
Sağlık Kütüphanesi
Sağlığınızla ilgili merak ettiğiniz soruların yanıtlarını ve sağlıklı bir yaşam için atılması gereken adımları kütüphanemizde bulabilirsiniz.
Hastalıklar
Mastositoz
<p>Mastositoz, vücudun farklı bölgelerinde mast hücrelerinin aşırı birikimi ile meydana gelen bir hastalıktır. Birçok işlevi bulunan mast hücresi, histamin ve diğer pek çok maddeyi salgılayarak semptomların ortaya çıkmasına neden olur. Genellikle koyu renkli ve kabarık döküntüler ile görülen mastositoz hastalığı ciltte olduğu kadar iç organlar da ortaya çıkabilir.</p> <h2><strong>Mastositoz Nedir?</strong></h2> <p>Mastositoz, vücudun dokularında aşırı sayıda mast hücresinin toplanmasıyla oluşan<em> </em>nadir bir hastalıktır. Enfeksiyonla savaşmaya destek olan bu hücre grubu, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bagisiklik-sistemi-nedir-nasil-guclendirilir">bağışıklık sistemi</a> için önemli bir parçadır. Kutanöz ve sistemik olmak üzere 2 türü mevcuttur. </p> <p>Çoğu mastositoz semptomları ilaçla ve hastalığı tetikleyen aktivitelerden ve ortamlardan kaçınarak yönetilebilir. Ancak mastositozu olan tüm kişilerde anafilaksi riski de artabilir. Bu durum, hayatı tehdit edebilen ciddi bir alerjik reaksiyon olarak değerlendirilir.</p> <h3><strong>Mast hücresi nedir?</strong></h3> <p>Vücudun hemen her yerinde bulunan mast hücresi, hastalıklara karşı savunma mekanizmasını devreye sokar. Enflamatuvar tepkiler yaratır. Alerjik reaksiyonların başlamasını sağlayabilir. Yaraların iyileşme sürecinde önemli bir rol oynayabilir. </p> <h2><strong>Mastositozun Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Koyu renkli ve kabarık döküntüler ile ortaya çıkan mastositoz hastalığı ciltte olduğu gibi iç organlarda da meydana gelebilir. Türüne göre semptomları değişebilir. Ciltte anormal şişlikler, kabarıklıklar, ishal, kusma ve eklem ağrısı gibi belirtiler görülebilir.</p> <p>Mastositoz belirtileri şöyle ortaya çıkabilir:</p> <ul> <li>Ciltte anormal şişlikler, lekelenmeler, kabarıklıklar</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ishale-ne-iyi-gelir">İshal</a></li> <li>Kusma</li> <li>Kas ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/eklem-agrisi-neden-olur">eklem ağrısı</a></li> <li>Kaşıntı</li> <li>Ruh hali değişimleri</li> </ul> <p>Kutanöz: Ciltte anormal şişlikler ve lekelenmeler ile kabarık alanlar görülebilir.</p> <p>Sistemik: İshal ve kusma, kas ve eklem ağrısı, kaşıntı ve kızarıklık ile birlikte ruh hâli değişiklikleri yaşanabilir. </p> <h3><strong>Ciltte Kızarıklık ve Kaşıntı</strong></h3> <p>Hastalığın iki türünde de ciltte kızarıklık ve kaşıntı olabilir. Lezyon türleri içerisinde; maküller, papüller, nodüller ve plaklar ile kabarcıklar yer alır. Genellikle, baş ve boyun bölgesinde görülür. Sayıları değiştiği gibi dokunulduğu zaman kaşıntı da yapabilir. </p> <h3><strong>Ürtiker Pigmentoza</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/urtiker-kurdesen-nedir">Ürtiker</a> pigmentoza, derinin herhangi bir bölgesinde ortaya çıkabilir. Deriyle aynı seviyede olabileceği gibi ciltten daha kabarık da görülebilir. Genel olarak, kırmızı ve kahverengidir. Sıklıkla kaşınan lezyonlar, stres ve ısı değişimi gibi faktörler karşısında belirginleşebilir. </p> <h3><strong>Sistemik Belirtiler</strong></h3> <p>Sistemik mastositoz, hücrelerin kemik iliği ve sindirim sistemi gibi birçok bölgede oluşması anlamına gelir. Bazı semptomlar içerisinde;</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kalp-carpintisi-nedir">Kalp çarpıntısı</a></li> <li>Sıcak basması</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">Baş</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gogus-agrisi-neden-olur">göğüs ağrısı</a></li> <li>İshal gibi birçok durum yer alır. </li> </ul> <h2><strong>Mastositoz Tanısı Nasıl Konur?</strong></h2> <p>Mastositoz tanısı, fiziksel muayene başta olmak üzere idrar ve kan testleri ile konulur. Uzman hekim gerekli gördüğü taktirde, kemik ili ve cilt biyopsisi yapabilir. Bu süreç, görüntüleme testleri ile de desteklenebilir. </p> <h3><strong>Tanı Sürecinde Kullanılan Testler</strong></h3> <p>Mastositoz tanı kriterleri, genellikle dermatolog ya da alerji uzmanı tarafından gerçekleştirilir. Tanı sürecinde fiziksel muayene ile birlikte kullanılan diğer testler şöyle açıklanabilir:</p> <ul> <li>Cilt dokusunun örneğinin alındığı deri biyopsisi</li> <li>Kan ve idrardaki kimyasalları araştıran kan ve idrar testi</li> <li>Kemik, karaciğer, dalak veya lenf düğümlerinin araştırıldığı ultrason, <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">BT</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/emar-mr-manyetik-rezonans-goruntuleme-nedir">MR</a> gibi görüntüleme teknikleri</li> <li>İğne ile gerçekleştirilen kemik iliği biyopsisi</li> <li>KIT geninde değişiklik olup olmadığının gözlemlendiği <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/genetik-testi-nedir">genetik test</a> </li> </ul> <h3><strong>Sistemik Mastositoz Tanı Kriterleri</strong></h3> <p>Majör ve minör tanı kriterleri ile teşhis koyulabilir. Sistemik mastositoz tanı kriterleri arasında şu durumlar öne çıkar:</p> <ul> <li>Kemik iliği ya da dokuda multifokal veya mast hücrelerinin toplandığının gözlemlenmesi</li> <li>Serum triptaz seviyesinin 20 ml'den fazla olması</li> <li>24 saatlik idrarda histamin metabolitlerinin artması</li> <li>C-kit geninde mutasyon bulunması</li> <li>Tür ile uyumlu birbirinden farklı klinik bulgulara saptanması.</li> </ul> <p>Bir majör ve bir minör ya da hiç majör bulunmaksızın üç minör kriterin birden bulunmasıyla tanı konulabilir. </p> <h3><strong>Kutanöz Mastositoz Tanısı</strong></h3> <p>Kutanöz mastositoz, deri lezyonları ile ortaya çıkar. Klinik bulgular ve laboratuvar incelemeleri, hastalığın tanısının konulmasını sağlar. Ultrason taraması, kemik yoğunluğu testi, kan ve idrar ile biyopsiler yapılarak teşhis edilebilir. Hastanın şikâyetlerine göre dermatologlar tarafından iyileştirilebilir. </p> <h2><strong>Mastositoz Türleri Nelerdir?</strong></h2> <p>Bağışıklık sisteminin önemli bir parçası olan mast hücreleri, cilt ve iç organlarda görülür. Mastositoz çeşitleri:</p> <ul> <li><strong>Kutanöz:</strong> Genellikle, çocuklarda görülüp ergenlik döneminde geçebilir. Kahverengi-kırmızı lezyonlarla seyreden bu türün yaygın diffüz ve tek lezyonlu soliter olarak 2 tipi mevcuttur.</li> <li><strong>Sistemik:</strong> Yetişkinlerde görülen bu hastalık çeşidi, iç organlarda dahi oluşabilir. Genellikle, hafif seyreden indolent sistemik türüdür. Takip ve tedavi ile yaşam kalitesi desteklenebilir. </li> </ul> <h3><strong>Kutanöz Mastositoz</strong></h3> <p>Sadece deride görülen bu türde ürtikerya pigmentoza olarak adlandırılan lezyonlar meydana gelebilir. Deri tutulumu, kaşıntı, şişme ve kızarıklık gibi birçok şikâyet yaşanabilir. Döküntülerin artması, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nefes-darligi-neden-olur-nefes-darligi-nasil-gecer">nefes darlığı</a> gibi büyük sorunlara yol açabilir. </p> <h3><strong>Büllöz Mastositoz</strong></h3> <p>Büllöz mastositoz, ciltte kabarcık oluşumuna denir. Kutanöz tipinin bir çeşidi olup sadece cildi etkiler. Kaşıntı ve yanma ile birlikte karın ağrısı ve sindirim sistemi sorunları da yaşanabilir. Şiddetli seyreden hastalıkta <a href="https://www.medicalpark.com.tr/anafilaksi-nedir/hg-2506">anaflaksi</a> riski de bulunur. </p> <h3><strong>Sistemik Mastositoz</strong></h3> <p>Cilt ya da diğer organlarda beyaz kan hücresinin aşırı derecede birikmesi sonucu meydana gelir. Tetikleyiciler kaşıntı, kurdeşen veya kızarıklık gibi farklı semptomların görülmesine neden olur. Düzenli doktor kontrolü ve uygun tedavi yöntemleri ile etkisi minimum seviyeye indirilebilir. </p> <h3><strong>Yavaş İlerleyen Sistemik Mastositoz</strong></h3> <p>Yavaş ilerleyen sistemik mastositoz, organların işleyişini bozmaksızın kemik iliği dışında birçok bölgede görülebilir. Nadir görülen bu türde mast hücreleri birkaç yıl içerisinde artar. Karaciğer ve dalak ile mide ve bağırsak gibi sindirim sistemi organlarını etkiler. </p> <h3><strong>Agresif Sistemik Mastositoz</strong></h3> <p>Sıklıkla kemik ve kemik iliği fonksiyon bozukluğu yaratır. Agresif sistemik mastositoz, anormal mast hücrelerinin kemik iliğine doğru büyümesi sonucu oluşabilir. Bu hastalık, kemikleri zayıflatıp hızlı bir şekilde kırılmalarını sağlayabilir. İlaç ve <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/kemoterapi">kemoterapi</a> tedavileri görebildiği gibi kemik transplantasyonu da yapılabilir.</p> <h3><strong>Hematolojik Neoplazma ile İlişkili Sistemik Mastositoz</strong></h3> <p>Hematolojik neoplazma ile ilişkili sistemik mastositoz, farklı kan bozukluklarını da beraberinde getirir. Hastada sistemik rahatsızlık ile birlikte <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/hematoloji">hematoloji</a> alanında incelenen bir kanser türünün bulunması anlamına gelir. </p> <h3><strong>Mast Hücreli Lösemi</strong></h3> <p>Mast hücreli lösemi, kemik iliği ve diğer dokularda ölümcül bir hematolojik kanser türüdür. Düşük tansiyon, kilo kaybı, ishal, mide bulantısı ve kusma gibi semptomları mevcuttur. Hastalığın ilerleyen aşamalarında, organ tutulumu yaşanabilir. Kan değerlerinde değişiklik, lenf bezlerinde şişlik ve kemik ağrısı gibi sorunlar oluşabilir. </p> <h2><strong>Mastositoz Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Tedavi, hastanın yaşadığı sorunları minimalize etmek üzere planlanır. Mastositoz tedavisi, hastalığın tipine ve semptomların şiddetine göre belirlenir. Hafif ve orta şiddetli hastaların cildinde oluşan döküntüler, steroid krem ile iyileştirilebilir. İltihaplanmayı artıran hücrelerin sayısını azaltmaya destek olabilir. Koromolin sodyum, ketotifen ve montelukast gibi antihistamin ilaçlar, semptomları yavaşlatabilir.</p> <h3><strong>Sistemik Mastositoz Tedavisi</strong></h3> <p>Hastanın semptomları, hastalığın şiddeti ve doktorun önerisiyle tedavi süreci başlar. Tedavi içerisinde; antihistamin ilaçlar, steroidler, hücre stabilizatörleri yer alır. Hastalık ilerlediği zaman kemoterapi, kök hücre veya kemik iliği nakli ile adrenalin yapılabilir. Krem ve tablet ilaçlar, ciltte oluşan döküntülerin etkisini hafifletir. Adrenalin, anaflaksiyi tedavi eder. Kemoterapi, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kanser-nedir-kanser-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">kanser</a> hücrelerini yok eder. Nakil ise, hastalığın seyrine göre doktor tarafından uygulanabilir.</p> <h3><strong>Kutanöz Mastositoz Tedavisi</strong></h3> <p>Kutanöz mastositoz tedavisi, tetikleyicilerden uzak durmak ve ilaç kullanmak ile gerçekleştirilir. Enjeksiyon ve krem kullanarak etkileri azaltılır. Hastanın şikâyetlerine yönelik bir tedavi planı uygulanır. Ciltte oluşan kızarıklık ve iltihaplı şişlikler için krem, nefes darlığına enjeksiyon iyi gelir. </p> <h2><strong>Mastositozda Beslenme Nasıl Olmalı?</strong></h2> <p>Mastositoz hastalığında doktor tavsiyesiyle beslenme planı yapılır. Mastositoz beslenme, ekmek ve maya ile alerjen gıdalardan uzak durulmasını gerektirir. Histamin içerikli yiyeceklerin tüketilmemesi önerilir. Çikolata ve gofret gibi katkılı besinler yerine doğal gıdalar tüketilir. Ev yapımı peynir ve yoğurt yenebilir. </p> <h2><strong>Mastositoz Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Mastositoz kanser türü müdür?</strong></h3> <p>Mastositoz bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Ancak, kan rahatsızlığı olan hastalarda kanser ve bu hastalık bir arada bulunabilir.</p> <h3><strong>Mastositoz yaşamı tehdit eder mi?</strong></h3> <p>İç organlarda işlevsel bozukluk yaratan türü, yaşamı tehdit edebilir. Alerji ve nefes darlığı gibi sorunlara yol açan çeşitleri, büyük sorunlara yol açabilir.</p> <h3><strong>Mastositozda kurdeşen gibi döküntüler normal midir?</strong></h3> <p>Ciltte kızarıklık, iltihaplı şişlik, kabarıklık ve geniş plaklar görülebilir. Bu lekeler, kaşıntı ve yanma ile ağrı gibi hisler yaratabilir.</p> <h3><strong>Mastositoz hastalarının uzak durması gereken besinler var mı?</strong></h3> <p>Uzak durulması gereken besinler içerisinde; çikolata ve gofret gibi katkılı atıştırmalıklar, baharatlı gıdalar, narenciyeler, deniz ürünleri, alkol, glutenli ve laktozlu yiyecekler yer alır.</p> <h3><strong>Mast hücreli lösemi nedir?</strong></h3> <p>Kemik iliği ve diğer dokularda mast hücrelerinin anormal birikimi sonucu oluşur. Nadir görülen agresif bir hematolojik kanser türüdür.</p> <h3><strong>Mast hücre aktivitesi neden artar?</strong></h3> <p>Genetik mutasyon ve çevre tetikleyicileri artırabilir. Sıcaklık değişimleri, sürtünme, bazı ilaçlar ve yiyecek-içecek ile stres, duygusal değişiklikler aktiviteyi artırabilir.</p>
İç Kulak İltihabı
<p>İç kulak iltihabı (labirentit), baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, kulak çınlaması veya işitme kaybı gibi belirtilerle karakterize olan, iç kulağın zarlı labirentinin iltihaplanmasıdır. En net ifadesiyle iç kulak iltihabı anlamına gelen labirentit, genellikle tehlikeli değildir ve en belirgin semptomu vertigo olarak kabul edilir. Ancak tedavi edilmediği takdirde ise denge problemlerine ve kalıcı işitme kaybına yol açabilir.</p> <h2><strong>İç Kulak İltihabı Nedir?</strong></h2> <p>İç kulak iltihabı veya labirentit, iç kulak ve iç kulağı beyne bağlayan sinirin iltihaplanmasıyla oluşan iç kulak rahatsızlığıdır. Genellikle baş dönmesi(vertigo), denge sorunları ve işitme kaybı karakterize belirtilerle kendini gösterir.</p> <p>Tıbbi adı labirentit olan iç kulak iltihabı veya iç kulak enfeksiyonu, iç kulaktaki zarlı labirentit iltihaplandığında meydana gelir. Labirentit, işitme ve denge durumundan sorumlu olan iç kulağın önemli bir parçasıdır. Bu bölümde meydana gelen iltihaplanma, doğrudan denge sistemine zarar verebilir ve bu durum iç kulak iltihabı şeklinde adlandırılır.</p> <p>Denge problemleriyle kendini gösterdiği için en belirgin semptomu <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vertigo-nedir-vertigo-belirtileri-nelerdir-1">vertigo</a> olan iç kulak iltihabında baş ağrısı, denge sorunları ve işitme kaybı da görülebilir. Bunlara <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a> da eşlik edebilir. Tedavi, iltihabı gidermeye yönelik antiviral ilaçlara yöneliktir. Ancak tedavi edilmeyen labirentit vakaları uzun vadede kalıcı işitme kaybı ve denge problemlerine sebebiyet verebilir.</p> <h2><strong>İç Kulak İltihabı Neden Olur?</strong></h2> <p>İç kulaktaki zarlı labirentitin iltihaplanması durumu olan iç kulak iltihabı genellikle bir virüs veya bakteri kaynaklı meydana gelir. Soğuk algınlığı veya grip gibi virüsler buna örnektir. Ayrıca bir kulak enfeksiyonu, alerjiler, üst solunum yolu enfeksiyonları ve otoimmün bir hastalık olan meniere hastalığı da iç kulak iltihabına yol açabilir.</p> <p>İç kulak iltihabına neden olabilecek faktörler şu şekilde sıralanabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/nezle-soguk-alginligi-nedir-nezleye-ne-iyi-gelir">Soğuk algınlığı</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/grip-nedir-gribe-ne-iyi-gelir-grip-nasil-gecer">grip</a> gibi virüsler</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bakteriyel-enfeksiyon-nedir">Bakteriyel enfeksiyonlar</a></li> <li>Kulak enfeksiyonları</li> <li>Alerjiler</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/meniere-hastaligi-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">Meniere</a> gibi otoimmün hastalıklar</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/herpes-hsv-virusu">Herpes simpleks</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/ust-solunum-yolu-enfeksiyonlari">Üst solunum yolu enfeksiyonları</a></li> <li>Mide gribi</li> <li>Kulaktaki reaksiyonlar bağlantı kurmaya neden olabilecek bazı ilaçlar</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/stres-nedir-nasil-yonetilir">Stres</a></li> </ul> <h2><strong>İç Kulak İltihabı Belirtileri </strong></h2> <p>Baş dönmesi (vertigo), denge sorunları, işitme kaybı, kulak çınlaması, mide bulantısı ve kusma iç kulak iltihabında görülen en yaygın belirtiler arasındadır. Ayrıca bulanık görme ve istemsiz göz hareketleri de ortaya çıkabilir.</p> <p>İç kulak iltihabı genellikle şöyle belirtiler verebilir:</p> <ul> <li>Baş dönmesi (vertigo)</li> <li>Denge sorunları</li> <li>İşitme kaybı</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kulak-cinlamasi-tinnutus-neden-olur-nasil-gecer">Kulak çınlaması</a></li> <li>Mide bulantısı ve kusma</li> <li>Bulanık görme</li> <li>İstemsiz göz hareketleri</li> </ul> <p>Özellikle baş dönmesi, denge sorunları ve işitme kaybı, iç kulak iltihabında görülen en belirgin semptomlar olarak kaydedilir. Bu belirtiler önceden uyarı vermeden bir sabah kişi uyandığında ortaya çıkabilir. Çok tehlike arz etmese de endişe yaratabileceği için bir anda ortaya çıkan belirtilerin değerlendirilmesi doktor kontrolünde yapılmalıdır.</p> <h2><strong>İç Kulak İltihabı Teşhisi</strong></h2> <p>İç kulak iltihabı tanısı için öncelikle kişinin yaşadığı belirti ve şikayetler ele alınır. Fiziksel muayenenin ardından labirentit şüphesi söz konusu olursa işitme, denge ve sinir sistemi fonksiyonlarının incelenmesi için bazı testler istenebilir.</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/eeg-nedir-eeg-testi-nasil-yapilir">EEG</a> (beynin elektriksel aktivitesini ölçmeye yarar)</li> <li>Elektronistagmografi ve göz reflekslerini test etmek için iç kulağın hava veya suyla ısıtılması ve soğutulması</li> <li>Baş bölgesi için <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/bilgisayarli-tomografi-nedir-neden-ve-nasil-cekilir">BT taraması</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/odyometri-nedir">İşitme testi</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/emar-mr-manyetik-rezonans-goruntuleme-nedir">MR</a></li> </ul> <h2><strong>İç Kulak İltihabı Tedavisi</strong></h2> <p>İç kulak iltihabının tedavisi, hastalığın ciddiyetine bağlı olarak değişir. Bazı vakalar ilaç tedavisi gerektirirken bazı iç kulak iltihabı vakalarında fizik tedavi uygulaması gerekebilir. Bu doğrultuda antiviral ilaçlar ve kortizon gibi steroidler işe yarayabilir. Ayrıca mide bulantısı ve kusma gibi belirtiler varsa farklı ilaçlar da reçete edilebilir.</p> <p>İç kulak iltihabı için uygulanabilecek tedavi yöntemleri şöyledir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antiviral-ilaclar">Antiviral ilaçlar</a> (eğer virüs kaynaklı iç kulak itihabı varsa)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antibiyotik-nedir">Antibiyotikler</a> (eğer bakteri kaynaklıysa)</li> <li>Sinir iltihabını azaltmak için kortikosteroidler</li> <li>Baş dönmesi ve mide bulantısını kontrol eden ilaçlar</li> </ul> <h3><strong>Fizik tedavi uygulamaları</strong></h3> <p>İç kulak iltihabı belirtileri birkaç hafta içinde düzelmezse, uzman doktor tarafından muhtemelen labirentit için vestibüler rehabilitasyon terapisi önerilir. Bu tedavi, baş dönmesi ve dengesizliği yönetmek için belirli egzersizler yapılmasıdır.</p> <h3><strong>Evde uygulanabilecek doğal yöntemler</strong></h3> <p>Labirentit semptomlarını hafifletmek için evde doğal yöntemler de uygulanabilir:</p> <ul> <li>Kulağa ılık kompres uygulamak</li> <li>Östaki borusunu (boğazınızı ve orta kulağınızı birbirine bağlayan küçük bir geçit) temizlemeye yardımcı olmak için ılık tuzlu suyla gargara yapmak</li> <li>Alkol tüketimini sınırlamak</li> <li>Farkındalık veya meditasyon gibi stres yönetimi tekniklerini denemek</li> <li>Belirtilerin şiddetlendiği zamanlarda ani hareketlerden kaçınmak</li> </ul> <h3><strong>Ameliyat </strong></h3> <p>İç kulak iltihabı için son çare tedavi olarak nadir de olsa labirentektomi ameliyatı yapılabilir. Bu cerrahi işlem sırasında, bir cerrah vestibüler uç organlarınızı (iç kulağınızın ince, zar benzeri kısımları) çıkarır. Ancak labirentit ameliyatı pek fazla önerilmez. Çünkü bu işlem, vertigo ve etkilenen kulakta önemli işitme kaybı olan kişiler için son çare tedavisi olarak kabul edilir.</p> <h2><strong>İç Kulak İltihabı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İç kulak iltihabı nasıl geçer?</strong></h3> <p>Tedavi noktasında, iç kulak iltihabının türü etkili olur. Genellikle antiviral veya antibiyotik ilaç tedavisi etkili olurken belirtilere göre farklı ilaçlar da etkili olabilir.</p> <h3><strong>İç kulak itlihabı kendi kendine geçer mi?</strong></h3> <p>İç kulak iltihabı eğer hafif belirtiler gösteriyorsa genellikle kısa süre içinde kendi kendine geçer.</p> <h3><strong>İç kulak iltihabı için hangi doktora gidilir?</strong></h3> <p>İç kulak iltihabı belirtileri yaşanıyorsa teşhis ve tedavi için <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/kulak-burun-bogaz-hastaliklari">kulak burun boğaz</a> doktorlarından randevu alabilirsiniz.</p> <h3><strong>Labirentit tedavi edilmezse ne olur?</strong></h3> <p>İç kulak iltihabı genellikle çok tehlikeli bir durum değildir ancak tedavi edilmediği takdirde uzun vadede denge problemleri ve işitme kaybına yol açabilir.</p>
Miyom
<p>Miyom, rahim içinde veya çevresinde gelişebilen pürüzsüz, kanserli olmayan iyi huylu tümörlerdir. Uterusun düz kas duvarından gelişen miyomlar tek olabileceği gibi genellikle kümeler halinde ortaya çıkabilirler. Adet düzensizliği, kanama, karın büyümesi ve cinsel ilişki sırasında ağrılar miyom varlığını işaret edebilir. Miyom tedavisinde miyom embolizasyonu ön plana çıksa da, güncel olarak histerektomi ve miyomektomi de seçenekler arasındadır.</p> <h2><strong>Miyom (Myom) Nedir?</strong></h2> <p>Miyom, kadınların özellikle doğurganlık dönemlerinde, rahimdeki düz kaslarda meydana gelen ve selim adı verilen kansersiz iyi huylu tümörlerdir. Myoma uteri veya myom olarak da adlandırılan miyomlar, rahim duvarının kas ve bağ dokusunda oluşan tümörlerdir. Miyomların boyutları, insan gözüyle zor görülebilecek boyutlardan rahmin yapısını bozabilecek büyüklüklere kadar değişebiilir. Aynı zamanda rahim miyomları tek olabileceği gibi birden fazla da görülebilir.</p> <p>Miyomun altında yatan neden bilimsel olarak bir kesinliğe kavuşmasa da, hormonal değişimler, genetik, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/obezite-nedir-belirtileri-nelerdir">obezite</a> ve ergenliğin erken başlaması miyoma neden olan faktörler arasında yer alır. Bazı durumlarda kişide herhangi bir belirti ortaya çıkarmayan miyom, yaygın olarak adet döneminin uzaması, şiddetli adet kanamaları ve pelvik ağrıyla kendisini gösterir. Ek olarak cinsel ilişki sırasında ağrı ve karın büyümesi de yaşanabilir.</p> <h2><strong>Miyom Neden Olur?</strong></h2> <p>Miyomlar, rahmin kas tabakasındaki anormal büyümeler sonucu meydana gelir. Ancak bu büyümeler ve tümörler genelikle kansersiz ve iyi huyludur. Rahimde ortaya çıkan bu iyi huylu tümörlere östrojen hormonu, genetik, obezite, ergenliği erken başlaması ve yoğun kırmızı et tüketimi yol açabilir. Ergenlik öncesi dönemde miyom görülmemesi ve menopoz döneminde küçülme göstermesi; miyomların oluşumunda östrojen hormonunun etkisi olduğu düşüncesini desteklemektedir.</p> <p>Rahimde miyom oluşumuna yol açan faktörler şunlardır:</p> <ul> <li>Hormonal değişimler</li> <li>Genetik faktör</li> <li>Yaş</li> <li>Obezite</li> <li>Ergenliğin erken başlaması</li> <li>Yoğun kırmızı et tüketimi</li> <li>Hücre dışı matrisler</li> <li>Alkol ve kafein kullanımı</li> </ul> <h3><strong>Hormonal değişimler</strong></h3> <p>Kandaki yüksek düzeyde östrojen ve progesteron hormonları rahimdeki miyom oluşumunu tetikleyen faktörlerin başında gelir. <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/menopoz-nedir-belirtileri">Menopoz</a> sonrası ilgili hormonlarda azalma meydana geleceği için miyomlar da küçülmeye başlar.</p> <h3><strong>Genetik faktör</strong></h3> <p>Ailede miyom hikayesi olan kişilerde miyom oluşumu riski artar. Bu da miyoma neden olan faktörler arasında genetiği önemli bir yerde tutar.</p> <h3><strong>Yaş</strong></h3> <p>Miyomlar, genellikle 30-40 yaş aralığında olan kadınlarda daha yaygın olarak görülür. Yaş ilerledikçe menopoza bağlı olarak da azalır.</p> <h3><strong>Obezite</strong></h3> <p>Aşırı kiloya bağlı ortaya çıkan obezite, aynı zamanda <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vucut-kitle-indeksi-hesaplama-vucut-kitle-indeksi-nasil-hesaplanir">vücut kitle indeksi</a>, bel çevresi, kalça çevresi, bel-boy oranı, vücut yağ kütlesi ve vücut yağ yüzdesinin artması anlamına gelir. Tüm bu faktörler rahimdeki miyomu tetikler.</p> <h3><strong>Ergenliğin erken başlaması</strong></h3> <p>Kişi ilk adetini 11 yaşından önce görmeye başladıysa ileride rahminde miyom oluşma riski yükselir.</p> <h3><strong>Yoğun kırmızı et tüketimi</strong></h3> <p>Yapılan klinik araştırmalara göre yoğun kırmızı et tüketiminin miyom oluşumuyla arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuştur. Bu sebeple miyom oluşma riskine karşın kırmızı et tüketimini sınırlandırmanız gerekir.</p> <h3><strong>Hücre dışı matrisler</strong></h3> <p>Hücrelerarası madde olarak da adlandırılan ECM, rahimde birtakım değişimler meydana getirerek miyoma sebep <strong>olabilir.</strong></p> <h3><strong>Alkol ve kafein kullanımı</strong></h3> <p>Yüksek oranda alkol ve kafein tüketiminin de miyom oluşumuna yol açabileceği değerlendirilir.</p> <h2><strong>Miyom Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Miyom varlığı, sık idrara çıkma, kabızlık, bel ve kasık ağrısı, cinsel ilişki sırasında ağrı, uzun süren ağrılı adet kanamaları, eğer miyom rahmin içerisine doğru büyüyorsa, kanama ve gebe kalamama gibi belirtilere neden olur.</p> <p>Miyom belirtileri genel olarak şunlardır:</p> <ul> <li>Normalden uzun, anormal kanamalı ve ağrılı geçen adet dönemleri</li> <li>Adet düzensizliği ve ara kanama</li> <li>Pelvik, bel ve kasık bölgesinde ağrı</li> <li>Karında büyüme ve alt karın bölgesinde ele gelebilen kitle</li> <li>Cinsel ilişki sırasında ağrı</li> <li>Sık idrara çıkma ihtiyacı</li> <li>Kronik vajinal akıntı</li> <li>Hamile kalamama</li> <li>Rektuma baskı sonucu rektal doluluk hissi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kabizlik-nedir-kabizliga-ne-iyi-gelir">Kabızlık</a></li> </ul> <p>Miyom belirtileri hormon seviyelerinin düşmesinden dolayı genellikle menopoza girdikten sonra sabitlenir veya kaybolur.</p> <h2><strong>Rahimde Miyom Patlaması Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Rahimdeki bir miyomun patlamasının en tipik belirtisi aniden beliren, keskin, bıçak saplanmasına benzer şiddetli karın ağrısıdır. Karın ağrısı dışında, karın şişkinliği, pelvik ve sırt ağrısı, ateş, cinsel ilişki sırasında ağrı, ara kanama, sulu ve pembemsi renkte olabilen akıntı da görülebilir.</p> <h2><strong>Miyom Nasıl Teşhis Edilir?</strong></h2> <p>Miyomlar genellikle kadınların rutin olarak yaptırdığı jinekolojik muayenelerde tespit edilir. Muayeneye ek olarak ultrasonografi ve MR yöntemi de miyom tanısında kullanılan görüntüleme yöntemlerindendir.</p> <ul> <li>Ultrasonografi: Miyomlar ultrasonografi görüntüleme yöntemiyle rahatlıkla saptanabilir. Ayrıca görüntüleme yöntemi ile miyomların sayıları ve rahim içindeki yerleşimleri de belirlenebilir.</li> <li>Manyetik Rezonans (MR): Manyetik Rezonans görüntüleme yöntemi ile miyomların sayısı, yerleşimi ve tipleri belirlenebilir. Manyetik Rezonans aynı zamanda miyomların büyümesine bağlı dejenerasyon denilen değişikliklerin de gösterilmesinde yüksek doğruluk oranların sahiptir. MR miyom içerisindeki kistik alanları da gösterebildiği için embolizasyon işleminden sonra miyomun ne kadar küçülebileceğine dair bir öngörüde bulunulabilir. MR myomların teshisinde ultrasonografiye üstündür.</li> </ul> <h3><strong>Miyom kimlerde görülür?</strong></h3> <p>Miyom, 30-40 yaş aralığındaki kadınlarda, genetik, obezite, yaş, ergenliğin erken başlaması ve kırmızı et tüketimine bağlı olarak yaygın bir şekilde görülür. Kadınların doğurgan olduğu yaşlarda miyom tanısı konmuşsa menopoza girildiğinde miyomların küçüldüğü bilinir.</p> <h2><strong>Miyom Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Miyomların cerrahi yolla alınması <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/rahim-alinma-ameliyati-histerektomi-nedir">histerektomi</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/miyomlarin-kesin-tedavisi-laparoskopik-myomektomi-ile-mumkun">miyomektomi</a> ameliyatlarıyla yapılmaktadır. Miyom embolizasyonu ameliyatsız miyom tedavisi olarak bilinmektedir. Genellikle hastanede yatış gerektirmeyen miyom embolizasyonu tedavisinde miyomlara giden kan akışı durdurularak küçülmesi sağlanır.</p> <h2><strong>Ameliyatsız Miyom Tedavisi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Miyom embolizasyonu işleminden 8 saat önce yeme ve içme kesilmelidir. Kontrast boya, iyod, ilaç, lokal veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/anestezi-nedir#:~:text=Genel%20anestezi%20t%C3%BCm%20v%C3%BCcudun%20kontroll%C3%BC,gibi%20ciddi%20operasyonlarda%20tercih%20edilir.">genel anesteziye</a> alerjisi olan hastaların bunu doktoruna söylemesi önemlidir. Aynı şekilde hastaların kullandıkları ilaçlarla ilgili doktoru bilgilendirmesi gerekir.</p> <p>Miyom embolizasyon işlemi (ameliyatsız miyom tedavisi) genel olarak şu şekilde yapılır;</p> <ul> <li>Miyom embolizasyonu, girişimsel radyologlar tarafından anjiografi cihazında lokal anestezi altında gerçekleştirilir.</li> <li>İşlemden önce hastanın yatışı yapılır ve işlem öncesi bazı ilaçlar verilir, idrar sondası takılır.</li> <li>Hasta işlemin yapılacağı anjiyo masasına sırt üstü yatırılır.</li> <li>Miyom embolizasyonu sırasında kalp atış hızı, kan basıncı, nefes alıp vermenizi ve kan oksijen seviyeleri sürekli izlenmektedir.</li> <li>Ağrı kesici ve rahatlatıcı ilaçlar verildikten sonra kasık bölgesi antiseptik bir solüsyonla temizlenir.</li> <li>Anjiografi yöntemi kullanılarak kasıktan girilecek tarafa lokal anestezi yapılarak o bölge uyuşturulur.</li> <li>Anjiyografi yöntemiyle kasık atardamarına girilir. Kasık atardamarına çok ince bir katater yerleştirilerek rahmi besleyen atardamarlara ilerletilir.</li> <li>Kateterden kontrast madde enjekte edilerek bloke edilecek arterin bulunması sağlanır.</li> <li>Daha sonra rahim ve miyom damarlarını tıkamak için kateterden çok küçük tanecikler verilir.</li> <li>Miyomu besleyen damarların tıkalı olduğundan emin olmak için görüntüleme işlemleri yapıldıktan sonra kasıktaki kateter dışarı çıkartılır.</li> <li>Kanamayı engellemek için, kasık atardamarına 15 dakika kadar elle basılır ve bandaj uygulanır.</li> <li>İşlemden sonra hasta 1 gece takip edilir.</li> </ul> <h2><strong>Hangi Hastalara Miyom Embolizasyonu (Ameliyatsız Miyom Tedavisi) Uygulanır?</strong></h2> <p>Miyom tedavisinde uygulanması önerilen bazı hasta grupları söz konusudur. Ameliyatsız miyom tedavisinin uygulanabileceği gruplar şöyle açıklanabilir:</p> <ul> <li>Miyomların hormon ilaçlarıyla, açık veya kapalı cerrahi yöntemlerle tedavileri mümkündür. Bununla birlikte ameliyatsız miyom tedavisi yani miyom embolizasyonu miyom tedavisi için güvenli ve etkili bir tedavi olarak kabul edilmektedir.</li> <li>Miyom embolizasyonu genellikle semptomatik miyomlarda ve histerektomi gibi ameliyatlardan kaçınmak isteyen hastalara tavsiye edilir. </li> <li>Dev ya da çok sayıda miyom varlığında miyomları tek tek çıkarmak rahimin kaybedilmesine neden olabilmektedir. Bu gibi durumlarda miyom embolizasyonu denilen yöntemle rahim korunarak tedavi mümkündür.</li> <li>Çok sayıda miyomu olan ve rahmini korumak isteyen hastalarda miyom embolizasyonu öncelikli tedavi yöntemidir.</li> <li>İlk miyomektomi sonrası nüks olan hastalara myom embolizasyon tedavisi uygulanabilir. Miyomektomiden sonra histerektomiye dönme ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda myom embolizasyon tedavisi tercih edilebilmektedir.</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/adenomyozis-nedir" target="_blank">Adenomyozis</a> denilen uzun ve ağrılı adetlere yol açan rahatsızlıkta da embolizasyon yöntemi kullanılabilmektedir.</li> </ul> <h2><strong>Miyom Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Miyom ne demek?</strong></h3> <p>Miyom, rahimdeki düz kaslarda meydana gelen iyi huylu tümörlerdir.</p> <h3><strong>Rahimde miyom belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>Rahimde meydana gelen miyom oluşumunda ortaya çıkan başlıca belirtiler uzun süren şiddetli ve ağrılı adet kanamaları, adet düzensizliği, pelvik ağrı, cinsel ilişki sırasında ağrı, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bel-agrisi#:~:text=Beli%20yormayacak%2030%20dakikal%C4%B1k%20tempolu,bel%20a%C4%9Fr%C4%B1s%C4%B1na%20iyi%20gelen%20%C3%A7%C3%B6z%C3%BCmlerdir.">bel</a>-<a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kasik-agrisi-neden-olur-kasik-agrisina-ne-iyi-gelir">kasık ağrıları</a>, kanamalara bağlı <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/anemi-kansizlik-nedir-anemi-belirtileri-nelerdir#:~:text=Anemi%20veya%20kans%C4%B1zl%C4%B1%C4%9Fa%20iyi%20gelen,da%20kan%20yapan%20meyveler%20aras%C4%B1ndad%C4%B1r.">kansızlık</a> ve karın büyümesidir. Ayrıca kronik <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vajinal-akinti-nedir-vajinal-akinti-tedavi-yontemleri#:~:text=Vajinada%20meydana%20gelen%20ak%C4%B1nt%C4%B1ya%20ek,de%20bir%20i%C5%9Fareti%20olarak%20de%C4%9Ferlendirilir.">vajinal akıntı</a> ve kabızlık da miyom belirtileri arasında yer alır.</p> <p>Çoğu miyom herhangi bir belirtiye neden olmadığı için tesadüfen rutin sağlık kontrollerinde belirlenebilmektedir. Asemptomatik miyom olarak adlandırılan bu miyomların yanı sıra bazı miyomlar farklı belirtilerle kendini belli edebilmektedir.</p> <h3><strong>Rahimde miyom patlaması belirtileri nelerdir?</strong></h3> <p>Rahimdeki miyomların parçalanıp patladığı zamanlarda bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtilerin arasında karında keskin bir ağrı, kanamalar, hafif ateş yer alabilir. Beyaz kan hücresi sayısında geçici bir yükselme de yaşanabilir.</p> <h3><strong>Miyom embolizasyonu kaç saat sürer?</strong></h3> <p>Miyom embolizasyonu işlem yapılacak miyom sayısı ve lokasyonuna göre farklılık gösterebilmektedir. Ancak miyom embolizasyonu genel olarak 1-2 saat sürmektedir.</p> <h3><strong>Miyom embolizasyonundan sonra hastanede ne kadar kalınır?</strong></h3> <p>Hastalar genellikle 1 gün hastanede kalmaktadır. İşlemden sonraki gün hastalar normal sosyal yaşantılarına dönebilmektedir.</p> <h3><strong>Miyom embolizasyonunun avantajları nelerdir?</strong></h3> <p>Miyom embolizasyonun, myom tedavisinde kullanılan miyomektomi ve histerektomi ameliyatlarına göre avantaları şu şekilde sıralanabilir;</p> <ul> <li>Miyom embolizasyonu anestezi uygulanmadan kasık uyuşturularak yapılmaktadır.</li> <li>Ameliyata gerek kalmadan miyom tedavisi sağlanmaktadır.</li> <li>Özellikle çok fazla miyom varlığında rahimin alınmasına gerek kalmamaktadır. Rahim bütünlüğü bozulmadığı için gebe kalma şansı devam etmektedir .</li> <li>Kan kaybı olmadığı için kan aktarımı gerekmemektedir.</li> <li>Myom embolizasyonu işleminde her hangi bir kesi olmadığı için yara izi oluşmamaktadır.</li> <li>Hastanede kalış ve normal yaşama dönüş süresi diğer tedavi seçeneklerine göre daha kısadır.</li> <li>Histerektomiden farklı olarak rahim ve yumurtalıklar alınmaz, böylece doğurganlığın korunması amaçlanırken histerektominin yarattığı problemler de yaşanmaz.</li> <li>Miyomektomiden farklı olarak da sadece ameliyatla çıkarılan miyom değil, rahimdeki tüm miyomlar tedavi edilebilir.</li> </ul> <h3><strong>Miyom embolizasyonu riskleri nelerdir?</strong></h3> <p>Miyom embolizasyonu güvenli bir işlemdir. Ancak her işlemde olduğu gibi miyom embolizasyon uygulamasının riskleri de bulunmaktadır.</p> <p>Myom embolizasyon riskleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir;</p> <ul> <li>Anormal kanama (kanama)</li> <li>Rahim dokusunda kansızlık</li> <li>Rahim yaralanması</li> <li>Kasıktaki uterus veya ponksiyon bölgesinin enfeksiyonu</li> <li>Kasıktaki ponksiyon yerinde cilt altında kan toplanması (<a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/hematom-nedir-nasil-tedavi-edilir">hematom</a>)</li> <li>Kullanılan arterin yaralanması</li> <li>Kan pıhtıları</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kisirlik-infertilite-nedir">Kısırlık</a></li> <li>Adet dönemlerinin kaybı</li> <li>Pelvik ağrı ve kramp</li> <li>Mide bulantısı ve kusma</li> <li>Düşük dereceli ateş</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vajinal-akinti-nedir-vajinal-akinti-tedavi-yontemleri">Vajinal akıntı</a></li> <li>İnce saplı (subseröz) myomlar nadir olarak embolizasyon sonrası kopup karın boşluğu içine düşebilir. Ağrı ya da enfeksiyon nedeni olan bu miyomların laparoskopi ile çıkarılması gerekebilir.</li> </ul> <h3><strong>Miyom embolizasyonu sonrası çocuk sahibi olunabilir mi?</strong></h3> <p>Miyom embolizasyonu sonrası çocuk sahibi olunabilir. Ancak myom embolizasyonu ve çocuk sahibi olunmasıyla ilgili birçok bilimsel çalışma yapılmaktadır. Myomektomi ve myom embolizasyonu sonrası doğurganlık oranları birbirine yakındır. Çocuk sahibi olmak isteyen tekli myomlarda myomektomi öne çıkmaktadır.</p> <h3><strong>Miyom embolizasyon işleminden sonra nelere dikkat edilmelidir?</strong></h3> <p>Myom embolizasyonu tedavisinden sonra kasık bölgesindeki işlem yerinin temiz ve kuru tutulması önemlidir .Miyom embolizasyon tedavisinin uygulandığı bölgede karın ve pelvik kaslarda ağrı yaşanabilmektedir. Ağrılar özellikle uzun süre ayakta kaldıktan sonra yaşanabilir. Bazı ağrı kesiciler kanama riskini artırabileceği için doktorun tavsiye edeceği ağrı kesiciler kullanılmalıdır. Ağır egzersizlerden belli bir süre uzak durulmalı, kabızlık yaşamamak için beslenme düzenine lifli gıdalar eklenmeli, miyom embolizasyon işleminden sonra aşağıda belirtilerden biri veya birkaçı da yaşanırsa doktora başvurulmalıdır;</p> <ul> <li>Ateş veya titreme</li> <li>İşlem bölgesinde kızarıklık, şişme veya kanama veya diğer sıvı akıntıları</li> <li>İşlem bölesinde artan ağrı</li> <li>Karın ağrısı, kramp veya şişlik</li> <li>Artan vajinal kanama</li> </ul> <h3><strong>Miyom embolizasyon (ameliyatsız miyom tedavisi) normal rahim dokusuna zarar verir mi?</strong></h3> <p>Miyomu besleyen atardamar çapları ile normal rahim dokusunu besleyen çaplar eşit değildir. Miyom dokusu damardan zengindir bu nedenle miyomu besleyen ve miyom içindeki damar çapları daha geniş olabilmektedir. Normal rahim dokusunu besleyen ve rahim dokusu içindeki damar çapları 150-300 mikron arasında değişirken myom dokusunu besleyen atardamar çapları 350-500 mikron düzeylerindedir. Bu çaplar dikkate alınarak miyom embolizasyonunda kullanılan en küçük partikül çapı 500 mikron olup başlangıçta 500-700 mikron partikül tercih edilmektedir. Bu boyuttaki partikül myom dokusu içerisinde birikirken normal rahim dokusuna ulaşamamaktadır.</p> <h3><strong>Miyom ağrısı nereye vurur?</strong></h3> <p>Rahimde yer alan miyom, büyümüşse ve rahimden dışarı doğru sarkmış durumdaysa kasıkta şiddetli ağrıya ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bel-agrisi">bel ağrısına neden olur</a>.</p> <h3><strong>Miyom kanaması kaç gün sürer?</strong></h3> <p>Miyom kanama süresi kişiye göre değişiklik gösterebilir. Rahmin iç tabakasında görülen miyomlarda kanama süresi daha uzundur. Bu durum kadınlarda adet kanaması bitmeden 10-20 gün aralığında sürebilmektedir.</p> <h3><strong>Miyom hamile kalmaya engel midir?</strong></h3> <p>Miyom, rahimde gelişen iyi huylu kitleler olduğundan hamileliğe engel olmaz. Doğum esnasında anne adayını zorlayacak bir durum yaşanmamaktadır.</p> <h3><strong>Miyom tehlikeli bir hastalık mı?</strong></h3> <p>Miyom, rahimde gelişerek tehlike teşkil etmeyen ve kanser olmayan tümör hücreleri olduğu için rahim kanseri gelişimine neden olmaz.</p> <h3><strong>Miyom tedavi edilmezse ne olur?</strong></h3> <p>Miyom tedavi edilmediğinde ilerleyerek kısırlığa neden olabilir. Bunun yanında kasık ağrısı, yoğun kanama, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/agrili-adet-gorme-dismenore-nedir">adet sancısı</a>, sık idrara çıkma, erken doğum ya da şişlik görülebilir.</p>
Pangastrit
<p>Pangastrit, mide duvarının tamamen iltihaplanmasıyla ortaya çıkan kronik gastritin bir türüdür. Hem antral hem de oksintik mukoza dahil olmak üzere tüm mide astarını etkiler. Midenin tek bir bölgesini değil de tümünü etkilediği için normal gastritten farklı bir şekilde seyreder. Pangastritin karakteristik belirtileri arasında sürekli mide ekşimesi, iştahsızlık ve sık sık gaz çıkarma gibi belirtiler yer alır.</p> <h2><strong>Pangastrit Nedir?</strong></h2> <p>Pangastrit, mide duvarının tamamının iltihaplanmasına bağlı, mide ekşimesi, iştahsızlık ve gaz çıkarma gibi belirtilerle karakterize bir hastalıktır. Kronik gastritin bir türü olan pangastrit, gastritten farklı olarak tüm mide astarını etkiler.</p> <p>Pangastrit sırasıyla antrumun(midenin alt kısmı) ve fundusun(midenin üst kısmı) hem antral hem de oksintik mukozasını etkiler. Bu da tüm mide zarının etkilenmesi anlamına gelir. Tüm mide zarının etkilenmesi sonucunda ortaya çıkan pangastrit, kronik belirtiler meydana getirebilir. Bu belirtilere örnek olarak sürekli olarak yaşanan mide ekşimesi, iştahsızlık, sık sık gaz çıkarma verilebilir. Bunlar kronik gastritin etkisiyle daha uzun süreli belirtiler olarak kendini gösterir.</p> <p>Pangastrite neden olabilecek ve tetikleyecek risk faktörleri arasında ise mide enfeksiyonları, ağrı kesici ilaçlar, aşırı alkol tüketimi, otoimmün durumlar ve kronik stres bulunur. Pangastritin oluşmaması adına bu risk faktörlerini önleyici bir yaşam sürmek önemlidir. </p> <h3><strong>Pangastrit kanser midir?</strong></h3> <p>Pangastrit, mide mukozasının tamamının iltihaplanmasıyla karakterize edilen bir sağlık sorunu olup doğrudan bir kanser türü değildir. Ancak, özellikle <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/helikobakter-pilori-nedir-helikobakter-pilori-nasil-tedavi-edilir">helicobacter pylori</a> enfeksiyonuna bağlı olarak meydana gelen pangastrit vakalarında, mide kanseri gelişme riski zamanla artabilir.</p> <p>H. pylori enfeksiyonu, mide mukozasında kronik iltihaplanmaya yol açabilen ve zamanla mide kanserine zemin hazırlayabilen bir problemdir. Bu nedenle, pangastrit tanısı konan bireylerin uygun tedavi ve düzenli tıbbi takip ile mide kanseri riskini azaltmaları çok önemlidir.</p> <h2><strong>Pangastrit Neden Olur?</strong></h2> <p>Kronik gastritin bir türü olan pangastrit, mide astarının tamamen iltihaplanması sonucunda meydana gelir. Buna yol açan faktörler arasında mide enfeksiyonları, otoimmün rahatsızlıklar, ağrı kesici ilaçlar, aşırı alkol tüketimi ve kronik stres yer alır. Bunlar pangastrit oluşumunu tetikleyecek risk unsurlarıdır.</p> <p>Pangastrit, şu nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir:</p> <ul> <li>Mide enfeksiyonları</li> <li>Otoimmün rahatsızlıklar</li> <li>Ağrı kesici ilaçlar</li> <li>Aşırı alkol tüketimi</li> <li>Kronik <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/stres-nedir-nasil-yonetilir">stres</a></li> <li>Asit içeriği yüksek besinler</li> </ul> <h3><strong>Mide enfeksiyonları</strong></h3> <p>Mide enfeksiyonlarının başında gelen <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/helikobakter-pilori-nedir-helikobakter-pilori-nasil-tedavi-edilir">helikobakter pilori</a> enfeksiyonu pangastrit oluşumuna neden olan risk faktörleri arasındadır. Bunun dışında uzun vadede <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/ulser-nedir-belirtileri-nelerdir">mide ülseri</a> ve daha ciddi sindirim sistemi hastalıklarına da yol açabilir.</p> <h3><strong>Otoimmün durumlar</strong></h3> <p>Otoimmün gastrit, midenin parietal hücrelerinde hasar meydana geldiğinde ortaya çıkar. Otoimmün gastritin ilerlemesi zamanla pangastrite neden olabilir.</p> <h3><strong>Ağrı kesici ilaçlar</strong></h3> <p>Özellikle steroid olmayan antiinflamatuar ağrı kesici ilaçların uzun süreli kullanımı pangastrit için bir risk faktörü olabilir. Sürekli kullanım, mukozal astara ve mide salgılarına zarar verebilir. Bu iki durum ise iltihaplanma nedeni olarak kabul edilir.</p> <h3><strong>Aşırı alkol tüketimi</strong></h3> <p>Aşırı alkol tüketimi sindirim sistemine zarar veren bir durumdur. Öncelikle akut <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/gastrit-nedir-gastrit-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">gastrit</a> meydana gelebilir ancak kronik tüketim pangastrite sebebiyet verebilir.</p> <h3><strong>Kronik stres</strong></h3> <p>Stresli dönemler vücutta hormonal değişimleri beraberinde getirir. Örnek olarak asetilkolin ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/histamin-nedir">histamin</a> seviyelerinde değişim yaşanabilir. Bu da mide salgılarında iltihaplanmaya yol açarak kronik gastrit türü olan pangastrite neden olabilir.</p> <h3><strong>Asit içeriği yüksek besinler</strong></h3> <p>Portakal, limon ve bitter çikolata başta olmak üzere asit içeriği yüksek besinlerin tüketimi de zamanla pangastrit için risk ortamı oluşturabilir.</p> <h2><strong>Pangastrit Belirtileri Nelerdir?</strong></h2> <p>Sürekli olarak mide ekşimesi, iştahsızlık, sık sık gaz çıkarma, midede ağrı ve yanma hissi, hazımsızlık, mide bulantısı, kusma ve halsizlik pangastritin yaygın görülebilecek belirtileri arasındadır.</p> <p>Pangastritin belirtileri şöyle sıralanabilir:</p> <ul> <li>Kronik <a href="ttps://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-yanmasi-neden-olur-mide-yanmasina-ne-iyi-gelir">mide ekşimesi</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/istahsizlik-neden-olur">İştahsızlık</a></li> <li>Sık sık gaz çıkarma</li> <li>Midede ağrı ve yanma hissi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hazimsizliga-ne-iyi-gelir">Hazımsızlık</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir">Mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">Baş ağrısı</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer">Halsizlik</a></li> <li>Zaman zaman <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gegirme-neden-olur">geğirme</a></li> </ul> <p>Yukarıda yer alan belirtiler, pangastritin göstergesi sayılabilecek durumlardır. Ancak bunlar tek başına pangastrit değil, başka sağlık sorunlarının da habercisi olabilir. Belirtilerin geçmediği veya artarak devam ettiği durumlarda doktora başvurmayı ihmal etmeyin.</p> <h2><strong>Pangastrit Tanısı</strong></h2> <p>Pangastrit tanısı için öncelikle kişiye fiziksel bir muayene yapılır ve yaşanılan belirtiler ele alınır. Şüphe doğuracak noktalar varsa bazı testler uygulanabilir. Örneğin helikobakter pilori bakterisinin tespit edilebilmesi adına kan veya dışkı testlerine başvurulabilir. Yine dışkı testi kanamanın olup olmadığını ortaya koyar. Anemi için kan testi, sindirim sistemi için ise üst endoskopi gerekebilir.</p> <h2><strong>Pangastrit Tedavisi</strong></h2> <p>Enfeksiyon kaynaklı pangastrit vakalarında amaç enfeksiyonun iyileştirilmesidir. Bunun için de antibiyotik tedavisi gerekebilir. Diğer yandan vitamin eksikliği söz konusu olursa vitamin takviyeleri, mide asidi için asit azaltıcı ilaçlar, mide zarındaki tahriş için diyet değişiklikleri ve ek tedavi yöntemleri uygulanabilir. Bunlar tamamen uzman bir doktor kontrolünde olmalıdır.</p> <p>Pangastrit tedavisi şu yöntemlere başvurulabilir:</p> <ul> <li>Enfeksiyon için <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/antibiyotik-nedir">antibiyotik</a> tedavisi</li> <li>Vitamin desteği</li> <li>Mide asidini azaltmaya yönelik ilaçlar</li> <li>Mide zarındaki tahriş için diyet değişiklikleri</li> <li>Gerekli görülürse ek tedaviler</li> </ul> <h2><strong>Pangastrit Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Pangastrit ne demek?</strong></h3> <p>Pangastrit, mide mukozasının tamamının iltihaplanmasıyla karakterize olan bir gastrit türüdür. Bu durum, midenin hem antrum (alt kısım) hem de fundus (üst kısım) bölgelerinin iltihaplanmasını kapsar.</p> <h3><strong>Pangastrit kanserli olabilir mi?</strong></h3> <p>Pangastrit gastritin bir türüdür ve kanserli değildir. Ancak pangastrit tedavi edilmediği zaman kronikleşir ve diğer pek çok mide rahatsızlığında olduğu gibi kronikleşen pangastritin de gastrite göre mide kanserine yol açma olasılığı söz konusu olabilir.</p> <h3><strong>Eritematöz pangastrit nedir?</strong></h3> <p>Eritematöz pangastrit ise mide mukozasının tamamında (pangastrit) kızarıklık (eritem) ve iltihaplanma ile ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum genellikle mide iç yüzeyinin iltihaplanması sonucu oluşur ve gastrit olarak ifade edilebilir.</p> <h3><strong>Pangastrit olanlar ne yememeli?</strong></h3> <p>Pangastrit, mide astarının tümünün iltihaplanması olduğu için bu kişiler asitli besinlerden tamamen uzak durmalıdır. Aynı zamanda baharatlı gıdalar ve gazlı içeceklerin tüketimi de önerilmez.</p> <h3><strong>Pangastrit için hangi doktora gidilir?</strong></h3> <p>Pangastrit belirtileri görülmeye başlandığında <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/gastroenteroloji">gastroenteroloji</a> bölümü doktorlarından randevu alabilirsiniz.</p>
Teknolojiler
V-NOTES İzsiz Cerrahi (Vajinal Laparoskopi)
<p>V-NOTES (Vaginal Natural Orifice Transluminal Endoscopic Surgery) izsiz cerrahi (Vajinal Laparoskopi) tekniği kadın hastalıklarında karın bölgesinde hiçbir kesi yapılmadan gerçekleştirilen yani vajinal doğal açıklıktan endeskopik, minimal invaziv bir cerrahi teknik olarak biliniyor. Vajinal yoldan cerrahi aletlerin ve kameranın yerleştirilmesiyle gerçekleştiriliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Taha Takmaz, V-NOTES teknolojisi ile ilgili bilgi verdi.</p> <h2><strong>V-NOTES İzsiz Cerrahi (Vajinal Laparoskopi)</strong> <strong>Tekniği Nedir? </strong></h2> <p>V-NOTES (Vaginal Natural Orifice Transluminal Endoscopic Surgery) izsiz cerrahi (Vajinal Laparoskopi) vajinal doğal açıklıktan gerçekleştirilen endoskopi, minimal invaziv bir cerrahi yöntemidir. Bu teknik, karında herhangi bir kesi yapmadan, vajinal yoldan girilerek laparoskopik ameliyatın gerçekleştirilmesi esasına dayanır.</p> <h2><strong>V-NOTES İzsiz Cerrahi (Vajinal Laparoskopi)</strong> <strong>Hangi Durumlarda Kullanılır?</strong></h2> <p>V-NOTES cerrahisi, histerektomi (rahim ameliyatı), yumurtalık kisti operasyonları, tüplerin alınması, tüp ligasyonu, miyomektomi, genital organ sarkması, dış gebelik, yumurtalık torsiyonu gibi birçok cerrahi işlemde kullanılmaktadır.</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/miyom-nedir">Miyomlar</a>, anormal rahim kanamaları veya rahim sarkması gibi durumlarda uygulanabilir.</li> <li>Rahmin korunması gereken hastalarda, özellikle vajinal yoldan alınabilen miyomlar için uygundur.</li> <li>Vajinal duvarın zayıflaması sonucu idrar kesesinin aşağı sarkması durumlarında uygulanabilir.</li> <li>Yumurtalık kistlerinin çıkarılması ve yumurtalık dokusunun korunması gereken hastalar için tercih edilir.</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/dis-gebelik-ektopik-nedir-belirtileri-nelerdir">Dış gebelik</a> veya enfeksiyon gibi nedenlerle tüplerin alınması gerektiğinde uygulanabilir.</li> <li>Kalıcı doğum kontrol yöntemi olarak tüp bağlama operasyonlarında kullanılabilir.</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/endometriozis-nedir">Çikolata kistleri</a> ve yaygın olmayan endometriozis vakalarında rahim ve yumurtalıklar korunarak cerrahi müdahale yapılabilir.</li> </ul> <h2><strong>V-NOTES Kimler İçin Uygundur? </strong></h2> <p>V-NOTES izsiz cerrahi (Vajinal Laparoskopi) cerrahisi, minimal invaziv bir yöntem olması ve iz bırakmaması gibi avantajları nedeniyle birçok hasta için güvenli ve uygun bir seçenek olarak değerlendirilmektedir. Ancak, bu cerrahinin uygulanabilirliği her hasta için aynı olmayabilir ve belirli tıbbi durumlar dikkatli bir değerlendirme gerektirir.</p> <p>Özellikle genel sağlık durumu iyi olan ve jinekolojik rahatsızlıkları minimal invaziv yöntemlerle tedavi edilebilecek hastalar için ideal bir seçenek sunmaktadır. Ancak, ileri evre endometriozis, geçmişte ciddi pelvik enfeksiyonlar geçirmiş olmak veya pelvik anatomide belirgin yapısal farklılıklar bulunması gibi durumlarda V-NOTES tekniğinin uygulanması mümkün olmayabilir. Bu tür hastalar için geleneksel laparoskopik veya açık cerrahi teknikleri daha uygun alternatifler olabilir.</p> <p>Bu nedenle, ameliyat öncesinde hastanın detaylı bir jinekolojik muayeneden geçirilmesi ve uygunluk açısından değerlendirilmesi büyük önem taşır. Hastanın tıbbi geçmişi, mevcut sağlık durumu ve pelvik anatomisi detaylı bir şekilde incelenerek, V-NOTES cerrahisinin kendisi için en iyi seçenek olup olmadığına karar verilmelidir.</p> <p>Ayrıca, V-NOTES özel eğitim ve cerrahi beceri gerektiren bir prosedürdür. Vajinal yoldan gerçekleştirilen bu operasyon sırasında endoskopik görüntüleme sistemlerinin etkin kullanımı, hassas cerrahi enstrümanlarla işlem yapılması ve laparoskopik tekniklere tam hakimiyet gibi konular büyük önem taşır. Bu nedenle, bu yöntemi uygulayacak cerrahın V-NOTES konusunda deneyimli ve eğitimli olması, operasyonun güvenliği ve başarı oranı açısından kritik bir faktördür.</p> <p>Sonuç olarak, V-NOTES cerrahisi, doğru hasta grubunda uygulandığında hızlı iyileşme, daha az ağrı ve estetik avantajlar sağlayan etkili bir teknik olmasına rağmen, her hasta için uygun bir yöntem olup olmadığı ancak uzman bir hekimin detaylı değerlendirmesi sonucunda belirlenmelidir.</p> <h2><strong>V-NOTES Cerrahisinin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>V-NOTES, vajinal cerrahi ile laparoskopinin birleşimi olup, abdominal duvarda kesi olmaması ve karın boşluğunun daha iyi görüntülenmesi gibi avantajlar sunar. V-NOTES tekniği kullanılan hastalar için ameliyat sonrası iyileşme süreci çok daha hızlı ve konforlu hale gelir. Halk arasında manken ameliyatı olarak da adlandırılır. V-NOTES yönteminin avantajları;</p> <ul> <li>Jinekolojik ameliyatlar için dünya çapında giderek daha fazla tercih edilen modern ve bir yöntemdir.</li> <li>V-NOTES yönteminde karın bölgesinde herhangi bir kesi yapılmadığı için ameliyat sonrası iz kalmaz.</li> <li>Estetik kaygısı olan hastalar için büyük bir avantaj sunar.</li> <li>V-NOTES ameliyatı sonrası ağrı önemli ölçüde daha azdır.</li> <li>Karın bölgesinde kesi olmadığı için karın duvarına bağlı ağrı minimaldir. Karın duvarı ile ilgili komplikasyonlar (fıtık, enfeksiyon, kanama) minimaldir. Karın içi yapışıklık riski daha düşüktür.</li> <li>Vajinal yoldan yapılan bu cerrahide karın içi manipülasyon daha azdır, bu da cerrahi travmayı en aza indirir.</li> <li>Sindirim sistemi ve diğer organlara zarar verme riski daha düşüktür.</li> <li>Geleneksel açık cerrahilere göre hastanede yatış süresi çok daha kısadır. Hastalar genellikle aynı gün veya ertesi gün taburcu olabilir.</li> <li>Günlük hayata ve iş hayatına daha hızlı dönüş sağlanır.</li> </ul> <p>V-NOTES cerrahisi, minimal invaziv tekniklerin sunduğu avantajlarla hastalar için daha konforlu ve güvenli bir seçenek sunmaktadır. Ancak her hasta için uygun olup olmadığı, detaylı bir değerlendirme gerektirir.</p> <h2><strong>V-NOTES Ameliyatı Nasıl Yapılır? </strong></h2> <p>Ameliyat öncesinde hasta genel anestezi altına alınarak operasyon sırasında ağrı veya rahatsızlık hissetmesi engellenir. Cerrah, enfeksiyon riskini en aza indirmek için cerrahi bölgeyi sterilize eder ve hastanın pozisyonunu cerrahi girişime en uygun şekilde ayarlar. V-NOTES tekniğinde karında herhangi bir kesi yapılmaz. Bunun yerine, vajinal yoldan cerrahi aletler ve bir kamera (endoskop) yerleştirilir. Bu kamera sayesinde cerrah, karın içi organları detaylı ve net bir şekilde görüntüleyebilir. Cerrahi müdahale tamamlandıktan sonra, kullanılan aletler vajinal yoldan dikkatlice çıkarılır. Hastalar aynı gün veya ertesi gün taburcu edilebilir.</p> <h2><strong>V-NOTES İzsiz Cerrahi (Vajinal Laparoskopi) Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Obezite V-NOTES ameliyatına engel olur mu?</strong></h3> <p>Hayır, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/obezite-nedir-belirtileri-nelerdir">obezite</a> V-NOTES tekniğini zorlaştırsa da engel değildir. Tam aksine obez hastalar için daha uygun bir tercihtir, ameliyat sonrası iyileşme süreci daha hızlı olacaktır, enfeksiyon riski daha düşük olacaktır</p> <h3><strong>Bir kez V-NOTES cerrahisi olan biri bir daha olabilir mi?</strong></h3> <p>Evet, V-NOTES cerrahisi için daha önce hastanın aynı uygulamayla ameliyat olması bir engel tanımaz. Kişi tekrar aynı yöntem ile ameliyat edilebilir.</p> <h3><strong>V-NOTES Cerrahisi daha mı avantajlıdır?</strong></h3> <p>V-NOTES Cerrahisi avantajlıdır çünkü daha az hastanede yatış süresi olan, ameliyat sonrası ağrısı daha az olan ve iyileşme süresi kısa süren bir işlemdir.</p>
Aiforia
<p>Yapay zeka, günümüzde makinelerin insan benzeri görevleri gerçekleştirmesine, deneyiminden öğrenmesine, yeni girdilere uyum sağlamasına olanak sağlayan sistemleri tanımlamaktadır. Yapay zeka ile temelde insan yetkinliklerinin geliştirilmesi ve bunlara katkı sağlanması amaçlanırken, şirketler ise yapay zekayı sektöre de bağlı olarak, müşteri hizmetlerinden tedarik zinciri yönetimine kadar birçok alanlarda kullanmaktadır. Sağlık sektöründe ise yapay zeka; karmaşık tıbbi ve sağlık hizmetleri verilerinin analizinde, insan bilişini örnek almak için makine öğrenimi algoritmaları ve yazılımlarını tanımlamak için kullanılan kapsamlı bir terim olarak karşımıza çıkıyor. Aiforia firmasına ait algoritmalar da kısaca klinik teşhiste yapay zeka destekli patoloji görüntü analiz yazılımı olarak tanımlanabilir. Türkiye’de CE-IVD onaylı bir patoloji algoritması ilk olarak Memorial Sağlık Grubu’nda kullanılmaya başlandı. Patolojideki YZ uygulamaları ve 2025 yılı itibariyle hastalara hizmet edecek algoritmalar hakkındaki detayları, Memorial Sağlık Grubu Patoloji kurucu hekimi ve koordinatörü Prof. Dr. İlknur Türkmen aktardı.</p> <h2><strong>Patolojik İncelemede Yapay Zeka Nedir?</strong></h2> <p>Patolojik inceleme, başta kanser olmak üzere hemen tüm hastalıkların altın standart tanısı için gereklidir. Patolojik tanı mikroskop altında hücrelerin incelenmesi ile yapılmakta iken, son 20 yılda bu görüntülerin dijitalize edildiği dijital patoloji kavramı hayatımıza girmiştir. Dijitalizasyon, pek çok alanda süreçlere katkı sağladığı gibi, yapay zeka destekli görüntü analizi yazılımları ile tanı, tedavi süreçlerini yönlendirme ve YZ’nın hastalar için kullanımı için uygun ortamın oluşturulmasını sağlamaktadır. Bu tür yazılımlar, dijitalleştirilmiş patoloji örneklerini analiz etmek için derin öğrenme ve makine öğrenimi algoritmalarını kullanmakta ve patoloji uzmanlarının doku örneklerini daha hızlı ve arttırılmış doğrulukla incelemelerine yardımcı olmaktadır.</p> <h2><strong>Yapay Zekanın Tanı Sürecine Katkıları Nelerdir?</strong></h2> <p>Yapay zeka modelleri, hücre tespiti, sınıflandırma, sayım ve anormal dokuların belirlenmesi gibi çeşitli görevlerde destek sunabilmektedir. Bu tür yazılımlar, görüntü analizini otomatikleştirerek patologların iş yükünü hafifletmeye yardımcı olmasının ardından hata riskini de en aza indirmektedir. Ancak, bu tür yazılımlar tek başına tanı koymaktan öte patoloji uzmanının değerlendirmesini tamamlayıcı nitelikte kullanılmaktadır.</p> <h2><strong>Aiforia Yazılımları Hangi Hastalıkların Tedavisinde Fayda Sağlamaktadır?</strong></h2> <p>Aiforia yazılımları, özellikle dijital patoloji ve yapay zeka tabanlı görüntü analizi alanında önemli yenilikler sunan yazılım desteği olarak günümüzde kullanıma sunuldu. Bu yazılım, çeşitli hastalıkların teşhisinde ve araştırılmasında yardımcı olabilmeyi amaçlamaktadır. Genel olarak şu alanlarda etkili olabilir:</p> <ul> <li><strong>Kanser Tanısı:</strong> Aiforia, özellikle meme, prostat, akciğer ve deri kanserleri gibi çeşitli kanser türlerinin tanısında patoloji uzmanlarına yardımcı olur. Yapay zeka, anormal hücresel yapıları ve potansiyel tümör odaklarını tespit eder.</li> <li><strong>Nörolojik Hastalıklar:</strong> Alzheimer hastalığı gibi çeşitli nörodejeneratif hastalıkların analizinde kullanılabilir. Beyin dokusundaki yapısal değişiklikleri incelemek için yararlı olabilir.</li> <li><strong>Böbrek Hastalıkları:</strong> Glomerülonefrit ve diğer böbrek rahatsızlıklarının teşhisinde doku analizi yapabilir.</li> <li><strong>Enfeksiyon Hastalıkları:</strong> Bakteriyel veya viral enfeksiyonların sonucu olan patolojik değişikliklerin incelenmesine yardımcı olabilir.</li> <li><strong>Karaciğer Hastalıklar:</strong> Karaciğer fibrozisi veya siroz gibi durumların tanısında etkili olabilir.</li> </ul> <p>Patoloji alanında CE-IVD onaylı yazılım algoritması olan Aiforia algoritmalarının güçlü yanı, büyük miktarda veriyi hızlı ve tutarlı bir şekilde analiz ederek patoloji uzmanlarının daha doğru ve daha kısa zamanda teşhis koymasına yardımcı olmaktır.</p> <h2><strong>Dijital Patoloji ve Yapay Zekanın Bir Diğer Avantajı; Kullanım Alanındaki Çeşitlilik</strong></h2> <p>Bu yazılım desteğinin güçlü yanı, büyük miktarda veriyi hızlı ve tutarlı bir şekilde analiz ederek patoloji uzmanlarının daha doğru ve zamanında teşhis koymasına yardımcı olmasıdır. Patoloji alanındaki dijitalizasyon, YZ yazılımlarının kullanımına olanak sağlamakta ve patoloji alanında oldukça önemli bir yenilik sunmaktadır. Bu teknoloji ve yazılımların kullanım alanları şunlardır:</p> <ul> <li><strong>Uzak Erişim ve Paylaşım Kolaylığı:</strong> Dijital olarak taranan görüntülere dünyanın herhangi bir yerinden erişilebilir ve bu görüntüler kolayca paylaşılabilir. Bu, uzaktan çalışma ve ikinci görüşlerin alınmasını kolaylaştırır. Ekspertiz sahibi patologların hastalar için çalışabilmesine imkan sağlar.</li> <li><strong>Hız ve Verimlilik:</strong> Yapay zeka algoritmaları, görsel verilerin analizini hızlandırabilir ve patoloji uzmanlarının tanı koyma süreçlerini hızlandırarak daha verimli çalışmalarına olanak tanır. Böylelikle tekrarlayan işlerle vakit kaybetmek yerine, hastalara daha komplike süreçlerde fayda sağlayabilirler.</li> <li><strong>Hassasiyet ve Doğruluk: </strong>Otomatik analiz ve yapay zeka destekli algoritmalar sayesinde, doku örneklerinin incelenmesinde insan hatalarını minimize eder ve daha doğru sonuçlar elde edilmesini sağlar.</li> <li><strong>Büyük Veri Analizi: </strong>Bu tür yazılımlar büyük ölçekli patoloji verilerini hızlı bir şekilde işleyebilir ve analiz edebilir. Bu da araştırmalar için geniş kapsamlı veri analizi imkanı sunar ve yeni ilaç geliştirmeleri için çok önemli bir vizyon ve ufuk sunmaktadır.</li> <li><strong>Öğrenme ve Gelişme: </strong>Yazılım, makine öğrenimi algoritmaları sayesinde zamanla gelişir ve daha karmaşık patolojik anormallikleri tanıyabilme kapasitesini artırır.</li> <li><strong>Araştırma ve Geliştirme:</strong> Akademik kurumlar ve ilaç şirketleri, Aiforia benzeri yazılımlar üzerinde yürütülen araştırmalar sayesinde yeni tedavi yöntemleri ve ilaçlar geliştirebilir.</li> </ul> <p>Yukarıda özetlendiği üzere; dijital patoloji ve bu alanda kullanılan klinik karar destek yazılımları, tıpta dijital dönüşümün önemli bir parçası olup, klinisyenlere ve araştırmacılara önemli avantajlar sunmaktadır. Bu tür yazılımlar, tıbbi araştırmalar ve klinik uygulamalarda büyük bir potansiyele sahiptir. Kişiselleştirilmiş tedavilerini geleceği büyük veri analizinden geçmektedir.</p> <p>Dört yıllık bir süreçte, tam dijital iş akışı ile ülkede öncü, globalde bilinir hale gelen Memorial Sağlık Grubu Patoloji Bölümü, dijital patolojinin ana hedeflerinden biri olan yapay zeka kullanımını da hastaların yararına kullanmak adına rutin işleyişine almıştır. 2025 yılı itibariyla prostat, meme ve akciğer kanseri hastalarında yapay zeka algoritmaları kullanılacaktır. Portföyü genişletme çalışmaları devam etmektedir.</p>
MonaLisa Touch Lazer (Lazerle Genital Estetik)
<p>Bir ışık teknolojisi olan lazer, tıbbın birçok alanında olduğu gibi jinekoloji alanında da sadece kozmetik amaçlı değil hem tedavi amaçlı hem de fonksiyonel olarak kullanılıyor. Vajinal sağlığın korunması, bakımı ve yenilenmesi için özel olarak geliştirilen lazer teknolojileri, doğum sonrası veya menopoz dönemindeki kadınlara öneriliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kadın hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Emine Barın, genital lazer uygulamalarından biri olan Monalisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) ile ilgili bilgi verdi.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Teknolojisi Nedir? </strong></h2> <p>Kadınlarda yaş arttıkça vajina dokusunda hücresel değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişikliklerin hızını azaltmak ve şikayetleri gidermek amacıyla Lazer Vajinal Rejüvenasyon (rejuvanation) yani lazerle yapılan vajinanın gençleştirme işlemi uygulanmaktadır. Bu işlemin estetikten çok fonkisyonel kazanımları vardır.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Teknolojisi Neleri Tedavi Eder? </strong></h2> <p>MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işleminden ortalama 3 hafta sonra hissedilir bir şekilde vajinal sıkılaşma meydana geldiği ifade edilmektedir. Karın içi basıncı artışı gibi (öksürük, ağır yük kaldırma) durumlarında görülen idrar kaçırma sorunları da vajinal lazer ile tedavi olmaktadır.</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/vajinal-kuruluk-nedir">Vajinal kuruluk</a> tedavisi</li> <li>Vajinanın sıkılaştırılması ve gençleştirilmesi(vajinal rejüvenasyon)</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/idrar-kacirma-nedir">İdrar kaçırma</a> tedavisinde (stress inkontinans)</li> <li>Cinsel ilişkide hazzın artırılması amacıyla</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/menopoz-nedir-belirtileri">Menopoza</a> bağlı şikayetlerin giderilmesi</li> <li>Tekrarlayan vajinal enfeksiyonların ve tekrarlayan mantar tedavisi</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/genital-sigil-nedir-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Genital siğil</a> tedavisi</li> <li>Rahim ağzı yaralarının tedavisi</li> <li>Genital bölge renk açma tedavisi(genital beyazlatma)</li> </ul> <p>Lazerle vajinal daraltma yapılan hastaya aynı seansta vajinal beyazlatma işlemi de yapılabilmektedir. MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işlemleri kombine edilebilmektedir. Tek bir seansta birden fazla genital estetik işlemi yapılabilmektedir. Ayrı başlıklarla kişiye özel çözüm üretiliyor.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Nasıl Yapılır? </strong></h2> <p>Lazer işleminden önce hastanın kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. İşlem kolay, ağrısız ve anestezi gerektirmeden 15-20 dakika süren bir işlemdir. Hastaya göre gerekirse ve daha iyi sonuç almak için 4 haftalık aralıklarla 3 defa işlem tekrarlanmaktadır. İşlem sonrası hasta normal rutin hayatına devam edebilmektedir.</p> <p>Genital lazer ile vajina içine yerleştirilen ultrason probuna benzer bir prob ile işlem uygulanmaktadır. Genital beyazlatma ve siğil için ayrı lazer başlıkları kullanılmaktadır. Genital lazer işlemi sırasında doku içine giren yüksek enerjili lazer ışığı, dokuda küçük çaplı bir hasar oluşturmaktadır. Bunun sonucunda dokuda bir enflamasyon ve sonrasında bir tamir ve yenilenme süreci başlamaktadı. Kollajen sentezi artar, kan dolaşımı artar, elastik lif yapımı artar ve duyarlılık artışı olur.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer kimlere uygulanabilir? </strong></h3> <p>Vajinal uygulamaları 18 yaş altı hastalar için uygun değildir. Ancak üst yaş sınırı bulunmamaktadır. Lazer tedavisine aşırı hassas olanlarda dikkatli uygulanması gerekmektedir. Alerjik reaksiyonlar oluşabilir. Çok yoğun enfeksiyon varsa önce enfeksiyon tedavi edilip sonra lazer uygulaması yapılabilmektedir. Bu durumlar dışında uygun olan kişilere lazer uygulaması yapılabilir.</p> <h2><strong>MonaLisa Touch Lazer Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>İşlem sonrası cinsel ilişki yasağı var mı? </strong></h3> <p>MonaLisa Touch Lazer (lazerle genital estetik) işleminden 7 gün sonra cinsel ilişki serbest olmaktadır. İlk 7 gün cinsel ilişki önerilmemektedir.</p> <h3><strong>Uygulama öncesi nelere dikkat etmek gerekir? </strong></h3> <p>Uygulama öncesi 1 yıl içinde <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/smear-testi-nedir-smear-testi-neden-yapilir">PAP smear testinin</a> yapılmış olması ve negatif sonuç alınmış olması gerekmektedir. Lazer işleminin deneyimli bir <a href="https://www.memorial.com.tr/tibbi-birimlerimiz/kadin-hastaliklari-ve-dogum-jinekoloji">kadın hastalıkları ve doğum</a> doktoru tarafından yapılması gerekmektedir.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer’in avantajları nelerdir? </strong></h3> <p>Lazer işlemi anestezi ve ameliyat gerektirmeden uygulanmaktadır. Ağrısız ve acısız bir yöntemdir. Etkili ve hızlıdır. 20 dakikada işlem tamamlanmaktadır. Bu nedenle günlük yaşantı etkilenmemektedir.</p> <h3><strong>MonaLisa Touch Lazer uygulamasının riski var mıdır? </strong></h3> <p>Lazer uygulamasının rahim ve yumurtalıklarda bir riski bulunmamaktadır. FDA onaylı bir uygulamadır. <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kisirlik-infertilite-nedir">Kısırlığa</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/rahim-kanseri-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">rahim</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/yumurtalik-kanseri">yumurtalık</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/cilt-deri-kanseri-belirtileri-tedavisi-ve-korunma-yontemleri">cilt kanserine</a> neden olmamaktadır.</p>
Cilt Analizinde Yeni Bir Teknoloji: Observ 320 Cilt Analizi
<p>Cildimiz; yaşın ilerlemesi, cilt bakımına yeterli özenin gösterilmemesi, güneş ışınlarına maruziyet ve bazen de genetik sebeplerle sağlıklı ve genç görünümü kaybedebiliyor. Ciltte lekelenme, açık gözenekler, kızarıklık, matlaşma ve elastikiyet kaybı gibi estetik açıdan rahatsız edici sonuçlar görülebiliyor. Cilt tipinizin uzmanlar tarafından analiz edilmesi, ciltteki sorunların objektif olarak saptanabilmesi cilt analiz cihazları öne çıkıyor ve ileri teknolojilerle cildin doğru değerlendirmesinin yapılması gerekiyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Asude Kara Polat, Uzm. Dr. Didem Kazan ve Uzm. Dr. Selma Salman, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi hakkında bilgiler verdi.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Nedir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi Dermatoloji bölümünde kullanılan bir cilt tanıma teknolojisidir. Cildin ihtiyaçlarını kolay ve anlaşılabilir haliyle gösterebilen bu analiz ile cilt yüzeyinin daha derin katmanlarının dahi incelenmesi fırsatı sunulmaktadır. Yüzün cihaza konumlandırılmasının ardından cilt yüzeyine patenti LED ışık ve filtrelerle aydınlatma sağlayarak cildin en dıştan içe doğru en net şekilde değerlendirme imkanı sağlamaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Kullanım Alanları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi; cilt tipine uygun bakım rutini oluşturmadan önce cilt tipini belirlemede, rozasea, akne, melasma gibi dermatolojik hastalıkların hem medikal hem de kozmetik tedavileri öncesi ve izleminde tedavini yanıtını değerlendirmede ve botoks, mezoterapi, dolgu uygulamaları gibi kozmetik işlemlerin başarısını değerlendirmede kullanılmaktadır.</p> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizinin Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Observ 320 cilt analizi teknolojisi, cilt yüzeyine aydınlatma sağlayarak cildin en derin katmanlarını dahi derinlemesine görme imkanı sunmaktadır. Avantajları aşağıdaki gibi sıralanabilir;</p> <ul> <li><strong>Cilt tipinin değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Cilt tipi kuru-karma-yağlı olarak 3’e ayrılır. Cilt tipinin belirlenmesi ile hastalara günlük cilt bakımı rutini oluşturmaları için yardımcı olacak ürünler önerilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt kalitesi ve yüzey düzensizliklerinin değerlendirilmesi </strong></li> </ul> <p>Açık gözenekler, ton eşitsizliği, ince ve derin çizgilerin tespiti ile hastalara önerilecek kozmetik ürün ya da kozmetik işlemlere karar verilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilt lekelerinin tedavisi</strong></li> </ul> <p>Ciltteki çil, güneş lekesi gibi gözle görünen veya derinin alt tabakalarına uzanan gözle görülmeyen hormonal lekeler (melasma) cilt analiz cihazıyla tespit edilebilmektedir. Tespit sonrasında hastaya uygun medikal ya da kozmetik tedaviler önerilebilmektedir. Bu tedavilerin başarısı, Observ 320 Cilt Analiz teknolojisi ile takip edilebilmekte ve gerekli durumlarda ek tedaviler uygulanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cildin damar ağ yapısı değerlendirilmesi</strong></li> </ul> <p>Kuperoz ya da rosacea adı verilen cilt hastalıkları toplumda sık görülebilmektedir. Bu hastalarda cilt altı kılcal damarlarda normalin üstünde genişleme olabilmekte ve bu durum yüzde kızarık bir görüntüye sebebiyet verebilmektedir. Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile deri altı damar ağı yapısının adeta fotoğrafını çekilmektedir. Bu sayede başlangıç aşamasında saptanan bu hastalıkları önlemeye yönelik önerilerde bulunulabilmekte veya ilerlemiş hastalık durumunda ise tedaviye yön verilebilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cil sıkılığı: (gözaltı torbaları, gülme çizgileri)</strong></li> </ul> <p>Cildin gerekli ihtiyacı karşılanmadığı durumlarda Observ 320 Cilt Analiz cihazı ile gelişebilecek cilt sorunlarının tespiti kolaylıkla sağlanabilmektedir.</p> <ul> <li><strong>Cilde uygulanan uzun dönemli tedavilerde cildin gelişimi değerlendirilebilmektedir.</strong></li> </ul> <h2><strong>Observ 320 Cilt Analizi Teknolojisi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilir mi?</strong></h3> <p>Observ 320 Cilt Analizi uygulaması sırasında acı veya ağrı hissedilmez, oldukça konforlu bir uygulamadır. Kişi cihazın ışık almayan siyah kutu şeklinde başlık kısmına başını yerleştirir, bilgisayarlı fotoğraf sistemimiz cildin fotoğraflarını çeker. Böylece konforlu bir uygulama gerçekleştirilir.</p> <h3><strong>Cilt hastalıklarının takibinde kullanılması ne gibi avantajlar sağlar?</strong></h3> <p>Cilt analiz cihazı sayesinde verilen medikal tedavinin ya da estetik uygulamanın hastanın bir önceki gelişine göre ciltte ne gibi faydalar sağladığı, ne derece başarılı olduğu objektif olarak görülebilir. Gerekirse mevcut tedavi değiştirilebilir ya da tedaviye eklemeler yapılabilir.</p> <h3><strong>Cilt analizi hastaya ne gibi imkanlar sunar?</strong></h3> <p>Hasta, cildindeki fark ettiği sorunların yanında çıplak gözle görülmeyen sorunları da görmüş olur. Doktoruyla birlikte cilt tipine uygun bir cilt bakımı rutini geliştirebilir. Ayrıca ciltteki sorunların tedavisi için yine doktoruyla birlikte bir tedavi planı oluşturabilir.</p>
Tanı ve Testler
AST (Aspartat Aminotransferaz)
<p>Aspartat Aminotransferaz (AST), karaciğerde, pankreasta, kırmızı kan hücrelerinde, kalpte ve kaslarda bulunan, aminoasit metabolizması için önemli olan bir enzimdir. AST enzimi karaciğerde bir problem olup olmadığının araştırılmasında kullanılan en yaygın testlerden biridir. Karaciğerdeki olası hasar veya hastalık durumunu belirlemek için yapılır. AST testi ALT ile birlikte karaciğer fonksiyon testleri olarak değerlendirilmektedir. </p> <h2><strong>AST (Aspartat Aminotransferaz) Nedir? </strong></h2> <p>Aspartat Aminotransferaz (AST), özellikle karaciğer, kalp ve kas dokularında bulunan, bu dokulardan herhangi biri hasar gördüğünde kana salınan iki karaciğer enziminden biridir. AST testi ile ölçülen enzim seviyesi karaciğer hasarının saptanması ve karaciğer hastalıklarının teşhis edilmesinde değerlendirilir. Karaciğer rahatsızlıklarının teşhisinde kullanılan ve yine karaciğer tarafından üretilen bir enzim olan AST, SGOT (serum glutamik-oksaloasetik transaminaz) olarak da adlandırılır. Karaciğer hasar gördüğünde karaciğer tarafından kana daha fazla AST salınır ve bu AST değerinin yükselmesine neden olur. AST yüksekliği de karaciğer ya da AST enziminin yer aldığı herhangi bir organda hastalık meydana geldiği anlamına gelir.</p> <p>AST yüksekliği kandaki referans değerinin 8 ila 33 U/L'nin üstüne çıkması durumudur ve bu yükesklik karaciğer hastalığının sinyalidir. AST yüksekliğine neden olan en önemli hastalıkların başında tıpkı ALT yüksekliğinde olduğu gibi karaciğer kanseri, kronik hepatit, siroz ve safra kanallarındaki tıkanıklıklar gelir. Belli başlı hastalıkların neden olduğu ALT yüksekliği buna bağlı olarak kişide bazı semptomlar ortaya çıkarır. AST yüksekliği, mide bulantısı-kusma, karın ağrısı, sarılık, iştah kaybı ve yorgunluk belirtileriyle kendisini gösterir. </p> <p>Sağlıklı insanlarda AST değeri normal seyreder ve düşüklüğünün bir tehlikesi yoktur. AST düşüklüğü görüldüğünde bu durum böbrek hastalıkları, diyabet, beslenme bozukluuğu ve B6 vitamininin göstergesidir. Kontrol altında tutulduğu sürece ise AST düşüklüğü tehlikeli bir tablo ortaya çıkarmaz.</p> <h2><strong>AST (Aspartat Aminotransferaz) Kaç Olmalı?</strong></h2> <p>Kandaki AST değerinin 8 ila 33 U/L aralığında olması gerekir. Bu aralığın üstünde çıkan değerler AST yüksekliği, altında değerler ise AST düşüklüğü şeklinde tanımlanır. </p> <h2><strong>AST (Aspartat Aminotransferaz) Yüksekliği Nedir?</strong></h2> <p>AST testinin referans aralığı 8 ila 33 U/L'dir. Yüksek AST, başta karaciğer olmak üzere kalp, beyin, böbrek ve kaslarda herhangi bir hastalık belirtisi olabilir. AST yüksekliğine neden olan en önemli hastalıkların başında karaciğer kanseri, kronik hepatit, siroz ve safra kanallarındaki tıkanıklıklar yer alır.</p> <p>Travmalar, karaciğer yağlanması, kateterizasyon ve anjiyoplasti, nöromüsküler hastalıklar, aşırı sıcak, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/gunes-carpmasi" target="_blank">güneş çarpması</a> vakaları da AST yüksekliğine neden olabilir. Aşırı egzersiz, hamilelik, ameliyatlar, geçirilen herhangi bir yanık, kas yaralanmaları, hemolitik anemiler, mide kanamaları, organ yetmezliği, çölyak, obezite ve Wilson hastalığı da kandaki AST seviyesinin yükselmesine neden olabilir.</p> <p>AST yüksekliğinin neden olduğu hastalıklar bazı belirtileri de beraberinde getirir. AST yüksekliği belirtileri genel olarak şunları içerir:</p> <ul> <li>Karın ağrısı</li> <li>Mide bulantısı ve kusma</li> <li>Sarılık</li> <li>İştah kaybı</li> <li>Yorgunluk ve halsizlik</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/odem-nedir-nasil-atilir">Ödem</a></li> </ul> <h2><strong>AST Yüksekliği Hangi Hastalıklara İşaret Eder?</strong></h2> <p>Kandaki aspartat aminotransferaz seviyelerinin yüksek olması, hepatit, siroz, pankreatit, karaciğeri etkileyen alkol ve ilaç kullanımı, kalp sorunları, mononükleoz ve vücutta çok fazla demir olması olarak bilinen hemokromatozise işaret edebilir.</p> <h2><strong>AST (Aspartat Aminotransferaz) Düşüklüğü Nedir?</strong></h2> <p>Böbrek hastalıkları, <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/diyaliz-nedir">diyaliz</a>, diyabetik ketoasidoz, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hamilelik-belirtileri-nelerdir-hamilelik-belirtileri-ne-zaman-baslar">hamilelik</a> ve B6 vitamin eksikliği ile ileri derecedeki beslenme bozukluklarının neden olduğu ve kandaki değerin 8 ila 33 U/L'nin altına düştüğü durumlar AST düşüklüğü anlamına gelir. Karaciğerin en önemli görevlerinden birisi de kanın pıhtılaşmasını sağlayan proteinleri üretmek ve toksik maddelerin parçalanarak vücuttan atılmasını sağlamaktır. Karaciğerin bu görevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirmesi için AST testinin normal aralıklarda olması gerekir.</p> <p>AST testi sonucu AST değerinin normal seviyelerin altında çıkması durumu genellikle büyün bir sorun teşkil etmezken böbrek hastalıkları ve diyabetin işareti sayılır. Bu sebeple kandaki AST değerlerinin kontrol altında tutulması gerekir. </p> <h2><strong>AST (Aspartat Aminotransferaz) Hangi Hastalıkların Tanısı için Yapılır?</strong></h2> <p>AST en çok karaciğer, kalpte; az oranda böbrek ve kaslarda bulunan bir enzim türüdür. Normal ve sağlıklı kişilerde AST değerleri düşüktür. Ancak bir sorun olduğunda bu değer yükselir. En fazla hepatit, karaciğerdeki hasar, siroz gibi sorunları teşhis etmek için AST değerlerine bakılır.</p> <h2><strong>AST (Aspartat Aminotransferaz) Testi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p> AST testi karaciğer hasarını kontrol eden önemli bir kan testidir. Bu test, karaciğer hasarının öğrenilmesi ve uygun bir tedavi uygulanması için istenmektedir. Herhangi bir hazırlık gerektirmeden koldan alınan kan örneği ile ölçülen AST enzim aktivitesi, tek başına bir anlam içermemektedir. Bu nedenle ALT (Alanin Aminotransferaz) test sonuçları ile birlikte değerlendirilir.</p> <h2><strong>AST (Aspartat Aminotransferaz) Testi Kimlerden İstenir?</strong></h2> <p>Aşağıdaki bazı hastalıklar ve belirtilerle doktora başvuran hastalardan AST testi istenebilir. Ayrıca doktorunuz karaciğer hastalığı için aldığınız tedavilerin işe yarayıp yaramadığını görmek için bu testi yaptırmanızı isteyebilir.</p> <ul> <li>Hepatit virüsüne maruz kaldıysanız</li> <li>Normalden fazla alkol tüketiyorsanız</li> <li>Karaciğere zarar verdiği bilinen bir ilaç alıyorsanız</li> <li>Ailenizde karaciğer hastalığı öyküsü varsa</li> <li>Obezite hastasıysanız</li> <li>Diyabet veya metabolik sendromunuz varsa</li> <li>Yağlı karaciğer hastalığınız varsa </li> <li>Sarılık</li> <li>Geçmeyen yorgunluklar</li> <li>Normal ölçülerde olmayan zayıflık</li> <li>Karın şişliği</li> <li>Karın ağrısı</li> <li>İştah kaybı</li> <li>Cilt kaşıntıları</li> <li>Koyu renkli idrar</li> <li>Mide bulantısı</li> <li>Bacak ve ayak bileklerinde şişme</li> </ul> <h2><strong>Karaciğer Enzimleri Neden Yükselir?</strong></h2> <p>Karaciğer enzimlerinin yükselmesi, genellikle karaciğerde iltihap ya da hasar olduğunu gösterir. En yaygın nedenleri, Hepatit B ve Hepatit C hastalıkları, siroz, yağlı karaciğer hastalıkları, hemokromatozis (vücutta aşırı demir birikimi), bazı ilaçlar, alkol, kalp yetmezliği ve kan zehirlenmesidir.</p> <h2><strong>AST (Aspartat Aminotransferaz) ile İlgili Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Aspartat aminotransferaz ast serum plazma nedir?</strong></h3> <p>Aspartat aminotransferaz ast serum plazma, karaciğer hasarı veya hastalığını teşhis etmek amacıyla, vücuttaki belirli kimyasal reaksiyonları hızlandıran, karaciğer, iskelet kası ve kalp kasında bulunan AST (Aspartat aminotransferaz) adlı protein olan enzimin ölçümüdür.</p> <h3><strong>Bebeklerde AST yüksekliği neden olur?</strong></h3> <p>Bebeklerin kanındaki AST değerinin yükselmesi karaciğerde meydana gelen bir hasarla ilişkilendirilir.</p> <h3><strong>AST ne anlama gelir?</strong></h3> <p>Aspartat Aminotransferaz olarak da ifade edilen AST, değeri AST testiyle belirlenen, özellikle karaciğerde bulunan ve yüksekliğinin karaciğer hastalığına neden olduğu bir enzimdir.</p> <h3><strong>AST testinin diğer isimleri nelerdir?</strong></h3> <p>Aspartat transferaz (AST) testi, aspartat aminotransferaz, serum glutamik-oksaloasetik transaminaz, SGOT ve aspartat transaminaz ismiyle de bilinmektedir.</p> <h3><strong>Hangi AST seviyesi tehlikelidir?</strong></h3> <p>Yapılan test sonucunda kandaki AST seviyelerinin 40 U/L'nin üzerinde olması potansiyel olarak, karaciğer iltihabı ya da kalp, kemik veya kaslarda hasar olduğunu düşündürebilir. 1.000 U/L'nin üzerindeki AST seviyeleri ise hepatit hastalığını, karaciğerde ciddi bir hasar olduğunu gösterir.</p> <h3><strong>AST nasıl düşer?</strong></h3> <p>Şiddetli AST düşüklüğündeki tıbbi müdahalenin yanı sıra, alkolü azaltarak veya tamamen bırakarak, diyet listesinde değişiklikler yaparak, her gün bir fincan kahve içerek ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/meyan-koku-nedir-faydalari">meyan kökü</a> ekstresi kullanarak AST değerini düşürebilirsiniz. Ancak bu konuda kesin bilgi için doktora danışmanız tavsiye edilir.</p> <h3><strong>ALT ve AST farkı nedir?</strong></h3> <p>Her ikiside karaciğer fonksiyon testi olan alanin transferaz <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/alanin-aminotransferaz-alt-nedir">ALT</a> ve AST ile genellikle birlikte kontrol edilen enzimlerdir. Vücutta karaciğer başta olmak üzere bazı hücrelerde hasar olduğunda kana salınan bu iki enzim arasında fark söz konusudur. AST vücutta ALT'e göre daha fazla yerde bulunur. Dolayısı ile normalin üstündeki ALT seviyeleri ALT seviyeleri, AST'e nazaran karaciğer rahatsızlığını daha spesifik olarak işaret edebilen bir enzimdir.</p> <h3><strong>AST test sonucu ne olmalıdır?</strong></h3> <p>AST için kesin bir normal aralık yoktur. AST değeri kişinin yaşı, cinsiyeti, kilosu ve ölçümün yapıldığu laboratuvara göre değişecektir. Yine de genel olarak incelendiğinde normal kabul edilen en yaygın aralık 8 ila 33 birim/L'dir.</p> <h3><strong>Karaciğer fonksiyon testleri nelerdir?</strong></h3> <p>Karaciğer için en önemli 2 fonksiyon testi AST ve ALT'dir. Bu iki test dışında, karaciğer tarafından üretilen bilirubin ve toplam protein ölçümüde karaciğer fonksiyonlarını anlamayı sağlayan testlerdir.</p>
ALT (Alanin Aminotransferaz)
<p>Alanin aminotransferaz (ALT), esas olarak karaciğerde bulunmakla birlikte, böbrek, kalp ve kaslarda da yer alan ve kan testindeki yüksek seviyeleri karaciğerdeki hastalığa işaret eden bir enzim türüdür. Karaciğerde bir problem olup olmadığının araştırılmasında kullanılan en yaygın testlerden biridir. Karaciğerdeki olası hasar veya hastalık durumunu belirlemek için yapılır. Kandaki yüksek ALT seviyeleri, karaciğer hasarı veya hastalığının bir işareti olabilir. Özellikle karaciğer yağlanması, Hepatit hastalıkları, kolesterol düşürücü ilaçlar, siroz ve diyabet gibi sorunlar ALT seviyelerinin yükselmesine neden olabilmektedir.</p> <h2><strong>ALT (Alanin Aminotransferaz) Nedir?</strong></h2> <p>Alanin aminotransferaz (ALT), karaciğerde ve az miktarda böbrekte, kalpte ve kaslarda bulunan bir enzim türüdür. Vücudun birçok işlevini etkileyen karaciğerde hücrelere zarar veren hastalıklar ALT düzeylerini etkiler. Dolayısıyla ALT karaciğerde olan hasarı incelemek için yapılan, karaciğer hastalıklarının teşhisi için kullanılan bir testtir. Çeşitli nedenlerle hasar gören karaciğer, kana daha fazla ALT katarak ALT seviyenin yükselmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla ALT yüksekliği karaciğerdeki bir hastalığın işaretidir.</p> <p>Alanin aminotransferaz olarak da bilinen ALT, vücudun diğer bölgelerinde de bulunmasına rağmen esas olarak karaciğerinizde bulunan bir enzim olarak karşımıza çıkar. Yüksekliği, karaciğerde bir hasara işaret eden ALT, düşüklüğü durumunda ise tam tersi olarak herhangi bir tehlike oluşturmaz. Yapılan kan testinde ortaya çıkan normal düzeyde ALT düşüklüğü için endişe duyulmasına gerek yoktur ancak çok ileri evre <a href="http://www.memorial.com.tr/hastaliklar/karaciger-yetmezligi-nedir">karaciğer yetmezliği</a> veya karaciğerin iflas ettiği durumlarda ALT düşüklüğü korkutucu olabilir ve bu durum tıbbi bir müdahale gerektirebilir. </p> <h2><strong>ALT (Alanin Aminotransferaz) Kaç Olmalı?</strong></h2> <p>ALT testinin referans aralığı <41 U/L'dir. Kandaki ALT yüksekliği, karaciğerde herhangi bir hastalık belirtisine işaret ediyor olabilir. Kandaki referans ALT değerinin altındaki rakamlar ise ALT düşüklüğü olarak ifade edilir ancak bu durum tehlike arz etmez. </p> <h2><strong>ALT (Alanin Aminotransferaz) Yüksekliği Nedir?</strong></h2> <p>ALT yüksekliği, kandaki ALT miktarının referans aralıkların üzerinde olmasıdır. Genellikle karaciğerde bir sorun olduğunu gösterir. Karaciğer yağlanması, obezite, diyabet, ilaç kullanımı, alkol, hepatitler ve sirozla birlikte safra yolu tıkanıklıkları, malignite ve kalp yetmezliği nedeniyle yükselebilmektedir.</p> <p>Bazı karaciğer hastalığı türleri, hastalığın belirtileri ortaya çıkmadan önce kanda yüksek ALT düzeylerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bu nedenle ALT kan testi bazı karaciğer hastalıklarının erken teşhisine yardımcı olabilir.</p> <p>ALT yüksekliğine neden olan durumlar şu şekildedir:</p> <ul> <li><a href="http://www.memorial.com.tr/hastaliklar/karaciger-yaglanmasi">Karaciğer yağlanması</a> </li> <li>Aşırı alkol tüketimi</li> <li><a href="http://www.memorial.com.tr/hastaliklar/siroz-hastaligi-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Siroz</a></li> <li><a href="http://www.memorial.com.tr/hastaliklar/karaciger-yaglanmasi">Obezite</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/seker-hastaligi-belirtileri-ve-tedavisi">Diyabet </a></li> <li>Kullanılan bazı ilaçlar</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/hepatit-a-belirtileri-tanisi-ve-tedavisi">Hepatit A</a>, <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/hepatit-b-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">B</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/hepatit-c-nedir-belirtileri-nelerdir">C</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kalp-yetmezligi-nedir-nasil-tedavi-edilir">Kalp yetmezliği</a></li> <li>Safra yolu tıkanıklığı</li> <li>Malignite</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kalp-yetmezligi-nedir-nasil-tedavi-edilir">Kalp yetmezliği</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/tiroid-nedir">Tiroid bozuklukları</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/colyak-hastaligi-nedir-belirti-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir#:~:text=%C3%87%C3%B6lyak%20hastal%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20bu%C4%9Fday%2C%20arpa%2C%20%C3%A7avdar,zamanda%20bir%20ince%20ba%C4%9F%C4%B1rsak%20hastal%C4%B1%C4%9F%C4%B1d%C4%B1r.">Çölyak hastalığı</a></li> </ul> <p>ALT yüksekliğine neden olan durumlar kişide birtakım belirtiler ortaya çıkarır. Bu doğrultuda ALT yüksekliği belirtileri şöyledir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/mide-bulantisina-ne-iyi-gelir#:~:text=Temiz%20havada%20yava%C5%9F%20ve%20derin,bulant%C4%B1s%C4%B1%20sorununu%20gidermeye%20yard%C4%B1m%20eder.">Mide bulantısı</a> ve <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kusmaya-ne-iyi-gelir">kusma </a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer#:~:text=Demir%2C%20potasyum%2C%20magnezyum%2C%20omega,kafeini%20azaltmak%20halsizli%C4%9Fe%20iyi%20gelir.">Yorgunluk</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/karin-agrisina-ne-iyi-gelir">Karın ağrısı</a> veya kramplar</li> <li>İştah kaybı</li> <li>İdrar renginde koyuluk </li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/kasintiya-ne-iyi-gelir">Kaşıntı</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/sarilik-belirtileri-nedir">Sarılık</a></li> <li>Ayak bileklerinde şişme</li> </ul> <h2><strong>ALT (Alanin Aminotransferaz) Düşüklüğü Nedir?</strong></h2> <p>ALT (Alanin aminotransferaz) düşüklüğü, nadir olarak görülen bir durum olup, herhangi bir sağlık problemine bağlanmamakla birlikte, anormal seviyede düşüşler bazı B6 vitamini eksikliği, kronik böbrek hastalıkları veya karaciğer yetmezliğinin işareti olabilir. Bu doğrultuda kandaki ALT düşüklüğünün iyi bir şekilde takip edilmesi gerekir. </p> <h2><strong>ALT (Alanin Aminotransferaz) Testi Hangi Hastalıkların Tanısı için Yapılır? </strong></h2> <p>Alanin aminotransferaz ismiyle de ifade edilen ALT, başta karaciğer olmak üzere böbrek, kalp ve kaslarda da yer alan bir enzimdir. ALT testi yoluyla da karaciğerdeki olası hasar veya hastalıkların varlığının tespiti amaçlanır. Vücudun birçok işlevini etkileyen karaciğerde hücrelere zarar veren hastalıklar ALT düzeylerini etkiler. Dolayısıyla ALT karaciğerde olan hasarı incelemek için yapılan, karaciğer hastalıklarını teşhis için kullanılan bir testtir.</p> <p>ALT testi, şu hastalıkların tanısı için yapılır:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/karaciger-yaglanmasi">Karaciğer yağlanması</a></li> <li>Hepatit</li> <li>Siroz</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/karaciger-kanseri-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri-nelerdir">Karaciğer kanseri </a></li> </ul> <p>Bu hastalıkların yanı sıra ALT testi obezite, diyabet, kalp yetmeziliği gibi hastalıkların teşhisinde de faydalanılan önemli testlerden biridir. </p> <h2><strong>ALT (Alanin Aminotransferaz) Testi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Koldaki herhangi bir damardan alınan kan örneğinden ALT değerine bakılabilir. Vücuda alınarak sindirime uğradıktan sonra karaciğere ulaşan besin ögelerinin enerjiye çevrilmesinde görev yapar. Normal şartlarda bu enzim karaciğer hücrelerinin içerisinde yer alır, kan dolaşımında ise ölen karaciğer hücrelerinden kaynaklı olarak eser miktarda bulunur.</p> <p>Kandaki ALT seviyesinin normalin üzerinde olması, karaciğer harabiyetinin güçlü bir göstergesidir. ALT testi; karaciğer hasarını kontrol eden önemli bir kan testidir. Bu test, karaciğer hasarının öğrenilmesi ve uygun bir tedavi uygulanması için istenmektedir. Herhangi bir hazırlık gerektirmeden koldan alınan kan örneği ile ALT düzeyi ölçülür.</p> <h2><strong>ALT (Alanin Aminotransferaz) Testi Kimlere Yapılır?</strong></h2> <p>Aşağıdaki bazı hastalıklar ve belirtilerle doktora başvuran hastalardan ALT testi istenebilir. Ayrıca doktorunuz karaciğer hastalığı için aldığınız tedavilerin işe yarayıp yaramadığını görmek için bu testi yaptırmanızı isteyebilir.</p> <p>Aşağıdaki durumları yaşayan kişilere ALT testi yapılması önerilir:</p> <ul> <li>Hepatit virüsüne </li> <li>Normalden fazla alkol tüketimi</li> <li>Karaciğere zarar verdiği bilinen bir ilacın kulanımı</li> <li>Ailede karaciğer hastalığı öyküsü</li> <li>Obezite </li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/seker-hastaligi-belirtileri-ve-tedavisi">Diyabet </a>veya metabolik sendromunuz</li> <li>Karaciğer yağlanması</li> <li>Sarılık </li> <li>Geçmeyen yorgunluklar </li> <li>Normal ölçülerde olmayan zayıflık varsa</li> <li>Karın şişliği</li> <li>Karın ağrısı</li> <li>İştah kaybı</li> <li>Cilt kaşıntıları</li> <li>Koyu renkli idrar</li> <li>Mide bulantısı</li> <li>Bacak ve ayak bileklerinde şişme</li> </ul> <h2><strong>ALT (Alanin Aminotransferaz) ile İlgili Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Alanin aminotransferaz (ALT) ne işe yarar?</strong></h3> <p>Alanin aminotransferaz (ALT), vücudun yiyecekleri enerjiye dönüştürmek için kullandığı bir enzimdir ve vücutta normalde az bulunur. Eğer karaciğerde bir hasar ortaya çıkarsa enzim kana salınacak ve vücuttaki seviyesi yükselecektir.</p> <h3><strong>Alt yüksekliği ne anlama gelir?</strong></h3> <p>Kanda yüksek ALT (Alanin aminotransferaz) seviyeleri, karaciğer hasarı veya hastalığının bir işareti olabilir.100 IU/l ve üzeri bir sonuç ciddi karaciğer hastalığı anlamına gelir. 50-100 IU/l arasındaki bir değer sıklıkla ilaç kullanı, alkol ve obeziteyi işaret ederken, 50 IU/l altındaki bir sonuç normaldir.</p> <h3><strong>Alanin aminotransferaz alt serum plazma nedir?</strong></h3> <p>Alanin aminotransferaz alt serum plazma, vücutta belirli kimyasal reaksiyonları hızlandıran, ağırlıklı olarak karaciğerde bulunan ancak böbrekler, kalp ve kas hücreleri gibi diğer dokularda bulunan ALT (alanin transaminaz) adlı protein olan bir enzimin ölçümüdür.</p> <h3><strong>ALT sonuçları ne anlama gelir?</strong></h3> <p>ALT testi, karaciğer fonksiyonlarını anlamak için yapılan bir testtir. Kandaki ALT seviyesinin normalden düşük olması, B6 vitamini eksikliği, kronik böbrek hastalığını işaret edebilir. ALT seviyelerinin normalden yüksek olması ise karaciğer hasarının bir işareti olabilir: Bunun olası nedenleri, hepatit, enfeksiyon, siroz, karaciğer kanseri, kolesterol ve çeşitli ilaçların yan etkisi kaynaklı görülebilir.</p> <h3><strong>Alt nasıl düşer?</strong></h3> <p>Günde 1 fincan kahve içmek, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/folik-asit-nedir-folik-asit-eksikligi-belirtileri-nelerdir">folik asit</a> içeren besinler tüketmek, <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/potasyum-ne-ise-yarar-hangi-besinlerde-bulunur">potasyum</a> ve B6 takviyeleri almak ve yüksek kalorili besinlerden uzak durup sağlıklı bir diyet listesi belirlemek kanda yükselen ALT değerlerini düşürmeye yardımcı olur.</p> <h3><strong>ALT değeri 80 ne demek?</strong></h3> <p>ALT değerinin kanda 80 çıkması karaciğerin riske girdiğini ve ciddi karaciğer hastalığının kapıda olduğunun işareti sayılabilir.</p> <h3><strong>Karaciğer fonksiyon testleri nelerdir?</strong></h3> <p>Karaciğer için en önemli 2 fonksiyon testi AST ve ALT'dir. Bu iki test dışında, karaciğer tarafından üretilen bilirubin ve toplam protein ölçümüde karaciğer fonksiyonlarını anlamayı sağlayan testlerdir.</p> <h3><strong>ALT ve AST farkı nedir?</strong></h3> <p>Her ikiside karaciğer fonksiyon testi olan <a href="https://www.memorial.com.tr/tani-ve-testler/aspartat-aminotransferaz-ast-nedir">AST</a> ve ALT ile genellikle birlikte kontrol edilen enzimlerdir. Vücutta karaciğer başta olmak üzere bazı hücrelerde hasar olduğunda kana salınırlar. ALT, AST enzimine göre vücutta daha az yerde bulunduğu için ALT seviyelerinin normalin üstünde çıkması AST'e nazaran daha spesifik olarak karaciğer rahatsızlığına işaret edebilmektedir.</p> <h3><strong>ALT test sonucu ne olmalıdır?</strong></h3> <p>ALT için test sonucu cinsiyet, yaş, kilo ve ölçülen laboratuvara göre değişiklik göstermekle birlikte, genellikle normal kabul edilen değerler 7-56 U/L arasıdır.</p>
Kalıtsal Kanser Paneli Testi
<p>Kanser hastalığının ortaya çıkmasında genetik faktörler önemli rol oynar. Kanser riskini artırabilecek genetik mutasyonların belirlenmesini ve gerekli önlemlerin zamanında alınabilmesini amaçlayan Kalıtsal Kanser Testi Paneli de sağlıklı bir yaşam için son dönemlerde öne çıkan uygulamalar arasında yer alıyor. Memorial Bahçelievler / Şişli Hastanesi Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi’nden Uzm. Dr. Serhat Seyhan, kalıtsal kanser paneli testi ile ilgili bilgi verdi.</p> <h2><strong>Kalıtsal Kanser Paneli Testi Nedir? </strong></h2> <p>Kendisinde veya ailesinde kanser öyküsü ile doktora başvuran bireylere kalıtsal kanser açısından altta yatabilecek mutasyonları araştırmak için yapılan teste Kalıtsal Kanser Paneli Testi adı verilir.</p> <p>Tüm kanserlerin yaklaşık %10-15’i ebeveynlerimizden aldığımız veya sonraki kuşaklara aktarabildiğimiz mutasyonların zeminini oluşturduğu kalıtsal kanserlerdir. Kalıtsal kanserlerde altta yatan mutasyonlar kuşaktan kuşağa aktarılabildiği için ailede kanser öyküsü bulunabilmektedir. Altta yatan mutasyonlardan bazıları tek bir kanser tipi ile ilişkili olabilirken; bazıları birden fazla kanser tipi ile ilişkili olup birçok yaş grubunda ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenlerle Kalıtsal Kanser Paneli Testi veya ilgili genetik test yapılması önemlidir.</p> <h2><strong>Kalıtsal Kanser Paneli Testi Nasıl Yapılır? </strong></h2> <p>Kalıtsal kanserlerde genetik testin önerilmesi için ailedeki kanser öyküsü, kanserin tipi ve görülme yaşı çok önemlidir; çünkü kalıtsal kanserlerin beklenen yaştan daha erken dönemde ortaya çıkması ve ailede benzer kanser öyküsü bulunmasını beklenir.</p> <p>Ancak ailesel veya kişisel hikayesi olmayan bireylerinde kalıtsal kanserlere yatkınlık açısından mutasyon taşıyıcısı olabileceği unutulmamalıdır. Sonuç olarak aile hikayesinde fazla sayıda kanser olan ya da kişisel hikayesi kalıtsal kanserleri düşündüren bireylere bu testlerin yapılması oldukça önemlidir. Genel olarak bu kişilere kalıtsal kanser paneli olarak adlandırılan ve bu kanserlerle güçlü ilişkisi olduğu kanıtlanmış genleri içeren test yapılır.</p> <p>Kalıtsal kanser paneli neticesinde mutasyon tespit edilen bireylere tıbbi genetik uzmanı tarafından genetik danışma ile gerekli öneriler verilirken; mutasyon saptanmayan hastaların öyküsü dikkate alınarak ek veya ileri genetik tetkikler planlanabilir. Bu testin neticesinde kalıtsal kansere zemin oluşturabilecek bir mutasyon tespit edilebilirse; kalıtsal kanserli kişide bu durum mevcut tedavi sürecini, bundan sonraki takiplerini ve başka kanserler açısından riskini etkilemektedir.</p> <p>Ayrıca bu mutasyon ailesel olabileceği için anne/baba, kardeşler ve çocuklar ilgili mutasyon açısından incelenmelidir. İncelenen sağlıklı bireylerde de mutasyon pozitif tespit edilirse, bu mutasyonun zemininde yer alabileceği kalıtsal kanserler açısından bilgilendirilmeli, belirli aralıklarla takip edilmeli; hatta bazı kanserler açısından risk yüksekse, daha kansere yakalanmadan erken dönemde koruyucu cerrahi yöntemler gibi seçenekler değerlendirilmelidir.</p> <h2><strong>Kalıtsal Kanser Paneli Testi Hangi Durumlarda Yapılır? </strong></h2> <p>Genetik bir hastalık olan <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/kanser-nedir-kanser-belirtileri-ve-tedavi-yontemleri">kanser</a> ya da kanserli hücrelerde görülen mutasyonların tamamı, ebeveynlerden çocuklarına direkt olarak aktarılamaz. Sonraki kuşaklara aktarılan mutasyonlar genellikle ebeveynlerin de kendi anne-babalarından aldıkları mutasyonlardır. İşte bu şekilde kalıtsal kanserlere yatkınlık oluşturan genlerde mutasyon taşıyan bireyler hayat boyu bazı kanserler açısından önemli risk altındadır.</p> <p>Bu riskin ne oranda ve hangi organ/dokuyu etkileyeceği ise mutasyona uğrayan gene bağlı değişmektedir. Bu şekilde aileden aktarılabilen ve risk artışı oluşturan kanserler kalıtsal/ailesel/herediter kanser olarak bilinmektedir. Tüm kanserlerin yaklaşık %10-15’i aileden alınan kalıtsal mutasyonlardan kaynaklanmaktadır. Bu yüzden kalıtsal kanserleri yakalamak ve riski belirlemek açısından, ailedeki kanser öyküsü çok önemlidir.</p> <h2><strong>Genetik Testlere Neden Başvurulur? </strong></h2> <p>Kanserli hastadan genetik analiz sonucunda mutasyon saptanması durumunda; kanser türü önemli olmakla birlikte hastanın tedavisi, cerrahisi ve sonraki süreçte de takibi değişebilmektedir. Ayrıca mutasyon taşıyıcısı olanların yakınlarına genetik test yapılması ve erken dönemde tedbir alınması olası bir kanser gelişimini önleyebilecek ya da erken dönemde tanı koymaya fayda sağlayacaktır. Ayrıca kalıtsal kanser açısından yüksek riskli bir mutasyonu taşıyan birey çocuk sahibi olmak isterse, sonraki kuşaklara geçişi de gebelikten önce yapılan preimplantasyon genetik test (PGT) ile önleme imkanı bulunmaktadır.</p> <h2><strong>Kalıtsal Kanser Taramalarının Özelliği ve Avantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Kalıtsal kanserler açısından riskli grupta yer alan ve genetik test yapılması önerilen hastalara genellikle ilk olarak kalıtsal kanser paneli<strong> </strong>yapılması önerilmektedir. Kalıtsal kanser paneli test içeriği hasta öyküsüne bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir. Memorial bünyesindeki kalıtsal kanser paneli çok sayıda kansere neden olabilecek 151 geni içinde barındıran kapsamlı bir paneldir. Kalıtsal kanser panelleri genellikle yeni nesil sekanslama dizi analizi (Next-Generation Sequencing-NGS) yöntemiyle çalışılıp; DNA üzerindeki nükleotitlerin (Adenin, Timin, Guanin, Sitozin) değişimlerini/kayıplarını/fazlalıklarını saptayabilmektedir. Memorial bünyesindeki kalıtsal kanser panelinde çok sayıda hasta çalışılıp büyük çaplı mutasyonları da incelemeye çalışıyor ve şüphelendiğimiz hastalardan bununla ilgili ek tetkik önerebiliyoruz. Maliyet anlamında etkin olan ve tekrar çalışmasına gerek olmazsa 3 hafta içerisinde sonuçlanan bu test; kapsamlı içeriği sebebiyle pek çok hasta ve doktor tarafından tercih edilmektedir.</p> <h2><strong>Kalıtsal Kanser Paneli Testi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Kalıtsal kanser paneli testi hangi kanser türleri konusunda etkilidir?</strong></h3> <p>Kalıtsal kanserler tüm kanserlerin yaklaşık %10-15’ini oluşturmakta olup; başta meme, yumurtalık, pankreas, kolon, prostat, mide, uterus ve daha pek çok kanserle ilişkili olabilmektedir. Tespit edilen mutasyonların kansere neden olma riski mutasyona ve hangi kanser olduğuna bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.</p> <h3><strong>Kanser, genetik bir hastalık mıdır?</strong></h3> <p>İnsanın serüveni anne karnındaki tek bir hücrenin belirli bir düzen içerisinde çoğalması ve farklılaşması ile erişkin dönemdeki trilyonlarca hücreye ulaşır. Hücrelerin büyüme ve çoğalma aşamaları hücre çekirdeğinde bulunan Deoksiribo Nükleik Asit (DNA) üzerindeki fonksiyonel ürün oluşturan bölgeler (Gen) tarafından kontrol altında tutulmaktadır. Hücrenin çoğalma durumunu kontrol eden genlerdeki işlev kaybı, hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalıp; kanserin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Kanserli hücrelerin DNA’sında, normal hücre DNA’sından farklı olarak bazı genlerde mutasyonlar görülmektedir. Bu mutasyonların bazıları bir önceki kuşaktan alınırken bir kısmı ise bazı mutajen ajanlara (kimyasallar, UV ışını, ilaçlar v.b) maruziyet sonucu ortaya çıkar. Bu anlamda kanser, DNA üzerindeki mutasyonlardan kaynaklandığı için genetik bir hastalıktır.</p>
VDRL Testi
<p>VDRL testi, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan biri olan frengi(sifiliz) hastalığının tanısında faydalanılan kan veya beyin omurilik sıvısı test prosedürüdür. VDRL testi, sifilize yol açan bakteri olan treponema pallidum varlığını araştırmak için yapılır. VDRL testinde, vücut sifilize neden olan bakterilerle enfekte olduysa, vücudun üretebileceği antikor adı verilen maddelerin (proteinleri) ölçümü yapılır. Genellikle kan testi yoluyla yapılan VDRL testi beyin omurilik sıvısı örneği alınarak da yapılabilir.</p> <h2><strong>VDRL Testi Nedir?</strong></h2> <p>VDRL testi, sifiliz olarak da bilinen frengi hastalığına karşı üretilmiş antikorların varlığını saptayan tarama testidir. Frengiye neden olan bakterilere karşı vücudun ürettiği antikorların varlığını tespit etmek için kullanılan basit bir kan testidir. Kan dışında beyin omurilik sıvısı alınarak da yapılabilir.</p> <p>VDRL testinde <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/frengi-sifiliz-nedir">frengi hastalığına</a> neden olan treponema pallidum bakterisinin varlığına bakılır. Test eğer pozitif sonuç verirse bakterinin vücuttaki varlığı tespit edilmiş olur ve kişiye frengi hastalığı teşhisi konulur. Ancak her pozitif sonuç, kesin tanı anlamını taşımaz. Bu sebeple doktor tarafından farklı testler de istenerek kesin tanıya ulaşılmaya çalışılır.</p> <p>VDRL testinin negatif çıkması ise ilgili bakterinin vücuda girmediği ve buna bağlı olarak kişinin frengi hastası olmadığı anlamına gelir.</p> <p>Hızlı ve pratik bir test olması sebebiyle frengi hastalığının teşhisi için yaygın olarak tercih edilen bir test olan VDRL testi, kimi zaman RPR testi ile birlikte de yapılabilir. RPR, Rapid Plasma Reagin anlamına gelir. Genellikle VDRL testi tercih edilse de, RPR de alternatif bir yöntem olarak değerlendirilir.</p> <h2><strong>RPR Testi Nedir?</strong></h2> <p>Rapid plasma reagin ifadelerinin kısaltması olan, RPR testi, hızlı plazma reajin anlamına gelip, kişinin kanında sifiliz(frengi) nedeniyle üreyen antikorları arayan bir kan testidir. Pozitif sonuç sifiliz olduğunu, negatif veya reaktif olmayan bir sonuç sifiliz bulunmadığı anlamına gelir.</p> <h2><strong>VDRL Testi Neden Yapılır?</strong></h2> <p>VDRL testi, treponema pallidum bakterisinin vücuttaki varlığını tespit etmek için yapılır. Bu bakteri, frengi hastalığına yol açtığı için VDRL testi frengi hastalığının teşhisi amacıyla yapılan bir kan testidir. Kan testinin yanında beyin omurilik sıvısı alınarak da yapılabilir. Kan testinin pozitif çıkması kişinin frengi hastası olduğu anlamına gelir. Teşhisi kesinleştirmek adına farklı testler de uygulanabilir. Kesin tanıyla birlikte frengi hastalığının tedavi planı belirlenir.</p> <p>VDRL testinin neden yapıldığıyla ilgili başlıklar aşağıda belirtilmiştir:</p> <ul> <li>Frengi(sifiliz) hastalığını teşhis etmek</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/cinsel-yolla-bulasan-hastaliklar-nelerdir">Cinsel yolla bulaşan hastalıkların</a> tespitini yapmak</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/hamilelik-belirtileri-nelerdir-hamilelik-belirtileri-ne-zaman-baslar">Hamilelikte</a> rutin kontrol amacıyla uygulamak</li> <li>Frengi tedavisinin işe yarayıp yaramadığını görmek</li> </ul> <h2><strong>VDRL Testi Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>VDRL testi, kolay ve basit bir kan testidir. Kişiden damar doluyla alınan kan örneği incelenmek üzere laboratuvara gönderilir. Çıkan sonuçlara göre frengi hastalığı konusunda bir değerlendirme yapılır.</p> <p>Bilinmelidir ki VDRL testi, rutin kan tahlili içinde sonucuna ulaşılabilen bir test prosedürü değildir. Rutin testlerden ayrı bir şekilde yapılır ve özel olarak değerlendirilir. Çıkan sonuçların negatif ve pozitif olması ise bir değerlendirme kriteridir. Özellikle pozitif VDRL testi daha farklı bir anlam içerir.</p> <h2><strong>VDRL Negatif Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>VDRL testinin negatif çıkması frengi hastası olmadığınızı ve vücudun frengi hastalığına karşı herhangi bir antikor üretmediğini gösterir. Negatif sonuç normal olarak kabul edilir.</p> <p>VDRL tarama testinin sifilizin sekonder ve latent evrelerinde pozitif olma olasılığı ise daha yüksektir. Bu test, erken ve geç evre sifiliz sırasında yanlış negatif sonuç verebilir. Bu yüzden sifiliz tanısını kesin olarak koymak için başka bir kan testinin doğrulamasına ihtiyaç vardır.</p> <p>Normal değer aralıkları ise farklı laboratuvarlar arasında biraz farklılık gösterebilir. Bazı laboratuvarlar farklı ölçümler kullanır veya farklı numuneler test eder. Test sonuçlarının referans değeri hakkında doktorunuzla görüşmeniz gerekir.</p> <h2><strong>VDRL Pozitif Ne Anlama Gelir?</strong></h2> <p>VDRL testinin pozitif çıkması vücuda treponema pallidum bakterisinin girmesi sonucu kişinin frengi hastası olabileceği anlamına gelir. Ancak tanının kesin olarak doğrulanması için FTA-ABS testi de gerekebilir. Tüm bu adımlar tamamlandığında sonuçlar hala pozitif çıkıyorsa frengi hastalığının kesin tanısı konur.</p> <p>VDRL testinin frengi(sifiliz) hastalığını belirleme yeteneği hastalığın evresine bağlıdır. Testin sifiliz tespit etme duyarlılığı sekonder ve latent evrelerde %100'e yaklaşırken erken ve geç evrelerde daha az duyarlı olduğu için test sonuçları değişkenlik gösterebilir.</p> <p>Bu bilgilerin yanı sıra bazı durumlar VDRL sonucunun yanlış bir pozitiflik vermesine neden olabilir: Bu nedenler arasında şunlar yer alabilir:</p> <ul> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/aids-nedir-hiv-nedir-aids-tedavisi-nasildir">HIV/AIDS</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/lyme-hastaligi-nedir">Lyme hastalığı</a></li> <li>Bazı <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/zaturrepnomoni-nedir-zaturre-teshis-ve-tedavisi-nasil-yapilir">zatürre</a> türleri</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/sitma-nedir">Sıtma</a></li> <li>Sistemik lupus eritematozus</li> </ul> <p>Vücut her zaman frengi bakterisine karşı özel antikor üretmez. Bu nedenle VDRL testi her zaman doğru sonuç vermeyebilir.</p> <h2><strong>VDRL Testinin Riskleri Var mı?</strong></h2> <p>VDRL testi rutin bir kan testidir ve genel olarak güvenli bir prosedür kabul edilir. Ancak rutin kan testlerinde ortaya çıkabilecek bazı yan etkileri barındırabilir. Ancak bunlar endişe edilecek etkiler değildir. VDRL testinde ortaya çıkabilecek olası yan etki veya riskler şöyledir:</p> <ul> <li>Kan alınan bölgede şişlik, hassasiyet</li> <li>İlgili damar bölgesinde morarma</li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-agrisi-nasil-gecer-bas-agrisina-ne-iyi-gelir">Baş ağrısı</a> veya <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bas-donmesi">baş dönmesi</a></li> <li><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/halsizlige-ne-iyi-gelir-nasil-gecer">Halsizlik</a></li> <li>Nadir de olsa enfeksiyon</li> </ul> <h2><strong>VDRL Testi Hakkında Sık Sorulan Sorular </strong></h2> <h3><strong>VDRL RPR ne demek?</strong></h3> <p>VDRL (Venereal Disease Research Laboratory) ve RPR (Rapid Plasma Reagin) testleri, sifiliz (frengi) enfeksiyonunu taramak ve izlemek için kullanılan non-treponemal serolojik testlerdir. Her iki test de vücudun, sifiliz bakterisi Treponema pallidum ile enfekte olduğunda ürettiği antikorları tespit eder.</p> <h3><strong>VDRL’nin açılımı nedir?</strong></h3> <p>VDRL, Venereal Disease Research Laboratory’nin kısaltılmasıdır ve vücudun frengi hastalığına karşı ürettiği antikorları belirler. Testin pozitif çıkması, kişinin frengi hastası olduğunu anlamına gelebilir.</p> <h3><strong>VDRL pozitif çıkarsa ne olur?</strong></h3> <p>VDRL testinin pozitif çıkması, kişinin frengi hastası olduğu anlamını taşıyabilir veya hastalığın daha önceden geçirilmiş olmasını ifade edebilir. Kesin tanı için farklı testlere başvurulabilir.</p> <h3><strong>VDRL testi kaç günde çıkar?</strong></h3> <p>VDRL testi rutin kan prosedürü olduğu için basit ve hızlı bir işlemdir. Bu sebeple aynı gün içinde sonuçlar elde edilebilir.</p>
Tedavi Yöntemleri
İğneli Epilasyon
<p>İğneli epilasyon, kılların kalıcı olarak vücuttan alınmasını sağlayan bir epilasyon türüdür. Kıllarından kalıcı bir şekilde kurtulmak isteyen kişiler için iğneli epilasyon, en etkili yöntemlerden biri olarak öne çıkar. Bu yöntemde tüy köklerine ince bir iğne yardımıyla elektrik akımı verilerek kıl kökleri tahrip edilir. Özellikle açık tenli ve koyu renk kıl yapısına sahip bireylerde başarılı sonuçlar alınabilmektedir. İğneli epilasyon, lazer epilasyon gibi diğer yöntemlerden farklı olarak her kıl tipinde etkili olmasıyla tercih edilir. </p> <h2><strong>İğneli Epilasyon Nedir?</strong></h2> <p>İğneli epilasyon, doğrudan kıl köküne elektrik akımı verilerek kılların kalıcı olarak yok edilmesini sağlayan bir epilasyon yöntemidir. İşlem sırasında her bir kıl köküne ince bir iğne yerleştirilerek düşük voltajlı elektrik akımı uygulanır. Bu sayede kıl folikülü tahrip edilerek yeniden çıkması engellenir. Gelişen teknolojiyle birlikte iğneli lazer ve diğer lazer epilasyon yöntemleri yaygınlaşsa da iğneli epilasyon, özellikle lazerin etkili olamadığı açık renkli kıllarda tercih edilir. İğneli lazer epilasyon ise hem lazer hem de iğneli epilasyon tekniklerini birleştirerek farklı cilt ve kıl tiplerine çözüm sunar. Ancak tamamen kök odaklı çalışan iğne epilasyon, kişiye özel sonuçlar elde etmeye imkan tanır ve belirli bir bölgede uzun süreli pürüzsüzlük sağlayabilir.</p> <h2><strong>İğneli Epilasyon Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>İğneli epilasyon, doğrudan kıl köküne etki eden ve kalıcı sonuçlar sunan bir yöntemdir. İşlemin hijyenik koşullarda, alanında uzman kişiler tarafından gerçekleştirilmesi önemlidir. Uygulama süreci birkaç temel adımdan oluşur: </p> <ul> <li><strong>Cilt temizlenir:</strong> Uygulama öncesinde <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/lazer-epilasyon-nedir">epilasyon</a> yapılacak bölge dezenfekte edilir. Bu, ciltte enfeksiyon riskini azaltmak ve işlemin daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için gereklidir.</li> <li><strong>İnce iğne kıl köküne yerleştirilir:</strong> Elektrik akımı ile kıl kökü hedef alınarak yakılır. Bu işlem, kıl kökünün tahrip olmasını ve tekrar çıkmasını engellemeyi amaçlar.</li> <li><strong>Kökten ayrılan kıllar temizlenir:</strong> İşlem tamamlandıktan sonra artık haline gelen tüyler cımbız yardımıyla nazikçe alınır.</li> <li><strong>Cilt yatıştırılır:</strong> Elektrik akımının etkisiyle oluşabilecek kızarıklık ve hassasiyeti azaltmak için yatıştırıcı kremler uygulanır. </li> </ul> <p>Özellikle yüz bölgesinde uygulama yapılırken ekstra dikkat gereklidir. Yüze iğneli epilasyon yaptıran kişiler, işlem sonrası cilt bakımına özen göstermeli ve cildi tahriş edebilecek faktörlerden kaçınmalıdır. Uygulama sonrası uygun bakım yapıldığında yöntem, güvenli ve etkili bir sonuç sunabilir.</p> <h3><strong>Yüze İğneli Epilasyon Yapılır mı?</strong></h3> <p>İğneli epilasyon yüz bölgesinde etkili bir yöntem olarak kullanılabilir. Özellikle çene, üst dudak ve yanak gibi bölgelerde tercih edilen bu uygulama, istenmeyen tüylerden kurtulmak isteyenler için ideal bir seçenektir. Yüz cildi hassas olduğundan işlem sırasında doğru tekniklerin ve uygun iğnelerin kullanılması büyük önem taşır. Yüze iğneli epilasyon zararları arasında işlem sonrası geçici kızarıklık, şişlik ve hassasiyet görülebilir. Ancak bu etkiler genellikle kısa süreli olup doğru bakım yapıldığında hızla geçer. Cilt yatıştırıcı kremler ve uygun nemlendiriciler kullanarak iyileşme süreci hızlandırılabilir.</p> <h2><strong>İğneli Epilasyon Çeşitleri Nelerdir?</strong></h2> <p>İğneli epilasyon, farklı tekniklerle uygulanabilen bir epilasyon yöntemidir. Kullanılan elektrik akımı türüne bağlı olarak değişen bu yöntemler, kıl kökünün tamamen yok edilmesini hedefler. Uygulama şekli ve etkisi bakımından üç temel teknik bulunmaktadır: </p> <ul> <li><strong>Termoliz yöntemi:</strong> Yüksek frekanslı radyo dalgaları kullanılarak kıl kökünde ısı oluşması sağlanır. Isı enerjisi, kıl folikülünü tahrip ederek tekrar çıkmasını engeller. Daha hızlı bir işlem sürecine sahip olsa da hassas ciltlerde kızarıklık oluşturabilir.</li> <li><strong>Elektroliz yöntemi:</strong> Elektrik akımı sayesinde kıl kökünde kimyasal reaksiyon meydana getirir. Bu reaksiyon, kıl kökünü tamamen parçalayarak kalıcı epilasyon sağlar. Özellikle ince ve açık renkli tüylerde başarılı bir yöntemdir.</li> <li><strong>Blend yöntemi:</strong> İğne epilasyon teknikleri arasında en kapsamlı yöntemlerden biri olup termoliz ve elektroliz tekniklerinin birleşiminden oluşur. Hem ısının hem de kimyasal reaksiyonun etkisiyle kıl kökü yok edilir. Kalın ve dirençli kıllarda daha başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlar. </li> </ul> <p>Hangi yöntemin tercih edileceği; kişinin cilt hassasiyeti, kıl yapısı ve epilasyon bölgesine bağlı olarak belirlenmelidir. Uzman kontrolünde yapılan doğru yöntem seçimi, iğne epilasyon sürecinde maksimum verim alınmasını sağlar.</p> <h2><strong>İğneli Epilasyon Zararları Nelerdir?</strong></h2> <p>İğneli epilasyon, kalıcı sonuçlar sunan bir yöntem olsa da bazı yan etkilere yol açabilir. Cilt tipi, uygulama yapılan bölge ve işlem sonrası bakım gibi faktörler, bu yan etkilerin şiddetini belirleyebilir. En sık karşılaşılan durumlar arasında kızarıklık, hassasiyet, kabuklanmalar, leke riski ve enfeksiyon yer alır.</p> <ul> <li><strong>Kızarıklık ve hassasiyet:</strong> İşlem sırasında uygulanan elektrik akımı nedeniyle ciltte geçici kızarıklık ve hassasiyet görülebilir. Bu durum genellikle birkaç saat veya gün içinde kendiliğinden geçer.</li> <li><strong>Küçük kabuklanmalar:</strong> Hassas ciltlerde kıl köklerinin tahrip edilmesine bağlı olarak küçük kabuklanmalar oluşabilir. Bu kabuklar kendiliğinden iyileşmeli, koparılmamalıdır.</li> <li><strong>Leke riski:</strong> İşlem sonrası cilt güneşe karşı daha hassas hale gelir. Güneş koruyucu kullanılmadığında veya yanlış uygulama yapıldığında ciltte koyu lekeler oluşabilir.</li> <li><strong>Enfeksiyon riski:</strong> Hijyenik olmayan ortamlarda veya sterilize edilmemiş iğnelerle yapılan uygulamalarda enfeksiyon riski artar. Bu nedenle işlem mutlaka uzman kişiler tarafından ve steril koşullarda gerçekleştirilmelidir.</li> </ul> <p>Özellikle iğneli epilasyon izleri, işlem sonrası cilt bakımına dikkat edilmediğinde belirginleşebilir. Kalıcı iz oluşumunu önlemek için uygulama sonrası cildin tahriş edici faktörlerden korunması ve doktorun önerdiği bakım rutinine uyulması önemlidir.</p> <h3><strong>İğneli Epilasyon Kesin Çözüm mü?</strong></h3> <p>İğneli epilasyon, kıl köklerini elektrik akımıyla tahrip ederek kalıcı sonuçlar sunar. Ancak her seansta tüm kılların yok edilmesi mümkün değildir. Kıllar; büyüme (anajen), duraklama (katajen) ve dökülme (telojen) evrelerinden geçer. İğneli epilasyon sadece büyüme aşamasındaki kıllara etki ettiği için tam sonuç almak düzenli seansları gerektirir. Bunun yanında hormonal değişimler veya bazı tıbbi durumlar zamanla yeni kıl oluşumuna neden olabilir. Uygun seans aralıkları ve işlem sonrası bakım, en iyi sonuçları elde etmeye yardımcı olur.</p> <h2><strong>İğneli Epilasyon Hakkında Sık Sorulan Sorular </strong></h2> <h3><strong>İğneli epilasyon acılı bir işlem midir?</strong></h3> <p>İğneli epilasyon sırasında hafif bir yanma ve batma hissi oluşabilir. İşlem sırasında uygulanan elektrik akımı, kıl köklerini tahrip ettiğinden cilt hassasiyetine bağlı olarak rahatsızlık hissi değişebilir. Ağrı eşiği düşük olan kişiler için lokal anestezik kremler kullanılarak bu his azaltılabilir. </p> <h3><strong>İğneli epilasyon ne kadar sürede etkisini gösterir?</strong></h3> <p>İğneli epilasyonun etkileri ilk seanstan itibaren fark edilebilir. Ancak kalıcı sonuçlar, kılların büyüme döngüsüne bağlı olarak zamanla ortaya çıkar. İşlemin tam verim sağlaması için düzenli uygulama gerekir ve genellikle 8-12 seans sonunda istenen sonuç alınabilir. Seans sayısı ve sıklığı, kişinin kıl yapısı ve uygulama yapılan bölgeye göre değişebilir.</p> <h3><strong>İğneli epilasyon sonrası cilt bakımı nasıl yapılmalıdır?</strong></h3> <p>İğneli epilasyon öncesi ve sonrası cilt bakımına özen göstermek, cildin daha hızlı toparlanmasını sağlar. İşlemden sonra cilt hassaslaşacağı için ilk 24 saat boyunca su temasından kaçınılmalıdır. Kızarıklıkları ve şişlikleri azaltmak için bölgeye soğuk kompres uygulanabilir. Cildin nem dengesini korumak için yatıştırıcı kremler tercih edilmeli ve güneş lekelerini önlemek amacıyla yüksek faktörlü güneş koruyucusu kullanılmalıdır. Düzenli ve doğru bakım sayesinde cilt daha çabuk iyileşir ve olası tahrişlerin önüne geçilebilir.</p> <h3><strong>İğneli epilasyon sonrası kızarıklık ve şişlik olur mu?</strong></h3> <p>İğneli epilasyon işleminden sonra bölgede hafif kızarıklık ve şişlik olması mümkündür. Bu durum, kıl köklerine uygulanan elektrik akımına karşı cildin verdiği doğal bir tepkidir. Genellikle birkaç saat içinde azalma görülse de, hassas ciltlerde bu süre biraz daha uzun sürebilir. Cildi rahatlatmak için soğuk kompres uygulanabilir ve uzmanların önerdiği yatıştırıcı kremler kullanılabilir. İşlem sonrası bakımın doğru şekilde yapılması, cildin daha hızlı toparlanmasına yardımcı olur ve bu etkilerin kısa sürede geçmesini sağlar.</p> <h3><strong>İğneli epilasyon sonrası hangi yan etkiler görülebilir?</strong></h3> <p>İğneli epilasyon sonrasında ciltte bazı geçici reaksiyonlar meydana gelebilir. İşlemden hemen sonra hafif kızarıklık ve şişlik oluşması normaldir. Bazı durumlarda küçük kabuklanmalar görülebilir, ancak bunlar cildin doğal iyileşme sürecinin bir parçasıdır. İşlem sonrası bakım önerilerine dikkat edildiğinde iyileşme süreci daha rahat geçer.</p> <h3><strong>İğneli epilasyon ne kadar süreyle uygulanmalıdır?</strong></h3> <p>Seans sıklığı ve toplam süre, kişinin kıl yapısına ve uygulama bölgesine göre değişiklik gösterir. Genellikle haftada 1-2 seans önerilir ve tam sonuç almak için ortalama 6 ay sürebilir. İşlem düzenli yapıldığında kalıcı sonuçlar elde edilebilir.</p>
Omuz Protezi
<p>İnsan vücudunun en hareketli eklemlerinden biri olan omuz ekleminin hareket kabiliyeti oldukça yüksektir. Bu geniş hareket kapasitesi nedeniyle travma ve hasarlanmaya da oldukça açık bir eklemdir. Omuz ekleminde ortaya çıkan omuz ağrısı, hareket kısıtlılığı gibi sorunlar yaşam kalitesini büyük ölçüde düşürmektedir. Omuz ekleminin kısmen ya da tamamının protez ile değiştirilmesi ile gerçekleştirilen omuz protezi ameliyatı hastaya yaşam konforunu geri kazandırmaktadır. Memorial Bahçelievler Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ufuk Özkaya, omuz protezi ameliyatı hakkında bilgi verdi.</p> <h2><strong>Omuz Eklemi Nedir? </strong></h2> <p>Omuz eklemi, üst kol kemiği olan humerus’un baş kısmı ile kürek kemiği (skapula) üzerindeki glenoid adı verilen yuva bölümünden oluşur. Her iki kemiğin eklem yüzeyinde kıkırdak, kıkırdağı besleyici eklem sıvısını üreten eklem kapsülü bulunmaktadır. Omuz eklemi, vücudumuzdaki diğer eklemlerden daha geniş bir hareket aralığına sahip olmasından dolayı bazı durumlarda omuz ekleminin kısmen ya da tamamının protez ile değiştirilmesi gerekebilmektedir.</p> <p>Tanıda genellikle röntgen filmi çoğu zaman yeterli olmaktadır. Bazı durumlarda; kemik bütünlüğünü değerlendirmek için Bilgisayarlı Tomografi, omuz eklemindeki kas ve liflerin durumunu değerlendirmek için Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) de yapılabilmektedir. Bunun yanı sıra hastalarda sinir hasarı olabileceğinden şüphelenildiği durumlarda sinirlerin değerlendirilmesi için bir EMG testi veya sinir iletim tetkikleri de istenebilmektedir.</p> <h2><strong>Omuz Protezi Ameliyatı Nedir?</strong></h2> <p>Omuz protezi ameliyatı, omuz eklemindeki ağrıyı geçirmek, eklemdeki hareketliliği yeniden sağlamak, gücünü ve işlevini geri kazandırmak için, diğer tedavi yöntemlerinden fayda sağlanamadığı durumlarda yapılan bir cerrahi işlemdir. Genellikle ilk uygulanan tedavi yöntemleri ilaç tedavisi, eklem içi iğne tedavileri ve fizik tedavidir. Omuz protezi ameliyatı, gerekli görüldüğü takdirde uygulanır.</p> <h2><strong>Omuz Protezi Tedavisi Kimlere ve Hangi Durumlarda Uygulanır?</strong></h2> <p>Omuz protezi tedavisi, omuz ekleminin kireçlendiği durumlarda, romatizmal hastalıklarda, avasküler nekroz hastalığında ve hem iyi hem de kötü huylu tümörlerin meydana geldiği durumlarda uygulanabilir.</p> <ul> <li>Omuz ekleminin artrozu (kireçlenmesi)</li> <li>Omuz ekleminin ilerleyici harabiyeti ile seyreden romatizmal hastalıklar</li> <li>Humerus başının beslenmesinin ve yapısının bozulduğu <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/avaskuler-nekroz-nedir">avasküler nekroz</a></li> <li>Kırık tedavisinin ve iyileşmesinin ameliyatsız veya plak vida ile mümkün olmadığı yaşlı hastalardaki parçalı omuz kırıkları</li> <li>İyi huylu ve kötü huylu tümörler</li> <li>Ciddi düzeyde omuz liflerinin yırtılması sonucu gelişen kireçlenme, ağrı ve fonksiyon bozuklukları</li> </ul> <p>Omuz protezi ameliyatı, ilerleyici omuz eklem hastalıklarında ve diğer tedavi yöntemlerinin etkili olmadığı durumlarda hem ağrıyı hafifletmek hem de hareket kabiliyetini geri kazandırmak için etkili bir yöntemdir. Ancak ameliyat kararı, yalnızca detaylı tetkikler ve uzman görüşü sonrasında verilmelidir. Eğer siz de omuz ağrısı, hareket kısıtlılığı ya da eklem işlev bozukluğuyla mücadele ediyorsanız, geç kalmadan bir ortopedi ve travmatoloji uzmanına başvurun.</p> <h2><strong>Omuz Protezi Çeşitleri Nelerdir? </strong></h2> <p>Omuz protezi gereken hastalarda omuzun durumuna göre farklı protez çeşitleri bulunmaktadır. Tüm omuz protez çeşitleri temel olarak bir baş ve başın oturduğu yuvadan oluşmaktadır. Ancak tasarım ve çalışma prensipleri farklıdır. Bu protezler yarım omuz protezi, total omuz protezi ve ters omuz protezi olarak sıralanabilmektedir. Hangi hastaya hangi protez yönteminin uygulanacağına hekim muayene ve tetkikler sonrasında karar vermektedir.</p> <h3><strong>Yarım Omuz Protezi</strong></h3> <p>Bu protez tipinde omuz ekleminin yarısı değiştirilmektedir. Glenoid denilen eklem yuvasına protez parçası yerleştirilmez. Humerus kemiğinin kanal kısmına yerleştirilen sap kısmının üzerine metal baş takılmaktadır. Bu metal baş, hastanın doğal eklem yuvasına oturarak çok parçalı humerus üst uç kırıklarının tedavisinde tercih edilmektedir.</p> <h3><strong>Tam Omuz Protezi</strong></h3> <p>Bu omuz protezinde, eklem yuvasına plastik polietilen soket (yuva), protez ameliyatlarında kullanılan özel bir yapıştırıcı ile (çimento) kemiğe tutturulmaktadır. Alt tarafta ise humerus (üst kol) kemiği kanalının içine yerleştirilen sap (titanyumdan imal edilir) kısmı üzerine metal baş (krom-kobalttan imal edilir) yerleştirilmektedir. Bu protezin yapılması için hastanın omuz eklemini saran liflerin (rotator manşet) sağlam olması ve işlev görmesi gerekmektedir.</p> <h3><strong>Ters Omuz Protezi</strong></h3> <p>Normal omuz ekleminde humerus üst ucundaki top gibi olan baş kısım hafif çukur olan yuvaya oturtulmaktadır. Omuz eklemini çevreleyen tendonlar, hem eklemi sabitlemekte hem de hareket etmesine yardımcı olmaktadır. Ancak bazen tendonlar ciddi şekilde hasar görerek yırtılır veya işlev göremez hale gelir. Bu gibi durumlarda klasik tam omuz protezinde kullanılan protezi yerinde tutacak ve/veya hareket ettirecek tendonlar olmadığından, omuz işlev görmeyecektir.</p> <h2><strong>Omuz Protezi Nasıl Takılır?</strong></h2> <p>Ters omuz protez tipinde de protez parçaları metal ve plastiktir, ancak tersine çevrilmiştir. Metal baş kısmı eklem yuvasına takılmaktadır. Humerus kemiğinin üst ucuna ise metal sap üzerine plastik polietilen yuva eklenebilmektedir. İleri yaştaki hastalarda omuz liflerinin yırtık olduğu ve işlevsel olmadığı durumlarda protez, omuz etrafındaki kasların gücü ile ekleme hareket ve fonksiyon kazandırmaktadır.</p> <h2><strong>Omuz Protezi Ameliyatı Kimler İçin Uygun Değildir?</strong></h2> <p>Omuz protezi ameliyatı bazı durumlarda uygun görülmemektedir. İşte bu ameliyatın yapılmadığı başlıca durumlar: </p> <ul> <li>Hastanın ağrısı günlük yaşam aktivitelerini etkilemiyorsa,</li> <li>Omuz protezinin işlev görmesini sağlayacak omuzdaki kas ve tendonlarda sinir hasarı veya felçten işlevsel değilse</li> <li>Omuz ekleminde iltihap varsa</li> <li>Hastanın başka bir yerinde ciddi enfeksiyon varsa</li> <li>Genel durumu ameliyat olamayacak kadar kötü olan hastalarda omuz protezi uygulanmamaktadır.</li> </ul> <h2><strong>Omuz Protezi Ameliyatı Sonrasında İyileşme Süreci Nasıldır?</strong></h2> <p>Ameliyat sonrası iyileşme süresi kişiden kişiye değişebilmekte ve ameliyatın türüne de bağlı olarak genellikle 6-10 hafta sürmektedir. Ameliyattan sonraki gün omuz hareketlerine başlanarak fizik tedavi süreci başlamaktadır. Ameliyattan sonra yumuşak dokuların iyileşmesi için erken rehabilitasyon aşamasında bir kol askısı kullanılması önerilmektedir. Kol askısı duş alırken ve egzersiz yaparken çıkarılabilmektedir. Omuz protezi sonrası fizik tedavi ile eklem hareketleri artırılmakta ve kaslar güçlendirilmektedir. Ameliyattan sonraki ilk ay, beş kilodan daha ağır bir şey kaldırılmaması gerekmektedir. Ayrıca kolu yukarı kaldırmak, bir şeye uzanmak, itmek veya çekmek gibi faaliyetlerden kaçınmak gereklidir.</p> <p>Altı haftanın sonunda kol askısı çıkarılarak kas gücünün durumuna bağlı olarak omuz aktif olarak kullanılmaya başlanmaktadır.</p> <h2><strong>Omuz Protezi Ameliyatı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Omuz protezi ameliyatından sonra işe dönüş ne zaman olur?</strong></h3> <p>Ameliyat sonrası işe dönüş süresi omuz hareketlerine ve kas gücüne bağlıdır. 3 hafta sonra masa başı çalışmaya dönüş mümkündür. Daha ağır fiziksel aktivitenin ve gücün gerektiği işlere dönüş ortalama 4-6 ay isteyebilmektedir. Ameliyat öncesi omuz kaslarının ve tendonlarının durumu ve gücü, hastanın iyileşme sürecinde önemli bir role sahiptir. Ameliyattan önce kaslar ve tendonlar iyi durumdaysa iyileşme süreci daha kolay olacaktır.</p> <h3><strong>Omuz protezi ameliyatı riskli mi?</strong></h3> <p>Omuz protezi ameliyatı takılan protez nadir olarak çıkabilir ancak ameliyat genel olarak güvenli kabul edilir.</p>
Bişektomi
<p>Bişektomi, yanaklardaki yağ dokusunun alınarak yüz hatlarını daha keskin ve belirgin hale getiren bir estetik operasyondur. Genellikle Hollywood yanağı estetiğiyle karıştırılan bu işlem, yüzün genel hatlarına müdahale edilerek daha genç ve zarif bir görünüm elde edilmesini mümkün kılar. Bişektomi, özellikle kare ya da yuvarlak yüz hatlarına sahip kişiler tarafından tercih edilir. Yüz hatlarını belirginleştirerek "gençlik üçgeni" denilen elmacık kemikleriyle çene arasındaki ters üçgen görünümünü oluşturan bir sonuç elde edilir. Bu işlem, yanaklardaki fazla yağ dokusunun çıkarılmasıyla yapılır ve cerrahi müdahale, yanağın iç kısmından yaklaşık 1 cm'lik bir kesiyle gerçekleştirilir. Yaklaşık 30 dakika süren operasyon sonrasında cilt yüzeyinde herhangi bir iz kalmaz. Bişektomi sayesinde yüz hatları daha orantılı ve estetik bir görünüme kavuşur, böylelikle kişi daha genç ve çekici bir ifade kazanır.</p> <h2><strong>Bişektomi (Yanak İnceltme Ameliyatı) Nedir?</strong></h2> <p>Bişektomi, yanaklardaki fazla yağ dokusunun cerrahi bir yöntemle alınması işlemidir. Yanak yağı aldırma veya yanak estetiği olarak da ifade edilen bişektomi sayesinde yanaklar daha belirgin ve ince bir hale gelir. Yüz inceltme ameliyatı, genellikle yanaklarda bulunan ve kişinin yüz hatlarını dolduran Bichat yastıkçığı adı verilen yağ dokusunun alınması ile gerçekleştirilir. Bichat yastıkçığı, yüzün daha yuvarlak ve dolgun görünmesine neden olan bir yağ tabakasıdır. Bu yağı almak, daha keskin ve hatları belirgin bir yüz görünümü sağlar.</p> <h2><strong>Bişektomi (Yanak İnceltme Ameliyatı) Kimler İçin Uygundur?</strong></h2> <p>Bişektomi ameliyatı, estetik açıdan yanaklarında fazla dolgunluk olan ve bu durumu düzeltmek isteyen bireyler için uygun bir işlemdir. Ancak yine de işlem için uzman hekimin onayı önemlidir. Bişektomi işlemi genellikle aşağıdaki özelliklere sahip kişiler için uygundur.</p> <ul> <li>Yüz hatları belirgin ve dengeli bir görünüm elde etmek isteyen kişiler </li> <li>Yanaklarında aşırı dolgunluk olan ve bu durumdan rahatsızlık duyan kişiler </li> <li>Sağlık durumu iyi ve cerrahi müdahale için uygun olan kişiler </li> <li>Yüz hatlarında doğal bir incelik isteyen kişiler </li> </ul> <p>Bişektomi, genç yaştaki bireyler arasında daha yaygın olsa da orta yaş ve üzeri kişiler de yanak küçültme işlemi yaptırabilir. Ancak yaş ilerledikçe yüz dokularında elastikiyet kaybı meydana gelebileceği için bişektomi işlemi sonrası sonuçlar daha kısa sürede eski haline dönebilir. Yanaktan yağ aldırma işlemi için uygun adaylar aşağıdaki fiziksel özelliklere sahip olmalıdır:</p> <ul> <li>Fiziksel olarak sağlıklı olmak</li> <li>Sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olmak</li> <li>Yuvarlak ve dolgun bir yüz hatlarına sahip olmak</li> <li>Operasyon sonrası yanak görünümü ile ilgili gerçekçi beklentilere sahip olmak</li> <li>Tütün kullanmamak</li> </ul> <p>Bu şartları taşıyan kişiler için bişektomi ameliyatı daha güvenli kabul edilir.</p> <h2><strong>Bişektomi (Yanak İnceltme Ameliyatı) Neden Yapılır?</strong></h2> <p>Bişektomi, genellikle yuvarlak ve dolgun yüz hatlarına sahip bireylerin daha belirgin elmacık kemikleri ve çene hattına sahip olma isteği doğrultusunda tercih ettikleri estetik bir cerrahi müdahaledir. Bunun yanı sıra bazı bireylerde genetik faktörler nedeniyle belirginleşen yanak yağ dokusu, zamanla kilo alımıyla birlikte daha fazla gözlemlenebilir hale gelir ve estetik kaygıları artırabilir. Bişektomi, bu tür durumları düzeltmek ve kişinin daha dengeli ve estetik bir yüz hatlarına sahip olmasını sağlamak amacıyla uygulanır. Yüz hatlarından memnun olmayan kişiler için yanak inceltme operasyonu, kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olan bir işlemdir.</p> <h2><strong>Bişektomi (Yanak İnceltme Ameliyatı) Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Bişektomi (yanak inceltme ameliyatı), yüz hatlarını daha belirgin ve ince bir görünüme kavuşturmak amacıyla yapılan bir estetik cerrahi müdahaledir. İşlem genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Böylece hasta, işlem sırasında uyanık kalır ancak herhangi bir ağrı hissetmez. Cerrah, ağız içinden yaklaşık 1-2 cm’lik küçük bir kesi yaparak yanaklarda biriken fazla yağ dokusunu çıkarır. Cerrahi işlem, genellikle 30 dakika ile 1 saat arasında tamamlanır. Kesiler ağız içinden yapıldığı için yanak ameliyatı sonrası herhangi bir iz kalmaz. Yüz küçültme estetiği bişektomi işlemi sonrasında iyileşme süreci hızlıdır. İlk birkaç gün şişlik, hafif ağrı ve rahatsızlık hissi yaşansa da bunlar genellikle kısa süre içinde geçer. Hastalar, işlem sonrası birkaç gün boyunca yumuşak gıdalar tüketmeli ve şişliklerin hızla inmesi için doktor tarafından önerilen ilaçları kullanmalıdır. Hastalar genellikle birkaç gün içinde günlük yaşamlarına dönebilirler. Ancak işlem sonrası tamamen iyileşmek için doktorun önerilerine dikkat etmek önemlidir.</p> <h2><strong>Bişektomi (Yanak İnceltme Ameliyatı) Ameliyatının Riskleri</strong></h2> <p>Yanak aldırma işlemi genellikle güvenli bir prosedür olmasına rağmen her cerrahi müdahalede olduğu gibi bazı riskler taşır. Enfeksiyon, cerrahi bölgedeki en yaygın risklerden biridir; ancak uygun bakım ve antiseptik kullanımı ile bu risk büyük ölçüde azaltılır. Nadir de olsa işlem sonrası kanama görülebilir. Ancak kanamalar genellikle minimaldir ve ciddi bir sorun teşkil etmez. Ameliyat sırasında sinirlerin zarar görmesine bağlı olarak sinir hasarı yaşanır. Tüm bu riskler, deneyimli bir cerrah tarafından gerçekleştirilen ameliyatlarda oldukça düşük ihtimallerdir.</p> <h2><strong>Bişektomi Ameliyatı Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler</strong></h2> <p>Bişektomi ameliyatı sonrasında iyileşme sürecini hızlandırmak ve komplikasyonları önlemek için bazı önemli noktalara dikkat edilmesi gerekir. İlk olarak yüz kaslarının fazla çalıştırılmaması önemlidir; bu nedenle ameliyat sonrası ilk birkaç gün boyunca yüzün dinlendirilmesi gerekir. Daha az ağrılı bir dönem geçirmek için doktorun önerdiği ağrı kesiciler kullanılmalıdır. Yüz hijyenine de özen gösterilmeli, özellikle ağız içindeki bölge temiz tutulmalıdır. Yanak aldırma ameliyatı sonrası şişlik ve morluklar olabilir; bu durum genellikle birkaç gün içinde azalır ancak şişliklerin tamamen geçmesi birkaç hafta sürebilir. Şişliği azaltmak için soğuk kompresler kullanmak da faydalıdır. Bu basit ama etkili önlemler, iyileşme sürecini daha rahat ve hızlı hale getirir.</p> <h2><strong>Bişektominin Avantajları ve Dezavantajları Nelerdir?</strong></h2> <p>Bişektomi işlemi, estetik açıdan birçok avantaj sunsa da bazı dezavantajları da olabilir. Aşağıda bişektominin avantajları ve dezavantajlarına yer verilmiştir.</p> <h3><strong>Bişektominin Avantajları Nelerdir?</strong></h3> <p>Bişektomi, pek çok avantajı bulunan bir estetik cerrahi işlemdir. İlk olarak işlem süresi oldukça kısadır ve hastanede yatış gerektirmez. Lokal anestezi ile gerçekleştirildiği için anesteziye bağlı herhangi bir semptom yaşanmaz. Yuvarlak ve tombul yüz hatlarına sahip kişiler, bişektomi sayesinde ideal yüz hatlarına kısa sürede kavuşur. Ayrıca operasyon sonrası iyileşme süreci hızla tamamlanır çünkü cilt yüzeyine herhangi bir kesi yapılmaz bu da estetik açıdan bir sorun oluşturmaz.</p> <h3><strong>Bişektominin Dezavantajları Nelerdir?</strong></h3> <p>Bişektomi, zararları olmayan genellikle güvenli bir işlem olmakla birlikte bazı riskler de söz konusudur. Bunlar arasında aşırı kanama, enfeksiyon, anesteziye karşı vücudun olumsuz reaksiyonları sayılabilir. Ayrıca alınan yağ miktarındaki farklılıklar nedeniyle yanaklar arasında asimetri görülebilir. Diğer potansiyel komplikasyonlar arasında ağız açıklığının kısıtlanması, deri altı su toplaması, tükürük bezi hasarı gibi düşük risk unsurları sayılabilir.</p> <h2><strong>Bişektomi Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Bişektomi ameliyatı kaç saat sürer?</strong></h3> <p>Bişektomi ameliyatı genellikle 30 dakika ile 1 saat arasında sürer. İşlem lokal anestezi altında yapılır.</p> <h3><strong>Bişektomi kalıcı bir İişlem midir?</strong></h3> <p>Bişektomi, sonuçları uzun süre koruyan bir işlemdir ancak yaşlanma süreciyle birlikte yüz hatları değişebilir.</p> <h3><strong>Bişektomi sonrası yüzüm ne zaman oturur?</strong></h3> <p>Yüzdeki şişliklerin inmesi genellikle birkaç hafta sürer ancak yüz hatlarının tam olarak şekillenmesi birkaç ay alabilir.</p> <h3><strong>Bişektomi ameliyatı sonrası şişlik ne kadar sürer?</strong></h3> <p>Bişektomi sonrası şişlikler genellikle 1-2 hafta içinde azalır. En geç 1 aya kadar tüm şişlikler geçer ve yüz istenilen forma kavuşur.</p> <h3><strong>Bişektomi ameliyatı ağrılı mıdır?</strong></h3> <p>Bişektomi işlemi ağrısızdır. Ancak işlem sonrası hafif bir ağrı ve rahatsızlık hissi olabilir.</p> <h3><strong>Bişektomi ameliyatı sonrası iz kalır mı?</strong></h3> <p>Bişektomi, dışardan görünmeyen ağız içi kesilerle yapıldığı için izin sorunu yaşanmaz.</p> <h3><strong>Bişektomi erkekler için uygun bir işlem midir?</strong></h3> <p>Evet, bişektomi erkekler için de uygun bir işlemdir.</p>
Çene Ameliyatı
<p>Çene ameliyatı, çene yapısındaki bozuklukları düzeltmek için uygulanan cerrahi bir işlemdir. Estetik kaygılar, çene kayması, ısırma ve çiğneme problemleri gibi çeşitli nedenlerle tercih edilir. Ortognatik cerrahi olarak da adlandırılan bu operasyon, alt ve üst çenenin yeniden hizalanmasını sağlar. Hem fonksiyonel hem de estetik açıdan önemli sonuçlar sunan çene ameliyatı, uzman cerrahlar tarafından planlanmalı ve uygulanmalıdır.</p> <h2><strong>Çene Ameliyatı Nedir?</strong></h2> <p>Çene cerrahisi ameliyatı, çene yapısındaki doğuştan ya da sonradan gelişen bozuklukları düzeltmek amacıyla yapılan cerrahi bir işlemdir. Bu işlem; alt çene, üst çene ya da her iki çene için yapılabilir ve genellikle yüz estetiğini iyileştirmenin yanı sıra çene fonksiyonlarını da düzeltir. </p> <p>Çene operasyonu sırasında çene kemikleri kesilir, uygun pozisyona yerleştirilir ve ardından vidalar ya da plakalarla sabitlenir. İşlem genellikle ağız içinden yapılır. Bu sayede dışarıda herhangi bir iz kalmaz. </p> <p>Çene düzeltme ameliyatı yalnızca estetik bir çözüm değil, aynı zamanda çiğneme, ısırma, konuşma ve solunum gibi önemli fonksiyonların iyileştirilmesini hedefler. Kişiye özel planlama gerektiren bu süreç, <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/ortodonti">ortodontik tedavi</a> ile desteklenebilir ve cerrahın uzmanlığına dayanır.</p> <h2><strong>Çene Ameliyatı Kimler İçin Uygundur?</strong></h2> <p>Çene estetiği, çene yapısındaki asimetri ya da işlevsel sorunlar nedeniyle estetik kaygılar taşıyan kişiler için önemli bir çözümdür. Aşağıdaki durumlar, çene yamukluğu ameliyatı ya da çene kayması ameliyatı gibi operasyonları gerektirebilir:</p> <ul> <li><strong>Belirgin Çene Asimetrisi:</strong> Üst ya da alt çenenin birbirine uyumsuz olması, estetik kaygılara yol açabilir.</li> <li><strong>Çiğneme ve Yutma Sorunları:</strong> Çenenin yanlış konumlanması nedeniyle çiğneme ve yutma işlemlerinde zorluk yaşanabilir.</li> <li><strong>Çene Ekleminde Ağrı ve Fonksiyon Bozukluğu:</strong> Çene eklemindeki sorunlar, ağrıya ve çene hareketlerinde zorluğa neden olabilir.</li> <li><strong>Nefes Alma Zorlukları:</strong> Özellikle <a href="https://www.memorial.com.tr/hastaliklar/uyku-apnesi-nedir-nasil-tedavi-edilir">uyku apnesi</a> gibi sorunlara yol açan çene yapısal bozuklukları, solunum fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir.</li> <li><strong>Konuşma Problemleri:</strong> Çenenin yanlış konumlanması, konuşma bozukluklarına yol açabilir.</li> <li><strong>Diş Teli Tedavisinin Yetersiz Kalması:</strong> <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/dis-teli-tedavisi">Diş teli tedavisi</a>, çene bozukluklarını tek başına düzeltemeyebilir, bu durumda çift çene ameliyatı gibi cerrahi müdahaleler gerekebilir.</li> </ul> <p>Her bireyin çene yapısı farklı olduğundan, operasyon kararı ve planlaması uzman hekimler tarafından yapılmalıdır.</p> <h2><strong>Çene Ameliyatı Nasıl Yapılır?</strong></h2> <p>Çene ameliyatı, genellikle genel anestezi altında yapılır ve cerrahinin detayları, hastanın çene yapısına göre değişkenlik gösterir. Ameliyatın süresi ve uygulama şekli de yapılacak düzeltmelere bağlı olarak farklılık gösterebilir. İşlem sırasındaki temel aşamalar ise şu şekildedir:</p> <ul> <li><strong>Hazırlık Aşaması:</strong> Ameliyat öncesinde hastanın diş yapısı ve çene durumu ortodontik tedavi ile düzeltilir. Çene yapısının daha net bir şekilde görülmesi için röntgen ve 3D görüntüleme teknikleri kullanılır.</li> <li><strong>Cerrahi Müdahale:</strong> Alt çene ameliyatı sırasında alt çene kemiği uygun şekilde kesilip doğru konumlandırılır ve sabitlenir. Üst çene ameliyatı içinse üst çene kemiği kesilir ve gerekirse öne ya da geriye doğru kaydırılır. Uzun çene ameliyatı durumunda ise çene uzunluğunu kısaltmak için gerekli cerrahi müdahale yapılır.</li> <li><strong>İyileşme Süreci:</strong> Operasyon sonrası hastalar bir süre hastanede gözlem altında tutulur. Genelikle şişlik ve hafif ağrılar olabilir, bunlar da zamanla birlikte azalma gösterir. Tam iyileşme süreci genellikle birkaç ayda görülür.</li> </ul> <p>Her hastanın ihtiyaçları farklı olduğundan çene ameliyatı süreci kişiye özel olarak planlanır.</p> <h2><strong>Çene Ameliyatının Faydaları Nelerdir?</strong></h2> <p>Çene ameliyatı sadece estetik değil, aynı zamanda fonksiyonel faydalar da sağlayan bir işlemdir. Ameliyat sonrası elde edilebilecek değişiklikler hem hastaların fiziksel görünümünü hem de günlük yaşamlarını olumlu yönde etkiler.</p> <p>İşte çene ameliyatı sonrası değişim ve sağladığı bazı faydalar:</p> <ul> <li><strong>Estetik Görünümün İyileşmesi:</strong> Çene estetiği sayesinde yüz hatları daha dengeli ve simetrik hale gelir. Özellikle asimetrik ya da öne çıkan çene yapısı, daha doğal bir görünüm kazanır.</li> <li><strong>Fonksiyonel İyileşme: </strong>Çene yapısındaki bozukluklar; çiğneme, konuşma ve solunum gibi temel fonksiyonları zorlaştırabilir. Ameliyat ile bu sorunlar düzeltilebilir, böylece günlük yaşam daha rahat hale gelir.</li> <li><strong>Kendine Güven Artışı:</strong> Görünümdeki iyileşme, birçok hasta için özgüvenin artmasına neden olabilir. Kişiler, estetik açıdan hoşnut oldukları yeni çene yapıları ile daha rahat hissedebilirler.</li> <li><strong>Uzun Vadeli Sağlık Faydaları:</strong> Çene yapısındaki düzelmeler, eklem sorunlarını ve baş ağrılarını da azaltabilir. Ayrıca alt çenenin yanlış konumlanması nedeniyle gelişen diş problemleri, çene ameliyatı ile giderilebilir.<br /> Çene ameliyatı sonrası değişim sadece dış görünümü değil, kişinin yaşam kalitesini de önemli ölçüde artırabilir.</li> </ul> <h2><strong>Çene Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci</strong></h2> <p>Çene ameliyatı sonrası iyileşme süreci her birey için farklılık gösterse de genellikle başlangıçta şişlik ve morarmalar görülmesi normaldir. Çene kası ameliyatı sonrası, çene hareketleri kısıtlanır ve çiğneme, konuşma gibi aktivitelerde zorluk yaşanabilir. İlk hafta boyunca yumuşak gıdalarla beslenmek önemlidir. Hafif de olsa bir ağrı hissedilir, bunun için doktorun verdiği ağrı kesiciler kullanılmalıdır.<br /> <br /> İyileşme süreci ilerledikçe çene kasları yeniden uyum sağlar ve hasta normal yaşantısına dönebilir. Düzenli doktor kontrolleri de sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlar. Çene ameliyatı sonrası sabırlı bir iyileşme süreci olsa da sonuçlar estetik ve fonksiyonel açıdan önemli bir fark yaratır.</p> <h2><strong>Çene Ameliyatının Riskleri ve Komplikasyonları</strong></h2> <p>Çene ameliyatı riskleri, her cerrahi işlemde olduğu gibi bazı olasılıkları içerir. Enfeksiyon, kanama ve iyileşme sorunları bunlar arasında yer alır. Ayrıca çene kırığı ameliyatı riskleri çene kemiklerinin uyumsuzluğu ya da plakaların kayması gibi durumları kapsar.<br /> <br /> Başarısız çene ameliyatı ise çene kemiğinin doğru iyileşmemesi veya beklenen estetik ve fonksiyonel sonuçların elde edilememesi durumudur. Riskler; cerrahın deneyimi, hastanın iyileşme kapasitesi ve iyileşme süreciyle ilgilidir.<br /> <br /> Ancak uzman ellerde gerçekleştirilen ameliyatlar bu riskleri azaltır ve başarılı sonuçlar elde edilir.</p> <h2><strong>Çene Ameliyatı Fiyatı</strong></h2> <p>Genelde birçok hastanın merak ettiği ve karar sürecini etkileyen önemli faktör, çene ameliyatı fiyatlarıdır. Fiyatlar; ameliyatın türüne, yapılan işlemin karmaşıklığına, cerrahın deneyimine ve klinik lokasyonuna göre değişiklik gösterebilir. Örneğin çene düzeltme ameliyatı ya da çene estetiği gibi estetik operasyonlar, yalnızca fonksiyonel müdahalelere göre daha pahalı olabilir.<br /> <br /> Ayrıca operasyon öncesinde ve sonrasında yapılacak ek tedavi ve kontroller de maliyeti etkileyen unsurlardandır. Bu yüzden kesin bir fiyat belirlemek için bir uzmanla görüşme ve detaylı bir muayene yapılması gerekir.</p> <h2><strong>Çene Ameliyatı Hakkında Sık Sorulan Sorular</strong></h2> <h3><strong>Çene ameliyatı hangi durumlarda gereklidir?</strong></h3> <p><a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/cene-geriligi-nedir">Çene geriliği</a>, çiğneme ve konuşma zorlukları, çene ekleminde ağrı veya yüz asimetrisi gibi durumlarda çene ameliyatı gerekli olabilir. Bu operasyon hem estetik hem de fonksiyonel sorunları düzeltmeye yardımcı olur.</p> <h3><strong>Çene ameliyatı sonrası ağrı olur mu?</strong></h3> <p>Ameliyat sonrası hafif ila orta şiddette <a href="https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/cene-agrisi-nedenleri-nedir-nasil-gecer">çene ağrısı</a> olabilir. Doktorun verdiği ağrı kesicilerle bu durum kontrol altına alınabilir.</p> <h3><strong>Çene ameliyatı sonrası ne kadar sürede iyileşme sağlanır?</strong></h3> <p>Tam iyileşme süresi genellikle 6 ay sürer. İlk haftalarda sıvı ve yumuşak gıdalar tüketilir, ilk ay ağır aktivitelerden kaçınılır.</p> <h3><strong>Çene ameliyatı sonrası yemek yemek zor olur mu?</strong></h3> <p>Ameliyat sonrası ilk birkaç hafta sıvı veya püre kıvamında yiyecekler tüketilmesi önerilir. Çene yapısı güçlendikçe normal beslenme düzenine dönülebilir.</p> <h3><strong>Çene ameliyatı estetik değişim sağlar mı?</strong></h3> <p>Evet, genellikle çene ameliyatı estetik açıdan değişiklik gösterir, yüz dengesini iyileştirerek daha simetrik ve belirgin bir çene hattı oluşturabilir. Ameliyat sonrası bazı hastalar, çene hattını daha da keskinleştirmek için <a href="https://www.memorial.com.tr/tedavi-yontemleri/jawline-cene-dolgusu">Jawline çene dolgusu</a> gibi ek estetik işlemleri tercih edebilir.</p> <h3><strong>Çene ameliyatı sonrası yara izleri kalır mı?</strong></h3> <p>Ameliyat ağız içinden yapıldığı için dışarıdan görünen bir iz kalmaz.</p> <h3><strong>Çene ameliyatı sonrası diş tedavisi gerekir mi?</strong></h3> <p>Çoğu durumda ameliyat öncesi veya sonrası ortodontik tedavi gerekebilir.</p> <h3><strong>Çene ameliyatı sonrası bakım nasıl olur?</strong></h3> <p>Çene ameliyatı sonrası ağız hijyenine dikkat edilmeli, sert gıdalardan kaçınılmalı ve doktor kontrolleri aksatılmamalıdır. </p>