Memorial Hastanesi Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzmanları, en çok görülen kadın kanserleri rahim ağzı, rahim ve yumurtalık kanseri hakkında bilgi verdi.
Yükleniyor
Memorial Hastanesi Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü Uzmanları, en çok görülen kadın kanserleri rahim ağzı, rahim ve yumurtalık kanseri hakkında bilgi verdi.
Genellikte menopoz döneminde ortaya çıkan bir kanser türüdür. Ortalama görülme yaşı55-58 olmasına rağmen çok genç yaşta kadınlarda da ortaya çıkabilir. Rahim kanserli hastaların üç önemli özelliği; hastaların kilolu, şeker hastası ya da şeker hastalığına eğilimli olmalardır. ABD’de jinekolojik kanserler sıralamasında meme kanserinden sonra en çok görülen kanser türüdür. Toplumlarda yaşam süresi uzadıkça yaşlılarda görülen bu hastalığın sayısı da artmaktadır. Hastalığın ortaya çıkma riskini artıran diğer faktörler de, doğum yapmama, ileri yaşta adet görme (Türkiye’ de kadınlarda adetten kesilme yaşı 47’ dir. 52 yaşından sonra da adet görenler), doktor kontrolü dışında hormon tedavisi alanlar (Rahmi olan kadınların Östrojen+Progesteron hormonu alması gerekirken sadece östrojen hormon alması), yumurtalıklarda hormon salgılayan tümör bulunması, ailesinde meme, yumurtalık ve rahim kanseri bulunmasıdır.
Rahim kanseri belirti veren ve bu nedenle tanısı erken konulabilen bir hastalıktır. Hastaların dörtte üçü erken evrede yakalanmaktadır. Hastalığın belirtileri; adetten kesilmiş bir kadında vajinal kanamanın olması, adetten kesilmiş bir kadında aniden ve bol miktarda kötü kokulu bir akıntının ortaya çıkmasıdır. Bu belirtiler kişinin kesin olarak rahim kanseri olduğunu göstermez ancak kanser ile ilgili araştırmaların yapılması gerekir. Meme kanseri geçirmiş kadınların da düzenli olarak kullanması gereken ilaç rahim iç tabakasında kalınlaşmalara neden olduğu için bu ilacı kullananların 6 ayda bir jinekolojik ve ultrason muayenesinden geçmesi gerekmektedir.
Rahim kanseri şüphesi bulunan hastalara ultrason muayenesi uygulanır. Eğer kanama veya akıntı gibi bir belirti varsa mutlaka rahim içinden biyopsi alınmalıdır. Tanı konulunca uygulanacak olan tedavi de cerrahidir. Operasyonda, rahim, yumurtalıklar ve kadın içinden sıvı alınması, karnı örten yağlı gözenekli doku ve lenf nodlarının çıkarılması gerekir. Sonuçların patolog tarafından değerlendirilmesinden sonra gereken vakalarda Radyoterapi ilave olarak tedaviye eklenir.
Rahim ağzı kanseri, gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkelerden en sık görülen jinekolojik kanserdir. Dünyada yılda 500 bin yeni rahim ağzı kanseri çıktığı ve tahminen 1 milyon 500 bin kadar da bu kanserle yaşayan olduğu tahmin edilmektedir. Genellikle 50 yaş civarında ortaya çıksa da son yıllarda genç kadınlarda görülme sıklığı artmıştır.
Çok sayıda doğum yapmış, erken yaşta cinsel ilişkiye girmiş, sigara içen kadınlarda ortaya çıkmaktadır. Hastalığı, kötü sosyo-ekonomik durum, HPV enfeksiyonu geçirme de tetiklemektedir. Rahim ağzı kanserli hastaların % 98’inde bu enfeksiyon saptanmıştır.
Erken dönemde hemen hemen hiçbir belirti yoktur. Çıplak gözle de jinekolojik muayenede rahim ağzında sorun görülmeyebilir. Ancak “Smear” denilen akıntı tahlili ile veya “Kolposkop” denen rahim ağzını büyüterek gösteren aletlerle değişiklikler fark edilebilir. Kesin tanı ancak şüpheli yerden alınan biyopsi ile konulabilir. Hastalığın ilerlemesi durumunda klinik belirtiler de ortaya çıkar. Kanlı akıntı, ilişki sonrası kanama, düzensiz kanama gibi. Ayrıca hastanın muayenesinde rahim ağzındaki tümörde görülebilir. Hastalık daha da ilerlediğinde idrar problemleri ve bacak ağrıları ortaya çıkar.
Erken dönemde basit bir operasyon (Konizasyon) ile sadece rahim ağzındaki hastalıklı bölgeyi çıkararak tedavi edilebilirken, hastalık ilerlediğinde rahim ve etrafındaki çevre dokuları ile lenf ganglionlarını çıkaracak büyük bir operasyona ihtiyaç duyulur. Ayrıca operasyon sonrası tümörün yaygınlık derecesine göre radyoterapi de vermek gerekebilir. Daha ilerlemiş vakalarda operasyon yapılamaz, radyoterapi ve kemoterapiden yardım beklenir. Erken dönemde yakalandığında tedavide başarı oranı yüzde 100’dür.
Son yıllarda yumurtalık kanseri de oldukça sık görülmektedir. Yaşam boyu her 100 kadından 1-2’ sinde yumurtalık kanseri gelişmektedir. Çok geç tanı konulduğu için hastaları yüzde 75’i hastalık karın içine yayıldıktan sonra saptanabilir. Hastalık geç teşhis edildiği için tedavi sonuçları yeterince yüz güldürücü değildir. Jinekolojik kanserler arasında en yüksek ölüm oranı, yumurtalık kanserindedir.
Yumurtalık kanserlerinin yüzde 10 kadarı genetik geçişlidir. Bir ailede birinci derece akrabalarından iki tanesinde meme, yumurtalık kanseri varsa bu kişilerin riskli gurupta olduğu söylenebilir. Bu riskli hastalarda BRCAI, BRCA2 genlerinde yapılan araştırmalarda bir gen hasarı saptanırsa hastada yaşam boyu riskin yüzde 60-80’lere çıkabileceği bildirilmektedir. Bunun dışında yumurtalık kanseri için risk olabilecek pek çok şey iddia edilmişse de (Az sayıda doğum veya çocuk olmaması, erken adet görme, geç adetten kesilme vb.) bu konuda kesin bir kanı oluşmamıştır. Doğum kontrol haplarının 2 yıl süre ile kullanılması yumurtalık kanseri riskini yüzde 50, 5 sene kullanımı yüzde 70 azaltmaktadır.
Hastalık erken dönemde tipik bir belirti vermez. Bu nedenle geç teşhis edilebilmektedir. Ancak ileri evrede karında şişlik, ağrı, sindirim sistemine ait şikayetler ve kilo kaybı gibi belirtiler ortaya çıkar. Karın şişer ve içinde sıvı toplanır. Bu nedenle jinekolojik muayene ile beraber hasta ultrasonla da değerlendirilmeli, gerekli görüldüğünde kanda yapılan tümör markırları istenmeli ve duruma göre daha ileri radyolojik yöntemlerden yararlanılmalıdır.
Memorial Tıbbi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
Güncelleme Tarihi : 17 Ocak 2023
Yayınlanma Tarihi: 30 Nisan 2009
Detaylı bilgi için iletişime geçin.