebilir. Ayrıca erkek çocuklarının hemen hemen tamamı öğrenme güçlüğü ile mücadele eder. Buna karşın kız çocukları hastaysa zihinsel engeli daha hafif düzeyli geçirebilir ya da bu belirtiyi hiç yaşamayabilir.</p> <h3><strong>Frajil X Sendromu taşıyıcı bireylerde nasıl etkiler gösterir?</strong></h3> <p>Rahatsızlık hem kız hem de erkek çocuklarında zihinsel engel oluşturmasıyla dikkat çeker. Bu anlamda bireyin davranışlarında dil ve gelişme geriliği görülebilirken hiperaktivite problemi de belirtilere eşlik edebilir. Bu süreçte sivri bir yüz, şaşılık, büyük kulaklar, eklem problemleri, vücut sıvılarının az üretimi gibi fiziksel problemle görülebilir.</p> <h3><strong>Frajil X Sendromu’nun günlük yaşam ve öğrenme sürecine etkileri nelerdir?</strong></h3> <p>Frajil X sendromu olan kişilerin günlük rutinleri birçok alanda sınırlanabilir. Özellikle okul çağında hızlı konuşması ve kelimeleri tekrarlaması, sosyal iletişim kurmayı güçleştirebilir. Aynı zamanda zeka geriliğine bağlı öğrenme güçlüğü, okuma ya da yazmada çocuğun zorlanmasına neden olabilir.</p> <h3><strong>Frajil X Sendromu ölümcül sonuçlara yol açar mı?</strong></h3> <p>Frajil X sendromu yaşam süresi üzerine etkisi hakkında kesin bir veri mevcut değildir. Ancak bazı hastalarda semptomlar ağır seyrettiği için hastalığın ilerlemesi farklılık gösterebilir. Eğer zihinsel engel hastada yüksek düzeyli ise günlük hayatta başka birine bağlı bir yaşam sürmesi gerekebilir. Ayrıca fiziksel belirtiler, vücut dayanıklılığını azaltarak farklı bir hastalıktan daha çok etkilenmesine neden olabilir.</p>
Sistinozis
<p>Sistinozis, sistin adı verilen bir amino asidin hücrelerde birikmesiyle oluşan ve genellikle böbrekleri etkileyen genetik kökenli lizozomal depo bozukluğu hastalığıdır. Böbrekler başta olmak üzere gözler, kaslar, karaciğer, pankreas ve beyin de dahil olmak üzere vücudun farklı doku ve organlarında meydana gelebilen sistinozis hastalığında hücrelerdeki sistin fazlalığı, kristallerin oluşmasına ve bunların birikerek organlarda sorunlara yol açabilir. Hızlı tanı ve acil tedavi sistinozis hastalığının ilerlemesini yavaşlatabilir.</p> <h2><strong>Sistinozis Nedir?</strong></h2> <p>Sistinozis, vücuttaki hücrelerde sistin adlı amino asit kristallerinin atılamaması sonucu birikmesi ile ortaya çıkan, böbrek başta olmak üzere organ ve dokulara zarar veren genetik metabolizma hastalığıdır.</p> <p>Sistinozis hastalığı tüm organları ve dokuları etkileyebilme riski gösterir ancak genel olarak böbrekleri ve gözleri etkiler. En yaygın olan türü bebeklikte başlayan sistinozis türüdür.</p> <p>Sistinozis hastalığının erken belirtileri arasında yetersiz beslenme, kusma ve dehidratasyon bulunur. Bunlarında dışında böbrek sorunları ve görme problemleri de gelişebilir. Sistinozisin yetişkin formunda ise öncelikle gözlerin etkilenmesi söz konusu olur ve bu durum ışığa duyarlılığa da neden olabilir.</p> <p>Kandaki sistin seviyelerinin kontrol edilmesi, genetik test yapılması veya göz muayenesi ile teşhis edilebilen sistinozis hastalığında hızlı tanı sonrasında uygulanan tedavi yöntemleri hastalığı ilerlemesini yavaşlatabilir.</p> <h2><strong>Sistinozis Neden Olur?</strong></h2> <p>Sistinozis hastalığı, CTNS genindeki genetik değişikliklerden (DNA varyantları) kaynaklanır. CTNS genindeki mutasyonlar, sistinosin adı verilen bir taşıyıcı proteinin eksikliğine yol açar. Hücreler içinde, bu protein normalde sistini lizozomlardan dışarı taşır; lizozomlar, hücredeki malzemeleri sindiren ve geri dönüştüren bölmelerdir. Sistinozin hatalı veya eksik olduğunda, sistin vücutta birikir ve lizozomlarda kristaller meydana getirir. Sistin birikimi ise böbreklerdeki ve gözlerdeki hücrelere zarar verebilir ve diğer organları da olumsuz etkileyebilir. Etkilenen başlıca organ böbreklerdir.</p> <h2><strong>Sistinozis Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Sistinozis hastalığın belirtileri hastalığın türüne ve şiddetine göre değişkenlik gösterebilmekle birlikte genel anlamda sistinozis belirtileri aşırı su içme, buna bağlı sık idrara çıkma, mide bulantısı, kusma, kas güçsüzlüğü, tükenmişlik hissi, gözleri etkilediğinde ışığa karşı duyarlılık ve elektrolit dengesizliğidir.</p> <p>Türü ve şiddetinden bağımsız olarak yaygın görülen sistinozis belirtileri şunlardır:</p> <ul> <li>Aşırı su içme</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sik-idrara-cikma-neden-olur">Sık idrara çıkma</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">Mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a></li> <li>Kas güçsüzlüğü</li> <li>Tükenmişlik hissi</li> <li>Işığa karşı duyarlılık</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/elektrolit-dengesizligi-nedir-belirtileri-ve-tedavisi">Elektrolit dengesizliği</a></li> <li>Ateş</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/miyopati-kas-hastaliklari">Miyopati</a></li> <li>Boy kısalığı</li> <li>Ergenliğin gecikmesi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kisirlik-infertilite-nedir">Kısırlık</a></li> </ul> <p>Hastalığın üç farklı türüne bağlı olarak sistinozis hastalığının belirtileri farklı şekillerde seyredebilir. Başlangıçta genellikle böbreklerin etkilenmesi sonucunda yaşanan belirtiler söz konusudur ancak farklı organ ve dokuları etkileyen sistinozis vakalarında semptomların şekli değişebilir.</p> <h3><strong>Sistinozis belirtileri ne zaman başlar?</strong></h3> <p>Sistinozis hastalığının belirtileri farklı yaşlarda ortaya çıkmaya başlayabilir ancak genellikle bebeklik dönemiyle birlikte başlar. Belirtilerin ortaya çıkmaya başlayabileceği yaş hastalıklar arasında farklılık gösterir. Belirtiler tek bir yaş aralığında veya birkaç yaş aralığında başlayabilir. Bazı hastalıkların belirtileri ise herhangi bir yaşta başlayabilir. Sistinozis hastalığında belirtilerin ne zaman ortaya çıktığını bilmek, doğru tanının bulunmasına katkı sağlar.</p> <h2><strong>Sistinozis Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Nefropatik sistinozis, orta düzey sistinozis ve nefropatik olmayan sistinozis olmak üzere üç ana sistinozis türü vardır. Semptomların ilk ne zaman ortaya çıktığına (başlangıç yaşı) ve semptomların şiddetine bağlı olarak görülme seyri açısından farklılık gösterirler.</p> <h3><strong>Nefropatik sistinozis</strong></h3> <p>Nefropatik sistinozis aynı zamanda infantil veya erken başlangıçlı sistinoz olarak da adlandırılır. Bu durum, hastalığın görüldüğü kişilerin yaklaşık %95'ini etkileyen en yaygın sistinozis form olarak bilinir. Ayrıca nefropatik sistinozis hastalığın en şiddetli formudur.</p> <p>Nefropatik sistinoziste, bebeklerde renal fanconi sendromu adı verilen bir böbrek hasarı türü gelişir. Bu durumda, mineraller ve diğer besinler kan dolaşımına düzgün bir şekilde emilmez ve idrar yoluyla bir kayıp yaşanır. Bu besin kaybı bebeklerde büyüme gecikmelerine, yumuşak eğri kemiklere (<a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/rasitizm-nedir">raşitizm</a>) ve diğer birçok zayıflatıcı semptoma yol açabilir.</p> <h3><strong>Orta düzey sistinozis</strong></h3> <p>Orta düzey sistinozis, ergenlik, juvenil veya geç başlangıçlı sistinozis isimleriyle de ifade edilebilir. Bu sistinoz tipinin belirtileri ve semptomları infantil sistinoz ile aynıdır. Ancak genellikle çocukluk veya ergenlikle birlikte meydana gelir. Semptomlar diğer türlere oranla daha az şiddetli olabilir ve daha yavaş gelişebilir.</p> <h3><strong>Nefropatik olmayan sistinozis</strong></h3> <p>Nefropatik olmayan sistinozis, iyi huylu veya oküler sistinozis olarak da adlandırılır. Nefropatik olmayan sistinozis, diğer sistinozis türlerinden farklı olarak yalnızca göz bölgesini etkiler. Bu da kornealardaki sistin kristallerinin ışığa karşı hassasiyete (<a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/fotofobi-isiga-duyarlilik">fotofobi</a>) sebebiyet verir. Ancak bu sistinozis türüne sahip çoğu kişi böbrek hasarı geliştirmez veya hastalığın diğer semptomlarını yaşamaz. Nefropatik olmayan sistinozisin teşhis edildiği yaş, semptomların olmaması nedeniyle değişkenlik gösterir. Ancak hastalık genellikle orta yaşlı yetişkinleri etkiler.</p> <h2><strong>Sistinozis Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Sistinozis hastalığının gerçek tanısı, kan hücrelerinde yüksek sistin içeriğinin ölçülmesine ve CTNS geninin moleküler analizine dayanır. Bunun için de kan tahlili, genetik test, idrar tahlili ve göz muayenesi yapılabilir. Bu testler, hastalığın kesin tanısını koymakla birlikte hastalığın hangi bölgeleri etkilediğini de ortaya koyar.</p> <h2><strong>Sistinozis Tedavisi </strong></h2> <p>Sistinozis hastalığının kesin bir tedavisi yoktur. Hastalığın seyrini iyileştirmek, semptomların etkilerini azaltmak ve temelde sistin birikimini azaltmak için birtakım ilaçlar reçete edilebilir. Bunun yanında hastalığın etkilerinin azaltılması için bazı tedavi yöntemleri de önerilebilir.</p> <p>Sistinozis hastalığının etkilerini azaltmak için uygulanabilecek yöntemler şöyledir:</p> <ul> <li>Aşırı su kaybını önlemek için bol sıvı ve elektrolit takviyesi</li> <li>Normal elektrolit dengesini korumaya yönelik ilaçlar</li> <li>Böbreklerdeki fosfat emilimindeki bozukluğu düzeltmek için ilaçlar</li> </ul> <p>Bunların dışında gelişim bozukluğu meydana gelen çocuklarda büyüme hormonu tedavisi, konuşma-dil terapisi ve genetik danışmanlık da önerilebilir. Tüm bu yöntemler hastalığın etkilerini azaltmak için uygulanır.</p> <h2><strong>Sistinozis Hakkında Sık Sorulan Sorular </strong></h2> <h3><strong>Sistinozis nasıl bir hastalıktır?</strong></h3> <p>Sistinozis, hücrelerdeki amino asitlerden biri olan sistin (proteinlerin bir yapı taşı) birikimiyle karakterize olan genetik bir durumdur.</p> <h3><strong>Sistinozis tehlikeli bir hastalık mı?</strong></h3> <p>Sistinozis nadir meydana gelen genetik bir hastalıktır ancak kontrol altına alınmazsa uzun vadede böbreklerde ve gözlerde hasar meydana getirebilir.</p> <h3><strong>Sistinozis hastalığına hangi doktor bakar?</strong></h3> <p>Sistinozis hastalığını işaret edebilecek belirtiler varsa <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/cocuk-nefrolojisi">çocuk nefrolojisi</a> bölümü doktorlarından randevu alınabilir. Doktor ayrıca gerekli gördüğü takdirde farklı bölümlere sevk yapabilir.</p> <h3><strong>Sistinozis böbrekleri nasıl etkiler?</strong></h3> <p>Sistinozisin şiddetli ve uzun süren vakalarında yaygın olmasa da böbreklerin iflas etmesi söz konusu olabilir ve buna bağlı <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/bobrek-nakli">böbrek nakli</a> gerekebilir.</p>
Wolf Parkinson White Sendromu
<p>Wolf Parkinson White sendromu; kalp ritmindeki anormalliklerden kaynaklanan ve kalp atışlarının düzensiz ve hızlı hale gelmesine yol açan bir durumdur. Wolf Parkinson White Sendromu, kalbin elektriksel iletim yolundaki anormallikler nedeniyle gelişir. Bu hastalık genellikle genç yaşlarda ortaya çıkar ve belirtiler zaman zaman hafif, bazen de şiddetli olabilir. WPW sendromu, tedavi edilmediği takdirde zamanla kalp sağlığına ciddi şekilde zarar verebilir.</p> <h2><strong>Wolf Parkinson White Sendromu Nedir?</strong></h2> <p>Wolf Parkinson White Sendromu, anormal kardiyak elektriksel iletimden kaynaklanan ve genellikle doğuştan meydana gelen bir kalp kusurudur. Ayrıca genç yaşta da ortaya çıkabilen bir hastalık olan Wolf Parkinson White Sendromu’nda kalp atışın anormal bir hızlılık söz konusudur.</p> <p>Wolf Parkinson White Sendromu’nun belirtileri çoğunlukla 11 ila 50 yaşları arasında ortaya çıkar ve kalp atışlarında hızlanma, baş dönmesi ve sersemlik hissi gibi belirtiler ortaya çıkar.</p> <p>Wolf Parkinson White Sendromu’nun tedavisi, ilaç kullanımı veya <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/ablasyon-nedir">ablasyon</a> olarak bilinen bir tedavi yöntemini içerir. Nadir durumlarda kalbin normal ritmini geri yüklemek için elektrik şoku da uygulanabilir.</p> <h2><strong>Wolf Parkinson White Sendromu’nun Belirtileri Nelerdir? </strong></h2> <p>Wolf Parkinson White Sendromu kalpte anormal elektriksel yolların oluşmasıyla meydana geldiği için en belirgin semptom kalp atış hızının artmasıdır. Bununla birlikte göğüs ağrısı, nefes darlığı ve baş dönmesi de ortaya çıkabilir.</p> <p>Normalde kalbin sağ atriyumundan sağ ventriküle iletilen elektriksel sinyaller, kalp kasının düzgün bir şekilde atmasına yardımcı olur. Wolf Parkinson White Sendromu’nda ise ekstra bir elektriksel iletim yolu bulunur ve bu durum kalp atışlarını düzensizleştirerek kalp hızını artırabilir. </p> <p>Wolf Parkinson White sendromu belirtileri, kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bazı kişilerde hiç belirti göstermeyebilirken bazı kişilerde ciddi kalp ritim bozukluklarına yol açabilir. En yaygın Wolf Parkinson White Sendromu belirtileri şunlardır: </p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kalp-carpintisi-nedir">Kalp çarpıntısı</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-donmesi">Baş dönmesi</a>, bayılma</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">Göğüs ağrısı</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">Nefes darlığı</a></li> </ul> <h3><strong>Kalp çarpıntısı</strong></h3> <p>Wolf Parkinson White sendromu kalp çarpıntısı yapan bir rahatsızlıktır. Kalp atışları aniden hızlanır ve kişi bu durumu çarpıntı olarak hisseder. <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/stockholm-sendromu-nedir">Stockholm sendromu</a> kaynaklı anksiyetenin neden olduğu psikolojik çarpıntı hissinden farklı olarak genellikle dinlenme esnasında veya aniden fiziksel aktivite sırasında ortaya çıkabilir. </p> <h3><strong>Baş dönmesi ve bayılma </strong></h3> <p>Wolf Parkinson White Sendromu, kalp ritminin hızlanması sonucu kanın vücutta düzgün bir şekilde dağılmasını engelleyebilir. Bu da baş dönmesine ve bayılmalara yol açabilir. Bayılma, aniden başlayan kalp ritmi bozukluklarıyla da bağlantılıdır. </p> <h3><strong>Göğüs ağrısı</strong></h3> <p>Wolf Parkinson White Sendromu, bazı kişilerde göğüs ağrısına neden olabilen bir sendromdur. Meydana gelen bu göğüs ağrısı kalbin oksijen almadığı veya yeterince kan pompalamadığı zamanlarda daha belirgin hale gelebilir. </p> <h3><strong>Nefes darlığı</strong></h3> <p>Kalp atış hızının aşırı artması, vücudun oksijen ihtiyacını karşılamakta zorlanmasına yol açar. Bu da nefes darlığına sebep olabilir. </p> <p>Belirtiler genellikle geçici olmakla birlikte tedavi edilmediğinde daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği için profesyonel bir sağlık hizmeti almak oldukça önemlidir. </p> <h2><strong>Wolf Parkinson White Sendromu Neden Olur? </strong></h2> <p>Wolf Parkinson White Sendromu, kalpteki elektriksel iletim yollarının anormal şekilde gelişmesi sonucu oluşur. Normalde, kalpteki elektriksel sinyaller belirli bir yol boyunca iletilir. Ancak WPW sendromunda ekstra bir elektriksel yol bulunur. Bu ekstra yol, kalp ritmini bozar ve kalbin aşırı hızlanmasına yol açar. Wolf Parkinson White Sendromu nedenleri şunlardır: </p> <ul> <li><strong>Genetik faktörler:</strong> Wolf Parkinson White sendromu ve genetik faktörler birbiriyle ilişkili olabilir. Ailede WPW sendromu olan bireylerin bu hastalığa sahip olma riski daha yüksektir. Genetik geçiş, hastalığın ortaya çıkmasında önemli bir faktör olabilir. </li> <li><strong>Doğumsal anormallikler:</strong> Wolf Parkinson White Sendromu, doğuştan gelen kalp anormallikleri ile de bağlantılı olabilir. Kalpteki elektriksel yolların yanlış gelişmesi sonucu bu hastalık görülebilir. </li> <li><strong>Yaş ve cinsiyet:</strong> WPW sendromu genellikle genç yaşlarda görülür. Erkeklerde bu hastalığa daha sık rastlanabilir. </li> </ul> <p>Genetik ve doğuştan gelen faktörler, WPW sendromunun gelişmesine yol açan başlıca nedenler arasında yer alır. Ancak her WPW vakasında bu nedenler geçerli olmayabilir. </p> <h2><strong>Wolf Parkinson White Sendromu Tanısı Nasıl Konur? </strong></h2> <p>WPW sendromunun tanısı, bir dizi testle konur. Bu testler, kalbin elektriksel iletimini ve ritmini incelemeye yöneliktir. Tanı koyma sürecinde kullanılan başlıca yöntemler şunlardır: </p> <ul> <li><strong>Elektrokardiyogram (<a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/ekg-nedir-ekg-nasil-cekilir">EKG</a>):</strong> Kalbin elektriksel aktivitelerini kaydederek anormal yolları tespit eder. </li> <li><strong>Holtermonitörüzasyonu:</strong> Uzun süreli kalp ritmi takibi yapılmasını sağlar. </li> <li><strong><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/ekokardiyografi-nedir-nasil-uygulanir">Ekokardiyografi</a>:</strong> Kalp yapısını ve fonksiyonlarını incelemek için kullanılır. </li> <li><strong>Elektrofizyolojik çalışma (EPS):</strong> Kalbin elektriksel sistemini detaylı incelemek için yapılan ileri bir testtir. </li> </ul> <p>Yapılacak bu testler ile WPW sendromunun varlığı belirlenebilir ve tedavi süreci başlatılabilir. </p> <h3><strong>Wolf Parkinson White Sendromu ve kalp sağlığı </strong></h3> <p>WPW sendromu, kalp sağlığını önemli ölçüde etkileyen bir durumdur. Bu sendrom, kalpteki elektriksel yolların anormal olması nedeniyle kalbin ritminin düzensizleşmesine yol açar. Anormal kalp ritimleri, kalbin verimli bir şekilde kan pompalayamamasına neden olabilir. Bu durum, zamanla kalp yetmezliğine veya diğer ciddi kalp hastalıklarına yol açabilir. WPW sendromu olan bireylerde şu riskler daha belirgindir: </p> <ul> <li><strong>Kalp krizi riski:</strong> Kalbin daha hızlı atmasına yol açan Wolf Parkinson White sendromu <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kalp-krizi-belirtileri-tani-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">kalp krizi</a> riski oranını artırır.</li> <li><strong>Ani kalp durması:</strong> Wolf Parkinson White sendromu, bazı durumlarda ani kalp durmasına yol açabilir. Bunun nedeni, kalpteki anormal elektriksel yolların hızlı ve düzensiz kalp atışlarına neden olmasıdır.</li> </ul> <p>Wolf Parkinson White sendromu risk faktörleri göz önüne alındığında; tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Erken teşhis ve tedavi, bu risklerin önlenmesine yardımcı olabilir. </p> <h3><strong>Wolf Parkinson White Sendromu için erken teşhisin önemi </strong></h3> <p>Wolf Parkinson White sendromu tedavisi için erken teşhis, tedavinin başarılı olmasını sağlar. Erken tanı konan hastalarda, kalp ritmini düzenlemek ve olası komplikasyonları önlemek mümkündür. Ancak WPW sendromu bazen belirti göstermeyebilir veya belirtiler hafif olup göz ardı edilebilir. Bu nedenle düzenli sağlık kontrolleri ve kalp rahatsızlıkları ile ilgili herhangi bir belirti gösteren kişilerin erken dönemde doktora başvurması büyük önem taşır. Erken teşhis, tedavi sürecinin etkinliğini artırarak hastaların sağlığını koruma ve komplikasyonları önleme açısından önemli avantajlar sağlar. </p> <ul> <li><strong>Tedavi yöntemlerinin erken başlatılması:</strong> Erken teşhis, hastalığın daha ciddi sorunlara yol açmadan tedavi edilmesini sağlar. </li> <li><strong>Komplikasyonların önlenmesi:</strong> Erken teşhis ile kalp krizi ve ani kalp durması gibi ciddi komplikasyonların önüne geçilebilir. </li> </ul> <p>Erken teşhis ile birlikte Wolf Parkinson White sendromu ve ilaç tedavisi hemen uygulanır. Bu noktada tedavi, istenen cevabı vermezse farklı tedavi yöntemleri değerlendirilir. </p> <h2><strong>Wolf Parkinson White Sendromu Hakkında Sık Sorulan Sorular </strong></h2> <h3><strong>Wolf Parkinson White Sendromu kalp ritmini nasıl etkiler? </strong></h3> <p>WPW sendromu, kalpte ekstra bir elektriksel iletim yolu oluşturur. Bu yol, kalbin hızla ve düzensiz atmasına neden olur. Bu da kalp ritmini bozarak normal fonksiyonların yerine getirilmesini engeller. </p> <h3><strong>Wolf Parkinson White Sendromu ciddi sağlık sorunlarına yol açar mı? </strong></h3> <p>Tedavi edilmediği takdirde Wolf Parkinson White Sendromu tıpkı <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/ramsay-hunt-sendromu">Ramsay hunt sendromu</a> gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.</p> <h3><strong>Wolf Parkinson White Sendromu genetik midir? </strong></h3> <p>WPW sendromu, genetik bir yatkınlıkla ilişkili olabilir. Ailede bu hastalık öyküsü olan kişilerde risk daha yüksek olabilir.</p> <h3><strong>Wolf Parkinson White Sendromu olan bir kişi spor yapabilir mi? </strong></h3> <p>Wolf Parkinson White sendromu ve spor arasında ilişki en çok merak edilen konulardır. Rahatsızlığa sahip olan kişiler doktor gözetiminde spor yapabilirler.</p>
AVM Hastalığı
<p>Damar yumağı olarak da bilinen arteriovenöz malformasyon (AVM), atardamarlar ve toplardamarların kılcal damar sistemini atlayıp, doğrudan birbiri ile anormal bağlantılar oluşturduğu kan damarı düğümleridir. Genellikle beyin veya omurgadaki atardamarlar ile toplardamarlar arasında anormal bir bağlantı meydana gelmesine neden olan AVM hastalığı, yaygın olarak doğumla birlikte ortaya çıkar. AVM hastalığının en yaygın belirtisi baş ağrısıdır. Tedavi ise genellikle kan damarı yumağının çıkarılmasını içeren cerrahi işlemdir.</p> <h2><strong>AVM Hastalığı Nedir?</strong></h2> <p>Arteriovenöz malformasyon ifadelerinin kısaltması olan AVM hastalığı, aralarında kılcal damar bulunmayan atardamar ve toplardamarların bir araya gelerek, beyinde kuş yuvasına benzer şekilde anormal bir kan damarı yumağı ortaya çıkarmasıdır. Beyin ve omurilik de dahil olmak üzere vücudun herhangi bir kan damarında meydana gelebilen AVM hastalığı kan akışını bozarak dokuların oksijen almasını engeller.</p> <p>Kan, vücuttaki kan damarlarının organize edilmiş kapalı bir devresi içinde hareket eder. Atardamarlar oksijen açısından zengin kanı kalpten beyne ve vücudun diğer organlarına ve dokularına taşımakla görevlidir. Ayrıca damarlar oksijen ve besin açısından fakir kanı ve dokulardan gelen atık ürünleri kalbe ve akciğerlere geri döndürür.</p> <p>Normal şartlarda meydana gelen değişim, atardamarlar ve toplardamarların en küçük kan damarı birimlerinin bağlandığı kılcal damarlarda gerçekleşir. Ancak AVM hastalığının söz konusu olduğu durumlarda atardamarlar ve toplardamarlar arasındaki kılcal damarların bağlantısı eksiktir veya anormal bir bağlantı durumu vardır. Bu durum da yüksek akışlı atardamar kanının, yüksek tansiyona alışık olmayan toplardamarlara doğrudan bağlanmasına neden olur. Sonuç olarak AVM hastalığında atardamar ve toplardamar arasındaki anormal bağlantı tedavi edilmediği takdirde damar yırtılmasına ve beyin kanamasına neden olabilir.</p> <p>AVM hastalığının bilinen en yaygın belirtisi ise baş ağrısıdır. Hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak genellikle cerrahi tedavi önerilir. Bu operasyon sırasında, meydana gelen kan damarı yumağının çıkarılması gerçekleştirilir.</p> <h2><strong>AVM Hastalığı Neden Olur?</strong></h2> <p>AVM hastalığı, damarlarda kan damarı yumağının meydana gelmesiyle oluşur ancak kesin nedeni tam olarak bilinmez. Değerlendirmelerle birlikte AVM hastalığının bebeğin hamilelik sürecindeki fetal gelişim sırasında ortaya çıkabileceği düşünülür. Ayrıca nadir de olsa hastalığın kalıtsal olabileceği de değerlendirilir.</p> <h2><strong>AVM Hastalığı Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>AVM hastalığının beyin arteriovenöz malformasyon ve periferik arteriovenöz malformasyon olmak üzere iki ayrı türü bulunur. Bu türler şöyle açıklanabilir:</p> <h3><strong>Beyin arteriovenöz malformasyon</strong></h3> <p>Beyin AVM hastalığı, beyin dokusunun herhangi bir yerinde veya beynin yüzeyinde gelişir. Aynı zamanda AVM hastalığı en sık olarak beyinde, beyin sapında ve omurilikte görülür.</p> <h3><strong>Periferik arteriovenöz malformasyon</strong></h3> <p>AVM hastalığının türlerinden biri olan periferik arteriovenöz malformasyon, yüz bölgesinde, kollarda veya bacaklarla birlikte kalp, karaciğer veya akciğerler gibi dokularda ve organlarda meydana gelebilirler.</p> <h2><strong>AVM Hastalığı Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Kan damarı yumağı olarak da ifade edilen AVM hastalığının belirtileri arasında <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a>, baş dönmesi, görme problemleri, nöbet ve zihinsel bulanıklık yer alır. Ayrıca kas güçsüzlüğü, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a> da görülebilir. Bu belirtilerin şiddetli yaşandığı durumlarda sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir.</p> <p>AVM hastalığının belirtileri maddeler halinde şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Baş ağrısı (en yaygın)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-donmesi">Baş dönmesi</a></li> <li>Görme bozuklukları</li> <li>Nöbet</li> <li>Zihinsel bulanıklık</li> <li>Kas güçsüzlüğü</li> <li>Uyuşma veya karıncalanma</li> <li>Mide bulantısı ve kusma</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sirt-agrisi-neden-olur-neler-iyi-gelir">Sırt ağrısı</a></li> <li>Hareket sırasında nefes darlığı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karin-agrisina-ne-iyi-gelir">Karın ağrısı</a></li> <li>AVM akciğerde olursa kanlı öksürük</li> </ul> <h2><strong>AVM Hastalığı Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>AVM hastalığının tanısı için öncelikli kişinin yaşadığı şikayet ve belirtiler dikkate alınır ve fiziksel bir muayene yapılır. AVM hastalığı ile ilgili şüpheye düşüren belirtiler söz konusuysa bazı testler yapılabilir. Bunların arasında MR, BT taraması, kateter anjiyografisi bulunur. Eğer AVM hastalığının beyinde meydana gelebileceği şüphesi varsa beyinle ilgili farklı testler de istenebilir.</p> <p>AVM hastalığının kesin tanısı için uygulanabilecek testler şu şekildedir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/emar-mr-manyetik-rezonans-goruntuleme-nedir">Manyetik rezonans görüntüleme</a> (MR)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">BT taraması</a></li> <li>Kateter anjiyografisi</li> <li>Beyin manyetik rezonans anjiyografisi</li> <li>Bilgisayarlı tomografi anjiyografisi</li> <li>Transkranial doppler ultrason</li> </ul> <h2><strong>AVM Hastalığı Tedavisi</strong></h2> <p>AVM hastalığının kesin tedavisi ameliyat olarak görülür. Ameliyat sırasında, oluşan kan damarı yumağının sağlıklı bir şekilde çıkarılması amaçlanır. Ancak ameliyat riskli görülürse gamma knife yöntemine de başvurulabilir. Bunun dışında semptomların hafifletilmesine yönelik ilaçlar da verilebilir.</p> <ul> <li>AVM hastalığında tedavi yöntemleri şöyledir:</li> <li>Kesin tedavi için ameliyat</li> <li>Ameliyat riskli görülürse gamma knife yöntemi</li> <li>Semptomları hafifletmek için nöbet önleyici ve ağrı kesici ilaçlar</li> <li>Embolizasyon</li> </ul> <h2><strong>AVM Hastalığı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>AVM nasıl bir hastalıktır?</strong></h3> <p>AVM hastalığı, arteriovenöz malformasyon ifadesinin kısaltılmış halidir ve kan damarlarındaki anormal bağlantı sonucu oluşan kan damarı yumaklarını ifade eder.</p> <h3><strong>AVM hastalığı nasıl ortaya çıkar?</strong></h3> <p>AVM hastalığının bebeğin anne karnındaki gelişimiyle birlikte doğumdan sonra ortaya çıktığı düşünülür ancak kesin nedeni bilinmez.</p> <h3><strong>AVM hastalığının olası komplikasyonları nelerdir?</strong></h3> <p>Özellikle beyin AVM’lerinin tedavi edilmeyen vakalarında beyin kanaması, felç, nöbetler, anevrizma ve beyin hasarı oluşabilir. Bunların önüne geçmek için ciddi belirtiler yaşanıyorsa vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.</p> <h3><strong>AVM hastalığı tehlikeli mi?</strong></h3> <p>AVM, yaygın olarak beyinde meydana geldiği için olası riskler barındırır. Müdahale edilmeyip tedaviye geçilmezse <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/beyin-kanamasi-nedir">beyin kanaması</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/inme-felc-belirtileri-nelerdir">felç</a> gibi sorunlar ortaya çıkarabilir. Bu sebeple belirtilerin ciddiye alınması önemlidir.</p> <h3><strong>AVM hastalığı önlenebilir mi?</strong></h3> <p>AVM hastalığı, doğuştan olduğu düşünülen bir hastalık olduğu için önlenebilme durumu söz konusu değildir. Belirtilerin ortaya çıkmasıyla birlikte tıbbi tedavi gerektirir.</p> <h3><strong>AVM hastalığına hangi doktor bakar?</strong></h3> <p>AVM hastalığı için <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/beyin-cerrahisi">beyin ve sinir cerrahisi</a> bölümü doktorlarından randevu alabilirsiniz. Hastalığın etkilendiği bölgeye bağlı olarak farklı branşlara yönlendirme yapılabilir.</p>
Teknolojiler
Aiforia
<p>Yapay zeka, günümüzde makinelerin insan benzeri görevleri gerçekleştirmesine, deneyiminden öğrenmesine, yeni girdilere uyum sağlamasına olanak sağlayan sistemleri tanımlamaktadır. Yapay zeka ile temelde insan yetkinliklerinin geliştirilmesi ve bunlara katkı sağlanması amaçlanırken, şirketler ise yapay zekayı sektöre de bağlı olarak, müşteri hizmetlerinden tedarik zinciri yönetimine kadar birçok alanlarda kullanmaktadır. Sağlık sektöründe ise yapay zeka; karmaşık tıbbi ve sağlık hizmetleri verilerinin analizinde, insan bilişini örnek almak için makine öğrenimi algoritmaları ve yazılımlarını tanımlamak için kullanılan kapsamlı bir terim olarak karşımıza çıkıyor. Aiforia firmasına ait algoritmalar da kısaca klinik teşhiste yapay zeka destekli patoloji görüntü analiz yazılımı olarak tanımlanabilir. Türkiye’de CE-IVD onaylı bir patoloji algoritması ilk olarak Memorial Sağlık Grubu’nda kullanılmaya başlandı. Patolojideki YZ uygulamaları ve 2025 yılı itibariyle hastalara hizmet edecek algoritmalar hakkındaki detayları, Memorial Sağlık Grubu Patoloji kurucu hekimi ve koordinatörü Prof. Dr. İlknur Türkmen aktardı.</p> <h2><strong>Patolojik İncelemede Yapay Zeka Nedir?</strong></h2> <p>Patolojik inceleme, başta kanser olmak üzere hemen tüm hastalıkların altın standart tanısı için gereklidir. Patolojik tanı mikroskop altında hücrelerin incelenmesi ile yapılmakta iken, son 20 yılda bu görüntülerin dijitalize edildiği dijital patoloji kavramı hayatımıza girmiştir. Dijitalizasyon, pek çok alanda süreçlere katkı sağladığı gibi, yapay zeka destekli görüntü analizi yazılımları ile tanı, tedavi süreçlerini yönlendirme ve YZ’nın hastalar için kullanımı için uygun ortamın oluşturulmasını sağlamaktadır. Bu tür yazılımlar, dijitalleştirilmiş patoloji örneklerini analiz etmek için derin öğrenme ve makine öğrenimi algoritmalarını kullanmakta ve patoloji uzmanlarının doku örneklerini daha hızlı ve arttırılmış doğrulukla incelemelerine yardımcı olmaktadır.</p> <h2><strong>Yapay Zekanın Tanı Sürecine Katkıları Nelerdir?</strong></h2> <p>Yapay zeka modelleri, hücre tespiti, sınıflandırma, sayım ve anormal dokuların belirlenmesi gibi çeşitli görevlerde destek sunabilmektedir. Bu tür yazılımlar, görüntü analizini otomatikleştirerek patologların iş yükünü hafifletmeye yardımcı olmasının ardından hata riskini de en aza indirmektedir. Ancak, bu tür yazılımlar tek başına tanı koymaktan öte patoloji uzmanının değerlendirmesini tamamlayıcı nitelikte kullanılmaktadır.</p> <h2><strong>Aiforia Yazılımları Hangi Hastalıkların Tedavisinde Fayda Sağlamaktadır?</strong></h2> <p>Aiforia yazılımları, özellikle dijital patoloji ve yapay zeka tabanlı görüntü analizi alanında önemli yenilikler sunan yazılım desteği olarak günümüzde kullanıma sunuldu. Bu yazılım, çeşitli hastalıkların teşhisinde ve araştırılmasında yardımcı olabilmeyi amaçlamaktadır. Genel olarak şu alanlarda etkili olabilir:</p> <ul> <li><strong>Kanser Tanısı:</strong> Aiforia, özellikle meme, prostat, akciğer ve deri kanserleri gibi çeşitli kanser türlerinin tanısında patoloji uzmanlarına yardımcı olur. Yapay zeka, anormal hücresel yapıları ve potansiyel tümör odaklarını tespit eder.</li> <li><strong>Nörolojik Hastalıklar:</strong> Alzheimer hastalığı gibi çeşitli nörodejeneratif hastalıkların analizinde kullanılabilir. Beyin dokusundaki yapısal değişiklikleri incelemek için yararlı olabilir.</li> <li><strong>Böbrek Hastalıkları:</strong> Glomerülonefrit ve diğer böbrek rahatsızlıklarının teşhisinde doku analizi yapabilir.</li> <li><strong>Enfeksiyon Hastalıkları:</strong> Bakteriyel veya viral enfeksiyonların sonucu olan patolojik değişikliklerin incelenmesine yardımcı olabilir.</li> <li><strong>Karaciğer Hastalıklar:</strong> Karaciğer fibrozisi veya siroz gibi durumların tanısında etkili olabilir.</li> </ul> <p>Patoloji alanında CE-IVD onaylı yazılım algoritması olan Aiforia algoritmalarının güçlü yanı, büyük miktarda veriyi hızlı ve tutarlı bir şekilde analiz ederek patoloji uzmanlarının daha doğru ve daha kısa zamanda teşhis koymasına yardımcı olmaktır.</p> <h2><strong>Dijital Patoloji ve Yapay Zekanın Bir Diğer Avantajı; Kullanım Alanındaki Çeşitlilik</strong></h2> <p>Bu yazılım desteğinin güçlü yanı, büyük miktarda veriyi hızlı ve tutarlı bir şekilde analiz ederek patoloji uzmanlarının daha doğru ve zamanında teşhis koymasına yardımcı olmasıdır. Patoloji alanındaki dijitalizasyon, YZ yazılımlarının kullanımına olanak sağlamakta ve patoloji alanında oldukça önemli bir yenilik sunmaktadır. Bu teknoloji ve yazılımların kullanım alanları şunlardır:</p> <ul> <li><strong>Uzak Erişim ve Paylaşım Kolaylığı:</strong> Dijital olarak taranan görüntülere dünyanın herhangi bir yerinden erişilebilir ve bu görüntüler kolayca paylaşılabilir. Bu, uzaktan çalışma ve ikinci görüşlerin alınmasını kolaylaştırır. Ekspertiz sahibi patologların hastalar için çalışabilmesine imkan sağlar.</li> <li><strong>Hız ve Verimlilik:</strong> Yapay zeka algoritmaları, görsel verilerin analizini hızlandırabilir ve patoloji uzmanlarının tanı koyma süreçlerini hızlandırarak daha verimli çalışmalarına olanak tanır. Böylelikle tekrarlayan işlerle vakit kaybetmek yerine, hastalara daha komplike süreçlerde fayda sağlayabilirler.</li> <li><strong>Hassasiyet ve Doğruluk: </strong>Otomatik analiz ve yapay zeka destekli algoritmalar sayesinde, doku örneklerinin incelenmesinde insan hatalarını minimize eder ve daha doğru sonuçlar elde edilmesini sağlar.</li> <li><strong>Büyük Veri Analizi: </strong>Bu tür yazılımlar büyük ölçekli patoloji verilerini hızlı bir şekilde işleyebilir ve analiz edebilir. Bu da araştırmalar için geniş kapsamlı veri analizi imkanı sunar ve yeni ilaç geliştirmeleri için çok önemli bir vizyon ve ufuk sunmaktadır.</li> <li><strong>Öğrenme ve Gelişme: </strong>Yazılım, makine öğrenimi algoritmaları sayesinde zamanla gelişir ve daha karmaşık patolojik anormallikleri tanıyabilme kapasitesini artırır.</li> <li><strong>Araştırma ve Geliştirme:</strong> Akademik kurumlar ve ilaç şirketleri, Aiforia benzeri yazılımlar üzerinde yürütülen araştırmalar sayesinde yeni tedavi yöntemleri ve ilaçlar geliştirebilir.</li> </ul> <p>Yukarıda özetlendiği üzere; dijital patoloji ve bu alanda kullanılan klinik karar destek yazılımları, tıpta dijital dönüşümün önemli bir parçası olup, klinisyenlere ve araştırmacılara önemli avantajlar sunmaktadır. Bu tür yazılımlar, tıbbi araştırmalar ve klinik uygulamalarda büyük bir potansiyele sahiptir. Kişiselleştirilmiş tedavilerini geleceği büyük veri analizinden geçmektedir.</p> <p>Dört yıllık bir süreçte, tam dijital iş akışı ile ülkede öncü, globalde bilinir hale gelen Memorial Sağlık Grubu Patoloji Bölümü, dijital patolojinin ana hedeflerinden biri olan yapay zeka kullanımını da hastaların yararına kullanmak adına rutin işleyişine almıştır. 2025 yılı itibariyla prostat, meme ve akciğer kanseri hastalarında yapay zeka algoritmaları kullanılacaktır. Portföyü genişletme çalışmaları devam etmektedir.</p>
MonaLisa Touch Lazer (Lazerle Genital Estetik)
<p>Bir ışık teknolojisi olan lazer, tıbbın birçok alanında olduğu gibi jinekoloji alanında da sadece kozmetik amaçlı değil hem tedavi amaçlı hem de fonksiyonel olarak kullanılıyor. Vajinal sağlığın korunması, bakımı ve yenilenmesi için özel olarak geliştirilen lazer teknolojileri, doğum sonrası veya menopoz dönemindeki kadınlara öneriliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kadın hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Emine Barın, genital lazer uygulamalarından biri olan Monalisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) ile ilgili bilgi verdi.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Teknolojisi Nedir? </strong></h2> <p>Kadınlarda yaş arttıkça vajina dokusunda hücresel değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişikliklerin hızını azaltmak ve şikayetleri gidermek amacıyla Lazer Vajinal Rejüvenasyon (rejuvanation) yani lazerle yapılan vajinanın gençleştirme işlemi uygulanmaktadır. Bu işlemin estetikten çok fonkisyonel kazanımları vardır.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Teknolojisi Neleri Tedavi Eder? </strong></h2> <p>MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işleminden ortalama 3 hafta sonra hissedilir bir şekilde vajinal sıkılaşma meydana geldiği ifade edilmektedir. Karın içi basıncı artışı gibi (öksürük, ağır yük kaldırma) durumlarında görülen idrar kaçırma sorunları da vajinal lazer ile tedavi olmaktadır.</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vajinal-kuruluk-nedir">Vajinal kuruluk</a> tedavisi</li> <li>Vajinanın sıkılaştırılması ve gençleştirilmesi(vajinal rejüvenasyon)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrar-kacirma-nedir">İdrar kaçırma</a> tedavisinde (stress inkontinans)</li> <li>Cinsel ilişkide hazzın artırılması amacıyla</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/menopozu-isaret-eden-15-belirti">Menopoza</a> bağlı şikayetlerin giderilmesi</li> <li>Tekrarlayan vajinal enfeksiyonların ve tekrarlayan mantar tedavisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/genital-sigil-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Genital siğil</a> tedavisi</li> <li>Rahim ağzı yaralarının tedavisi</li> <li>Genital bölge renk açma tedavisi(genital beyazlatma)</li> </ul> <p>Lazerle vajinal daraltma yapılan hastaya aynı seansta vajinal beyazlatma işlemi de yapılabilmektedir. MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işlemleri kombine edilebilmektedir. Tek bir seansta birden fazla genital estetik işlemi yapılabilmektedir. Ayrı başlıklarla kişiye özel çözüm üretiliyor.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Nasıl Yapılır? </strong></h2> <p>Lazer işleminden önce hastanın kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. İşlem kolay, ağrısız ve anestezi gerektirmeden 15-20 dakika süren bir işlemdir. Hastaya göre gerekirse ve daha iyi sonuç almak için 4 haftalık aralıklarla 3 defa işlem tekrarlanmaktadır. İşlem sonrası hasta normal rutin hayatına devam edebilmektedir.</p> <p>Genital lazer ile vajina içine yerleştirilen ultrason probuna benzer bir prob ile işlem uygulanmaktadır. Genital beyazlatma ve siğil için ayrı lazer başlıkları kullanılmaktadır. Genital lazer işlemi sırasında doku içine giren yüksek enerjili lazer ışığı, dokuda küçük çaplı bir hasar oluşturmaktadır. Bunun sonucunda dokuda bir enflamasyon ve sonrasında bir tamir ve yenilenme süreci başlamaktadı. Kollajen sentezi artar, kan dolaşımı artar, elastik lif yapımı artar ve duyarlılık artışı olur.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer kimlere uygulanabilir? </strong></h3> <p>Vajinal uygulamaları 18 yaş altı hastalar için uygun değildir. Ancak üst yaş sınırı bulunmamaktadır. Lazer tedavisine aşırı hassas olanlarda dikkatli uygulanması gerekmektedir. Alerjik reaksiyonlar oluşabilir. Çok yoğun enfeksiyon varsa önce enfeksiyon tedavi edilip sonra lazer uygulaması yapılabilmektedir. Bu durumlar dışında uygun olan kişilere lazer uygulaması yapılabilir.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İşlem sonrası cinsel ilişki yasağı var mı? </strong></h3> <p>MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işleminden 7 gün sonra cinsel ilişki serbest olmaktadır. İlk 7 gün cinsel ilişki önerilmemektedir.</p> <h3><strong>Uygulama öncesi nelere dikkat etmek gerekir? </strong></h3> <p>Uygulama öncesi 1 yıl içinde <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/smear-testi-nedir-smear-testi-neden-yapilir">PAP smear testinin</a> yapılmış olması ve negatif sonuç alınmış olması gerekmektedir. Lazer işleminin deneyimli bir <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/kadin-hastaliklari-ve-dogum-jinekoloji">kadın hastalıkları ve doğum</a> doktoru tarafından yapılması gerekmektedir.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer’in avantajları nelerdir? </strong></h3> <p>Lazer işlemi anestezi ve ameliyat gerektirmeden uygulanmaktadır. Ağrısız ve acısız bir yöntemdir. Etkili ve hızlıdır. 20 dakikada işlem tamamlanmaktadır. Bu nedenle günlük yaşantı etkilenmemektedir.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer uygulamasının riski var mıdır? </strong></h3> <p>Lazer uygulamasının rahim ve yumurtalıklarda bir riski bulunmamaktadır. FDA onaylı bir uygulamadır. <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kisirlik-infertilite-nedir">Kısırlığa</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/rahim-kanseri-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">rahim</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/yumurtalik-kanseri">yumurtalık</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/cilt-deri-kanseri-belirtileri-tedavisi-ve-korunma-yontemleri">cilt kanserine</a> neden olmamaktadır.</p>
Cilt Analizinde Yeni Bir Teknoloji: Observ 320 Cilt Analizi
<p>Cildimiz; yaşın ilerlemesi, cilt bakımına yeterli özenin gösterilmemesi, güneş ışınlarına maruziyet ve bazen de genetik sebeplerle sağlıklı ve genç görünümü kaybedebiliyor. Ciltte lekelenme, açık gözenekler, kızarıklık, matlaşma ve elastikiyet kaybı gibi estetik açıdan rahatsız edici sonuçlar görülebiliyor. Cilt tipinizin uzmanlar tarafından analiz edilmesi, ciltteki sorunların objektif olarak saptanabilmesi cilt analiz cihazları öne çıkıyor ve ileri teknolojilerle cildin doğru değerlendirmesinin yapılması gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Asude Kara Polat, Uzm. Dr. Didem Kazan ve Uzm. Dr. Selma Salman, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi hakkında bilgiler verdi.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Nedir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi Dermatoloji bölümünde kullanılan bir cilt tanıma teknolojisidir. Cildin ihtiyaçlarını kolay ve anlaşılabilir haliyle gösterebilen bu analiz ile cilt yüzeyinin daha derin katmanlarının dahi incelenmesi fırsatı sunulmaktadır. Yüzün cihaza konumlandırılmasının ardından cilt yüzeyine patenti LED ışık ve filtrelerle aydınlatma sağlayarak cildin en dıştan içe doğru en net şekilde değerlendirme imkanı sağlamaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Kullanım Alanları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi; cilt tipine uygun bakım rutini oluşturmadan önce cilt tipini belirlemede, rozasea, akne, melasma gibi dermatolojik hastalıkların hem medikal hem de kozmetik tedavileri öncesi ve izleminde tedavini yanıtını değerlendirmede ve botoks, mezoterapi, dolgu uygulamaları gibi kozmetik işlemlerin başarısını değerlendirmede kullanılmaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi teknolojisi, cilt yüzeyine aydınlatma sağlayarak cildin en derin katmanlarını dahi derinlemesine görme imkanı sunmaktadır. Avantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir;</p> <ul> <li><strong>Cilt tipinin değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Cilt tipi kuru-karma-yağlı olarak 3’e ayrılır. Cilt tipinin belirlenmesi ile hastalara günlük cilt bakımı rutini oluşturmaları için yardımcı olacak ürünler önerilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt kalitesi ve yüzey düzensizliklerinin değerlendirilmesi </strong></li> </ul> <p>Açık gözenekler, ton eşitsizliği, ince ve derin çizgilerin tespiti ile hastalara önerilecek kozmetik ürün ya da kozmetik işlemlere karar verilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt lekelerinin tedavisi</strong></li> </ul> <p>Ciltteki çil, güneş lekesi gibi gözle görünen veya derinin alt tabakalarına uzanan gözle görülmeyen hormonal lekeler (melasma) cilt analiz cihazıyla tespit edilebilmektedir. Tespit sonrasında hastaya uygun medikal ya da kozmetik tedaviler önerilebilmektedir. Bu tedavilerin başarısı, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi ile takip edilebilmekte ve gerekli durumlarda ek tedaviler uygulanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cildin damar ağ yapısı değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Kuperoz ya da rosacea adı verilen cilt hastalıkları toplumda sık görülebilmektedir. Bu hastalarda cilt altı kılcal damarlarda normalin üstünde genişleme olabilmekte ve bu durum yüzde kızarık bir görüntüye sebebiyet verebilmektedir. Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile deri altı damar ağı yapısının adeta fotoğrafını çekilmektedir. Bu sayede başlangıç aşamasında saptanan bu hastalıkları önlemeye yönelik önerilerde bulunulabilmekte veya ilerlemiş hastalık durumunda ise tedaviye yön verilebilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cil sıkılığı: (gözaltı torbaları, gülme çizgileri)</strong></li> </ul> <p>Cildin gerekli ihtiyacı karşılanmadığı durumlarda Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile gelişebilecek cilt sorunlarının tespiti kolaylıkla sağlanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilde uygulanan uzun dönemli tedavilerde cildin gelişimi değerlendirilebilmektedir.</strong></li> </ul> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilir mi?</strong></h3> <p>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilmez, oldukça konforlu bir uygulamadır. Kişi cihazın ışık almayan siyah kutu şeklinde başlık kısmına başını yerleştirir, bilgisayarlı fotoğraf sistemimiz cildin fotoğraflarını çeker. Böylece konforlu bir uygulama gerçekleştirilir.</p> <h3><strong>Cilt hastalıklarının takibinde kullanılması ne gibi avantajlar sağlar?</strong></h3> <p>Cilt analiz cihazı sayesinde verilen medikal tedavinin ya da estetik uygulamanın hastanın bir önceki gelişine göre ciltte ne gibi faydalar sağladığı, ne derece başarılı olduğu objektif olarak görülebilir. Gerekirse mevcut tedavi değiştirilebilir ya da tedaviye eklemeler yapılabilir.</p> <h3><strong>Cilt analizi hastaya ne gibi imkanlar sunar?</strong></h3> <p>Hasta, cildindeki fark ettiği sorunların yanında çıplak gözle görülmeyen sorunları da görmüş olur. Doktoruyla birlikte cilt tipine uygun bir cilt bakımı rutini geliştirebilir. Ayrıca ciltteki sorunların tedavisi için yine doktoruyla birlikte bir tedavi planı oluşturabilir.</p>
Rezum (İyi Huylu Prostat Büyümesi İçin Su Buharı Tedavisi)
<p>Rezum, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde prostatın büyüyen kısmını küçültmek için su buharı enerjisinin kullanıldığı bir yöntemdir. Rezum tedavi yöntemi ile üretra-dış idrar yolundan girilerek (endoskopik yaklaşım) prostat gözlenir. Radyofrekans jeneratörü yoluyla oluşan enerji, vücut dışında suyu ısıtmak ve buhara dönüştürmek için kullanılır. Vücut dışında oluşturulan su buharı, prostat büyümesine neden olan prostat dokusunu küçültmek için bir iğne aracılığıyla prostat dokusuna iletilir. İşlem yaklaşık 10 ila 30 dakika arasında sürer ve günübirlik olarak gerçekleştirilebilir. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Fatih Yanaral, iyi huylu prostat büyümesinde kullanılan su buharı tedavi yöntemi Rezum hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>İyi Huylu Prostat Büyümesi ve Rezum Nedir?</strong></h2> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/iyi-huylu-prostat-buyumesine-dikkat">İyi huylu prostat büyümesi</a>, prostat bezinin boyutunun büyümesiyle erkeklerde yaygın olarak görülen ürolojik bir hastalıktır. Erkeklerde ileri yaşlarda yaygın olarak görülen iyi huylu prostat büyümesi 50'li yaşlardaki erkeklerin %40'ını, 90 yaş ve üzerindeki erkeklerin ise %90'ını etkilemektedir. Hastalarının büyük bir kısmında prostat büyümesi mesane çıkış tıkanıklığına neden olarak idrar yolu şikayetlerine yol açmaktadır. İdrar şikayetleri arttıkça hastanın yaşam kaliteleri de düşer. Prostat büyümesi tedavisinde hayat tarzı değişiklikleri, ilaç tedavileri ve ameliyat tedavileri vardır.</p> <p>İlk basamak tedavi olan ilaç tedavileri zamanla etkisini kaybedebilir veya hasta devamlı ilaç kullanmak istemeyebilir. Bu durumdaki hastaların iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde ameliyat seçenekleri gündeme gelir. İyi huylu prostat büyümeleri tedavisinde günümüzde transüretral rezeksiyon (TURP), lazer ameliyatları (Thulep, <a href="https://www.memorial.com.tr/teknolojiler/prostat-buyumesine-holep-tedavisi">Holep</a>) ve Rezum tercih edilmektedir. Klasik yöntem olan TURP'nin kendine has yan etkileri bulunmaktadır. Bu yan etkiler arasında retrograd ejakülasyon (meninin geri kaçması), transfüzyon gerektiren kanama sayılabilir. Ayrıca, genel veya spinal anestezi kullanımını gerektirir ve hastanın ortalama 2 gün hastanede kalış süresi vardır.</p> <p>Bu durumu iyileştirmek için TURP'ye alternatif cerrahi stratejiler sağlamak amacıyla çeşitli minimal invaziv prosedürler geliştirilmiştir. Bunlar arasında, 2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (US FDA) onayı aldıktan sonra artan bir ilgi gören yeni bir ablatif prosedür olan Rezum sistemi bulunmaktadır.</p> <h2><strong>Rezum Tedavi Yönteminin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <ul> <li>Rezum, lokal anestezi altında uygulanabilir (Anestezi riski yüksek hastalara uygulanabilir)</li> <li>Rezum, hastanın kan sulandırıcı ilaçları kesilmeden uygulanabilir (Kalp hastalığı olanlarda güvenlidir)</li> <li>Rezum, hastanın hızlı ve etkili bir tedavi almasını sağlar</li> <li>Rezum ile genişlemiş merkezi bölgeler ve/veya orta loblar tedavi edilebilmektedir</li> <li>Rezum, iyi huylu prostat büyümeleri için klinik olarak kanıtlanmış, güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir</li> <li>Rezum ile tedavi edilen hastada cinsel işlev kaybı ve idrar fonksiyon kaybı minimum düzeyde olur</li> <li>Rezum tedavisi gören hasta normal aktivitelere hızlı dönüş yaparak aynı gün hastaneden taburcu olabilmektedir.</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisini Kimler Seçebilir?</strong></h2> <ul> <li>Prostat ilaçlarını bırakmayı veya almamayı tercih eden iyi huylu prostat büyümesi olan hastalar</li> <li>Diğer minimal invaziv (kapalı yöntemler) veya cerrahi prostat prosedürlerini istemeyen hastalar</li> <li>Şikayetlerinden ameliyatı seçecek kadar rahatsız olmadıklarını belirten hastalar</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hangi Hastalara Uygulanabilir?</strong></h2> <ul> <li>İyi huylu prostat büyüklüğü ≥30 cm3 ve ≤80 cm3 olan hastalara Rezum tedavi yöntemi uygulanabilir.</li> <li>Santral bölge ve/veya orta lob hiperplazisi olan prostatın tedavisinde uygulanabilir</li> </ul> <h2><strong>Rezum Tedavisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Rezum tedavisi yöntemi için kimler iyi bir aday değildir?</strong></h3> <p>Rezum tedavisi, üriner implantı olan veya penil protezi olan hastalarda ve iyi huylu prostat büyüklüğü 80 gram üstünde olan hastalara uygulanmamalıdır.</p> <h3><strong>Rezum tedavisi ile klasik TURP ve prostat lazer ameliyatları arasındaki fark nedir?</strong></h3> <p>TURP ve lazer ameliyatlarında, prostatın bir kısmını çıkarmak için elektrik akımı veya lazer enerjisi kullanılmaktadır. İyileşmeler genellikle Rezum tedavisi gibi ofis tabanlı bir tedaviden daha iyidir. Ancak ameliyatların genellikle daha fazla riski vardır. Bu işlemler ameliyathanede genel veya spinal anestezi altında uygulanmaktadır. Rezum tedavisi ise lokal anestezi altında, kan sulandırıcı ilaçlar kesilmeden de uygulanabilir.</p>
Tanı ve Testler
Protrombin Zamanı
<p>PT veya pro-time testi olarak da adlandırılan protrombin zamanı testi, kanın ne kadar hızlı pıhtılaştığını ölçmeye yarayan bir kan testidir. Protrombin zamanı testi bir nevi kanın kaç saniyede pıhtılaştığını ölçer. Genellikle kan sulandırıcı ilaç kullanan kişiler üzerinde uygulanan protrombin zamanı testinde kanın hızlı veya yavaş pıhtılaştığı ortaya çıkar. Diğer yandan kan bozukluklarının teşhisinde de kullanılan protrombin zamanı yüksek çıktığında bu durum vücudun kan pıhtılaştırmasını daha uzun sürede gerçekleştiriyor anlamını taşır.</p> <h2><strong>Protrombin Zamanı Nedir?</strong></h2> <p>Protrombin zamanı (PT), kan pıhtılaşmasına yardımcı olan, karaciğer tarafından üretilen protrombin adlı proteinin kanamayı durdurmak için ne kadar sürede trombine dönüştüğünün(pıhtılaştığı) ölçüldüğü kan testidir. Protrombin zamanı testi ile kan örneğinin sıvı kısmının pıhtılaşma hızı ölçülür. Protrombin eğer normaldeki kadar hızlı değişmiyorsa kan pıhtılaşma bozukluğu söz konusu olabilir.</p> <p>Kanın pıhtılaşması, vücutta meydana gelen kanamayı durdurmaya yardımcı olmak için gereklidir. Kandaki pıhtılaşma faktörleri (pıhtılaştırıcılar) adı verilen proteinler, kanın yapışkan hale gelmesine ve pıhtılaşmasına yardımcı olur. Bu süreçte kanı sıvıdan katıya dönüştürürler.</p> <p>Vücudun herhangi bir yerinde kanama başladığı sırada kandaki trombosit hücreleri kanama bölgesinin etrafında toplanır. Trombosit hücreleri ve pıhtılaşma faktörleri daha sonra kanı koyulaştırmak ve kanamayı durdurmak için reaksiyon göstermeye başlar. Pıhtılaşma faktörlerinin veya trombositlerin düşük seviyeleri gibi kandaki sorunlar, kanın normal şekilde pıhtılaşmasını engelleyerek kanamanın artmasına yol açabilir.</p> <p>Pıhtılaşma faktörleri ise genellikle karaciğer tarafından üretilir. Protrombin de bir tür pıhtılaşma faktörü olarak bilinir. Vücutta herhangi bir kanama meydana geldiğinde, protrombin hızla trombine dönüşür. Protrombin zamanı testi de kanın ne kadar sürede pıhtılaştığını ölçmeye yardım eder.</p> <p>Kanın normal hızda pıhtılaşması herhangi bir sorun teşkil etmez ancak protrombin zamanı yüksekliği, eğer kan sulandırıcı ilaç kullanılmıyorsa kan pıhtılaşma bozukluğu veya bir karaciğer sorunu olduğunu gösterebilir.</p> <h2><strong>Protrombin Zamanı Testi Neden Yapılır?</strong></h2> <p>Protrombin zamanı testi, özellikle kan sulandırıcı ilaç kullanan kişiler için kanın pıhtılaşma düzeyinin ne durumda olduğunu ölçmek için yapılır. Ayrıca belirtiler varsa kan bozukluklarının teşhisinde, açıklanamayan kanamalar varsa, karaciğer işlevini görmek için ve K vitamini eksikliğinin tespiti amacıyla protrombin zamanı testi yapılabilir.</p> <p>Protrombin zamanı testinin işe yaradığı noktalar şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Kan sulandırıcı ilaç kullanan kişiler için kanın pıhtılaşma düzeyini ölçmek</li> <li>Açıklanamayan kanamalar ve morarmaların teşhisi</li> <li>Karaciğer hastalıklarının tanısı</li> <li>Kan bozukluklarının belirlenmesi</li> <li>K vitamini eksikliği varsa belirlenmesi</li> <li>Kan kaybı riskine karşı ameliyat öncesi pıhtı seviyesini kontrol etmek</li> <li>Pıhtılaşma ile ilgili genetik hastalıkların kontrolü</li> </ul> <h2><strong>Protrombin Zamanı Testi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Protrombin zamanı, rutin bir laboratuvar testidir ve kişinin kolundaki damarından alınan kan örneğiyle yapılır. Kan verdikten sonra, pıhtılaşmayı etkinleştirmek ve ölçmek için tromboplastin adı verilen bir madde eklenir. Daha sonra, bir laboratuvar uzmanı veya bir tıbbi cihaz eşliğinde numunenin pıhtı oluşturmasının ne kadar sürdüğü hesaplanır. Çıkan sonuçlara göre ise bir değerlendirme yapılır.</p> <p>Protrombin zamanı testinde elde edilen değerler testin yapıldığı laboratuvara göre değişkenlik gösterebilir. Bunun için referans değerleri baz almak ve sonuçları teyit ettirmek önemlidir.</p> <h2><strong>Protrombin Zamanı Testi Değerleri</strong></h2> <p>Protrombin zamanı testinde referans değerler kanın pıhtılaşmasının ne kadar sürdüğüne bağlı olarak protrombin süresi, saniyeler cinsinden veya (daha yaygın olarak) Uluslararası Normalleştirilmiş Oran (INR) olarak ölçülür. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), protrombin zamanını laboratuvar test süreçlerindeki farklılıkları hesaba katan standart bir ölçüm olarak geliştirmiştir.</p> <p>Protrombin zamanı testinde standart değerler şöyledir:</p> <ul> <li>11 ila 13,5 saniye.</li> <li>INR 0,8 ila 1,1.</li> <li>Eğer kan sulandırıcı kullanılıyorsa INR 2.0 ila 3.0 olmalıdır. (Daha yüksek veya daha düşük hedef protrombin zamanı aralığının istendiği bazı durumlar da olabilir.)</li> </ul> <h2><strong>Protrombin Zamanı Testi Yüksekliği Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>Protrombin zamanı yüksekliğinde kanın pıhtılaşma süresi daha uzundur. Yetişkinlerde bu süre 14 saniyeyi, bebeklerde ise özellikle 16 saniyeyi aşıyorsa protrombin zamanı yüksekliği söz konusudur. Yetişkinlerde bu yükseklik kan sulandırıcı ilaçların etkisinden kaynaklanabilir. Ayrıca karaciğer hastalıkları, K vitamini eksikliği ve pıhtılaşma yetersizliği gibi durumlar da protrombin zamanı yüksekliğine neden olabilir.</p> <p>Protrombin zamanı yüksekliğine neden olabilecek faktörler şunları içerir:</p> <ul> <li>Kan sulandırıcı ilaçların etkisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karaciger-hastaligi-belirtileri">Karaciğer hastalıkları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/k-vitamini-hangi-besinlerde-bulunur">K vitamini eksikliği</a></li> <li>Pıhtılaşma yetersizliği (<a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hemofili">hemofili</a> gibi)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/crohn-hastaligi">Crohn hastalığı</a> gibi bağırsak emilim bozuklukları</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/karaciger-kanseri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Karaciğer kanseri</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/losemi-belirtileri-ve-tedavisi">lösemi</a> gibi kanser türleri</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sepsis-nedir">Sepsis</a> gibi şiddetli enfeksiyonlar</li> </ul> <h2><strong>Protrombin Zamanı Yüksekliğinin Belirtileri </strong></h2> <p>Vücuttaki kolay morarmalar, diş eti kanamaları, burun kanamaları, uzun süren adet kanamaları, idrar veya dışkıda kanama ve meydana gelen kanamaların uzun süre durmaması gibi durumlarda protrombin zamanı yüksekliğinin yaygın belirtileri arasında yer alır.</p> <p><strong>Protrombin zamanı yüksekliğinin belirtileri şöyle ifade edilebilir:</strong></p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vucutta-morarma-neden-olur">Vücuttaki kolay morarmalar</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dis-eti-kanamasi">Diş eti kanamaları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/burun-kanamasi-neden-olur-nasil-durdurulur">Burun kanamaları</a></li> <li>Uzun süren adet kanamaları</li> <li>İdrar veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/makattan-kan-gelmesi">dışkıdan kan gelmesi</a></li> <li>Meydana gelen kanamaların uzun sürmesi</li> <li>Eklem içi kanamalar</li> <li>Cilt altındaki küçük kanamalar</li> <li>Ciddi seyreden vakalarda beyin kanaması</li> </ul> <h3><strong>Protrombin zamanı yüksekliği düşer mi?</strong></h3> <p>Kanın pıhtılaşması normalden daha uzun sürüyorsa bu durumun altında yatan nedenlerin tespit edilip incelenmesi gerekir. Eğer bu durum K vitamini eksikliğine bağlı ise K vitamini takviyesi alınabilir. Eğer kan sulandırıcı ilaçlar kanın pıhtılaşma süresini uzatıyorsa doktor kontrolünde kan sulandırıcı ilaçlar düzenlenmelidir. Bunun dışında karaciğer hastalığının neden olduğu yüksekliklerde de hastalığa yönelik bir tedavi uygulanabilir.</p> <h2><strong>Protrombin Zamanı Düşüklüğü </strong></h2> <p>Protrombin zamanının referans değer olarak kabul edilen 11 saniyenin altına indiği durumlarda vücuttaki kan çok hızlı bir şekilde pıhtılaşıyor demektir. Bu duruma neden olan faktörler arasında K vitamini içeren takviyeler, K vitamini içeren besinlerin aşırı tüketimi ve doğum kontrol hapları ve hormon replasman tedavisi gibi östrojen içeren ilaçlar bulunur.</p> <p>Kanın çok hızlı pıhtılaşmasına yol açan nedenleri şöyle sıralayabiliriz:</p> <ul> <li>K vitamini içeren takviyelerin alımı</li> <li>K vitamini içeren besinlerin aşırı tüketimi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dogum-kontrol-hapi-nedir">Doğum kontrol hapları</a></li> <li>Hormon replasman tedavisi</li> </ul> <p>Kanın hızlı bir şekilde pıhtılaşması ise şu riskleri beraberinde getirebilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kalp-krizi-belirtileri-tani-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Kalp krizi</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/inme-felc-belirtileri-nelerdir">İnme</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/derin-ven-trombozu-nedir">Derin ven trombozu</a></li> </ul> <h2><strong>Protrombin Zamanı Düşüklüğünün Belirtileri </strong></h2> <p>Kanın çok hızlı pıhtılaşması olan protrombin zamanı düşüklüğü genellikle kan dolaşımını etkileyen bir durum olduğu için vücutta bu tarz belirtiler gösterir. Bunlara örnek olarak göğüs ağrısı, nefes darlığı, bacaklarda ağrı, ödem ve kızarıklık verilebilir. Ayrıca ani baş ağrısı ve görme kaybı da görülebilir.</p> <p>Protrombin zamanı düşüklüğünde görülebilecek belirtiler aşağıdaki gibi olabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">Göğüs ağrısı</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">Nefes darlığı</a></li> <li>Bacaklarda ağrı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/odem-nedir-nasil-atilir">Ödem</a></li> <li>Kızarıklık</li> <li>Ani baş ağrısı</li> <li>Görme kaybı</li> </ul> <h3><strong>Protrombin zamanı düşüklüğü yükseltilir mi?</strong></h3> <p>Protrombin zamanı düşüklüğü K vitamini fazlalığından kaynaklanıyorsa K vitamini takviyelerine veya K vitamini besinlerin tüketimine dikkat etmek ve kontrollü davranmak gerekir. Kanın pıhtılaşma hızı düşük olan kişiler için doktorlar kan sulandırıcı ilaçlar önerilebilir. Bu kan sulandırıcı ilaçların düzenli ve disiplinli kullanımı kanın pıhtılaşmasını normal seviyelere çekmeye yardım eder.</p> <h2><strong>Protrombin Zamanı (PT) Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Protrombin zamanı testi neyi ölçer?</strong></h3> <p>PT olarak kısaltılan protrombin zamanı testi, kandaki sıvının (plazmanın) pıhtılaşmasının kaç saniye sürdüğünün ölçüldüğü testtir.</p> <h3><strong>Protrombin zamanı testinin sonuçları ne zaman çıkar?</strong></h3> <p>Laboratuvara göre değişkenlik göstermekle birlikte protrombin zamanı testinin sonuçları genellikle birkaç saat içinde çıkar ve çıkan sonuçlar değerlendirilmek üzere doktor tarafından incelenir.</p> <h3><strong>Protrombin zamanı testinin riskleri var mı?</strong></h3> <p>Her rutin kan alımında olduğu için kan alınan bölgede uyuşukluk, kızarıklık, ağrı ve morarma görülebilir ancak bunlar standart yan etkilerdir ve her kişide görülmez.</p> <h3><strong>Protrombin zamanı testi sonuçları bir tehlike oluşturur mu?</strong></h3> <p>Protrombin zamanı yüksekliğinde kanın pıhtılaşma süresi çok uzun olduğu için vücutta anormal kanama riski vardır. Protrombin zamanı düşüklüğünde ise kan çok yavaş pıhtılaşır. Bu da vücutta pıhtı oluşumu riskine yol açabilirken kalp krizi ve inme riski de söz konusu olabilir. Her iki durumda da test sonucuna bağlı olarak durum kontrol altına alınmalıdır.</p> <h3><strong>Protrombin zamanı nasıl kontrol altına alınır?</strong></h3> <p>Protrombin zamanı değerlerinin normal seviyelere çekilmesi için yükseklik veya düşüklüğe neden olan faktörlerin belirlenmesi ve buna uygun bir tedavi yönteminin belirlenmesi önemlidir.</p> <h3><strong>K vitamini protrombin zamanını nasıl etkiler?</strong></h3> <p>K vitamini, kanın pıhtılaşmasını sağlayan Faktör II (protrombin), VII, IX ve X’un sentezlenmesi için gerekli bir vitamin türüdür. Yetersiz beslenme, bağırsak emilim bozuklukları (crohn hastalığı) veya uzun süreli antibiyotik kullanımı sebebiyle K vitamini eksikliği gelişebilir ve bu da PT yüksekliğine neden olabilir. Diğer yandan protrombin zamanı düşüklüğünde ise K vitamininin vücuttaki fazlalığı söz konusudur.</p> <h3><strong>Protrombin zamanı sonuçları ne işe yarar?</strong></h3> <p>Protrombin zamanı testinin sonuçları özellikle kan sulandırıcı ilaçların pıhtılaşmayı nasıl etkilediğini, karaciğer fonksiyonlarının değerlendirilmesini ve kanama bozukluklarının tanısı için fikir edinmeyi sağlar ve önemli bilgiler verir.</p>
HbsAg
<p>HbsAg, hepatit B virüs hücresinin dış tabakasının bir parçası olup aynı zamanda hepatit B virüsünün yüzey antijenidir ve hepatit B virüsünün yüzeyinde bulunan proteini ifade eder. Yapılan HbsAg testi ile HbsAg değerinin negatif ve pozitif olup olmadığı belirlenir. Pozitif HbsAg değeri kişinin hepatit B virüsü ile enfekte olduğunu ve virüsü başkalarına bulaştırabileceği anlamını taşır. Negatif değerde herhangi bir hastalık söz konusu değildir ancak kişi daha önce hepatit B geçirmiş veya aşılanmış olabilir.</p> <h2><strong>HbsAg Nedir?</strong></h2> <p>HbsAg, Hepatit B virüsünün yüzey antijeni olup, hepatit B virüsünün yüzeyinde bulunan proteini ifade eder. HbsAg testinin pozitif olması, hepatit B virüsü ile enfekte olunduğu ve başkalarına bulaştırabilineceği anlamına gelir. HbsAg’nin negatif olması ise kanda hepatit b virüsünün olmadığını gösterir.</p> <p>HbsAg testinin pozitif olması, hepatit B virüsü ile enfekte olunduğu ve hastalığın başkalarına bulaşabileceği anlamına gelir. Vücut normalde enfeksiyona karşı bağışıklık tepkisinin bir parçası olarak HbsAg’den korunmak için karşı bir antikor üretir. Bu üretilen antikor da <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/anti-hbs-nedir">Anti HBS</a>’dir.</p> <p>Diğer bir ifadeyle, HbsAg akut veya kronik hepatit enfeksiyonlarının bir göstergesi iken, anti hbs kişilerin bu antijene karşı bağışıklığı bulunduğu ve korunduğunu gösterir. HbsAg değeri ise HbsAg testi yoluyla belirlenir. HbsAg testi, hepatit hastalığının durumunu takip etmek amacıyla büyük önem taşır.</p> <p>Eğer HbsAg testi pozitif çıkarsa, hepatit B’nin ileriye yönelik kontrolü ve tedavi seçenekleri için doktora başvurulması tavsiye edilir. Çünkü bu durum kişinin hepatit B hastası olduğunu gösterir. HbsAg seviyeleri, kişinin enfeksiyon aşamasına bağlı olarak değişkenlik de gösterebilir.</p> <h2><strong>HbsAg Kaç Olmalı?</strong></h2> <p>HbsAg değerinin kan testi ile çıkan sonucu negatif olmalıdır. Burada bir değerden ziyade kriter negatifliktir. Genellikle kanda 5 mIU/mL'den düşük bir sonuç HBsAg negatif olarak kabul edilirken 5’ten yukarı değerler hepatit B enfeksiyonu açısından daha detaylı değerlendirilmelidir. 12 mIU/Ml’den yüksek çıkan HBsAg değerleri ise HBsAg pozitif sonucunu verebilir. Bu da kişinin hepatit B hastalığına sahip olduğunu gösterirken ayrıca bulaştırıcılık da söz konusudur.</p> <h2><strong>HbsAg Negatif Ne Demek?</strong></h2> <p>HbsAg testinin negatif sonuç vermesi kişinin vücudunda hepatit B virüsüne ait yüzey antijeni olmadığı anlamını taşır. Bu durum kişinin ya hepatit B virüsü ile enfekte olmadığını ya da enfeksiyonu geçirmiş ve iyileşmiş olduğunu ifade eder. Bu test sonucunun negatif sonucu aynı zamanda olumlu bir sonuçtur çünkü ortaya çıkan negatif sonuç hepatit B virüsü ile ilgili özellikle bulaşıcı bir riskin olmadığını gösterir ve kişinin hepatit B açısından risk taşımadığı anlamına gelir.</p> <p>HbsAg testi sonucunda ortaya çıkan negatif değer aynı zamanda kişinin <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hepatit-b-asisi">hepatit B aşısı</a> yaptırmış olması veya koruyucu antikor geliştirdiği durumlarda da ortaya çıkabilir. Özetle HbsAg değerinin negatif çıkması, kişinin hepatit B enfeksiyonundan korunmuş ya da bağışıklık kazanmış olduğunu ifade eder. Bu kişiler bulaşıcılık anlamında bir risk unsuru teşkil etmez.</p> <p>HbsAg değerinin negatif çıkması şu anlamları taşıyabilir:</p> <ul> <li>Kişinin <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/hepatit-b-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Hepatit B virüsü</a> ile enfekte olmaması</li> <li>Antikor üreterek bağışıklık geliştirilmiş olması</li> <li>Hepatit B virüsünün tedavi edilmesi ve kişinin iyileşmesi</li> </ul> <p>Yapılan test sonucunda HbsAg değerinin negatif çıkması herhangi tedavi gerektirmez.</p> <h2><strong>HbsAg Pozitif Ne Demek?</strong></h2> <p>HbsAg testinin pozitif çıkması, bireyin hepatit B virüsü taşıdığı veya vücutta aktif bir enfeksiyonun mevcut olduğu sonucunu verir. HbsAg test sonucu aynı zamanda hepatit B virüsünün bulaşıcı olduğu ve kişinin hepatit B’yi başkalarına bulaştırabileceği senaryolar açısından da kritik bir önem arz eder.</p> <p>HbsAg testinin pozitif sonuç vermesi hastalığın akut ya da kronik olarak devam ettiğinin bir göstergesi de sayılabilir. Bu gibi durumlarda kişinin başkalarına virüsü bulaştırma riski söz konusu olduğu için dikkatli davranmak gerekir.</p> <h3><strong>HbsAg pozitif sonrası neler yapılmalıdır?</strong></h3> <p>HbsAg testinin pozitif sonuç vermesi kişinin hepatit B hastası olduğunun bir göstergesi sayılabilir. Bu durum sonrası kişi düzenli kontrollerine gitmeli ve doktor kontrolünde hepatit B enfeksiyonunun tedavisine uyum sağlamalıdır.</p> <p>Bunlarla birlikte HbsAg testinin pozitif sonuç vermesinin ardından şöyle bir süreç izlenebilir:</p> <ul> <li>Detaylı karaciğer fonksiyon testleri yapılmalıdır.</li> <li>Hastalığın bulaşma riskine karşı kişi yakın temaslara dikkat etmelidir.</li> <li>Tedavi programına uyum sağlanmalı ve gerekiyorsa aşılanma da düşünülmelidir.</li> </ul> <h2><strong>HbsAg Testi Nedir?</strong></h2> <p>HbsAg testi, hepatit B virüsünün yüzey antijeni olan HbsAg’nin kandaki varlığının tespiti için yapılan bir kan testidir. Rutin kan alma işlemi ile gerçekleşen HbsAg testinde alınan kan örneğinin ardından pozitif veya negatif sonuçlar ortaya çıkar. Negatif sonuçlar herhangi bir tedavi gerektirmezken HbsAg pozitif ise hepatit B enfeksiyonu bakımından incelenir.</p> <h2><strong>HbsAg Testi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>HbsAg testinde rutin prosedürler işler. Test için kişinin kolundan kan alma işlemi yapılır ve alınan kan incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Çıkan test sonuçları pozitif veya negatif olarak değerlendirilir.</p> <h2><strong>HbsAg Testinin Sonuçlarının Yorumlanması </strong></h2> <p>HbsAg testi pozitif veya negatif sonuç verir. HbsAg pozitif değeri, kanda hepatit B enfeksiyonunun bulunduğunun ve bulaşıcılık taşıyabileceğinin göstergesidir. Çıkan pozitif değerler sonucunda bir tedavi programı belirlenir. HbsAg negatif değer ise herhangi bir hastalığa işaret etmez ve tedavi gerektirmez. Ancak negatif çıkan kişilerin daha önceden hastalığa yakalandığı veya aşılandığı görülebilir.</p> <h2><strong>HbsAg Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>HbsAg ne anlama gelir?</strong></h3> <p>"Pozitif" veya "reaktif" bir HbsAg test sonucu, kişinin hepatit B ile enfekte olduğu anlamına gelir ve vücutta hepatit B yüzey antijeni olduğunu gösterir. HbsAg testi, kandaki hepatit B virüsünün (yüzey antijeni olarak adlandırılır) gerçek varlığını tespit etmeye yarar.</p> <p>Kişinin pozitif test sonucu bunun yeni bir "akut" enfeksiyon mu yoksa "kronik" bir hepatit B enfeksiyonu mu olduğunu belirlemek için daha fazla test yapılması gerekir. Pozitif bir HbsAg test sonucu aynı zamanda hepatit B virüsü ile enfekte olunduğu ve hepatit B virüsünün kan yoluyla başkalarına yayabileceği anlamına da gelir.</p> <h3><strong>HbsAg değeri kaç olursa tehlikeli?</strong></h3> <p>Yapılan test sonucunda HbsAg değeri 100 U/mL'den yüksek çıkarsa bu durum tıbbi açıdan ele alınmalı ve müdahale edilmelidir. Çünkü bu değerler normal kabul edilen yükseklik sınırının içinde değildir.</p> <h3><strong>HbsAg pozitif ne anlama gelir?</strong></h3> <p>Hepatit B yüzey antijeni anlamına gelen HbsAg, Hepatit B virüsü (HBV) enfeksiyonunun varlığını gösteren bir protein belirtecidir. Alınan kan örneği sonucunda kan testinde HbsAg pozitif çıkması, kişinin aktif olarak HBV taşıdığını ve hastalıkla enfekte olduğunu gösterir. Ayrıca bu kişi hastalığa başkalarına da bulaştırabilir. Bu durum akut ya da kronik hepatit B enfeksiyonuna işaret edebilir.</p> <p><strong>Akut Hepatit B: </strong>Kişi hepatit B enfeksiyonu ile ile yeni enfekte olmuşsa, HbsAg genellikle 1-10 hafta içinde pozitif sonuç verir ve bağışıklık sistemi virüsü temizleyebilirse altı ay içinde negatife döner.</p> <p><strong>Kronik Hepatit B:</strong> Eğer HbsAg altı aydan uzun süre pozitif kalırsa, bu durum kronik enfeksiyona işaret eder ve özellikle karaciğer hastalıkları açısından risk oluşturur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünya çapında yaklaşık 296 milyon insan kronik hepatit B enfeksiyonu taşıyıcısıdır ve bu durum <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/siroz-hastaligi-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">siroz</a> ve hepatosellüler karsinom (<a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/karaciger-kanseri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">karaciğer kanseri</a>) riskini artıran durumlardan biridir.</p> <p><strong>Bulaş ve önlem durumu:</strong> Hepatit B enfeksiyonu kan, cinsel temas ve anneden bebeğe doğum sırasında bulaşabilir. Aşı, hepatit B enfeksiyonundan korunmak için en etkili yöntemdir. HbsAg pozitif kişilerin, düzenli karaciğer fonksiyon testleri yaptırması ve doktor kontrolünde olması önerilir.</p> <h3><strong>HbsAg negatif ne anlama gelir?</strong></h3> <p>HbsAg testinin negatif sonuç vermesi, kişide hepatit B hastalığının bulunmadığı gösterir ancak bu kişiler daha önceden hastalığa yakalanmış veya aşılanmış olabilir.</p> <h3><strong>Hangi hastalıklar HbsAg negatif sonucuna neden olabilir? </strong></h3> <p>Hepatit A ve C virüsleri B'ye göre farklı olduğundan, bu enfeksiyonlar HbsAg testinde negatif çıkabilir ancak karaciğer hasarı meydana getirebilir. Bunun dışında bazı viral veya bakteriyel enfeksiyonlar da HbsAg negatif sonucuna rağmen karaciğerde hasara yol açabilir. Bu durum da doktor kontrolü gerektirebilir.</p> <h3><strong>Hepatit B’yi tanımlamak için faydalanılan diğer testler hangileridir?</strong></h3> <p>HbsAg testi, HBV enfeksiyonunu tanımlamak için diğer kan testleri ile birlikte kullanılabilir. Diğer testler arasında anti HBS testi, anti HBC testi, IgM anti-HBc yer alır. Vücut virüse maruz kaldığında bu antijenlerden herhangi birine karşı antikor üretebilir. Bu antikorlar enfeksiyonun farklı aşamalarında meydana gelebilir.</p>
Röntgen
<p>Röntgen, teşhis amacıyla vücudun kemiklerini, organlarını ve iç yapısını X ışınları sayesinde gösteren bir görüntüleme aracıdır. X ışınları aynı zamanda elektromanyetik adı verilen dalgalardır. Bu dalgalar vücudun iç kısmını görselleştirerek özellikle teşhis konusunda oldukça faydalı sonuçlar verir. Röntgenin temel yapısı oluşturan X ışınlarının en yaygın kullanımı kemiklerdeki kırıkları kontrol etmesidir. Ancak x-ışınları farklı teşhisler için de kullanılır. Örneğin, göğüs röntgenleri zatürre ve astım gibi hastalıkları tespit edebilirken, mamogramlar meme kanseri tanısı için x-ışınlarını kullanır.</p> <h2><strong>Röntgen Nedir?</strong></h2> <p>Röntgen, vücudun iç kısmının görüntülerini üretmek için X ışını veya gama ışınları gibi elektromanyetik dalgalar adı verilen radyasyon türlerinin kullanıldığı bir görüntüleme tekniğidir. Röntgen ile vücudun iç yapısı görselleştirilir. Ortaya çıkan bu görüntüler vücudun bölümlerini siyah ve beyazın farklı tonlarında gösterir. Bunun nedeni farklı dokuların farklı miktarlarda radyasyon emmesidir.</p> <p>X ışınlarını en fazla emen yapı kemiklerdeki kalsiyumdur. Bu nedenle kemikler röntgen sonuçlarında beyaz renkte görünür. Yağ ve diğer yumuşak dokular daha az radyasyon emer ve gri renkte ortaya çıkar. Hava ise en az radyasyon emdiği için akciğerlerin röntgende siyah görünür.</p> <h2><strong>Neden Röntgen Çekilir?</strong></h2> <p>Röntgenin başlıca çekilme amacı kemik kırıklarının kesin tanısını koymaktır. Bununla birlikte zatürre, astım ve akciğer enfeksiyonu gibi akciğer hastalıklarının yanında vücutta meydana gelen yaralanmaların tespiti ve son durumu için de röntgen işleminden yararlanılır. Röntgen, tüm bu hastalıkların tanı sürecinde hızlı ve faydalı sonuçlar verdiği için yaygın olarak tercih edilir.</p> <p>Röntgen çekilmesine gerek duyulan durumlar şu şekildedir:</p> <ul> <li>Kemik kırıkları şüphesi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/zaturrepnomoni-nedir-zaturre-teshis-ve-tedavisi-nasil-yapilir">Zatürre</a> belirtileri</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/astim">Astım</a> başlangıcı veya tedavisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/akciger-enfeksiyonu">Akciğer enfeksiyonları</a> belirtileri</li> <li>Vücutta meydana gelen yaralanmalar</li> <li>Diş yapısının kontrolü</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/tumor-nedir">Tümör</a> belirteci olabilecek durumlar</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Röntgen türleri arasında göğüs röntgeni, karın röntgeni, kemik röntgeni, diş röntgeni, baş röntgeni ve omurga röntgeni gibi türler yer alır. Bu röntgen türleri ilgili bölgeleri detaylı olarak inceler ve hem organ hem de dokuların detaylı fotoğrafını çeker.</p> <p>Röntgen türleri şöyle açıklanabilir:</p> <h3><strong>Karın röntgeni </strong></h3> <p>Sindirim sistemi ile ilgili ortaya çıkan belirtiler, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bobrek-tasi-nedir-belirtileri-nelerdir-tedavisi-nasil-yapilir">böbrek taşı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mesane-tasi-belirtileri">mesane taşı</a> gibi sorunların tanısında karın röntgeninden faydalanılabilir. Karın röntgeni sayesinde karın bölgesi ve sindirim sistemiyle ilgili detaylı bilgi sahibi olunabilir.</p> <h3><strong>Kemik röntgeni </strong></h3> <p>Öncelikli olarak kemik kırıkları şüphesi için kemik röntgeni çekilir. Bununla birlikte <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/romatoid-artrit-iltihapli-romatizma-hastaligi-nedir">artrit</a> şüphesi durumlarında da kemik röntgeni çekilebilir. Kemik röntgeninde ayrıca <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kemik-kanseri-tumoru">kemik kanseri</a> veya enfeksiyonla da karşılaşılabilir.</p> <h3><strong>Göğüs röntgeni</strong></h3> <p>Göğüs röntgeni genel olarak zatürre, astım ve akciğer enfeksiyonu gibi akciğer hastalıklarının kesin tanısını koymak amacıyla çekilir. Ayrıca <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">nefes darlığı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/oksuruge-ne-iyi-gelir">öksürük</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">göğüs ağrısı</a> gibi şikayetler ortaya çıktığında da göğüs röntgeni çekilebilir.</p> <h3><strong>Diş röntgeni </strong></h3> <p>Diş ve diş etleri sorunlarının tespiti için diş hekimi tarafından detaylı ağız röntgeni istenebilir. Bu sayede diş hastalıkları ve diş eti sorunlarının tespiti yapılabilir. Diş hastalıklarınızın olup olmadığını öğrenmek için <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/agiz-ve-dis-hastaliklari">Ağız ve Diş Sağlığı</a> bölümlerinden randevu alıp diş röntgeni çektirebilirsiniz.</p> <h3><strong>Baş röntgeni </strong></h3> <p>Baş yaralanmalarından kaynaklanan kafatası kırıkları ve diğer hasarlar söz konusu olduğunda tanı ve süreçle ilgili detaylı bilgi için baş röntgeni çekilebilir.</p> <h3><strong>Omurga röntgeni </strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bel-fitigi-nedir-nasil-anlasilir-bel-fitigina-ne-iyi-gelir">Bel fıtığı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/boyun-fitigi-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nedir">boyun fıtığı</a> ve omurga eğrilikleri gibi durumların belirtileri yaşandığından hastalıkların kesin tanısı için omurga röntgenine başvurulabilir. Omurga röntgeniyle birlikte omurganın yapısı detaylı olarak incelenir.</p> <p>Bu röntgen türlerinin dışında daha ayrıntılı görüntüler oluşturmak için bilgisayar yardımıyla bir dizi X ışınları da kullanılır. Bu yöntemler ise şöyledir:</p> <ul> <li>Kemik yoğunluğu (DXA) taraması</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">Bilgisayarlı tomografi (BT) taraması</a></li> <li>Floroskopi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/mamografi-nedir-ve-nasil-cekilir">Mamografi</a></li> </ul> <h2><strong>Röntgen İşleminin Çalışma Yapısı </strong></h2> <p>Röntgen işleminin temelini oluşturan X-ışınları, vücuttan radyasyon ışınları göndererek yakındaki bir X-ışını dedektöründe görüntü oluşturarak çalışır.</p> <p>Radyasyon ışınları vücutta görünmez bir yapıdadır ve fiziksel olarak hissedilemez. Işınlar vücuttan geçerken geçerken kemikler, yumuşak dokular ve diğer yapılar radyasyonu farklı şekillerde emer.</p> <p>Katı veya yoğun nesneler (kemikler gibi) radyasyonu kolayca emer ve bu nedenle görüntüde parlak beyaz bir renkte görünürler. Yumuşak dokular (organlar gibi) ise radyasyonu kolayca ememez ve bu nedenle X-ışınında gri ve koyu renk tonlarında görünürler.</p> <p>Uzman radyolog ise röntgen görüntüsünü yorumlar ve röntgeni isteyen hekime, görüntüde anormal veya endişe verici bir şey olup olmadığını belirten bir rapor yazarak iletir. Röntgen sonucu ise uzman doktor tarafından değerlendirilir.</p> <h2><strong>Röntgen Çekimine Nasıl Hazırlanılır?</strong></h2> <p>Röntgen çekimi öncesinde kişinin mevcut sağlık durumuyla ilgili tüm bilgileri doktoruyla paylaşması gerekir. Özellikle hamilelik döneminde röntgen çektirilmesi gerekiyorsa süreç kontrollü bir şekilde ilerlemelidir.</p> <p>Röntgen çekimi öncesinde dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:</p> <ul> <li>Röntgen öncesi krem, losyon veya parfüm kullanılmamalıdır.</li> <li>Vücuttaki tüm metal nesneler çıkarılmalıdır. (Küpe, toka, kolye, işitme cihazı vs)</li> <li>Röntgenden birkaç saat önce yeme-içme bırakılmalıdır</li> <li>Röntgen çekiminden önce rahat kıyafetler tercih edilmelidir</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Nasıl Çekilir?</strong></h2> <p>Röntgen çekimleri ayakta veya yatarak yapılabilir. Örneğin göğüs röntgeninde kişi ayaktadır ve röntgen cihazına göğsünü yaslar. Kemik kırıkları ve baş yaralanmalarına bağlı çekilen röntgenlerde ise kişi yatar pozisyonda olur.</p> <p>Röntgen çekilecek kuruluşa göre süreçte değişkenlik olabilir ancak rutin röntgen çekim aşamaları aşağıdaki gibidir:</p> <ul> <li>Başlangıçta hastadan, incelenecek vücut bölgesinin açığa çıkmasını engelleyebilecek ve röntgen sonucuna etki edebilecek herhangi bir giysi veya takıyı çıkarması istenir. Giysilerin çıkarılması gerekiyorsa hastaya giyebileceği özel bir önlük verilir.</li> <li>Yatarak çekilecek röntgenlerde hasta, röntgen çekilecek vücut kısmını dikkatlice konumlandıran bir röntgen masasına yerleştirilir. Ancak bazı röntgen işlemleri hasta otururken veya ayaktayken de yapılabilir.</li> <li>Görüntü alınmayacak vücut kısımları, X-ışınlarına maruz kalmayı önlemek amacıyla kurşun bir önlük (kalkan) ile örtülebilir.</li> <li>Görüntü alınacak bölgeye X-ışını demeti yöneltilir.</li> <li>Röntgen sırasında hastanın tamamen hareketsiz olması gerekir. Bunun amacı görüntü bulanıklaşmasını önlemektir.</li> <li>Bu esnada uzman radyolog koruyucu bir pencerenin arkasına geçer ve görüntü alınır.</li> <li>Bunlarla birlikte röntgenin çekileceği vücut bölgesine bağlı olarak göğüs röntgeninde ön ve yan görünüm gibi farklı açılardan çeşitli röntgenler çekilebilir.</li> </ul> <h2><strong>Röntgen Çekiminin Yan Etkileri Var mı?</strong></h2> <p>Röntgen çekimindeki X ışınları genellikle güvenli kabul edilir. Ancak bazı kişilerde röntgendeki kontrast boyalı maddeden dolayı birtakım yan etkiler ortaya çıkabilir. Bunlar <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a>, mide krampları, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">ishal</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">baş ağrısı</a> olabilir.</p> <h2><strong>Röntgen Hakkında Sık Sorulan Sorular </strong></h2> <h3><strong>Röntgen işlemi neyi amaçlar?</strong></h3> <p>Röntgen, özellikle vücudun bir parçasının, X ışınlarının içinden geçirilmesi ve farklı malzemeler tarafından farklı derecelerde emilmesiyle elde edilen vücudun iç yapısının fotoğrafik veya dijital görüntüsüdür. Röntgen işlemiyle kemik kırıkları ve çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>Röntgende radyasyon tehlikesi var mı?</strong></h3> <p>Röntgendeki X-ışınları radyasyon içerse de düz bir radyografi işlemi sırasında çok az miktarda radyasyona maruz kalınır. Bu maruziyet genellikle günlük hayatta maruz kalınan doğal radyasyondan çok daha fazlası değildir.</p> <h3><strong>Röntgen sonuçları ne kadar sürede çıkar?</strong></h3> <p>Röntgen sonuçları çekilir çekilmez bilgisayar ortamında dijital olarak kaydedilir ve dakikalar içinde ekranda görüntülenebilir. Röntgen sonuçları ise doktor tarafından incelenir ve bir değerlendirme yapılır.</p> <h3><strong>Hamilelikte röntgen çektirilir mi?</strong></h3> <p>Bir yetişkinin röntgenden maruz kalacağı radyasyon oranı zararlı seviyede değildir ancak hamilelik sırasında çektirilen röntgen fetüse zarar verebilir. Eğer <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hamilelik-belirtileri-nelerdir-hamilelik-belirtileri-ne-zaman-baslar">hamilelik</a> sürecinde röntgen çekilmesi gerekiyorsa doktor onayı önemlidir.</p> <h3><strong>Kontrastlı röntgen ne anlama gelir?</strong></h3> <p>Bazı gerekli durumlarda, röntgen çekilmeden önce kişiye kontrast madde adı verilen bir madde verilebilir. Bu madde, yumuşak dokuların X-ışınında daha net görünmesine yardımcı olabilir.</p> <h3><strong>Röntgen kim tarafından çekilir?</strong></h3> <p>Röntgen, uzman radyoloji teknisyeni tarafından çekilir.</p>
İdrar Kültürü
<p>İdrar kültürü, alınan idrar örneğinde bakteri veya diğer mikropların varlığını ve türünü belirlemek için uygulanan laboratuvar testidir. İdrar kültürü testinde bakteri gibi mikroorganizmaların üreyip üremeyeceği kontrol edilir, sonuç pozitif ise idrar yolu enfeksiyonu bulunduğu anlamına gelir. Enfeksiyona neden olan bu bakteriler genellikle E. coli, Klebsiella, Citrobacter türleri ve P. mirabilistir. Ayrıca Candida türleri gibi mantar organizmaları da enfeksiyona neden olmaktadır. İdrar kültürleri rutin idrar tahlili testlerinin bir parçası değildir. Eğer idrar tahlili sonucunda idrar yolu enfeksiyonu tespit edilirse uzman doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. Burada amaç hem tanıyı kesinleştirmek hem de bakterinin türünü belirlemektir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Nedir?</strong></h2> <p>İdrar kültürü, idrar yolu enfeksiyonunun tanısını sağlayan ve idrar yolu enfeksiyonuna neden olan bakteri ve mayanın türünü belirlemek için uygulanan bir test yöntemidir. İdrar tahlilinden farklı olarak idrar kültüründe önemli olan bakterinin türünün belirlenmesidir. Bu sonuca göre uygun tedavi yöntemi şekillenir.</p> <p>İdrar kültürü testinden önce kişiye idrar tahlili yapılabilir. Eğer idrar tahlilinde idrar yolu enfeksiyonu işaretleri söz konusuysa belirtiler de göz önüne alınarak doktor tarafından idrar kültürü istenebilir. İdrar kültüründe enfeksiyon teşhisi kesinleşmekle birlikte enfeksiyona neden olan bakteri veya mayanın tipi de belirlenebilir. Bu durum yalnızca idrar kültürünün pozitif sonuç verdiği durumlar için geçerlidir. Eğer test sonucu negatifse herhangi bir idrar yolu enfeksiyonu söz konusu değildir.</p> <p>Bakterinin ve mayanın türü idrar yolu enfeksiyonunun tedavisini şekillendirir. Eğer bakteriyel bir durum söz konusuysa antibiyotik tedavisine başvurulabilir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü ile Neye Bakılır?</strong></h2> <p>İdrar kültürü testinin amacı <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/idrar-yolu-enfeksiyonu-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">idrar yolu enfeksiyonunun</a> teşhisinin yanında enfeksiyona neden olan bakteri ve mayanın da tespitinin yapılmasıdır.</p> <p>İdrar kültürü testi için öncelikle kişinin idrar yolu enfeksiyonuna bağlı belirtileri yaşıyor olması gerekir. Yaygın belirtiler arasında idrar sırasında ağrı, yanma, sık ve ani idrara çıkma yer alır. Bu belirtileri yaşayan kişiler için öncelikle rutin bir <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/tam-idrar-tahlili">idrar tahlili</a> istenir.</p> <p>İdrar tahlilinde enfeksiyon sonucu çıkabilir ancak doktor ek olarak idrar kültürü testi de isteyebilir. İdrar kültürü testi ile birlikte enfeksiyon tanısı ve özellikle enfeksiyona neden olan bakterinin türü belirlenir.</p> <p>Bu bağlamda enfeksiyonun doğru teşhisi, tedavi sürecinin planlanması açısından oldukça önemlidir. Doğru teşhis ile birlikte enfeksiyon tedavisi için antibiyotik kullanımına başlanabilir.</p> <p>Bunların dışında ayrıca antibiyotik tedavisinden sonra da kontrol amaçlı bir idrar kültürü testi yapılabilir. Bunun amacı tedavinin işe yarayıp yaramadığını görmektir.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>İdrar kültürü testi için öncelikle kişiye temiz ve steril bir kap verilir. Kişiden bu kaba idrarını yapması istenir. Kişi özel kaba idrarını yaptıktan sonra idrarlı kap uzman personele teslim edilir. Daha sonrası bu kap laboratuvarda uygun besiyerine eklenir ve mikroorganizmaların üremesi için bekletilir. Buradan sonraki süreç sonuçların çıkması için beklemektir. Testin yapıldığı laboratuvara göre değişkenlik gösterse de sonuçlar genellikle birkaç gün içinde çıkar.</p> <p>İdrar kültürünün negatif çıkması sağlıklı bir durumdur ancak pozitif sonuç veren idrar kültürü testi için doktor kontrolünde uygun tedavi belirlenir.</p> <h2><strong>İdrar Kültüründe Negatif Sonuç</strong></h2> <p>İdrar kültürü sonucunun negatif çıkması kişinin idrarında enfeksiyon bulunmadığı anlamına gelir. Enfeksiyon bulunmadığı gibi idrarda herhangi bir bakteri veya maya da yoktur.</p> <p>Test negatif çıksa bile idrar yolu enfeksiyonuna benzer belirtiler devam ediyorsa bunun altında farklı nedenler yatıyor olabilir. Bunlara örnek olarak da <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/bobrek-tasi-nedir-belirtileri-nelerdir-tedavisi-nasil-yapilir">böbrek taş</a>ı, mesanede kitle veya farklı bir üreme yolları hastalığı verilebilir. Tam tanı için kültür veya idrar tahlili dışında farklı testler de istenebilir.</p> <h2><strong>İdrar Kültüründe Pozitif Sonuç </strong></h2> <p>İdrar kültüründe pozitif sonuç çıkması idrar yolu enfeksiyonunun göstergesidir. İdrar kültürüyle birlikte hem idrar yolu enfeksiyonu belirlenir hem de enfeksiyona yol açan bakteri veya mayanın tespiti yapılır. Test sonuçları laboratuvara göre farklılık gösterse de genellikle pozitif sonuç veren idrar kültürü testinin kaynağı idrar yolu enfeksiyonudur.</p> <p>İdrar yolu enfeksiyonu genellikle birtakım belirtilerle ortaya çıkar ancak bazı vakalarda asemptomatik de olabilir. Bu gibi durumlar tedaviye ihtiyaç duymayabilir ancak belirtilerin yaşandığı pozitif vakalarda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antibiyotik-nedir">antibiyotik</a> tedavisi öncelikli bir tedavi yöntemidir. Antibiyotik tedavisi, idrardaki enfeksiyonun hızlı bir şekilde temizlenmesini ve semptomları azaltarak kişinin sağlığına kavuşmasını sağlar.</p> <p>İdrar kültürü sonucunun pozitif çıkmasına neden olabilecek başlıca faktörler şunlardır:</p> <h3><strong>İdrar yolu enfeksiyonları</strong></h3> <p>İdrar yolu enfeksiyonları, idrar yollarında bakterilerin çoğalması sonucunde meydana gelir. İdrar yolu enfeksiyonunda bilinen en yaygın faktör bağırsakta bulunan <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/escherichia-coli">escherichia coli</a> bakterisidir. Bu bakteriler, üretradan mesaneye ve bazen böbreklere kadar ilerleyerek idrarda enfeksiyona yol açabilir. İdrar yolu enfeksiyonları genelde <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sik-idrara-cikma-neden-olur">sık idrara çıkma</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dizuri-nedir">idrar yaparken yanma</a> hissi, bulanık veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrarda-koku-neden-olur">kötü kokulu idrar</a> ve alt karın ağrısı gibi etkilerle kendini gösterir. Buna bağlı olarak yapılan idrar kültüründe de pozitif sonuç çıkması normaldir.</p> <h3><strong>Kontaminasyon (Bulaşma)</strong></h3> <p>İdrar kültürü için idrar örneğinin alınması sırasında uygun hijyen kurallarına uyulmaması, dış genital bölgedeki bakterilerin idrar örneğine karışmasına yol açabilir. Bu durum da idrar kültüründe yanlış pozitiflik ortaya çıkmasına neden olabilir. Özellikle kadınlarda idrar örneği alınmadan önce genital bölgenin temizlenmesi önemlidir. İdrar örneği alınmadan önce genital bölgenin temizlenmemesi veya orta akım idrarı yerine başlangıç idrarının toplanması kontaminasyon riskini artırabilir.</p> <h3><strong>Yetersiz hijyen ve temizlik alışkanlıkları</strong></h3> <p>Özellikle tuvalet temizliğinde hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, bakterilerin üretradan mesaneye geçmesine neden olabilir. Kadınlarda üretranın kısa olması nedeniyle bu risk daha yüksek olarak kabul edilir. Bu bilgiler ışığında yanlış temizlik alışkanlıkları da enfeksiyon riskini artıran faktörlerden biridir.</p> <h3><strong>Cinsel aktivite</strong></h3> <p>Cinsel ilişki sırasında bakterilerin üretraya taşınması söz konusu olabilir. Bu durum, özellikle kadınlarda idrar yolu enfeksiyonu riskini artırabilecek bir faktördür. Cinsel ilişki sonrası idrara çıkmak, bakterilerin idrar yolundan atılmasına yardımcı olabilecek adımlardan biridir.</p> <h3><strong>İdrar tutma alışkanlığı</strong></h3> <p>Uzun süre idrar tutmanın olumsuz etkileri arasında mesanede bakterilerin çoğalması için uygun bir ortam oluşturmasıdır. Bu durum dada yine idrar yolu enfeksiyonunu artıran risk faktörleri arasındadır. Düzenli olarak idrara çıkmak her zaman en sağlıklısıdır.</p> <h3><strong>Kişideki anatomik ve yapısal sorunlar</strong></h3> <p>Böbrek taşı, idrar yollarında daralma veya tıkanıklık gibi yapısal sorunlar, idrar akışını engelleyerek bakterilerin üremesi için uygun bir ortam yaratır. Bu tür anatomik problemler, idrar yolu enfeksiyonlarına zemin hazırlar. İdrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırlaması da idrar kültüründe pozitif sonuca davetiye çıkarır.</p> <h3><strong>Bağışıklık sisteminin zayıf olması</strong></h3> <p>Bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler, enfeksiyonlara karşı daha savunmasız ve güçsüzdür. Bağışıklık sisteminin zayıf olması vücudun bakterilere karşı savunma direncini azaltır. Bakteri kaynaklı enfeksiyonlardan biri de idrar yolu enfeksiyonudur. İdrar yolu enfeksiyonunun belirlenme yollarından biri de idrar kültürü testidir. İdrar kültürü testinin pozitif çıkması enfeksiyonun doğrulanmasıdır.</p> <p>Özetle idrar kültüründe pozitif sonuç alınmasının nedenleri arasında vücuttaki aktif enfeksiyonlar, kontaminasyon (bulaşma) ve yukarıda belirtilen risk faktörleri yer alır. Doğru tanı ve tedavi için idrar örneğinin uygun ve düzgün bir şekilde alınması, hijyen kurallarına dikkat edilmesi ve risk faktörlerinin olabildiğince azaltılması büyük önem taşır. Ayrıca, idrar kültürü sonuçlarının doğru yorumlanması ve bulaşma ile gerçek enfeksiyonun ayırt edilmesi, gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek ve doğru tedaviyi sağlamak açısından önem arz eder.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü ile İdrar Tahlili Arasındaki Fark</strong></h2> <p>İdrar tahlilinde idrar yolu enfeksiyonu belirlenebilir ancak idrar yolu enfeksiyonunun doğru tedavisi için enfeksiyona neden olan bakteri veya mayanın türünün de belirlenmesi önemlidir. İşte idrardaki enfeksiyonun kaynağı da idrar kültürü testi ile tespit edilir. İdrar kültürü ile idrar tahlili arasındaki fark enfeksiyonun kaynağının tespiti ile bağlantılıdır.</p> <h2><strong>İdrar Kültürü Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İdrar kültürü testi ne demek?</strong></h3> <p>İdrar kültürü, idrar yolu enfeksiyonu ve enfeksiyona neden olan mikroorganizmalarının tespitinin yapıldığı bir idrar testidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü testinde hangi hastalıklar belirlenir?</strong></h3> <p>İdrar kültüründe başlıca belirlenen hastalık idrar yolu enfeksiyonudur. Bununla birlikte ek testlere de gerek duyulmakla birlikte idrar kültüründe cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar veya safra kanalı hasarları da belirlenebilir.</p> <h3><strong>İdrar kültüründe böbrek enfeksiyonu çıkar mı?</strong></h3> <p>Normal şartlarda bakteriler sağlıklı insanların da idrarında bulunabilir. Bu nedenle böbrek enfeksiyonu hem semptomlara hem de bir laboratuvar testine dayanarak teşhis edilir. Bu laboratuvar testlerinden biri de idrar kültürüdür. Uzman bir doktor, enfeksiyona hangi bakteri türünün neden olduğunu bulmak için idrarı kültürleyebilir.</p> <h3><strong>Pozitif idrar kültürü testinin belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>İdrar kültürünün pozitif çıkması idrarda enfeksiyon göstergesidir. Bunun tanımı da idrar yolu enfeksiyonudur. İdrar yolu enfeksiyonu da idrarda yanma, idrar sırasında ağrı, idrar renginde bulanıklık gibi semptomlara yol açabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültüründe hangi bakteriler bulunur?</strong></h3> <p>İdrar kültüründe tespit edilebilecek bakteriler idrar yolu enfeksiyonuna neden olan yaygın bakterilerdir. Bunların arasında escherichia coli bakterisi, staphylococcus saprophyticus bakterisi ve strep bakterisi yer alabilir. Bu tür bakteriler idrar kültüründe ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü pozitif çıkarsa ne olur?</strong></h3> <p>Kişiden alınan idrar örneği sonucunda yapılan idrar kültüründe pozitif sonuç çıkması genellikle idrar yolu enfeksiyonunun işaretidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürleri yanlış sonuç verir mi?</strong></h3> <p>İdrar kültürünün sonucu laboratuvara göre değişkenlik gösterebilir. İdrar örneğinin kirlenmesi veya sonuç sistemlerinin hatalı olması gibi durumlarda idrar kültürlerinde yanlış sonuca neden olabilir. Örneğin pozitif çıkan sonuçlarda aslında kişide idrar yolu enfeksiyonu olmadığı ortaya çıkabilir.</p> <h3><strong>İdrar kültürü testinin sonuçları ne zaman çıkar?</strong></h3> <p>İdrardaki kültürlerin büyümesi 24 ila 48 saat sürebilir. Buna bağlı olarak da idrar kültürü sonuçlarının birkaç gün içinde çıkması beklenir. Yine belirtmek gerekirse sonuçların çıkması testin yapıldığı laboratuvara göre değişebilir.</p> <h3><strong>Hamilelikte idrar kültürü testi yapılır mı?</strong></h3> <p>İdrar yolu enfeksiyonları aynı zamanda hamile bireylerde de yaygın olarak görülebilir. Enfeksiyonların görülmesi anne adayına olduğu kadar tedavi edilmediği müddetçe bebeğe de zarar verebilir. Bu yüzden enfeksiyonun belirlenmesi için idrar kültürü testi yapılabilir ve çıkan sonuç değerlendirilir.</p> <h3><strong>Bebeklerde idrar kültürü testi ne kadar önemlidir?</strong></h3> <p>Bebeklerin idrarında da zamanla enfeksiyon ortaya çıkabilir. Bu enfeksiyonun varlığı ise idrar kültürü ile belirlenebilir. Özellikle enfeksiyonun ilerlememesi adına idrar kültürü yapılması önemlidir. Bebeklere yapılan idrar kültüründe çıkan negatif sonuç idrarda bir enfeksiyon üremesi olmadığı ortaya koyarken pozitif sonuçlar ise enfeksiyon belirtisidir.</p> <h3><strong>İdrar kültürünün pozitif çıkması durumunda nasıl bir tedavi uygulanır?</strong></h3> <p>Yapılan idrar kültürünün pozitif çıkması idrar yolu enfeksiyonu anlamına gelir. İdrar yolu enfeksiyonu da bakteri veya mayanın türüne bağlı olarak genellikle antibiyotik tedavisi ile iyileştirilir. Antibiyotiğin dozu ve kullanım süresi enfeksiyonun şiddetine bağlıdır.</p>
Tedavi Yöntemleri
Kol Germe Ameliyatı (Brakioplasti)
<p>Kol sarkması, ileri yaşlarda ya da ani kilo verilen şartlarda oluşabilir. Bu durumun estetik açıdan dikkat çekmesi, kişiyi psikolojik olarak rahatsız edebilir. Bu doğrultuda kol germe ameliyatı, kötü görünümle rahatsızlık veren sarkık ya da gevşek derinin cerrahi operasyonla estetik hale getirilmesidir. Bu yönteme başvurmak isteyen kişilerin öncelikle plastik cerrahi bölümüne başvurarak uzman görüşü alması önemlidir.</p> <h2><strong>Kol Germe Estetiği (Brakioplasti) Nedir?</strong></h2> <p>Kol sarkması, yaşlanmaya ya da ani kilo kayıplarına bağlı cildin elastikiyetinin eskisi kadar olmadığı durumlarda ortaya çıkar. Özellikle bu durum kolun kaldırılmasıyla üst bölümde belirginleşir ve yaz aylarında açık kıyafet giyilmesi ile dikkat çeker. Genel olarak bu görünüm, kişinin özgüvenini düşürebilir ve psikolojik olarak negatif etkileyebilir. Günümüzde bu soruna çözüm bulmak için kol germe ameliyatı, uzmanlar tarafından tavsiye edilebilir. Bu doğrultuda kol germe ameliyatı diğer bir adıyla brakioplasti, cilt altı dokularının cerrahi operasyonla alınarak derinin sıkılaştırdığı bir ameliyat türüdür. Ayrıca estetik bir cerrahi operasyon olarak derinin sarkan bölümlerini toparlamasında ve yeniden gerginliği sağlamasında rol oynar.</p> <h2><strong>Kol Derisi Neden Sarkar?</strong></h2> <p>Kol sarkması ameliyatı öncesinde kişinin cilt elastikiyetinin durumunun değerlendirilmesi önemlidir. Sarkmayı tetikleyen unsurlara ise kalıtsal yatkınlık, yaşlılık, hızlı ve çok fazla kilo alıp verme, cilt tipi, yer çekimi, aşırı maruz kalınan güneş etkisi örnek verilebilir. Tüm bu nedenler, derinin elastikiyetini kaybederek sarkmasına sebebiyet verebilir. Tüm bu bilgilerle birlikte sarkmanın başlıca nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Güneşin zararı</strong></h3> <p>UVA ve UVB ışınlarına yoğun maruz kalınması cilt proteini olarak bilinen <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kolajen-nedir">kolajen</a> ve elastin düzeyinin düşmesine neden olabilir. Aynı zamanda bu cilt proteinlerin yaşa bağlı olarak üretimleri azalır ve sarkma erken yaşlarda görülebilir. Cildin elastikiyetini sağlayan bu proteinlerin eksikliği derinin gevşemesine de sebebiyet verebilir.</p> <h3><strong>Aşırı kilolu durumdayken birden zayıflama</strong></h3> <p>Aşırı kilolu kişilerde cilt gergin bir pozisyondadır, devamında aşırı kilo kaybı yaşandığında yağ dokusu azaldığı için deri büzülebilir. Bu sebeple cilt elastikiyetini kaybederek sarkmalar gündeme gelebilir.</p> <h3><strong>Kalıtsal yatkınlık</strong></h3> <p>Ailenin birinci derece yakınlarında erken yaşta sarkmalar görülmüşse genetik yatkınlık söz konusu olabilir.</p> <h3><strong>Yaşlanma ve yağ doku kaybı</strong></h3> <p>Yaşlanma sürecinde cildin orta tabakası olarak bilinen dermis bölümünde yağ dokusunda kayıplar yaşanır.</p> <p>Tüm bu tetikleyici unsurlarla birlikte sarkmanın başlangıç noktası dirsekler olabilir, devamında ise omuz bölümüne kadar artabilir. Bu süreç, kişiden kişiye farklılık gösterirken kol germe ameliyatı ve yaşam tarzı değişiklikleri ile istenen forma ulaşılabilir.</p> <h2><strong>Kol Germe Estetiği Neden Yapılır?</strong></h2> <p>Kol iki yana açıldığında, alt bölümde yer alan görünümü sarkma belirtilerini gösterir. Bu anlamda kol gerdirme ameliyatı ile ruhsal ve fiziksel yönden kişinin sıkıntıları çözüme kavuşmuş olur. Böylece kişinin sosyal yaşamı olumlu etkilenerek kolsuz kıyafetler gönül rahatlığıyla giyebilir.</p> <h2><strong>Kimlere Kol Germe Ameliyatı Yapılır?</strong></h2> <p>Bu işlem kol bölümünde sarkık ya da gevşek görünen deriye sahip olan kişilerin isteği üzerine gerçekleştirebilir. Bunun yanında sarkma durumu çoğunlukla yaşlanma, hızlı kilo verme, kalıtsal faktörler ya da cilt esnekliğinin azaldığı şartlarda oluşabilir. Bu şartlar dahilinde kişiye uygun bir protokol çıkarılarak sonuçlar alınabilir.</p> <h2><strong>Kol Germe Ameliyatı Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Kol germe ameliyatında ön hazırlık yapmak adına bazı hususlara dikkat edilmesi oldukça önemlidir. Bu hususlar arasında ise kan sulandırıcı ürün ve ilaçlar gibi alışkanlıklara bir hafta öncesinde ara verilmesi vardır. Bunun yanında ameliyat öncesinde iltihaplanma gibi bir durum oluşursa doktora bildirilmesi kritiktir. Genel olarak cerrahi işlemde koltuk altından ya da dirsek bölümünden kesi açılarak sarkan derinin alınması sağlanır. Ayrıca cerrahi operasyon yağ dokusunun alınması için <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/liposuction-nedir">liposuction</a> işlemiyle birlikte yapılabilir. Devamında ise kolun iç bölümünde bulunan kaslar sıkılaştırılarak daha sıkı bir görünüm kazandırılabilir. Sonrasında dikiş alanı kıyafetle kamufle edebilecek bir yer seçilerek yapılır. Son olarak kesi açılan alan, işlem tamamlandıktan sonra estetik dikişle dikilerek kapatılır. </p> <h2><strong>Kol Germe Ameliyatı ile İlgili Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Kol germe ameliyatı ağrılı bir operasyon mudur?</strong></h3> <p>Kol germe ameliyatına girmeden önce uyuşturma işlemi yapıldığı için operasyon sırasında ağrı hissedilmez. Bunun yanında dikişlerin eriyen formda olması, kol germe ameliyatı sonrası iyileşme sürecini öne çeker. Böylece birkaç hafta içinde işlemin yapıldığına dair bir iz de kalmaz.</p> <h3><strong>Kol germe ameliyatı için hangi bölüme gidilir?</strong></h3> <p>Bu işlem genel olarak estetik bir müdahale olarak bilinir. Bu anlamda işlem cerrahi bir operasyon olsa da doktor ve hastanın birlikte karar verdiği bir süreci anlatır. Başvurulması gereken doktor ise <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/estetik-plastik-ve-rekonstruktif-cerrahi">estetik, plastik ve rekonstrüktif cerrahi</a> uzmanıdır.</p> <h3><strong>Kol germe ameliyatı kimlere yapılabilir?</strong></h3> <p>Bu işlem, bölgesel olarak sarkma hisseden ve rahatsızlık duyan 18 yaş üstü herkese yapılabilir. Özellikle kilo alıp veren kişilerde yağ dokunun azalması gerginliği azaltarak sarkmayı artırabilir. Aynı zamanda cildin elastikiyetini sağlayan kolajen gibi proteinlerin yaşlanma ile beraber azalması, sarkma halini ciddi bir şekilde etkileyebilir. Bu nedenle ileri yaşlarda kişilerin sıklıkla başvurduğu bir yöntem olarak da öne çıkabilir.</p> <h3><strong>Kol germe ameliyatı ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Kol germe ameliyatı estetik bir operasyon olduğu için dar bir kesi alanı ile gerçekleştirilen bir uygulamadır. Bu sebeple estetik amaçlı yapılan bu uygulama, kısa süreli ve pratik olarak gerçekleştirilebilen bir yöntemdir. Bu süreçte operasyon süresi; hastanın sağlık profili, yaşı ve işlem alanına bağlı olarak artabilir ya da azalabilir. Genel olarak ameliyat süresi 1-3 saatlik bir zaman diliminde tamamlanabilir.</p> <h3><strong>Kol germe ameliyatı sonrası iyileşme süresi ne kadar?</strong></h3> <p>Kol germe ameliyatı öncesi sonrası kişinin durumu değerlendirildiğinde iyileşme süreci oldukça hızlıdır. Bu doğrultuda lokal <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/anestezi-nedir">anestezi</a> ile işlem yapılmışsa gün içerisinde hasta evine geçebilir. Ancak genel anestezi ile işlem gerçekleştirilmişse 1 gün hastanede müşahede altında kalması gerekebilir. Ameliyattan sonra elastik bantlar kullanılır ve 2 gün sonra duş alınması doktor tarafından önerilir. İlave olarak takılan özel korse ortalama 1 ay sonra çıkarılarak normal yaşama devam edilebilir. </p> <h3><strong>Kol germe ameliyatının riskleri nelerdir?</strong></h3> <p>Kol germe ameliyatı riskleri genel olarak incelediğinde tüm cerrahi operasyonlar kadar endikasyon durumuna sahiptir. Bu süreçte hastada alerji, kalp problemi ya da diğer sağlık sorunları varsa önceden doktora bildirmesi önemlidir. Ameliyata engel oluşturacak durumlar kişide varsa doktor cerrahi müdahale yapmayabilir.</p> <h3><strong>Kol germe ameliyatı sonrası iz kalır mı?</strong></h3> <p>Bu operasyon, eriyen ve estetik dikiş atılarak yapılabildiği için izsiz kol germe ameliyatı olarak da adlandırılabilir. Genel olarak dikiş iyileşme süreci ortalama olarak bir haftadır. Ek olarak dikiş alındıktan sonra bölgede iz kalmadan cildin yenilendiği gözlemlenir.</p> <h3><strong>Kol germe ameliyatı sonrası hastanede yatmak gerekir mi?</strong></h3> <p>Bölgesel ya da lokal anestezi yapılan kişi aynı gün hastaneden çıkabilir. Diğer taraftan genel bir anestezi yapılmışsa vücut homeastasisi etkilendiği için kişinin bir gün hastanede yatması gerekir. Tüm sağlık değerleri kontrol edildikten sonra hastaneden çıkış alınabilir.</p>
Geniz Eti Ameliyatı
<p>Geniz eti ameliyatı veya adenoidektomi, burnun arkasında bulunan küçük doku topakları olan geniz etinin cerrahi işlemle alınmasını içeren bir ameliyattır. Genellikle çocuk yaşta yapılan geniz eti ameliyatı, geniz etlerinin enfeksiyon kapması, alerji nedeniyle şişmesi veya büyümesi sonucunda gerçekleşir. Geniz etinde meydana gelen bu sorunlar çocuklarda nefes darlığı, kulak veya sinüs enfeksiyonları ve alerji semptomları ortaya çıkarabilir. İlaç veya farklı tedavi yöntemlerinin işe yaramadığı durumlarda da kesin tedavi olan geniz eti ameliyatına başvurulur.</p> <h2><strong>Geniz Eti Nedir?</strong></h2> <p>Geniz eti (adenoid), özellikle çocukluk döneminde bağışıklık sisteminin etkin çalışmasını sağlayan, çocukları mikroplardan ve virüslerden korumakla görevli olan, burnun arkasında yer alan küçük doku topaklarıdır.</p> <p>Adenoid olarak da ifade edilen <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/geniz-eti-nedir">geniz eti</a>, çocuklarda bağışıklık sisteminin önemli bir parçasıdır. Geniz etinin en önemli görevleri arasında virüsler ve bakteriler gibi solunan mikroplarla savaşmaları yer alır. </p> <p>Adenoidler genellikle ergenlik dönemine gelindiğinde küçülür ve tamamen kaybolur. Ancak bu küçülme yaşanana kadar geniz etlerinde iltihaplanma veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/enfeksiyon-nedir">enfeksiyon</a> ortaya çıkabilir. Bu da geniz etlerinin şişmesine ve büyümesine yol açabilir. Bu şişlik (iltihaplanma) enfeksiyonlardan, alerjilerden veya diğer birtakım nedenlerden kaynaklanabilir. Diğer yandan bazı çocuklar anormal derecede büyük geniz etleriyle de dünyaya gelebilir.</p> <p>Burada önemli olan nokta, geniz eti şişmesi eğer çocukların hava yolunu kısmen tıkıyorsa ve buna bağlı olarak <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">nefes darlığı</a> gibi semptomlar meydana getiriyorsa cerrahi olarak çıkarılması gerekebilir. Buna da geniz eti ameliyatı adı verilir.</p> <h2><strong>Geniz Eti Neden Büyür?</strong></h2> <p>Geniz eti büyümesi, virüs, bakteri, yabancı maddeler ve mikroorganizmalara karşı geniz etlerinin büyümesiyle sonuçlanır. Geniz etlerinde meydana gelen bu büyüme iltihaplanma ve enfeksiyon devam ettiği sürece yaşanır. İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı durumda geniz etlerinin alınması işlemi olan geniz eti ameliyatı yapılır.</p> <h2><strong>Geniz Eti Büyümesinin Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Geniz eti büyümesinin tedavisi, geniz etinin şişliği veya büyüklüğüne bağlı olarak başlangıçta ilaç tedavisiyle iyileştirilmeye çalışılır. Ancak öncelikle geniz eti büyümesini önlemek için çocukları enfeksiyonlardan ve hastalıklardan korumak gerekir.</p> <p>Çocukları hastalıklardan korumak için hastalıkların yayıldığı toplu ortam olan kreşlerden veya okullardan bir süre uzak tutmak gerekir. Bu süre çocuğun hasta olduğu dönem veya okulda bir salgın söz konusu olduğundadır.</p> <p>Önlemlere rağmen şişlik ve büyüme meydana gelen geniz eti için öncelikle kortizon içeren burun spreyleri veya ilaçlar kullanılabilir. Kortizonlu spreylerin kesinliği tam olarak kanıtlanamasa da geniz eti büyümesi için faydalı olduğu konusunda çalışmalar mevcuttur.</p> <p>Ancak geniz eti büyümesinin kesin tedavisi geniz eti ameliyatıdır. Tıbbi karşılığı adenoidektomi olan geniz eti ameliyatı <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/anestezi-nedir">genel anestezi</a> altında yapılır ve büyüyen geniz eti çıkarılır.</p> <h2><strong>Geniz Eti Ameliyatı Nedir?</strong></h2> <p>Geniz eti ameliyatı (adenoidektomi), çocuklarda geniz eti bezlerini çıkarmayı amaçlayan cerrahi bir işlemdir. Tıbbi adı adenoidektomi olan geniz eti ameliyatı, şişmiş veya büyümüş geniz etinde kesin sonuç veren bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir.</p> <p>Genellikle solunum yolunda meydana gelen sorunlarla açığa çıkan geniz eti büyümesinde ağzı açık uyuma veya horlama sorunu olan çocuklara yapılan muayene sonucu, geniz eti büyüklüğü saptanırsa, ilaçla tedavinin yetersiz geldiği noktada çocuklara genel anestezi altında ameliyat önerilir.</p> <h2><strong>Geniz Eti Ameliyatı Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Geniz eti ameliyatı (adenoidektomi), genel anestezi altında yapılır ve genellikle kısa süren bir işlemdir. Genel anestezi verilerek yapıldığı için kişi ameliyat sırasında herhangi bir acı hissetmez. Geniz eti ameliyatı sırasında ağız içerisinden özel küretler yardımıyla adenoid doku kürete edilir. Bu işlemle birlikte geniz eti kulak burun boğaz bölümünde uzmanlaşmış bir cerrah tarafından çıkarılır.</p> <p>Geniz eti genellikle birkaç dakika içinde dikkatli bir şekilde çıkarılır. Daha sonrasında ise cerrah endoskop ile geniz boşluğunu kontrol eder ve geniz etinde kalıntı kalıp kalmadığı konusunda emin olur. Bunun ardından geniz eti ameliyatı bitirilir. Başlangıç ve bitiş ile birlikte geniz eti ameliyatı yaklaşık 30-45 dakika kadar sürer.</p> <p>Geniz eti ameliyatının (adenoidektomi) yapılış süreci şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li>Geniz eti ameliyatı olacak çocuk ameliyat için hazırlanır.</li> <li>Hazırlığın ardından çocuğa genel anestezi yapılır. Daha sonrası işleme geçilir.</li> <li>İşlem sırasında cerrah ağız içerisinden özel küretler yardımıyla adenoid dokunun kürete edilmesini sağlar.</li> <li>Genellikle birkaç dakikalık işlemle birlikte geniz eti cerrah tarafından çıkarılır.</li> <li>Çıkarma işleminden sonra geniz boşluğu endoskop yardımıyla kontrol edilir ve kalıntı kalıp kalmadığı incelenir.</li> <li>Tüm bu işlemler yaklaşık yarım saat veya 45 dakika sürer. Taburcu işlemi aynı gün içinde yapılabilir.</li> </ul> <p>Ayrıca bademciklerde de bir şişme söz konusuysa ve kişide zorlayıcı semptomlara yol acırsa geniz eti ameliyatı sırasında bademcikler de alınabilir. (Tonsillektomi) Bunun kararı cerrah tarafından verilir.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı kimlere yapılır?</strong></h3> <p>Geniz eti ameliyatı (adenoidektomi) çoğunlukla 1 ila 7 yaş arasındaki çocuklara uygulanır. Bu yaş grubundaki çocukların geniz etleri enfeksiyonlara bağlı olarak şişip büyüyebilir.</p> <p>Zamanla çocukların geniz etleri doğal olarak 7 yaş civarında küçülmeye başlar ve ergenlik döneminde neredeyse tamamen yok olur. Bu yaşa kadar büyüme olmayan geniz etleri için bir operasyona gerek olmaz.</p> <h2><strong>Geniz Eti Ameliyatı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı sırasında neler olur?</strong></h3> <p>Geniz etinin cerrahi olarak çıkarılması işlemi olan geniz eti ameliyatında cerrah tarafından kişiye genel anestezi verilir ve geniz eti kısa süren bir işlemle çıkarılır.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı hangi sorunları tedavi eder?</strong></h3> <p>Adenoidektomi veya geniz eti ameliyatı, hava yolunu kısmen tıkayarak solunum sorunlarına yol açabilen genişlemiş ve şişmiş geniz etlerini tedavi etmeyi amaçlar. Özellikle daralmış hava yolları, tedavi gerektiren bir dizi sağlık sorununa yol açabilir. Geniz eti ameliyatı, ortaya çıkabilecek bu sorunlara çözüm üretir:</p> <ul> <li>Nefes darlığı</li> <li>Uyku problemleri</li> <li>Kulak enfeksiyonları</li> <li>Sinüs enfeksiyonları</li> </ul> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı için kriter nedir?</strong></h3> <p>Ağzı açık uyuma horlama uykuda apnesi olan çocuklarda yapılan fiberoptik muayenede yani burun içi yapılar, geniz veya yemek borusunun içini görüntüleyebilen bir muayene ile ya da çekilen grafide geniz eti büyüklüğü saptanırsa geniz eti ameliyatı yapılır. </p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Geniz eti ameliyatı hızlı bir işlemdir ve yaklaşık 30 dakika içinde gerçekleşir.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı sonrası geniz eti tekrar büyür mü? </strong></h3> <p>Geniz eti lenfoid üzüm salkımına benzer doku olduğundan tamamını almak mümkün olmamaktadır. Küret yardımıyla geniz bölgesi olabildiğince açılmaya çalışılmaktadır. Nadir olarak kalan adenoid yani geniz eti dokusu tekrar büyüyebilmektedir.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı riskli midir? </strong></h3> <p>Her ameliyatta olduğu gibi geniz eti ameliyatında da risk bulunmaktadır. Ancak bu risk diğer ameliyatlara göre daha düşük olmaktadır. Nadiren de olsa geniz eti ameliyatı sonrasında kanama olabilmektedir. Ameliyat sonrası geniz etinde kanama olduğu durumlarda uzman doktorunuza başvurmanız önemlidir. Böylelikle tedavi başlanarak cerrahi operasyon sonrası düzelme için tedbir alınacaktır.</p> <h3><strong>Geniz eti ameliyatı sonrası iyileşme süresi nedir? </strong></h3> <p>Hasta geniz eti ameliyatından çıktıktan sonra, iyileşme süresi yaklaşık 1 ya da 2 gündür. Çocuklarda bademcik ameliyatlarının iyileşme süresi ortalama 3- 5 gün, yetişkinlerde ise bu süre 10 güne kadar çıkabilmektedir. Geniz eti ameliyatı kolay ve kısa sürede iyileşme sağlanabilen bir ameliyat olmaktadır.</p>
EKT (Elektroşok Tedavisi)
<p>Elektrokonvülsif tedavisi (EKT), özellikle ağır depresyon, manik ataklar ve şizofreninin bazı türlerinde kullanılan bir yöntemdir. Depresyonda diğer tedavilere göre hızlı sonuç alındığı için tercih edilirken katatonik şizofreni vakalarında da hastanın durumunun hızla iyileşmesini sağlayabilir. Elektroşok tedavisi sırasında beynin nöronal yapısındaki değişimlerden faydalanarak duygusal ve bilişsel işlevlerde olumlu gelişmeler görülmesinde etkili olur. Bu süreç doğru uygulandığında güvenli ve etkili bir yol sunar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Nedir?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif terapi ya da elektroşok tedavisi, psikiyatrik bozuklukların tedavisinde uzun yıllardır kullanılan bir yöntemdir. Tedavi şekli ilaç ve psikoterapi ile sonuç alınamayan veya acil müdahale gerektiren durumlarda tercih edilir. EKT, hastanın beynine kontrollü bir şekilde düşük doz elektrik akımı uygulanarak kısa süreli nöbet oluşturmayı sağlar. Bu nöbetler sayesinde beyin kimyasında olumlu değişiklikler meydana gelir. Bu da semptomların hafiflemesine veya ortadan kalkmasına yardımcı olur. EKT tedavisinin uygulanması sırasında hasta genel anestezi altına alınır ve işlem psikiyatri ile anestezi uzmanları tarafından denetlenir. Bu şekilde hastanın konforu ve güvenliği sağlanır. Tedavi, duygudurum bozukluğu yaşayan kişilerde semptomları kontrol altına alarak yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlar. </p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Ne İşe Yarar?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif tedavi, akıl sağlığı sorunlarının şiddetli semptomlarında hızlı bir iyileşme sağlayarak birçok kişinin yaşam kalitesini artırır. Bu yöntem özellikle şiddetli depresyon vakalarında, diğer tedavilerle başarı sağlanamayan durumlarda devreye girer. Psikoz belirtileri, intihara meyil gibi risk taşıyan durumlarda da etkin bir müdahale seçeneğidir. </p> <ul> <li>EKT tedavisi, depresyonun yanı sıra bipolar bozukluk, şizofreni ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sizoaffektif-bozukluk" target="_blank">şizoaffektif bozukluk</a> gibi diğer ciddi rahatsızlıklarda da kullanılır. Örneğin, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bipolar-nedir-bipolar-bozukluk-belirtileri-nelerdir" target="_self">bipolar bozukluk</a> yaşayan kişilerde manik ataklar ve duygudurum geçişlerinin kontrol altına alınmasına destek olur.</li> <li>Ayrıca dürtüsel davranışlar ve psikoz belirtilerinin azaltılmasında önemli bir rol oynar. Katatoni, ani hareket değişiklikleri ve konuşma bozukluğu gibi belirtilerle kendini gösteren, ciddi bir durumdur. Bu rahatsızlık şizofreni veya başka psikiyatrik hastalıklarla ilişkili olabilir. Bu noktada EKT tedavisi hızlı bir iyileşme sağlayabilir.</li> <li>Nöroleptik malign sendromu gibi nadir ama ciddi sağlık durumlarında da kullanımı mevcuttur. Demans hastalarında görülen saldırganlık ve derin depresyon gibi zorlayıcı semptomların azaltılmasında elektroşok tedavisi bir seçenek sunabilir.</li> </ul> <p>EKT tedavisi ile bu tür zorlu belirtiler üzerinde etkili sonuçlar alınabilir. Böylece hastaların günlük yaşamında daha fazla işlevsellik kazanması sağlanır. EKT tedavisi yöntemi, hızlı etki süresi ve güçlü sonuçları nedeniyle birçok kişi için umut verici bir çözüm sunar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Nasıl Uygulanır?</strong></h2> <p>Elektro konvülsif tedavi, uzman bir <a href="https://www.memorial.com.tr/doktorlar/memorial-psikiyatri-doktorlari" target="_self">psikiyatrist</a> ve anestezi ekibi tarafından özel donanımlı bir tedavi odasında gerçekleştirilir. İşlem öncesinde hastaya genel anestezi verilir ve vücudun istemsiz kasılmalarını sınırlamak amacıyla kas gevşetici ilaç uygulanır. Bu sayede hasta tamamen bilinçsiz hale gelir ve rahat bir süreç geçirmesi sağlanır.</p> <ul> <li>Anestezi etkili hale geldikten sonra kafanın ön bölgesine yerleştirilen elektrotlar aracılığıyla beyne elektrik vermek suretiyle kısa ve kontrollü bir elektrik akımı gönderilir.</li> <li>Bu akım beyin içinde kontrollü bir nöbeti tetikleyerek terapötik etki sağlar. </li> <li>Elektrik tedavisi sırasında oluşan nöbetler genellikle 60 saniyeden kısa sürer.</li> <li>Bu süreçte beynin elektriksel aktiviteleri elektroensefalografi (EEG) cihazı ile izlenir ve kaydedilir.</li> <li>EEG’deki ani aktivite artışı nöbetin başladığını, dengelenme ise sona erdiğini gösterir. </li> <li>İşlem sırasında kan basıncı, kalp hızı ve oksijen seviyesi gibi hayati göstergeler devamlı takip edilir.</li> <li>Bu nedenle tedavi kalp-damar veya sinir sistemi hastalıkları olan kişilerde dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.</li> <li>EKT tedavisi, haftada iki kez ve birkaç hafta süren bir program halinde uygulanır. EKT tedavisi sırasında modern cihazlar ve izleme sistemleri kullanılarak hasta güvenliği sağlanır. </li> <li>Beyine şok tedavisi ya da EKT tedavisi olarak da bilinen yöntem, sıkı protokollerle uygulandığında etkili ve güvenli bir sonuç sunar.</li> </ul> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Yan Etkileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Elektrokonvülsif terapi oldukça etkili bir yöntem olmasına rağmen bazı yan etkilerle karşılaşılabilir. Genellikle geçici nitelikte olan bu etkiler arasında bilinç bulanıklığı ilk sırada gelir. Tedaviden hemen sonra birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişen bir süre boyunca hastalar, nerede olduğunu ve ne yaptığını anlamakta zorlanabilir. Özellikle ileri yaştaki kişilerde bu durum nadiren birkaç güne kadar uzayabilir. Bir diğer önemli etki ise hafıza kaybıdır. Bazı hastalar EKT tedavisi süreci öncesine ait hafta, ay ya da nadiren yıllar öncesini hatırlamakta güçlük çekebilir. Bu durum genellikle tedavi sonrasında zamanla düzelir ve retrograd amnezi olarak adlandırılır. Bu hafıza kaybı, kişinin yaşadığı deneyimlere ve uygulamanın sıklığına bağlı olarak değişebilir.</p> <ul> <li>Fiziksel etkiler arasında baş ağrısı, mide bulantısı ve kas ağrıları yer alır.</li> <li>EKT tedavisi sonrası çene veya kaslarda geçici bir rahatsızlık hissedilebilir. Bu semptomların kontrol altına alınmasında ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir.</li> <li>Ayrıca anestezi kullanımı gerektiren şok tedavisi sırasında nadir de olsa kan basıncı ve kalp hızındaki artışlar, kardiyovasküler komplikasyonlara yol açabilir. Bu nedenle hastalar işlem sırasında devamlı olarak izlenir ve riskler minimuma indirilmeye edilmeye çalışılır. </li> </ul> <p>Elektroşok tedavisinin zararları, tıbbi bir ekip tarafından dikkatle takip edildiğinde genellikle düşük risk taşır. Ancak elektro şok tedavisi gerektiren durumlar söz konusu olduğunda, fayda-risk dengesi her zaman detaylı bir şekilde değerlendirilir. Bu aşamada EKT tedavisinin sağlayacağı yararlar genellikle olası yan etkilerden daha ağır basar.</p> <h2><strong>EKT (Elektroşok Tedavisi) Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>EKT kaç seansta etki eder?</strong></h3> <p>EKT tedavisinin etkileri genellikle üçüncü veya dördüncü seans itibarıyla belirginleşmeye başlar. Ancak bu süre kişinin sağlık durumuna ve tedavi edilen ruhsal bozukluğun türüne göre farklılık gösterebilir. Bazı hastalarda EKT tedavisine daha erken bir yanıt alınabilirken bazılarında daha fazla seans gerekebilir.</p> <h3><strong>EKT zekayı etkiler mi?</strong></h3> <p>EKT tedavisi sonrası ortaya çıkan hafıza sorunu genel olarak geçici olup çoğu zaman birkaç ay içinde kaybolur. Tedavi işlemi öğrenme gücünü düşürmez. Aksine depresyon belirtilerinin hafiflemesiyle bilişsel işlevlerde iyileşme görülebilir. Zeka üzerinde ise kalıcı bir olumsuz etkisi bulunmaz.</p> <h3><strong>TMS ve EKT farkları nelerdir?</strong></h3> <p>EKT tedavisi anestezi altında uygulanır ve beyin elektrik akımı ile uyarılarak nöbet oluştururken TMS manyetik alan kullanarak beyni uyarır ve hastanın bilinci açık kalır. TMS'de genellikle hafıza veya dikkatle ilgili sorunlar yaşanmaz. Bunun aksine zihinsel netlik artışı gözlenebilir. Son yıllarda TMS daha hafif yan etkileri nedeniyle EKT tedavisine alternatif bir seçenek olarak yaygın bir şekilde tercih edilir.</p>
Orşiektomi
<p>Orşiektomi, kanser tedavisine yönelik uygulanan bir ya da her iki testisinin çıkarılmasını içeren cerrahi bir müdahaledir. Bu işlem genellikle testis kanserinin tedavi edilmesini ve önlenmesi amacıyla yapılabilir. Erkeklerde meme kanserini ve prostat kanserini tedavi etmek için de orşiektomiden yararlanılır. Cerrahi müdahale lokal anestezi uygulanarak kişiye yapılabilir. Orşiektomi çeşidi ise çıkarılan testis sayısına göre farklılık gösterebilir. Bu süreçte hormonların azalmasına bağlı olarak fiziksel ve psikolojik değişiklikler gözlemlenebilir.</p> <h2><strong>Orşiektomi Nedir?</strong></h2> <p>Orşiektomi, bir ya da iki testisin hastalık nedeniyle cerrahi olarak çıkarılmasını ifade eden cerrahi müdahaledir. Cerrahi kastrasyon olarak da bilinen bu işlem testis kanseri, prostat kanseri, travma ya da enfeksiyon nedeniyle yapılabilir. Testislerin alınmasıyla beraber kişinin doğrudan hormon üretimi etkileneceğinden vücutta önemli farklılıklara sebebiyet verebilir. İki testisin alınmasını içeren bilateral orşiektomi durumunda, erkekte testosteron seviyesi düşerek cinsel kayba ve kas kütlesine azalmalar neden olabilir. Bunun yanında kemik yoğunluğunda da bir düşüş gözlemlenir. Hormonal dengesinin sağlanması için orşiektomi ameliyatı sonrasında kişiye ek hormon desteği yapılabilir.</p> <p>Orşiektomi, cerrahi müdahale gerektiren kanserin yayılmasını önlemek amacıyla planlanarak veya vücutta hormon kaynaklı gelişmeleri kontrol altına almak amacıyla yapılır. Kişiye özel olarak planlana orşiektomi, doktorun tanı ve teşhisinden sonra detaylı değerlendirmenin ardından planlanır.</p> <h2><strong>Orşiektomi Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Orşiektomi çeşitleri, işlemin amacına ve kapsamına göre farklılık gösterebilir. Orşiektomi çeşitleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Radikal orşiektomi</strong></h3> <p>Testis kanseri durumunda uygulanan, kanserin önlenmesi için de planlanan geniş bir çıkarma işlemidir. epididim, spermatic kordun bir kısmı ve çevresindeki dokular alınır.</p> <h3><strong>Basit orşiektomi</strong></h3> <p>Basit orşiektomide ise sadece testis ve ve epididimin çıkarılması sağlanır. Bu işlem skrotum üzerinden yapılabilir.</p> <h3><strong>Subkapsüler orşiektomi</strong></h3> <p>Testisin iç dokularının çıkarılması, ancak dış kapsülünün ve epididimin yerinde bırakılmasıyla yapılan işlemdir. Prostat kanseri tedavisinde hormon düzeylerini düşürmek için kullanılır.</p> <h3><strong>Bilateral orşiektomi</strong></h3> <p>Bilateral orşiektomi, her iki testisinde alınması işlemidir. Metastatik prostat kanseri gibi hormon duyarlı kanserlerin tedavisinde ya da bazı genetik hastalıkların önlenmesi için planlanır.</p> <h2><strong>Orşiektomi Ameliyatı Neden Yapılır? </strong></h2> <p>Orşiektomi ameliyatı, tanı ve teşhisin ardından tıbbi durumların tedavisine yönelik planlanıp uygulanır. Ameliyatın temel amacı, testislerin işlevlerini bitirerek, orada yer alan kötü huylu dokuların çıkarılmasıdır. Orşiektomi ameliyatı nedenleri şöyle sıralanabilir:</p> <h3><strong>Testis kanseri</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/testis-kanseri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Testis kanseri</a> durumunda testislerde gelişen kötü huylu tümörlerin tedavisinde orşiektomiden yararlanılır. Bu işlem sayesinde kanserli doku alınarak diğer organlara yayılmasını önlemek istenir. Böylelikle hayati açıdan önemli bir role sahiptir.</p> <h3><strong>Prostat kanseri</strong></h3> <p>Prostat kanseri tedavisi durumunda testislerden üretilen testosteron seviyelerini düşürmek için kişiye bilateral orşiektomi yani iki testisin çıkarılması işlemi uygulanabilir. Testosteron hormonu vücutta, prostat kanseri hücrelerinin büyümesini teşvik eden bir hormon türüdür.</p> <h3><strong>Kronik enfeksiyonlar ya da ağrılar</strong></h3> <p>Testislerde gelişen kronik enfeksiyonlar ya da travma sonucu meydana gelen ağrılar tedavi edilemez hale gelebilir. Bu nedenle tanı doğrultusunda kişiye orşiektomi uygulanabilir.</p> <h3><strong>Travma veya yaralanma</strong></h3> <p>Testislere zarar veren travmalar sonucunda hasar veya ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Özellikle gelişen enfeksiyon ve komplikasyonlara bağlı gelişen hastalıklara yönelik orşiektomi uygulanabilir. Bu durum doktorun belirlediği planlama doğrultusunda uygulanır.</p> <h3><strong>İntraktestiküler lezyonlar</strong></h3> <p>Testislerde görülen iyi huylu veya kötü huylu <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/tumor-nedir">tümörlerin</a> varlığı durumunda kitlenin tamamen alınması için cerrahi müdahale gerekebilir. Buna bağlı olarak kişiye orşiektomi uygulaması yapılabilir.</p> <h2><strong>Orşiektomi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Orşiektomi, testislerin bir veya her ikisinin cerrahi olarak çıkarılması işlemi içerdiğinden ameliyatın belirlenmesi, uygulanışı, kişinin sağlık durumuna göre değişiklik gösterebilir. Orşiektomi uygulanırken geçilen aşamalar şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Ameliyat öncesinde hastanın genel sağlık durumu kontrol edilir</li> <li>Basit orşiektomi uygulanacaksa genellikle testis kanseri için yapılacağından testis ve sperm kanalı alınır</li> <li>Radikal inguinal orşiektomi durumunda ise testis, sperm kanalı ve çevresindeki dokuların yanında kanserin yayılmasını önlemek için lenf düğümleri de alınabilir</li> <li>Kişinin isteğine bağlı olarak, ameliyat esnasında testis protezi yerleştirilebilir.</li> <li>Hasta genellikle ertesi gün taburcu edilir</li> <li>Ameliyat bölgesinde ağrı, hafif şişlik ve morarma görülebilir; bunlar normaldir ve ağrı kesicilerle kontrol altına alınır</li> <li>İyileşme sürecinde kişinin ağır fiziksel aktivitelerden kaçınması gerekir.</li> <li>Her iki testisin alındığı durumda, testosteron üretimi durabilir ve bu durumda kas kaybı yaşanabilir. Cinsel istekte azalma ve kemik erimesi gibi sonuçlar da görülür.</li> </ul> <h2><strong>Orşiektomi Riskleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Orşiektomi, her ameliyatta olduğu gibi riskler taşısa da genel olarak güvenli bir müdahaledir. Bu riskler ameliyatın yapılma nedenine, türüne ve kişinin sağlık durumuna bağlı olarak farklılık gösterir. Orşiektomide gelişebilecek olası riskler şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Ameliyat sırasında veya sonrasında kanama oluşabilir. Bu nadir görülen bir durumdur.</li> <li>Ameliyatın yapıldığı bölgede enfeksiyon gelişme riski bulunur.</li> <li>Cerrahi müdahale esnasında testis torbasında ya da kesinin olduğu bölgede <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/hematom-nedir-nasil-tedavi-edilir">hematom</a> yani kan birikmesi görülebilir.</li> <li>Geçici olarak şişlik veya renk değişiklikleri görülebilir.</li> <li>Her iki testisin alındığı durumda testosteron üretimi tamamen duracağından cinsel istekte azalma, kas kaybı, kemik erimesi ve enerji düşüklüğü oluşur.</li> <li>Ruh hali değişiklikleri veya depresyon da orşiektomi sonrasında ortaya çıkan durumlardandır.</li> </ul> <h2><strong>Orşiektomi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Orşiektomi sonrası normal aktivitelerime ne zaman dönebilirim?</strong></h3> <p>Orşiektomi sonrasında kişinin günlük aktivitelerine ve yaşamına dönmesi birkaç günü bulabilir. Özellikle bu süreçte ağır fiziksel aktivitelerden kaçınmak önemlidir. Ameliyat sonrasındaki bu süre kişiden kişiye farklılık gösterebilir.</p> <h3><strong>Orşiektomi ne kadar ağrılıdır?</strong></h3> <p>Orşiektomi her ameliyatta olduğu gibi ağrılı olabilir. İlk günler kişide hafif ağrı, rahatsızlık ve şişlik gelişebilir. Bu durum ağrı kesicilerle kontrol altına alınır.</p> <h3><strong>Orşiektomi ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Orşiektomi işlemi ortalama olarak yarım saat ve 1 saat aralığında sürebilir. Ameliyatın süresi kişiye yapılacak müdahalenin türüne göre farklılaşır.</p>